YÖRÜKLER
Anadolu ve Rumeli, Yörüklerin yaşam tarzları ile birebir örtüşen bir coğrafyadır. Bütün bu yaşantıyı bir hazine olarak taşıyan Türkçe ise aslında bir yazılım dili; bakalım ne zaman hayata geçecek.
Yörüklerin felsefesi ise henüz yazılmamıştır.
Günümüzde doğu Makedonya’nın Dağları’nda Yörükler otantik yaşantılarını devam ettirmektedirler. Göçleri bir hayat tarzı olarak benimseyen ve uygulayan Yörükler bu alışkanlık ve etkinliklerinin neticesinde Rumeli‘yi bir Türk coğrafyasına dönüştürmüşler ve coğrafyanın her noktasında varlık göstermişlerdir.
Mücadelecilikleri ve savaşçı karakterleri neticesinde yüzyıllar boyu, Rumeli-Balkanlar, Türk coğrafyası olarak varlık bulmuştur. Yörükler için asıl olan doğadır, insandır, doğadaki canlılardır. İnsanlar arasında ayrım yapmayan karakterleri, Türklerin Rumeli’de değişik milletlerle uyumlu biçimde yaşamalarının temel nedenidir.
Yörüklerin insana bakışında ideolojik gözlük söz konusu değildir, insan olarak, yaratılan olarak bakmaktadır. Torosların dağları ile, Balkan’ın sarp dağları arasında paralellik söz konusudur ve bu paralellik, Yörüklerin her iki coğrafyada da rahat bir yaşantı sürmelerinin temel nedenidir.
Doğayla uyumlu bir yaşantı sergilemektedirler. İç Asya’nın derinliklerinden binlerce kilometre açılarak, kuşaklar boyu açılarak getirilen töreler, gelenekler, Anadolu ve Rumeli coğrafyasında birlikte hayatiyet bulmuştur, canlılığını korumuştur.
Yörükler, Hazar Denizinden, İran’dan İskenderun’a çıkış yapmışlar, Anadolu’ya gelmişlerdir. İskenderun’da, Toros dağlarında yaşam sürmekteler. Kayı boyunun ilk olarak geldiği yer Bilecik ve Balıkesir’dir, İç Anadolu ve Marmara’ya yayılmışlardır. Yerleşik hayata Bilecik’te geçmişlerdir. Göç esnasında onları sürü olarak getirmesi daha kolay olduğu için keçi ve koyun vazgeçilmez hayvanlarıdır.
Türkmen ile Yörük kardeştir. Türkmen ağaç kestiyse Yörük muhakkak öküzlerle nakliyesini yapmıştır. Şimdi de Türkmen keser, Yörük kamyonla taşır. Yörük yerleştiği yeri hemen anında vatanı ilan eder, sahiplenir. Hayvanının, malını canı pahasına savunur. Ekmeğini paylaşır, yer isteyene yer vermiştir. Bu zorlu coğrafyada böyle ayakta kalmıştır.
Hayvanın her yerinden faydalanmıştır. Ayağına atın derisinden ayakkabı yapmıştır. Yörük, koyun ve keçinin bakımını yaptığı için nemli ovalar bu yaşantıya uygun değildir. Yörükler, keçinin kıllarından buğdayları koymak için çuval ve kilim dokurlar. Daha sağlam ve uzun ömürlü olurmuş. Çam ağacının sakızından, onu kaynatarak kendine ve hayvanına ilaç yaparlar. Koyunun yününden döşek, yastık, boynuzlarından bıçak yaparlar.
Yörük Atatürk
Atatürk, Rumeli’de Yörük coğrafyasında yetişmiş bir insandır. Rumeli‘nin tamamında Yörükler iskân etmişlerdir. Sarp dağlarında, tepelerinde, ovalarında Yörükler yerleşiktir. Bilhassa, Yunanistan ve Bulgaristan tamamen Osmanlı tarafından iskân ettirilen Yörüklerin bulunduğu coğrafyadır.
Bu yerleşim ve iskânların neticesinde gelişen kültür ise, şehirlerde Üsküp, Selanik, Filibe gibi kültür şehirlerinde, köylerde, ovalarda ve dağlarda yerleşik olan Yörük kültürüdür.
Osmanlı’nın bunu tercih nedeni Yörüklerin coğrafyalara uyumlarının son derece yüksek olması ve mücadeleci insanlar olmalarıdır. Atatürk’ün dedeleri ataları Rumeli coğrafyası içerisinde bu şekilde hareketlilik içerisinde olmuşlar kâh Üsküp’e kâh, Selanik’e doğru yerleşmişlerdir. Her iki şehir de Yörük kültürünün hâkim olduğu beldelerdir.
Balkan’ın kültür merkezlerinde Üsküp’te, Filibe‘de, Prizren’de yerleşik olan, gelişmiş olan Türk kültürünün temelinde çok derin bağları var eden bu Yörük kültürüdür ve Türk dili de aynı şekilde bu merkezlerde son derece gelişmiş ileri bir boyut kazanmıştır.
Kültür ve sanat konusunda, bu kültür merkezleri son derece gelişmiş vaziyettedir. Atatürk Yörük atalardan gelme bir Yörük olarak, bu coğrafyanın içerisinde şekillenmiş bir hareket ve ruh yapısına sahiptir ve bu özellikleri her halükarda göstermiş ve ortaya koymuştur.
Yörüklerin temelinde yatan göçebelik olgusudur. Zenginleştirici bir harekettir. Atatürk’e baktığımız zaman kök itibari ile Anadolu’dan, Rumeli’ye bir gidişat, göçebelik ardından Rumeli içinde bir hareketlik, Kocacık’a varış, Kocacık’tan Üsküp’e, Selanik’e gidiş, Selanik’ten sonra askerlik yaşantısı nedeniyle Trablusgarp.
Prof. Hikmet Özdemir’in “Savaşta ve Barışta Atatürk“ kitabında Atatürk’ün gittiği yerler ile ilgili bir harita var. Trablus, Şam bundan sonra da Lübnan, Filistin cephesi oralarda dolaşıyor ve tabii Avusturya, Almanya. Sonunda işte İstanbul’dan yine bir hareketlik İstanbul’dan, Samsun’a oradan Erzurum, Sivas oradan Kırşehir, Ankara sonra yurtiçi çok sayıda gezilere çıkıyor, devrimleri ve değişimi, millet egemenliğini anlatıyor, hep gidiyor. İşte bunun temelinde, bu hareketlerin temelinde yatan Yörüklük olgusu da bir ruh ve felsefedir.