İngiliz Propaganda Ofisi Wellington Evi’nin (Wellington House) 37 adet melanet yayınlarına (1916-1918) cevaben 2018 yılından başlayarak TÜRK EVİ serisini başlatıyoruz. Kaynak: İngiliz Propagandası, Wellington Evi ve Türkler / Prof. Dr. Justin McCarthy Kaynak: Türkler Ansiklopedisi. Cilt 8. Ankara 2002
Tefekkür Medeniyeti: Osmanlı İmparatorluğu, İngilizlerin Propaganda Ofisi Wellington House tarafından 1916, 1917, 1918 yıllarında yayınlanan 37 propaganda kitabı ile nasıl adım adım bitirildi? Melanetin İnanılmaz Boyutu.
Seri kapsamında özellikle iş maksatlı seyahat edilen ülkeler ile ilgili sahadaki gözlemler esas alınarak, fikirler tefekkür edilerek, “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” misyonuna katkılar getirilmeye çalışılmıştır. Ülke gözlemleri ve karşılaştırmalı değerlendirmeler için de disiplinlerarası özgün bir bakış açısı teşkil etmiştir. Böylece Türk Evi sağlam temeller üzerinde yükselecektir.
Kıbrıs Dünyanın Merkezidir‘in ardından, Hindistan Seyahatnamesi ile Hindistan’daki Türk Medeniyeti’nin bilinmeyenlerini dile getirirken, Türkler ve Çinliler kitabımız ile Türklüğün en doğu sınırına uzanacağız. Türklüğün, Büyük Asya’nın batı sınırındaki Rumeli sırlarını, Afrika’daki Mı’sırlarını da dile getireceğiz.
İki kıtanın birbirine en yakın olduğu emsalsiz bir coğrafya noktasında, Türk Medeniyeti’nin adeta şahane bir vitrin dolabı gibi tüm unsurları ile arz-ı endam ettiği nadide bir eserler beldesi olarak tevarüs etmiş hali olan Eyüp Medeniyeti’ne de değineceğiz ki, değil sadece kıtaları, hayat ve ölümü de birarada yaşatmaktadır.
TÜRK EVİ propaganda faaliyeti değildir; Kayıp Haklar Hukuku çerçevesindeki haklarımızın izinin sürülmesi, kayıp haklarımızın iadesi mücadelesidir. TÜRK EVİ kapsayıcıdır; her dinden, dilden, meşrepten insanların yuvasıdır; misafirperverdir de. Duvarları ve çatısı sapasağlam olan Türk Evi, kayıp haklarımızın hep birlikte aranması mücadelesidir. Konargöçer telakkisinden haklarında her türlü önyargılar üretilen Türkler yerleştikleri coğrafyaların en sağlam evlerini üç kıtada da bâki kılmışlardır.
Türk dilinde ev; yuvadır, mutluluk üretilen yerdir, sıcacık bir mekândır. Sade bir zenginliği gözler önüne seren örneklerin yer aldığı şehirlere bir göz atalım;
Semerkant, Hive, Buhara, Kaşgar, Turfan, Hotan, Kazan’da, Kazakistan, Moğolistan yurtlarında, İstanbul yalı ve konaklarında, Lahor, Yeni Delhi, Rey, Nişapur, Tebriz, İsfahan, Gazne, Tirmiz, Şam, Bağdat, Kahire, Trablusgarp, Bingazi, Tunus, Ayn El Türk, Magosa, Rodos, Midilli, Atina, Selanik, Dimetoka, Filibe, Sofya, Rusçuk, Melnik, Priştine, Üsküp, Yakova, Berat, Cirokaster, Saraybosna, Niş, Belgrad, Budapeşte, Bahçesaray, Dobruca, Köstence, Temeşvar.
Çok geniş bir coğrafyaya yayılan bu şehirler geçmişlerinden Türk Evleri ile bezenmişliği tatlı bir hâtıra olarak saklamaktadırlar. Türkiye coğrafyasından sadece İstanbul’un adını listeye aldığımız üç kıtaya yayılmış şehirler seçkisinde hep Türk Evi’nin iz ve hâtıraları vardır.
Günümüze yansıyan ise hâtıralarda gizli kalan yaşanmışlıkları ortaklaşa bir yaşam ve insanlık kültürü olarak yeniden canlandırmak, çatı ve duvarların sağlamlığını işlevsel kılmaktır. Kuzey Avrupa’dan başlayarak dünyamızı çepeçevre etkisi altına alan sermayeciliğin yalnızlaştırdığı insanlar, Türk Evi’nden başlayarak, insanlık serüvenlerinde başka türlü anlam ve birliktelikler peşinde olacaklardır. İşte Türk Evi serimiz bu zahmetli yolculuk için coğrafyalardaki izlerimizi gündemimize yaşayacaktır.
“(…) Böyle uzun süren bir göçebe hayâtından bezeceğimiz tabiî idi. (…) Türk evi bozulduktan sonra yalnız ev zevkini değil, cedlerimizin yere yurda çok bağlı olduklarını da unuttuk. (…) Türkün bu vatanda yerleşmemiş ve muhâcerete hazır bir unsur olduğunu isbât etmeye çalışan ağyâr bu fikirleri yaydılar. Bizim bilgiçlerimizi avladılar. Cedlerimiz göçebe değildiler, fethettikleri memleketlerde yerleştiler. (…) Biz ancak bu son asırda Türk evi bozulduktan beri kirâlık evlerde sürünüyoruz. Eski Türk evini tahayyül, şiir sâhasında kalsın; onu hayatta bir daha ihyâ etmek muhâldir. Cedlerimizin evleri ve eşyâsı yaşayışlarının tarzından doğmuştur.”2 2 Yahya Kemal Beyatlı, Türk Evi,23 Mart 1922, Tevhîd-i Efkâr
Büyük Şâir ve Düşünce Adamı Yahya Kemal Beyatlı’nın Kurtuluş Savaşı yıllarında dile getirdiği Türk Evi fiziken muhal olmakla birlikte, ruh ve mana açısından hemhal olunarak, misyonunun takipçisi olmak ve kutsal bir vazife edinmek gerekir.