Ana Sayfa Blog Sayfa 64

Türk İnsanı

0

Türkiye Coğrafyası ve İnsan

3000’li yılların şafağındayız. Şafak aydınlanırken fikirlerin ve bilgilerin de daha değerli olduğu dönemin ilk ışıkları 21.yüzyıl ile birlikte gözükmeye başlamıştır. Düşüncelerin ilk filizlen­diği topraklar olan Türkiye Coğrafyası dünyaya gelen ilk on düşünürden beşinin yaşadığı bereketli coğrafyaların başında gelmektedir. Kıtaların (Avrupa, Asya, Afrika) geçiş noktasın­daki Türkiye yarımadaları (Rumeli, Anadolu) nın havuzunda yeralan gen çeşitlilik ve zenginliğinin neticesi aynı şekilde düşünce zenginliği ve çeşitliliği olmaktadır.

Evrensel Düşünürler Ansiklopedisi konusundaki ilk deneme MÖ 624 doğumlu ilk bilinen filozof Miletli Thales ile başlayan 2650 yıllık birikim ile başlamaktadır. İlk 10 büyük filozof içinde ilk 3, toplam 5 tanesi Türkiye coğrafyasından. Felsefe, Türkiye coğ­rafyasında başlamıştır. İlk 10 düşünürden 5 düşünür Türkiye doğumludur.

  1. Thales, Milet
  2. Anaximander, Milet
  3. Pythagoras, Sisam adası
  4. Laozi
  5. Confucius
  6. Sun Tzu
  7. Heraclitus, Efes
  8. Parmenides
  9. Anaxagoras, Klazomenai, Urla
  10. Protagoras

Kaynak: Xue Xiaoyuan, Dr. The Charisma of 100 Philosophers. 2018. China Pictorial Press.

Türkiye coğrafyası insanlık tarihinde ilk toplu yerleşmelerin (Çatalhöyük), ilk tarımın (Urfa, Diyarbakır), ilk inançların (Karahantepe, Göbeklitepe), ilk düşünürlerin (Milet) başlangıç noktasıdır. İnsana ait ilk sorular burada sorulmuştur. 15.000 yıllık kesintisiz birikim Türkiye coğrafyasındaki insan varlığının da zenginleşmesini sağlamıştır.

İNSAN KAVRAMI Türk İnsanı:

Kişi, Yaşam ve Ölüm. Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış. Bilge Kağan Yazıtı. Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölmek için türemiş. Kül Tigin (684-731) Yazıtı. Türk İnsanı ile ilgili literatür taraması neticesinde insan kavramından farklı ve daha kapsayıcı nitelikteki kişi kavramının yaşam, ölüm, yaradılış ve ötedünya kavramlarını içerdiği görülmüştür. Ana kavramlar tespit edilmiştir. Eski Türkçede insan anlamında kullanılan kişioğlunun kökü olan Kiş, samur ve sadak anlamında kullanılmıştır. Sibirya bataklık samuru Kişioğlu teriminin ortaya çıkmasında etkili olmuş olabilir. Bataklık samuruna işaret eden kiş ile insan anlamına gelen kişi arasında bağlantı kurmak mümkün gözükmektedir. Samurların yaşadığı su kenarlarındaki sazlık alanla suları bol bir ormanda yaşayan halk arasındaki benzerlikten kiş, kişten de kişi türetilmiş olmalıdır. Böylelikle yaşama alanı insan teriminin kökeni haline getirilmiştir. Göktürkler’de orman ve ırmakların yerleşim yerinin ya da yurdun belirleyici nitelikleri arasında sayılması, bu bağlantıyı güçlendirmektedir. Ayrıca, köken efsanelerinin suyla doğrudan ya da dolaylı ilişkili olması, insanın su kökenli olduğu düşüncesini güçlendirmektedir.

Türklerde insan anlamına gelen kişi tabirinin kökünde su yeralmaktadır. Oysa Batı’da insan tabirinin karşılığı olarak kullanılan human kelimesi latince, HintAvrupa kökenlidir ve toprak ile ilişkilidir. Su akıcı ve değişken iken, toprak sabit ve dingindir. Türkler insan felsefelerini evren tasavvurları çerçevesinde Asya’daki Sibirya bataklıklarındaki yaşantıları esnasında geliştirdiler. Yaşam ve ölümü birlikte içeren Kişi kavramı ile insanı ifadelendirmiş oldular. Kişi kavramı, insan kavramından çok daha evrensel ve kapsayıcı idi. Kavramı ilk olarak Yenisey, Altay, Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin yazıtlarında ve ardından ilk Türkçe kitap olan Kutadgu Bilig’de görmekteyiz. Kişi kavramı o denli evrensel bir kapsayıcılıkta idi ki, Türklerin toplum ve devlet yapılarının, dünya devleti ideallerinin ve öte dünya tasavvurlarının temel taşını teşkil etmişti.

Türk insanının değerleri Büyük Asya ve Küçük Asya coğrafyalarında yoğrulmuştur. Destanlardan ve mezar taşlarından ardından da yazıtlardan başlayarak ilk yazılı Türkçe kitap Kutadgu Bilig’e kadar insan ve değerleri inceden inceye işlenmiştir. 11.yüzyılda Küçük Asya’ya giren Türkler burada onbin yıllık bir yerleşik kültür geleneği ile karşılaştılar. Gelişlerinden iki yüzyıl dahi geçmeden sonra Yunus Emre gibi çağlarüstü bir değeri ortaya çıkardılar. Büyük Asya’daki binlerce yıllık birikim, Maveraünnehir ve Horasan üzerinden Anadolu’ya taşındığında ise, aynı kavramsal çerçeve süreklilik arzetmiştir. Sözkonusu birikimin en yüksek olarak dile getirildiği yer ise Yunus Emre’nin yaşadığı Eskişehir topraklarıdır. Sibirya bataklıklarından Sakarya Nehrine taşınan aynı insanlık anlayışıdır. Kesintisiz bir süreklilik ile Yunus’da dile gelmektedir. Küçük Asya coğrafyasındaki 10 bin yıllık yerleşimin getirdiği yegâne kültür birikimi ve insan çeşitliliği, Türklerin yarımadaya gelişleri ile birlikte evrensel bir senteze kavuşmuştur. Kişilik kavramı, henüz varolmayan İnsanlık ve halen tasarım aşamasında olan Trans Hümanizmden çok daha hakikidir. İnsan çiplenerek yokolma sürecinde iken kişilik kalıcıdır, özdür.

 

GÖÇEBELİK Kavramı

Sevgili dostum,

Geçenlerde “Büyük Türkiye” üzerine düşüncelerimi ifade etmiştim. Bugün de “Göçebelik” kavramı üzerinde duracağım.

Türkler başlangıçtan beri göçebelerdir. Günümüzde Türkler problemlerin kaynağı olarak göçebelik kavramını göstermektedir. Bu genel bir algıdır. Bize bakan öteki, yani batı bizleri göçebelikle aşağılamaktadır. Gerçekten öyle midir, yoksa tam tersi midir? İşin gerçeği nedir diye, başka açıdan bakalım. Türkleri ilk göçebe olarak tanımlayan Çinlilerdi. Çinliler yerleşik bir toplumdu. Büyük Çin Seddi’nin içindeki bölgelerde tarımla uğraşıyorlardı. Seddin dışında olan Türkler ise sürekli göçüyorlardı. Göçmelerinin sebebi bulundukları coğrafyaydı. Bulundukları coğrafya bozkır coğrafyasıydı. Yaşayabilmeleri için sürekli göçmeleri gerekiyordu. Göçebenin bulunduğu bozkır, susuzdur, çoraktır. Ama göçebenin ruh dünyası, hayal dünyası son derece gelişkindir. Göçebe gece yattığında göğe bakar ve yıldızlar ona bir hayal dünyasını yansıtır. Biz Türklere baktığımız zaman bu hayal dünyasının genişliğini görmekteyiz.

Bugün Çin Devletinin adı kendilerin taktığı isim olan “Zhong Hou” merkez ülkedir. Çevrede yaşayan Türkler ise Çinlilerden uzaklaşarak, göç ederek, bir hayal olan dünyanın en merkez coğrafyasında Devlet-i Aliyye’lerini, Osmanlı Devletini kurmuşlardır. Türklerin bulunduğu İç Asya, Orta Asya coğrafyası ile Akdeniz coğrafyası birbirine çok benzeyen özelliktedir. Akdeniz kıyısında da göçebeler vardı, bunlar eski grekler yani yunanlılar, ibraniler, yahudi  museviler, bunlar göçebe topluluklar. Bütün bulundukları coğrafyadan çıkarak, Akdeniz kıyılarında kolonilerini kurmuşlardır. Buna Karadeniz de dahildir. Bugün ibraniler ve eski Yunanlılar Akdeniz ve Karadeniz kıyılarını kolonileştirmişlerdi. İstanbul da böyledir, Yunanlıların bir kolonisi olarak kurulmuştur.

Türkler ise bulundukları İç Asya, bize Orta Asya dayatılıyor onu kullanıyoruz, aslında Büyük Asya’nın İç Asya’sıdır. İç Asya’yı da bir Akdeniz gibi düşünün ve bunun civarındaki vaha şehirlerinde özellikle Doğu Türkistan’da ki Semerkant ve Buhara gibi vaha şehirlerinde aynı tarz bir yapılanmayı kurmuşlardır. Burada göçebe Türkler, Türkistan’ı bilimsel olarak sabittir, dünyanın merkezi yapmışlardır. Bunu nasıl yapmışlardır? Bu bir hayaldir. Bu sefer tersten bakıp, yerleşik bir topluluğa bakalım. Göçebe olmayan topluluklar kimlerdir? Ermeniler ve Kürtler.

Her iki topluluk ta göçebe olmamayı tercih etmişlerdir. Bulundukları coğrafyalardan çıkmamışlardır ve kendilerinin bir devletleri olmamıştır. Bugün mevcut olan Ermenistan yapay bir devlettir. Azerbaycan toprakları üzerinde kurulmuştur. Bir devlet olmakla hiç ilgisi yoktur. Demek göçebe olmak, göçmek size bambaşka dünyaların kapısını açan bir olgudur. Atlı göçebeler vardı, Sümerler, Hititler, İskitler. Bunların kurdukları kültür ve medeniyetin boyutları son derece geniştir. Bizim konulara farklı açılardan yaklaşmamız gerekmektedir. Bu konuşmamızda bahsettiğimiz Grekler, Kürtler, Ermeniler, Türkler, İbraniler, Çinlilere değindik. Bunların arasındaki farklar son derece önemlidir ve göçebelik Türklere en zengin ve gezgin bir dil armağan etmiştir. Türklerin en büyük gücüde dilleridir. Biz yerli ve göçebe arasında ki ayrımı Çinli savaş sanatı yazarı ve general Sun Tzu ile Türk komutanı, başbakanı Tonyukuk’un değerlendirmelerinde de görüyoruz. Sun Tzu’nun Savaş Sanatı kitabında 962 kez düşman tabiri geçmektedir. Bu Hun Türkü’dür yani bizleriz. Tonyukuk’da sürekli bahsedilen isi göçebe olmanın erdemleridir.

Sevgi, sağlık ve selamlarımla.

Sevgili dostum,

Az önce sizlere ilettiğim göçebelikle ilgili konuşmamda eksik olan 2 nokta var, onları da ileteyim. Birincisi, bu Akdeniz’de ki göçebeler arasında yine İbraniler gibi Sami ırkından olan Arapları da ilave etmek lazım. Göçebeliğin verdiği hayal gücü ve dinamizmle Türkler nasıl gökte, bozkır sessizliği ve sadeliğinde bozkırda seraplar görüyorsa, araplar da çölde aynı serapları görüyorlardı. O seraplar onları Akdeniz’in İspanya’sından, Asya’nın içlerine ve ötelerine Endonezya’ya, Malezya’ya kadar yerleştirmiştir. Bu çok önemli. İkincisi de hayal derken, hayal sanırım Türkçe bir kavram değil, ithal bir kavram. Düş kavramı, kişi düş görmeden bir hiçtir ve düşler doğru mudur, yalan mıdır bilinmez. Düşten hem rüya hem düşünce çıkar. Düşmek fiili  de aynı köktür, insanın zihnine düşer. İnsanın zihnine ne şekilde düşer, bunlar önemli sorulardır. Düşmek fiilinden düşünce gelişir o zaman Türklerde zihin ve düşünce son derece gelişkindir.  Çünkü düş vardır, düş olunca düşünce vardır. Geçelim bize, algı operasyonlarının neticesinde ezberletilmiş bir takım yanlışları, konuların doğrusuyla açıklamak için bunlar önemli sorulardı.

Selam ve Sevgiyle

 

Türkiye

0

TÜRKİYE KAVRAMI /23 06 2019

Sevgili dostum, iyi günler, iyi pazarlar.

Bugün 23 Haziran, İstanbul’da sıcak bir Pazar günü. Bugün konuşacağımız konu, Türkiye kavramı. Tabii ki bunu Çin’le karşılaştırmalı olarak konuşacağız.

Çin’e baktığımızda dünyanın bir süper gücü, Amerika’nın tek belalısı olarak karşımıza çıkıyor. Çin de bizim gibi çok sayıda hanedanları ve kurdukları devlet olmuş, fakat Çinliler hiçbir zaman şu kadar devlet kurduk, şu kadar hanedan bizi yönetti, demiyorlar. Bir tek şey söylüyorlar “Çin”. Dünya da Çin markasını sürekli zihinlere yerleştiriyorlar. Süper ekonomik güç haline bu sayede geldiler. 1978 den bu yana 50 yıldır bu konuda bilinçli bir plan uyguluyorlar.

Bizlere dönüp baktığımız zaman dediğimiz 16 tane devlet kurduk, Osmanlılar, Selçuklular, Gazneliler, Karahanlılar, Göktürkler, Hunlar, Uygurlar, devletler, hanedanlar bu bir karmaşa. Neden biz, bunun içerisinden sadece Türkiye kavramıyla çıkmıyoruz? Türkiye’den kastettiğim, Türkiye devleti 3 kıtada birden kuruldu. Osmanlıların adı Avrupai Türkiye idi, Avrupa da kurulan ve İngiliz haritalarına baktığınız zaman hep Avrupa kısmına Turkey yazarlar, Anadolu kısmına küçük Asya “Asia Minor” diye yazarlar. Afrika’da Memluklerin kurduğu “Devlet üt Türkiyye”, Anadolu’da kurulan nihai devletimiz ise Türkiye Cumhuriyeti “Türkiye”. Şimdi bizim küçük Asya, Avrupa, Afrika da kurduğumuz devletlerde hep Türkiye vurgusu var.

Bizim için düşünülen hep şu olmuştur, bunlar devlet kuruyor sonra da yıkıyor. Öyle de olmuştur, bu devletler birbirlerini yıkmıştır. O zaman biz Türk Dünyası, Türkistan tarzı adlandırmaları ve hanedan isimlendirmelerini tarihte ki devlet yapılandırmalarını aşarak ve başka bir bakış açısıyla çıkarak, Atlas Okyanusu kıyısı Fas’tan başlayarak Pasifik kıyısına kadar Türk devletlerini, Türkiye kimliği altında buluşturmamız lazım.

Bugün Çin 1,5 milyar nüfusa sahip ama Türkiye’de 1,5 milyar olan İslam Dünyasının lideridir. Türk toplulukları bunun içerisindedir. O zaman iki denk gücü biz karşı karşıya getirmiş olacağız. Bunun getirisi; nasıl ki bir ürünün arkasında “Made in China” yazıyor, bizim de yapmamız gereken bir “Made in Turkey” markalamasını yaygınlaştırarak, bu 3 kıtada ki bu aslında 4 kıtadır, Hindistan’ı da bir kıta olarak sayarsak çünkü 5 tane devlet var, o da bir alt kıtadır. Bu 4 kıtada ki ürünleri Türkiye markası adı altında birleştirerek büyük bir güç yaratmak, tek Türkiye algısını oluşturmak olacaktır.

 

Bir Zamanlar Türkiye Avrupadaymış…

 

1802 tarihli harita

Bir Zamanlar Türkiye, Afrikadaymış…

Memlûk Sultanlığı
سلطنة المماليك / دولة المماليك
Dawlat al-Mamālīk/Saltanat al-Mamālīk
Türkiye Devleti
دولة تركيا
ed-Devletü’t-Türkiyye

Devlet üt Türkiye haritası. Memlukler

Sözü çok fazla uzattık, bir şiirle tamamlayalım.

 

Kendirden basma,

Kenevirden Fistan

Büyük Asya, Küçük Asya,

Afrika, Avrasya

 

Boylar, Toylar, Soylar

Altaylılar, Çağataylar,

Çuvaşlar, Kıpçaklar,

Kazanlar, Kumanlar,

 

Farslar, Tacikler, Özbekler

Mısırda Memlukler

Devlet üt Türkiyye

Avrupa da Osmanlılar

Devleti Aliyye

Asya da Hunlar, Oğuzlar

Devlete devlet oldu,

Millet te Millet Oldu

 

Gök Türkiye

 

İyi pazarlar.

 

Büyük Türkiye, Güçlü Türkiye, Gök Türkiye,

Gök Çadır, Dünya Devlet Türkiye

 

Hoşça kalın.

 

 

“BÜYÜK TÜRKİYE” kavramı 12 05 2019

Sevgili dostum,

“Büyük Türkiye” kavramı üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Büyük Türkiye” kavramı ülkemizde ilk kez siyasetçilerden Süleyman Demirel tarafından kullanılmıştır. Kendisinin “Büyük Türkiye” başlığı adı altında bir kitabı da vardır. Türkiye’yi hep büyük olarak nitelemiştir. Günümüze baktığımızda Türkiye’yi büyük olarak niteleyebilir miyiz, bu bir soru işareti. Süleyman beyin kastettiği “Büyük Türkiye” kavramının içerisinde sanayisi büyük olan Türkiye’den bahsediyordu, tarımı kendi kendine yeterli olan bir Türkiye’den bahsediyordu. 1980 öncesi dönemde, sanayileşme sözcüğü Türkiye’nin gündeminde olan kilit bir kavram idi ve Türkiye’nin tarımı kendi kendine yeterliydi. Günümüze geldiğimizde ise bunları görebiliyor muyuz?

Ayrıca 1990’larda bir başka büyükten daha bahsedilmeye başlandı. Ama bunu büyük olarak niteleyen Clinton Amerika’sıydı ve Greater China “Büyük Çin” kavramını gündeme getirmişti. Şimdi burada Büyük Çin’den kastedilen o bölgede Çin, Hong Kong, Tayvan, Macao ve Güney Doğu Asya’da ki Endonezya, Malezya ve Filipinler gibi ülkelerde yerleşik olan Çinlileri kastediyordu. Bu büyüklüğün bugün gerçek olduğunu görüyoruz. Çin artık “Büyük Çin”dir, “Greater China”dır.

Sonradan 2000’lerde Amerika’nın başına geçen Bush yönetiminden itibaren Amerika bu kavramı terk etti. Bu kavram sadece Clinton’la söz konusuydu. Şimdi Çin artık enerji alımını yuan ile gerçekleştiriyor, Amerikan Dolarını terk ediyor, ipek yolunu hayata geçiriyor, o zaman Çin büyüktür.

Şimdi dönüp Türkiye’ye baktığımız zaman Türkiye’nin büyük olabilmesi için Çin gibi kapsayıcı olması lazım. Kapsayıcıdan kasıt, “Büyük Türkiye” nin içi nasıl dolacak? Yani Çin gibi olmak, dünyada etkili bir konumda yer alabilmekten bahsediyorum. Benim burada “Büyük Türkiye” olarak özellikle görebildiğim, tarihin mirasının olduğu ülkelerde yani binlerce yıl yer aldığı Asya, Hindistan, İran, Türkistan daha sonra Hindistan’da Babür İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası olduğu 3 kıta, Büyük Asya, Afrika, Avrupa. Bugün Türkiye olarak anılan ilk devlet “Devlet-i Türkiye” Mısır’da kurulmuştur. Büyük Türkiye, Müslüman dünyasının sınırlarını kapsar. Sadece bugün Misak-ı Milli sınırları değildir, bütün Müslüman ülkeler ve bizim tarihi derinliğimizin olduğu ülkelerdeki sınırları kapsamaktadır. Benim bakış açım bu şekildedir.

Selam ve sevgiyle.

 

TÜRKİYE’LER KAVRAMI 10 09 2020:

Güney Kuşağı:  Mağrip. Mısır (Memluk). Mezopotamya/Maşrık (Levant)

Kuzey Kuşağı:  Macaristan. Moğolistan. Mançurya

Orta Kuşak    :  Merkez Türkiye. Maveraünnehir (41.Paralel)

 

 

 

“İBN-İ SİNÂ OF OUR AGE”: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AYDIN

0

“I am sure that high-minded figures such as Ibn Rushds, Ibn Sina, Imam Ghazali, and Farabi, who are the pride of all the Islamic world, will present with their luminous brains in our nation’s ulama class.” Gazi Pasha, Speech at the Konya Sultani School, 22 March 1923

Although our Reverend İsmail Hakkı Aydın is a specialist in the field of Neurosurgery, he is the representative of versatile medical people living in our age, such as the Turkish medical man born in Bukhara (980-1037), who is one of the most distinguished of our founding 20 thinkers (1).

“Avicenna went to systematize the knowledge in medicine and astronomy. The systemizers were perhaps too successful in this way. After an extremely comprehensive professional handbook was written, as Ibni Sina compiled, there was not much research left for a medical doctor to do. (William H. McNeill: World History, p.383, Image Bookstore, September 2003, Ankara)

Ibni Sina has written 200 books in different fields where he focused on Medicine and Philosophy. İsmail Hakkı Aydın 11 Books, 31 scientific papers, 180 articles, 3 lyrics, 5 poetry books; He has already signed more than 200 works.

Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, many doctors, neurosurgeons, Asst. Associate Professor, Associate Professor and Professor. In addition, the leading scientists of the world have been referenced many times in both books and articles abroad, and the surgical techniques he developed have taken place in classical books.

Farabi (870-950) with Avicenna (980-1037); Fount of Turkestan (Kazakhstan and Uzbekistan) feeding Turkey, one of our greatest thinkers have reached infinity light of philosophy and science.

How Ibni Sina; If he broke ground in Philosophy, Medicine, Astronomy and Chemistry, our sage is also a writer, thinker and scientist, as well as a medical man like Ibni Sina, and his works are also available as calligraphers and poets. He reflects his being AYDIN ​​to us with lyrics (classical Turkish music), poems, calligraphy, caricature, music philosophy, neurophilosophy, literature and theology books (medicine), conferences and interviews.

He knows both eastern (Arabic, Persian) and western (French, English) languages ​​as an uncommon virtue among our thinkers.

(one)

Oguz Khan, 234-174 (BC); Tonyukuk, 646-724; Bilge Kagan, 683-734; Kültigin, 684-731; Abu Hanife, 699-767; Musa al-Khwarezmi, 780-850; Imam Maturidi, 852-944; Farabi, 872-951 (Farabi is the first Islamic philosopher); El Biruni, 973-1048; Ibni Sina, 980-1037; Kaşgarlı Mahmud, 1008-1105; Yusuf Has Hacib, 1017-1077; Nizamülmülk, 1018-1092; Omar Khayyam, 1048-1131; Al-Ghazali, 1058-1111; Ahmet Yesevi, 1093-1166; Sheikh Edebali, 1206-1326; Mevlana, 1207-1273; Haci Bektash Veli, 1209-1271; Yunus Emre, 1240-1321.

His family is like a university; packed with scientists. His main teacher, his grandfather Hacı Hafız İsmail Hakkı Efendi, one of the great scholars, professors and sufis of the time, was one of the founders of the Trabzon Defense of Law Society; He took lessons from his grandfather for twenty years, the Quran, Arabic, Persian, Kalam, Fiqh, Tafsir, Hadith, Sufism, Rhetoric, Philosophy, Logic, Music and Literature. Continuing to teach his grandson even while he was doing an internship from medical education, İsmail Hakkı Aydın supported our sage for his interest in science and ink. He learned calligraphy, Islamic Law and French from his father, the Mufti of Maçka, Halit Aydın.

I would like to talk about the importance of the thinker, to produce ideas and to talk about the philosophers of our sage, physician philosophers, and his groundbreaking works.

One of his namesake is a scholar, mystic, poet, hafiz, composer and calligrapher İsmail Hakkı Bursevi (September 14, 1652-1725). Another is; Prof. His right is from Izmir (1869 – 1946). These two valuable people are not just namesake of Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, they are noble ancestors of Devlet-i Ali from the tradition of science and science.

Ordinaryüs Professor of Thinking Physicians, who graduated from Darülfünun Faculty of Medicine. Dr. Let’s not forget Süheyl Ünver (1898-14 February 1986) and his interests; illumination, marbling, miniature art, medical history, painter, miniaturist, decorator, calligrapher, archivist, neyzen.

The first Muslim thinkers studied the cultures of those other than themselves. The Classical Islamic Thought Tradition was not exclusive and labeling. İsmail Hakkı Aydın is one of the masters of the classical Islamic thought tradition such as İbni Sina, İbni Rüşd, Farabi and Gazali; He thinks similarly. It reminds us of the language of Classical Islamic thinkers.

Born in Lice, Diyarbakır, Prof.Dr. Mahmut Gazi Yaşargil (b.1925) and his student, born in Maçka, Trabzon (b.1954) Prof.Dr. İsmail Hakkı Aydın also reflects the light of science from our country to the world and brings us together with international success and awards. He continues the superior school of his master Gazi Yaşargil. It reminds us once again about the importance of the master-apprentice relationship in raising people.

Ancient roots fed by our sage; It is 250 Golden Years (870 – 1111) on the Farabi – Ibni Sina – Ghazali Line, it is our Meditation Civilization illuminated by the Horasan Light.

Our sage is also a representative of a school that is not common in our country. He eliminated the disconnection of Science with Science (Religion), which is an inseparable duo; live each of them together.

Our sage explains the unity of Science and Science that puts AKIL at the center and the nuance differences between them as follows.

“Science is for the benefit of humanity; To synthesize the information obtained from both field laboratories and experimental laboratories, and present them to the service of humanity by synthesizing the necessary things in terms of living more prosperous, better, more peaceful, more beautiful, glorifying social values ​​and contributing to civilization. However, doctrine and dogma have no place in science. In addition, there should be continuity, criticism, sortability and repeatability in science. In addition, what is right today may be wrong tomorrow, what is wrong tomorrow may be true today. As a matter of fact, past information is not always a source and basis. Its main purpose is to lead a happy life. Science, on the other hand, takes truth and love as its main goal. He tries to find the truth. In addition to the instruments used by science, it also accepts reason, nassi and dogma as evidence. It follows a stable progression. In science, when the mind and science go hand in hand or the mind is one step ahead, in science it usually goes one step behind, even if it does not go hand in hand. Although reason and philosophy go a few steps ahead in science, by running after the truth, it becomes the science of “Kalam” (Islamic Philosophy). Also, while the philosophy of science has no red lines, there are dogmatic red lines in scientific philosophy. The scientist has to pay attention to these lines. “

I met them during the classical conferences since 1994 of ASAM Eurasia, the only think tank in our country. His most recent Conference, given over two breathless hours, was a science feast alone at the highest level. (You can download from the Internet; Music and Enigmatic Brain, ASAM Conference, Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, 25.02.2017)

The superior qualities of our sage will not end with counting; In my personal assessment, the fact that a neurosurgeon has a rich world of mind not only in the field of his profession, neurosurgery, but also about / about what our brain produces (ideas, science, art, wisdom), constantly giving references from the Quran and our Thinkers in his conferences, With its modest personality, it is an example not only for the people of our country, but for all humanity.

Hopefully, we will publish the conferences and articles of our professor about “Our World of Thought and Our Thinkers” as soon as possible, we will hold comprehensive conversations with them in this direction, record what is in our professor’s mind and memory, and put them into writing.

Our sage gets involved in the secrets of our brains and turns the brains on and off for surgical interventions. Their uniqueness is that they share and transfer the brain power of our scholars, scholars, dervishes and scholars without any surgical intervention in our brains; By bringing solutions to our current problems, it reminds us of our underground brain treasures without getting tired.

Let’s not only listen to our sage, let’s have his works translated into foreign languages ​​into the languages ​​of the east and the west, let’s publish the Gift Book about him without delay.

The self-confidence of Turkistan thinkers who have met with Islam is in their minds; Aristotle, who will constitute the foundations of the West with the Renaissance, has internalized Hellenistic thinkers such as Plato. Thanks to his comments and examinations, Farabi is known as Muallim-i Sânî or Hace-i Sâni (Second Master) among medieval Islamic intellectuals. Hace-i Evvel (First Master) is Aristotle.

Our sage İsmail Hakkı Aydın carries the self-confidence of the early Islamic thinkers.

The union of Science and Science has made us strong for a thousand years between the years 700-1700 since Abu Hanifa (5 September 699 – 14 June 767). With the 21st century, these ties are being re-established. As a result of the fact that the Ilmiye class could not overcome this gap in the last 300 years, it has been reached today. This disconnection continued during the Republic period.

At this point, İsmail Hakkı Aydın is a new school to be taken as an example for Scientists (Aydınlar) and Scientists (İlahiyat, Diyanet), who are the representatives of today’s scientific class, by realizing a combination that suits his surname and the family tree of the Science of Science. (Science & Science) started it.

Hopefully, this self-confident road opened by our sage will enable a new understanding in our country where Theology and Science will be integrated; Our professor’s proposal of Islamic Technical University should be implemented.

I hope that our scientists and thinkers will carry the idealism and enthusiasm of our professor, achieve high scores in the international scientific community, and be servants to humanity.

As our sage stated in the Conferences, it has been revealed by current scientific studies that the working system of the universe and the human brain is exactly the same.

So how will thinking minds draw conclusions from this sameness?

Perhaps it can be progressed by asking questions; We believe that our professor’s valuable book and what he wrote and said up to this day will lead to the following questions and search for answers to these questions.

  1. Why should doctors be interested in philosophy?
  2. What good is it for doctors to be interested in philosophy?
  3. Why should doctors have a critical aspect?
  4. Why have some doctors been interested in philosophy throughout history?
  5. Who are our doctors who are interested in philosophy in our history?
  6. What do physician philosophers do?
  7. Do they both practice medicine and be philosophers in medical matters?
  8. Do they work as philosophers (thinkers) in non-medical matters besides practicing medicine?
  9. Which one does our teacher do? Is he doing both?

The alphabetical sequence of more than 100 concepts, questions and determinations below, which we have collected by random method from our professor’s works (books, articles, conferences); Isn’t it a very meaningful summary of the intertwining of Science and Science?

“1000 Year Acquis, USA Brain Tumors Council, U.S.A. Continuing Medical Education Credit Awards in Neurosurgery, US Neurosurgery Association (CNS), Abdülkadir Meragi, Oh These Doctors !, Ah These Patients, Mental Intelligence Interaction, Mind, Allame Bi Pen, Anaximendros, Anaaksimenes, Aristo, European Stroke Science Council, Baccarat Suresinin 3rd Verse, Westerners, Barbers and Surgeons Society, “Yaşargil Highway” in Neurosurgery, Brain Storm, Brain, Brain, Brain-Vascular Blockage Operations, Brain Code, Where Science Runs, Science and Perseverance, Science and Respect, Science-Human-Religion And History Relations, Scientific Article, A Neurosurgeon’s View of Islam, A Philosophical Journey, Caber, Eflatun, Cerebrovascular Surgery Section, Congress Of Neurological Surgeons, El HarbuHiletün, Critical Akıl School, Elif Lam Mim; Science, Our Intellectual Capital, Our Intellectual Capital, Contemplation of First, Fahrettini Razi, Farabi, Surah Fatir, Fetenahtı Spirit, Idea and Cosmic World, George Sarton, Hajj Sura 47, Hayesn, Hayrül Nas, Physician, Philosophy and Logic, Hijran, IbniRushd Sina, the Revolutionary Ummah Mercy, No Mathematics and Physics at the Faculty of Theology, Science Fard, Science, Art and the Quran, First Rector: Ghazali, Imam Azam, Imam of Rabbani, Islamic Technical University, Place of Science in Islam, Alliance Rabbq, Power of the Pen, Connector , Crystal Ball, Xenophon, Why Didn’t We Put The Quran In The Musical Notes? Makamlar, Lawrence, Mathematics and Thought, Medinetül Fazıla, Mesnevi, Mevlevi Affairs, Microneurology, Microneurovascular, Min Nefsin Vahidettin, Minelvin Ne Tiven Nas, Muhiddin Arabi, Musical and Enigmatic Brain, Mushechrists, Nas, Why Are There Such Ranks In Our Music ?, Why? Don’t contemplate ?, Nefes, Nefis, Newton, Surah Nisa 1st Verse, New York Academy of Sciences, Nizamiye Madrasa, Neurobalans, Are They Or Us Muslims ?, Neurophysophy, Neurosurgery, Continuing Education Award in Neurosurgery, Anger Control and Motivation, Taught Ignorance , Performance or Education ?, My Lord, Protect Me From Doctors, Rahmani, Richard Feyman, Spirit, Neurosurgery as Art, Art and Faith, Cerebro-Vascular Micro-Surgery, Suz-İ Dilara, Satan, Subconscious, What Does Takva Mean, Sects, Teakkul, Contemplation, Technological Medicine !, Tesla, Devotion, Medicine and Art, Specialization Boards in Medicine, Medical Specialization Boards, Medical Specialty Education (Neurosurgery), Social Frontal Lobe Syndrome !, Turkish Mûsıkîs S Our An’at Night, A Golden Ring in Turkish Music Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, Doctors and Pharmacist Artists in Turkish Music, Turkish Neurosurgery Academy, Turkish Neurosurgery Research Award, Turkish Neurosurgery Award, International Neurosurgery Journal, International Skull Base Surgery Congress, Is Base Point Required in Universities ?, Haleve Zevceha, Vel Kebere Reddenahu, Vicdan, Vuslat, Ya Hayy! & Rubailer, Aesthetics and Microart in Yunus, Master’s and Doctorate Market! Intelligence, Mind control and terror. ”

TÜZDEV (Turkey Gifted and Genius Child Education Foundation) Chairman Kemal’s Tekdemir, with a concise evaluation of Civilizations “on the basis of science, art and religion are inseparable,”

It develops Unmanned Aerial Vehicles (UAV) with the Brain Power symbolized in our country İsmail Hakkı Aydın (UAV).

Brain Power is the Power of the Gentlemen, the wise, productive and energetic power of those who can be Bey, those who are not Beyliks.

It is a perfect synthesis of Gazi Pasha (1881-1938) and Gazi Yaşargil HOCA (born in 1925). Our Reverend Professor İsmail Hakkı Aydın.

Let’s conclude our thoughts with a proverb from our sage, Prof Ismail Hakki Aydin.

“Our greatest treasure is the brain. It is neither gene, chromosome, nor mind that makes a person different. It’s his brain, his brain! ”

 

Poetry

0

Levent Ağaoğlu is a poetry lover who has adopted the principle of generating ideas and starting an enterprise.

He cares about the indispensable quality of the dream dimension in the essence of the act of thought; He likes to enrich and diversify his thinking with imagination.

He devoted himself to developing an AghaSofya thought, which is the same in the lexical meanings of Hagia Sophia and Kutadgu Bilig.

He likes to sleep with ideas and get up with poetry.

Levend’s Name;

On the roads …

In the years …

In the articles …

In Hearts …

In the lost …

brings together what we have accumulated with poetry. “The Mediterranean extends as head of a mare” Turkey and formed the Turkestan oasis surrounded by large Mediterranean comes to poetry Levend’ân to advance in the quest for well integrity.

Contrary to popular belief, the Roads, and the Years have ensured not to disappear.

Most of the time spent on the roads has led to the formation of a deep-rooted civilization with the ones that are not destroyed and the ones that are not lost.

Of course, our losses as a result of alienation, which we can call a road accident, will be taken back.

Levend is a basic concept that came to life in the Mediterranean coasts; Italy (Levantino), Spain (Levante), Greece (Leventis, Leventopulos), Eastern Mediterranean (Levant countries), in Turkey (Levent, Levantine) dictionary is a word Mediterranean enriched with different meanings.

LEVENDNÂME Poems, on the other hand, are like all the waves originating from the Mediterranean, moving and accelerating, like the Great Wall of China, Hong Kong, India, Egypt, Italy, Greece, Africa, Afrin, Afghanistan, Pacific, Rumelia, Varna, Vidin, Bulgaria, Azerbaijan, Baku, Kaz Mountains, Archipelago, Rome, Troy, Nea Roma, Istanbul, Çanakkale, Ida, Assos, Antandros, Ionia, Anatolya, Agonya, Archipel, Aegean, Lesbos, Bolayır, Asia Minor, Saruhan provinces.

The interaction of the Mediterranean, which has fused civilizations since ancient times, shows a character of Levend and increases the new Mediterranean and the Levels of the new Mediterranean. The interaction between Pacific ports is now a typical Mediterranean attitude. Cultures and Civilizations bring out new Mediterranean seasons in the east of the Levant’s borders, in the oases of Turkistan and on the Pacific rim.

According to the verses of Nazım;

Come gallop from Far Asia

Stretching like a mare’s head to the Mediterranean

This Country; Is ours.

Not only this country, but also the Mediterranean is ours. Its civilizations, cuisine, bazaars, markets, internalized by the power of the Captain-Derya and Levent; Beyoğlu is on its way to new destinations along the Black Sea-Mediterranean, Oğuzhan and Kızılelma avenues in Pera, Algeria Dead End, Tunisian Mahmutpaşa Street, Maltese Fâtih, Eminönü Spice Bazaar, Istanbul Suriçi.

The Turks, who carried the words sea, lake, river, ship, talay, which they added to their language in Asia since the ancestors of Hun, Göktürk, Oğuz, in their abandonment and face the sea again after hundreds of years on the shores of Mediterranean Alanya, this time, a new Mediterranean in the Pacific on the shores of Talay (Ocean) They will be at the forefront of the creation of the company with their entrepreneur and thinker Levent.

LEVENDNÂME Poems take us on a stroll along the shores of our Great Mediterranean Civilization.

LEVENDNÂME While watching the vast geographies that we have not disappeared, we said let’s take a look at the continents, countries and regions when we set off with Poems; We came across a very wealthy list.

Despite the concept of Levantine which refers to the Eastern Mediterranean, the Levend’s concept associated with the Great Mediterranean concept appeared to be in an inclusion that includes the accumulations of around fifty countries and regions in four continents.

 

Galeri

0

BİLGELER İLE

Prof Dr İlber Ortaylı

 

Prof Dr Mehmet Genç

Prof Dr Teoman Duralı

Can Yücel

Prof Dr Hakan Bozkuş

Dr. Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif

Tarık Bayram Gölezlioğlu

 

Yakup Ömeroğlu

Erdoğan Aslıyüce                                      Ardan Zentürk

Ahmet Kot                                              Doç Dr Necati AYDIN

Doç Dr Necati Aydın

Mehmet Bozdağ                                       Ertuğrul Dizisi

İhsan Fazlıoğlu’nu dinlerken                    Nevzat Kaya

Prof Dr Stoyan Dinkov, Orhan Sakin                     Prof Dr Stoyan Dinkov

Prof Dr Melih Baş

 

Düşünceler ve Yazılar

0

Dostlarım merhaba sizinle önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum düşünceler ve yazılar. Düşüncelerimizi yazıya geçirmiş geçirdiğimizde yazma faaliyeti on parmak daktilo bilmediğimiz müddetçe çoğumuz için yazma faaliyeti zordur ve yazmaktan çekiniriz yazamayız. Yazma faaliyetlerimiz esnasında da bu zaman alır ve zaman aldığı için de düşünceler çok daha hızlı aktığı için düşüncelere kaçırmış oluruz, kaçan balıklar da büyük olur.

İnsanların gelişimine baktığımızda milyonlarca yıllık bir evrim söz konusu ve bu evrim içerisinde düşünsel faaliyetler konuşma ile birlikte gelişmeye başlamıştır yazı çok daha sonradan gelmektedir. İnsanlığın yazı yazma eylemi Sümerlerle başlıyor Milat’tan önce 3500. yılda başlıyor. İlk insanlar Afrika’dan yola çıktıklarından beri konuşma faaliyetlerinin neticesinde düşünme yetileri de gelişmeye başlamıştır. Düşünceleri yazarak kayda almak sınırlayıcı bir etkendir. Düşünceler yazıyla var olmamış, konuşma ile var olmuştur.

Şimdi buradan bir çözüm gelişmektedir en son cep telefonlarında mevcut olan teknoloji WhatsApp ses kayıtları anında WhatsApp üzerinde klavyedeki sol tarafındaki mikrofon tuşuna bastığınızda telefon çalıyor WhatsApp‘a konuşuyorsunuz ve bu ses kaydınızı anında yazıya dönüşüyor veya Google Drive üzerinde dokümanlar bölümüne girdiğinizde karşınıza mikrofon çıkıyor siz mikrofona konuşuyorsunuz o da yazıyor.

Doküman üzerinde çok fazla olmayacak şekilde düzeltmeler yapıyorsunuz siz bütün zihninizin tüm kapasitesini sınırlandırmaksızın kullanmış oluyorsunuz çünkü konuşurken düşünüyorsunuz ve o düşündüklerinizde kayda geçmiş oluyor ve ondan sonra otomatikman yazıya geçirmiş oluyorsunuz, ama yazarak düşündüklerinizi kayda alma faaliyeti sırasında birçok düşünceyi kaçırmış oluyorsunuz, aklınızdan gitmiş oluyor, bu bir sınırlandırma teşkil ediyor.

Bu önemli bir konudur, yazmayı da kuvvetlendirecek bir özelliktir. Ses kayıtlarını bu şekilde WhatsApp veya laptop üzerinden yazıya dönüştürme önemli bir kazanımdır. Ben bunu kullanmaya başladım ve hakikaten yarım saatlik konuşmayı kaydettim üç sayfa yazı çıktı. Şimdi bu üç sayfalık yazıyı ben yarım saatte yazamazdım. Konuşma esnasında çıkan düşünceleri de ben yazma kaygısı nedeniyle yakalayamayacaktım, kaçıp gidecekti. Tekrar görüşmek üzere, hoşçakalın.

 

 

Lider’ler

0

 

Liderler ve İnovasyon

Liderler tarafından sahiplenilmedikçe inovasyonlar yaratılamamakta ve uygulanamamaktadır.

“Kahraman” Liderler!?

Şirketlerin başarılı olması için, “kahraman” liderlere ihtiyaç yoktur.

Bugün şirketleri başarılı olması için her çalışanın gönüllü katkı vereceği bir çalışma ortamına ihtiyaç vardır.

CEO’nun bütün gücü, yetkiyi ve kontrolü kendi elinde toplaması, başta ona bağlı yöneticiler olmak üzere şirket çalışanlarının sorumluluk almalarını, inisiyatif kullanmalarını ve katkı vermelerini engeller.

Gerçek liderler, güç ve kahramanlık gösterisi yapmak yerine katılım almak için çaba gösterirler. CEO’nun esas görevi, kendini parlatmak ve “aslan payını” kapmak değil birlikte çalıştığı insanların her gün daha çok katkı yapmalarını sağlamak ve birlikte kazanmaktır.

Karizmatik Değil, Alçakgönüllü Liderlere ihtiyacımız var.

Atalar, Dedeler

0

Rumeli kültürü, belki de, geldiği yer ve soy nereden olursa olsun, dîni ne olursa olsun, her kişinin (Kırım tatarı, Yörük, Arnavut, Boşnak, Türkmen, Alevi, Kürt, Çingene, Pomak, Hudayinabit, vs.) ortak yaşamlarda ve asgari müşterekte buluşabileceğine işarettir. Balkan kazanı hep kaynamış, ancak en köpüksüz devrini (görünen o ki) Rumeli Kültürünün en etkin olduğu dönemlerde yaşamıştır.

Evet, Rumeli geçmişte kalmış bir hüzün belki de bir heyecân. Rumeli Kültürü, belki de, temelini Osmanlı’nın siyasi (Roma’ya ve Bizans’a benzer, -laştırmalara dayalı) stratejilerinde bulan bir oluşum…

                                                   Üsküp, 1920

Hamdi Funda                               Şükrü Funda                        Cemal Funda

 

Zekir Aga, Üsküp

Hamdiye Ana; Feleknaz Anneannemin Annesi

Feleknaz Anneannem, Cemal Dedem

Feleknaz Anneannem, kardeşi Fuat dayı ile..

Fadliye babaannem kardeşi Hesna Hanım ile.

Cemal Funda, Üsküp

 

Cemal Funda, Üsküp

Cemal Funda, Üsküp

 

İsmail Kosoğlu, 1870. Ustina, Pazarcık, Filibe

 

Yakup Ağaoğlu, Fevzi Ağaoğlu, Necati Ağaoğlu, Şukran Ağaoğlu, Fadliye Ağaoğlu

Pazarcık, Filibe

Yakup Ağaoğlu, Pazarcık, Filibe

Infographic

0

Event announcement

0