Ana Sayfa Blog Sayfa 68

Söyleşiler

0

2016-2017-2018 yıllarında sözlü veya yazılı sorular üzerinden söyleşiler gerçekleştirdiğim Düşünce İnsanları.

  • ABDU DJAMANCA, DR
  • ABDULHALUK ÇAY, PROF DR
  • ABDULVAHAP KARA, PROF DR
  • ADNAN NUR BAYKAL
  • AHAD ANDİCAN, PROF DR
  • AHMED ÜSENİ
  • AHMET ANAPALI
  • AHMET GÜNER SAYAR, PROF DR
  • AHMET MARANKİ, PROF DR
  • AHMET TAŞĞIN, PROF DR
  • ALİ FERAH
  • ARAS NEFTÇİ, DOÇ DR
  • ARİ ÇOKONA
  • ARDAN ZENTÜRK
  • BABEK CAVANŞİR, DOÇ DR
  • CAN CEYLAN, DR
  • CELAL TAHİR
  • DMITRI VASILYEV, PROF.DR. (RUSYA)
  • DURSUN YILDIRIM, PROF DR
  • EROL GÖKA, PROF DR
  • FARUK ÖZLÜ
  • FEHMİ YILMAZ, DOÇ DR
  • GÜNAY ÖZDEMİR
  • HALİL TOKEL
  • HASİP SAYGILI, DOÇ DR
  • HÜSEYİN KOÇ
  • İDRİS GÜLLÜCE
  • İHSAN FAZLIOĞLU, PROF DR
  • İLYAS TOPSAKAL, PROF DR
  • İSMAİL DOĞAN
  • İSMAİL HAKKI AYDIN, PROF DR
  • KAMİL VELİ NERİMANOĞLU, PROF DR
  • KEMAL TEKDEN
  • KURTULUŞ KAYALI, PROF DR
  • MAZHAR BAĞLI, PROF DR
  • MEHMET AKİF OKUR, PROF DR
  • MAHMUT ARSLAN, PROF.DR
  • MAHMUT AŞKAR
  • MEHMET BOZDAĞ
  • MEHMET GENÇ, PFOF DR
  • MUZAFFER ELMAS
  • NECAT BİRİNCİ, PROF.DR
  • NECATİ AYDIN, DOÇ DR
  • NEDRET ERSANEL
  • ORHAN LOPAR
  • OSMAN FIKRET SERTKAYA PROF DR
  • ÖMER ÖZKAYA
  • ÖMER ÖZYILMAZ, PROF DR
  • ÖZCAN YÜKSEK
  • SERTAÇ TIMUR DEMIR, DOÇ DR
  • SÜLEYMAN GÜNDÜZ
  • ŞEFİK KANTAR
  • ŞEREF OĞUZ
  • TEOMAN DURALI, PROF DR
  • YAŞAR KALAFAT, DR
  • YAVUZ UNAT, PROF.DR
  • YERKEBULAN SAPİYEV
  • YUSUF TEKİN, PROF DR

 

TV

0

Ardan Zentürk – 1192 Kıbrıs-Afrin Hattı. 2018’e kadar geliyorsunuz. Nedir bu hat? Önce onu bir öğreneyim. Bende benzer bir duygu içindeyim. Buyrun.

Levent Ağaoğlu – Şimdi efendim, 1192 Haçlıların Kıbrıs’a çıkış tarihi. Aslında 20 Ocak’ta yeni bir yüzyıl başladı. Bizim Afrin‘e çıkışımızla birlikte o başlayan yüzyıl Afrasya yüzyılıdır. Afrika-Asya.

Ardan Zentürk –  Kitapta da Afrasya diyorsunuz. Avrasya demiyorsunuz. Afrika-Asya

Levent Ağaoğlu – Evet, çünkü ortak dostumuz Ahmet Kot Bey’le bu konuyu birlikte oluşturduk. Asya, Büyük Asya‘dır, Avrupa da zaten o koca kıtanın Büyük Asya’nın içindedir. Avrupa kendisini ayrı bir medeniyet gibi soyutlamıştır. Sınırlarını çizmiştir, kapatmıştır. Biz de diyoruz ki; yok öyle bir şey, kıta olarak var olan büyük Asya’dır. Ve Afrika’yla geçiş içerisindedir.

Ardan Zentürk –  Ve siz diyorsunuz ki Kıbrıs her zaman mühürdar olmuş.

Levent Ağaoğlu – Kıbrıs’ın kuzeyinde Küçük Asya yani biz varız, doğusunda Büyük Asya var. Güneyinde de Afrika var. Kıbrıs nedir, Akdeniz nedir? Akdeniz mana itibarıyla Mediterranean dünyanın ortası demek.

Ardan Zentürk –  Şimdi kültürlerin harmanlandığı bir alan.

Levent Ağaoğlu – Aynen. Bir de bu Akdeniz’in merkezi de dünyanın ortasının merkezi Doğu Akdeniz yani Kıbrıs.

Ardan Zentürk –  Bunun için 1974’ten beri ne yaparsak yapalım yaranamadık biz bunlara.

Levent Ağaoğlu – Aynen çünkü, Batılıların, Amerikalıların bir sözü var. Hasan Köni hocamdan duydum. “Might is right”. Güç haktır. Güçlüyseniz haklısınız. Örnek vereceğim; Kıbrıs adası 1878 yılında bizim tarafımızdan İngiltere‘ye kiralanmıştır. 1898 yılında da Hong Kong adasının bir kısmı Kowloon bölgesi ya da New Territories bölgesi Çin İmparatorluğu tarafından İngiltere’ye kiralanmıştır. Yüzyıl sonra, 1997 yılında 2 Temmuz’da (4,5 yıl kaldım ben Hong Kong’da) İngiltere kendi hakkı olan sahayı da Çin’e teslim etti. Şimdi biz Türk kamuoyunda maalesef bu gerçeği bilmiyoruz, bize bu anlatılmıyor. İngiltere sadece kiraladığı bölgeyi teslim etmedi, kendisinin olan bölgeyi de teslim etti. 1984-97 arasında 13 yıl boyunca görüşmeler yapıldı. Çin Halk Cumhuriyeti ne dedi “Might is Right” dedi, güçlüyüm hakkımı alırım dedi.

Şimdi dönelim Kıbrıs’a. Biz Kıbrıs’ı 1878‘de kiraya verdik. Ve 1914‘te İngiltere ben burayı işgal ettim, dedi. 1923 Lozan Antlaşması‘nda  Kıbrıs bizden çıktı. Şimdi bu çok manidardır, çok önemlidir.

Ardan Zentürk –  Şimdi biz 1974‘te geri aldık. Ben Afrin’e de geleceğim, sizin bu kitabınızda benim özellikle üzerinde çalıştığım bir konu Katma Savaşı. Yani Atatürk’ün Afrin Azez Hattı’nda büyük bir başarıyla yürüttüğü Katma Savaşı’nı da çok önemsiyorsunuz.

Levent Ağaoğlu – Atatürk, Kuvay-ı Milliye‘yi Katma‘da başlattı. Katma İstasyonu’nda başlattı. Kuvay-ı Milliye düşüncesi Atatürk’ün zihnine Afrin’de gelmiştir. Biz o kadar enteresan bir dönem yaşıyoruz ki; Kıbrıs ve Afrin’in çok büyük ilişkileri var. Afrin’de o savaş başladı. Kurtuluş Savaşı’nın Kuvay-ı Milliye anlayışı Atatürk’ün zihninde orada oluştu.

Ardan Zentürk –   Bir tarihçimiz bana bir kitabını yollamıştı ilk ilk Kuvay-ı Milliye’nin örgütlerinden biri de El Bab’ta kuruluyordu. Enteresan.

Levent Ağaoğlu – El Bab aynı zamanda Büyük Asya demek, yani BOP değil BAB’tır. Büyük Asya’nın kapısıdır. Atatürk 1922, 1 Eylül’ünde, bu çok önemlidir, hepimizin bildiği o dahiyane emrini veriyor. “İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”. Kastedilen yer neresidir, Afyon’dan İzmir’e doğru ilerleyin düşmanı denize dökün. O deniz ne denizi Ege, Ege lafı etiketlerimizin değişmesi lazım. Akdeniz, Türkçe bir kelime. Ak-deniz, Kara-deniz, Kızıl-deniz gibi;  ak, kara, kızıl bunların hepsi Türk kültürünün çok derin manaları olan kelimeler. Ege Türkçe olan bir kelime değil ki, Eski Yunan anlayışı, terminolojisi. Orada liderimiz Atatürk tarafından bize verilen ilk emir, ilk hedef, Akdeniz’dir. Yıl 1922. Şimdi 2018 yılına geldik, biz yine Kıbrıs’ı konuşuyoruz, Akdeniz’i konuşuyoruz. Atatürk’ün o ilk hedefi nasıl gerçekleştirildi?  Hatay, Kıbrıs, Afrin bunların hepsi nerede Akdeniz’de.

Ardan Zentürk –   Şimdi Kıbrıs’a da çok önem verdiğiniz bu kitapta Mustafa Kemal’in Kıbrıs çalışmalarıyla ilgili bayağı bir bilgi var. Zaten Hatay’ı anlatmaya gerek yok.  Dönemin Dış İşleri bakanı Tengir Şengir’in Fransızlara bir lafı var, “Şimdilik size Afrin’i bırakıyoruz. Ama bir gün bu ülkenin evlatları orayı alacaktır.” demiş. Bunu da tarih kitaplarında yazmıyoruz nedense. Demek ki bu bir hat.

Levent Ağaoğlu –.Ağaoğlu – Aynı zamanda o hat neyin hattı, Akdeniz-Yeni Akdeniz hattı. Yeni Akdeniz neresi, biz bu soruyu kendimize sorduk mu hiç? “Pasifik”. İşte Kıbrıs işaret verir gibi yapar, o İpekyolu‘dur. Bu tür şeyler yapalım. Batı bütün anlayışını mitolojiler üzerine oturtmuş. Pegasus diyor, bütün markalar mitolojik şeyler. Kendi tarihimizi yazalım, etiketlemelerimizi yapalım. İpekyolu hattında Afrin yani Pasifik denizi, Asya’nın bir ucundaki Pasifik bizim ulaşma yolumuzdur. Kıbrıs onun güvencesidir. Kıbrıs bizdedir. Pasifik’e çıkış yoludur. Akdeniz neden “Yeni Akdeniz” bunu çok kısaca açayım. Çünkü Akdeniz’de bütün o bin yıllar boyunca etkileşmelerin gerçekleştiği, limanlar arasında ticaretler yapılıyor. Aynı ticaretler, aynı sanayiler, aynı etkileşimler, şu an Japonya’nın Osaka Limanı, Tokyo Limanı, Çin’in limanları, Tayvan’ın, Tayland’ın limanları arasında gerçekleşiyor. Orada büyük bir ekonomik dinamizm var. Eski Akdeniz ve Yeni Akdeniz’de yeniden kuruluyor. Biz Türkler Nazım Hikmet’in şiirinde dediği gibi; “Dört nala gelip Uzak Asya’dan”, Uzak Asya’dan geldik. “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan”, Atatürk’ün ilk hedefi olarak kastettiği odur. O kısrak başı yani Anadolu yarımadasının Akdeniz sınırları, o deniz sınırları, hepsi bizde olacak diyor, onun içerisinde bir yama olmayacak, düşmana verilecek bir parça olmayacak.

Ardan Zentürk –   Sevr Antlaşmasına baktığınız zaman Türkiye diye, bir şey yok.

Levent Ağaoğlu – Atatürk’ün kabul etmediği odur. Biz bunu bilelim yani “yurtta barış cihanda barış”ı konuşmayacağız biz, ilk hedefi konuşacağız. İlk hedef nedir? Atatürk’ün dahiyane stratejik bir öngörüsüdür, bunu bileceğiz. Önümüzdeki yüzyılları kapsayan bir öngörüdür bu.

Ardan Zentürk –  Kıbrıs-Afrin hattı konusunda Enes Demir’in de çalışmaları var. Çok desteklenen bir çalışma, tavsiye ederim, onunla da temasa geçin. Genç bir tarihçi. Çok keyif verici.

Levent Ağaoğlu – Enes Bey’i bilirim, aynı yayınevinden kendisinin kitabı çıktı. Çok enteresan.

Ardan Zentürk –  Sizin gibi sivil araştırmacılar ortaya çıkmaya başladı; bu da 1946-2016 arasında yaşadığımız o vesayet döneminin çıkış noktası doğru mu?

Levent Ağaoğlu – Yani o dönemi şöyle adlandırıyorum, onun bir replikası var bizim tarihimizde. 1946-2016 bir tutukluk dönemiydi. Neyin tutukluk dönemi. O Gazze gibi bir dönemdi. Gazze tutukluluğu gibi bir dönemdir, bunu bilelim biz. Bilge Tonyukuk‘a gideceğiz o zaman. Kendi tarihimize. Biz sadece Osmanlı’yı konuşmayacağız, Göktürk’ü de konuşacağız. Göktürk’te ne oluyor 646-716 döneminde o yetmiş yıllık dönemde bir mücadele gerçekleşiyor. O mücadelenin neticesinde bakın, Bilge Tonyukuk Yazıtı’nın 62 satırlık birinci satırında Tonyukuk der ki; “Biz Çin’e bağlı yaşıyorduk” satır 1, satır 62  ise “Türk halkı artık  mutlu bir şekilde yaşıyor”. 62 satırda o mücadele anlatılır. Ve orada Bilge Tonyukuk’un yazıtta yazmadığı ama Çin kayıtlarında olan Bilge Tonyukuk dedi ki Bilge Kağan’a “Bizim gücümüz yüzde birdir Çin karşısında, biz bunu bilelim, bunun güvencesi içerisinde davranalım.” Karşımızda Amerika var, o var, şu var bırakacağız. Bizim karşımızda yüzde 1 gücümüzün olduğu bir Çin vardı. Bilge Tonyukuk bilgeliğiyle özgürce çıktık.

Kaynak: Ardan Zentürk ile Moderatör Gece Programı, 22 Mayıs 2018, Kanal 24

Seminer

0

Türk Aristo’su Bilge Tonyukuk. 16 Mayıs 2017. Tarih felsefesi yapıyoruz. Ataköy 7-8.Kısım Taşlık Sahaf ve Cafe. Tonyukuk Bilgeliğinden bizlere kalan miras nedir? Kendimizde miyiz? Mirasın farkında mıyız?

Altay dağlarını

yolsuzun aştık,

İrtiş ırmağını

geçitsizin geçtik.

 

Ben Bilge Tunyukuk:

 

Altay dağlarını

aşarak geldik,

İrtiş ırmağını

geçerek geldik.

 

Buralara kadar gelenler

“Geliş zordu!” dediler,

ama pek de

zorluk hissetmediler.

Konferans

0

Levent Ağaoğlu – Konferansımıza hoş geldiniz. Kutadgu Bilig ile ilgili şahsen 3-5 dakika Necati Bey’in konusu civarında dolaşacağım. Necati Bey kendisi içeriğine girip çok değerli düşüncelerini bize iletecekler. Şahsen ben bu 5-10 dakika içerisinde neyi yapacağım, Haziran 2015’den bu yana benim şahsi tefekkür gündemim düşünürlerimizle ilgili. Bu düşünürlerimizin de başlangıç noktası Oğuz Kağan diyelim. Milattan önce 200’den bu yana. Bu çizgide biz şu an misal konuyu siyaset gündemine getirdiğimizde, biz onarlı yılları, Türkçede pek on yıl kavramı yoktur. Batılılarda var, İngilizcede decade derler, on yıl böyle hesaplarlar. Biz yıllar bazına baktığımızda binerli yılları değerlendirmek istiyoruz.

Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacib 1017 yılında doğdu. 2017’de bininci yılını bitirdi. Ondan önce bin yıl var, baktığımız zaman o bin yıla, o çizgiyi ben size aktarmaya çalışacağım, kendi bildiğimce, kendi bakış açımdan. Zaman, zemin, zihin çizgisinde. Ben dün gece Kahire’deydim. Gece saat 3 buçukta uçağa bindim. Bu 5. gidişim. Kahire’de de Kutadgu Bilig var. O zemin çizgisi devam ediyor. Ona da değineceğim. 1017’den geriye doğru bin yıl gittiğimizde Oğuz Kağan’ı görüyoruz. Oğuz Kağan’da neyi görüyoruz, orada bir bilgeden bahsediliyor. Daha sonra ileriye gittiğimizde 646 yılında Bilge Tonyukuk doğuyor. 724 yılında ölüyor ve Bilge Tonyukuk benim özellikle üzerinde çalıştığım düşünür ki ilk yazan düşünürümüzdür. Yazıya ilk kez geçen, taşa hak etmiştir. Haketmek tabiri kullanılır. Taşa yazdırtmıştır.

56 satırlık taşta muhteşem düşünceler var. Muhteşem bir dil var. Şimdi buna baktığımızda bu dil nasıl gelişmiş, nereden gelmiş, çok çok şaşırtıcı kullandığı dil. O zaman bu şunu gösteriyor. İşte Kutadgu Bilig’de o zaten benim anladığım kadarıyla, kutsal bilgi kut getiren bilgi, mutluluk değil, kut. Şimdi biz bakıyoruz, Bilge Tonyukuk, Kutadgu Bilig, bir de Ayasofya var. Ayasofya’nın anlamını ben sonradan keşfettim. Kutadgu Bilig’le aynı şey. Aya aziz, kutsal, sofya da bilgelik, bilge.

Şimdi bu nasıl oluyor? Bir mimari eser 550’de yapılıyor İstanbul’da. Bunu yaptırtan Justinianus, Türkçe anlamı kanuni demek, Süleymaniye’yi yapan Sultan Süleyman’ın da sıfatı kanuni. Ne mene bir iştir bu. İşte burdan benim şahsen çıkardığım bu Ayasofya, Kutadgu Bilig aynı anlamlara gelmesi, Justinianus, Kanuni, şahsen çıkardığım bilgelik doğuda. Kutadgu Bilig’den çıkan esas mesaj: bu üzücü bir mesaj, çok üzücü bir mesaj bu. Çünkü biz kendi kutadgu metinlerimizle bağımız kopmuş. Burada verilen mesaj, yabancılaşma, biz yabancılaşmışız. Şunları ben neden yanımda getirdim. Bana iki gün evvel söylendiğinde konunun üzerinde düşünmeye başladım. Bizim Kutadgu Bilig’imiz 1000 sayfayı aşkın bir eser. Karahanlılar devrinde, Karahanlıların Yusuf yazmaya başladı. Yazdıktan sonra has hacip oldu. Karahanlı hükümdarı için yazdı. Bunu da Şahname’yi Firdevsi Gazneli hükümdarı kendisinden istedi. 40 bin altın verdi, Firdevsi Şahname’yi yazdırdı. Ama Gazneliler’in istediği Gazneliler ve Karahanlılar aynı, Gaznelilerin istediği Türkleri övücü bir eser ortaya koymasıydı. Fakat o Türkleri övmeyen, üzen birtakım ifadelerde bulundu sonra altın gümüşe çevrildi falan. Neticede ne oldu, Şahname’yi İranlılar ezbere biliyor, ezbere. Gidiyorsunuz, kahvelerinde dize dize okuyorlar. Biz Kutadgu Bilig’i ne kadar biliyoruz, ben ne kadar biliyorum şahsen kendime dönüp bakayım.

Burada benim Kutadgu Bilig’le ilgili aldığım mesaj nedir kut hakimiyettir, sizi dünyaya hakim yapar. Bu Türklerin yakaladığı çok çok önemli bir bilgi,  Bilge Tonyukuk da bilgelikle başlıyor. Çok çok önemli bir nokta, fakat dönüp biz 1017’den 2017’e geldiğimizde bakıyoruz ki hiçbir dizeyi hatırlamıyor, bilmiyoruz. Burada ben şahsen altını çizerek bu yabancılaşma konusunun üzerinde durmak istiyorum, biz yabancıyız. Kendi metinlerimize, kendi değerlerimize yabancıyız. Zemin olarak baktığımda da bu yabancılaşmayı şöyle göreceğiz.

Üç tane yerde bunun yazması var. Bilge Tonyukuk’un ki yazıttı, yazıttan önce destanlar var, Oğuz Kağan destanı, yazıttan sonra yazma Kutadg Bilig yazması geldi. Bu yazmalar nerede? Herat Afganistan; şu an Amerika işgali altında, Kahire, Mısır, onu da oradaki bir Alman buluyor. Ne durumda olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ben dün gece oradaydım. Demokrasi-si diyorum, orada demokrasinin hiçbir şeyi yok. Ve üçüncü nokta İstanbul. İstanbul’un da iki sene evvel neler yaşadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Şimdi o zaman bu Herat dediğimiz Afganistan’dan başlayıp, Kahire’den devam eden çizginin şu an neler yaşadığını, işte demek ki bu üç zeminde birer yabancılaşma yaşanıyor. Burada şimdi sözü hocama bırakıcağım. Bize Necati Bey Kutadgu Bilig metnini yansıttığında biz konuyu çok daha iyi değerlendirmiş olacağız.

21 Mart 2018 Avrasya Bir Vakfı. Kutadgu Bilig Konferansı.

 

 

İmza Günü

0

Milet Bilgeleri

0

Türkiye Coğrafyası ve İnsan: 3000’li yılların şafağındayız. Şafak aydınlanırken fikirlerin ve bilgilerin de daha değerli olduğu dönemin ilk ışıkları 21.yüzyıl ile birlikte gözükmeye başlamıştır. Düşüncelerin ilk filizlen­diği topraklar olan Türkiye Coğrafyası dünyaya gelen ilk on düşünürden beşinin yaşadığı bereketli coğrafyaların başında gelmektedir. Kıtaların (Avrupa, Asya, Afrika) geçiş noktasın­daki Türkiye yarımadalarının (Rumeli, Anadolu) havuzunda yer alan gen çeşitlilik ve zenginliğinin neticesi aynı şekilde düşünce zenginliği ve çeşitliliği olmaktadır.

Evrensel Düşünürler Ansiklopedisi konusundaki ilk deneme MÖ 624 doğumlu ilk bilinen filozof Miletli Thales ile başlayan 2650 yıllık birikim ile başlamaktadır. İlk 10 büyük filozof içinde ilk 3, toplam 5 tanesi Türkiye coğrafyasından. Felsefe, Türkiye coğ­rafyasında başlamıştır. İlk 10 düşünürden 5 düşünür Türkiye doğumludur.

  1. Thales, Milet
  2. Anaximander, Milet
  3. Pythagoras, Sisam adası
  4. Laozi
  5. Confucius
  6. Sun Tzu
  7. Heraclitus, Efes
  8. Parmenides
  9. Anaxagoras, Klazomenai, Urla
  10. Protagoras

Kaynak: Xue Xiaoyuan, Dr. The Charisma of 100 Philosophers. 2018. China Pictorial Press.

Türkiye coğrafyası insanlık tarihinde ilk toplu yerleşmelerin (Çatalhöyük), ilk tarımın (Urfa, Diyarbakır), ilk inançların (Karahantepe, Göbeklitepe), ilk düşünürlerin (Milet) başlangıç noktasıdır. İnsana ait ilk sorular burada sorulmuştur. 15.000 yıllık kesintisiz birikim Türkiye coğrafyasındaki insan varlığının da zenginleşmesini sağlamıştır.

Akdeniz’i çevreleyen kıtalardan Avrupa felsefesinin başka yerlerde gerçekleşip Avrupa’ya geçen gelişim süreci olmaksızın kavranamayacağı hususu son derece önemlidir. Garp felsefesi tabir edilen gelişmenin başlangıçları, Helenlerin Şark (Anatole) olarak adlandırdığı bölgede yatıyor. Buradaki ilk merkez Miletos’tu. Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes, gösterdikleri düşünsel etkinlikle ve yöneldikleri sorunlarla felsefe tarihinin ilk filozofları olmuşlardır.

İkinci ve asıl merkez Avrupa’daydı: Atina. Ne var ki hemen bundan sonraki üçüncü merkez olan Aleksandreia (İskenderiye) yine Avrupa sınırlarının dışında Mısır’da, ardından gelen Bağdat ise, Şark’ın biraz daha derinlerindedir. Kaynak: Elmar Holenstein, Felsefe Atlası, Düşünmenin Mekânları ve Yolları, 2015 Haziran, İstanbul, Küre Yayınları

Milet-İskenderiye-Bağdat üçgeninin çerçevelediği Doğu Akdeniz; Küçük Asya-Büyük Asya-Afrika düşünsel mirasını yeniden üretecek bir konumda yer almaktadır.

Kendisine ait olmayan dışsal kaynakları kullanarak ancak 500 yıl hakimiyet sağlayan Avrupa Hegenomisine karşın; Miletos ile simgelenen Küçük Asya’nın matematiği, akılcılığı; İskenderiye ile simgelenen Diophantos matematiği, Pisagor bilgeliği (sofyalığı) ve Bağdat ile simgelenen Harezmi matematiği, Beytül Hikme bilgeliği; 21.yüzyılın başlarından itibaren kendi kaynaklarından neşet etmekte olan Afrasya Binyılı 3.BinYıl olarak tarihte yerini almaya hazırlanmaktadır.

Eski Mısır, Mezopotamya ve Maveraünnehir’in düşünce zenginliği Türkiye coğrafyasında yeniden şekillenmektedir.

 

İnfografik

0

Slideshare

0

İstanbul Kültür Projeleri

0
  1. “İskit: İstanbul Kitaplıkları Proje Önerisi (TM Projeleri: 2019/01)
  2. “The Turkish Museum Proje Önerisi (TM Projeleri: 2019/02)
  3. “Darül Kitap: Esenler Otogar Kütüphanesi   (TM Projeleri: 2019/03)
  4. Yedi Tepeli İstanbul ve Bilge Tonyukuk Yazıt Tepesi Projesi (TM Projeleri: 2019/04)
  5. “Türkiye Medeniyetimiz ve Düşünürleri Kütüphane&Müzesi” Proje Önerisi’  (TM Projeleri: 2019/06)
  6. “Türkiye Medeniyetimiz’in Düşünürleri  ve Temel Eserleri- İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı” Proje Önerisi  (TM Projeleri: 2019/07)