Ana Sayfa Blog Sayfa 3

Eski Fotoğraflar

0

83 Çınar yaprakları ardında Ayasofya’ya nazır görkemli Sultanahmet Camii estetik şaheser. Giriş kapısında 1970’lerin araba modelleri kestane kebap satıcısı ile yüzyıllar ötesinden unutulmaz mimari bir şaheser. Blue Mosque 11 October 1975

84 Eskide kalmış Yeni Cami’nin giriş merdivenleri. Yaşlı amca, mısır tablaları ile güvercinleri besliyor. Gönlüne bereket, gözlerine bastonuna kuvvet. Tipik bir İstanbul ritüeli. Genç çocuk koşar adımlarla kareyi süslemiş. New Mosque (Yeni Cami)  Front August 1975

85 Dış kapıdan Sultanahmet Camii avlusu. Saklı görkem. Dünyada bir Hilal. Şadırvanı ve kat kat kubbelerin görkemi. Köşede meraklı turistler. Blue Mosque 11 October 1975

86 Tarihi yarımadanın göbeğinde MS 373 de bitirilen 1650 yıl öteden Valens Roma Su Kemeri . Yürüyen hemşehriler, Dodge dolmuş ve belediye otobüsü kareyi süslüyor. Soğuk bir kış günü ve dalları yalnız, yapraksız mahzun ağaçlar. Bozdogan Arch 21 December 1974

87 Fatih Camiine giden yol üzerinde oto yedek parça dükkanı, saat tamircisi ve esnaf lokantası. Temiz akça pakça giyimli karakaş, karabıyık seyyar satıcılar. Camekanlı araba tezgahlarında soğuk tostlar. İstanbul sokak lezzetleri. Hava soğuk mu soğuk, yumruklar soğuktan sımsıkı. Street From Fatih Park From Fire Brigade to Taş Mektep (Stone School 9 December 21, 1974

88 Klasik İstanbul Şehir Hat Vapurları. Arkada Karaköy. Galata (Ceneviz) Kulesi. Banka Tabelaları. Sheraton Oteli, Teknik Üniversite Taşkışla binası. 17 yaşında Liseli bir genç. Geleceği düşleyen bakışlar. Boğaz’ın Haliç’e aktığı nokta. Eminonu Seaside Friday, January 24, 1975

89 Eminönü Tahtakale İstanbul’da ticaretin kalbinin attığı yerler. Dolmuşlar, Kamyon, Minibüs, Otobüs trafiği. Genç bir seyyar vücut ağırlığı (kg) tartıcı. Kaldırımda yürüyenler. Önde heybetli 500 yıllık Zindan Hanı ve eski yapılar. Reklam tabelaları. Zindan Han (Inn) Eminönü January 4, 1975

90 Zindan Hanın kapısında elde tespih, heybesinde oturarak dinlenen geleceği hayal eden, gözleri ufuklarda hamal, yanında ürkek bakışlar içinde oğlu. Zindan Han (Inn) Main Gate Eminönü Saturday, January 4, 1975

91 Dolmabahçe Sarayı Saat Kulesi. Üniversiteye yeni kaydolmuş bir gencin mutlu ve güvenli bakışları. From Istanbul Dolmabahce Clock Tower with Love, October 1975

92 In front of Istanbul Archeology Museum

93 İstanbul Belediyesi Ana binası. Siyasetin çalkantılarla dolu günleri. Duvardaki yazı: Tek Lider Demirel. Bu fotoğraf çekildikten 5 yıl sonra darbe ile devrilecek. Saraçhane Istanbul City Hall

94 Arnavut kaldırımlı sokak. Fatih Camiinden Malta Çarşısı’na giriş. Sokakta sakal traşı. Berberin tezgahı ise iki adet meyve sandığı ve Türk Hava Yolları yolcu çantasından bozma malzeme çantası. Around Fatih Mosque, Saturday, October 11, 1975

95 Zamane stili saçları ile 17 yaşında bir genç delikanlı. Topkapı Saray girişindeki mermerlere yaslanmanın verdiği güven ile. Topkapi Palace Entrance

96 Denizde Tanker, Boğaz Köprüsü, solda Beşiktaş, sağda Üsküdar Kıztaşı, Şehir Hatları Vapuru ve Araba Vapuru hep birlikte. Eminönü’nden Karadeniz’e Tuna’ya Rusya’ya (o zaman Sovyetler’e) giden yollar. Bosphorus

97 Soğuk bir kış gününde Ayasofya ve meydanı önünde havuz. Blue Mosque Garden January 16, 1975

98 İstanbul Boğazının kenarında yer alan zarafet ve incelik simgesi, İmparator Konstantin’in Nea Roma’sından beri dünyanın merkezi İstanbul’un nişanesi Hipodrom Meydanı’nın paralelinde Ayasofya Mabedine 1080 yılın ardından eşlik eden evrensel inanç mekanı. Sultan Ahmet Mosque

99 Zihinlerinde soru işaretleri dolu acaba balık yakalayabilecek miyiz diye. Eminönü sahilinden ekmek tekneleri ile Boğaz’a açılan balıkçılar. Sarayburnu January 24, 1975

 

100 Denizin dibinde hayaller, sathında hakikatler. Şehir Hatları Vapurunda can simitleri. Gündüz gözüyle, geceleri şenlenen meşhur Galata Köprü altı. Berduşların beleş yatakhanesi. Haliç’in giriş kapısı. Yeganesin İstanbul. Kocataş kim imiş, ne imiş acaba? Eminonu Seaside January 4, 1975

101 Tarihi bir yapıya yaslanmış Sokak Fotoğrafçısında poz veren 17 yaşında bir İstanbul delikanlısı. Plastik çiçekler. Fon perdesinde İstanbul surları, Türk bayrağı. 1970’li yılların uzun saç stili. Cemberlitas Photographer

102 Dolmabahçe sırtlarında çağdaş bir heykele sırtını yaslamış üniversiteyi yeni kazanmanın verdiği güven ve gülümseme ile. Dolmabahçe Hills October 1975

103 Fatih Camii avlusunda sevimli yaşlı amcalar Fatih semtinin ve camiinin yaşattığı gurur ve güven ile pek de neşeli bir sohbet tutturmuşlar. Geride kalanların ömürlerine bereket, sonsuzluğa uğurladıklarımıza rahmetler ile. Fatih Mosque, Saturday, October 11, 1975. On October 12, 1975, Senate Renewal Elections would be held. Perhaps they were communicating their views to each other on this matter.

104 Sultanahmet Hipodrom Meydanı önde Yılanlı Sütun, Mısır Hiyeroglifi arkada Alman Çeşmesi. Hipodrom tabii ki yerin altında kalmış. İşte sizlere 1970’li yılların ortasında Dünyanın kadim merkezi. Roma halen yaşıyor. Hippodrome January 24, 1975

105 Galata köprü altının köhneliğinde olta balıkçıları. Bakalım torbayı doldurabilecekler mi? Fakirliğin gözü kör olsun. The Lower Part of the Galata Bridge Facing the Golden Horn 4 January 1975

106 Eminönü’nde yolcu bekleyen klasik Şehir Hattı vapurları. Sıralarını bekler, içlerindeki oturma sıralarında şehir çay ve kahveleri eşliğinde, sesler cümbüşünde ne hikayeleri, hayatım romanları barındırırlar İstanbul’un klasikleri emektar, kömürlü vapurlar. Haydarpaşa, Kadıköy, Eminönü, Üsküdar, Adalar, Beşiktaş, Boğaz iskeleleri gün boyu gider gelirler. Birinci mevki, İkinci Mevki teraslarında, pencerelerinde dünya manzaraları. From the Galata Bridge, January 4, 1975

107 Ayasofya’nın minareleri, Türk İslam eserleri müzesi, oturma sıraları, gezinen dinlenen insanlar. Malta Bazaar Fatih 21 December 1974

108 Fatih’de yokuş yukarı bir sokak arası. Gençliğe yolalmaya başlamış çocukların neşeli halleri. İstanbul’un her zaman genç ve zengin insan değerleri, genetik çeşitliliği. Mahalleler, taşradan gelenler, şehirler, kıtalar. Kolay değil dünya başkenti olmak. Çocukları, gençleri ile her zaman külhan ve fırlama bir şehir. Payitahtın, Fatihlerin gururlu liderliği.

109 Topkapı surlarından bir araba şehire giriş yapar iken. Binlerce yıllık surların taş duvarları. Kimler geldi kimler geçti. Avarlar, Peçenekler, Bulgarlar, Kıpçaklar, Araplar, Latinler, Göktürkler, Osmanlılar. Topkapi Walls January 17, 1975.

110 Topkapı Surları önünde telörgü ile çevrilmiş bostanlar. Binlerce yıl boyunca şehiri ele geçirmek için kuşatmalar, savaşmalar, hanedanlar, imparator, tekfurlar. Walls January 17, 1975

111 Merdivenlerin kenarında iki kardeş. Çıkılacak merdivenler daha çok. İlk adım henüz daha atılmamış. Fatih Camii Meydan avlusu. İlerde solda Askerlik Şubesi ve Malta Çarşısının girişi. Fatih Mosque 21 December 1974

112 Fatih’te küçük bir çocuk yol gösteriyor. Fatih’de çocuklar da yol gösterir. Ataları Fatih Mehmet 21 yaşında İstanbul’u fethetmişti. A Little Boy Fatih

113 Little Kids Fatih. Giysilerdeki farklar gözlere ve tavırlara da yansımış. Çocuklar hiçbir duyguyu saklamıyor.

114 First Excitement. The Park Next to the Gate 21 December 1974 Fatih. Fatih’in göbeğinde arkasındaki insan ve araç trafiğine sırtını dönmüş, ayağında çizmelerle parkta tek başına bir çocuk. Oyun oynayan arkadaşlarını seyrediyor galiba.

115 Fatih Mosque October 11, 1975. Şehzadebaşı Camii ve Amerikan markalı dolmuşlar ile Bozdoğan Kemeri civarındaki canlı trafiği umursamayan çocuklar kendi dünyalarında parkta top oynuyorlar.

116 Sarachane 21 December 1974. Fatih Camii avlusunda oyuncak traktöründe keyifle oturan kız çocuk ve arkadaşının meraklı ve imrenen bakışları.

117 A Child. Soran, sorgulayan çekingen çocuk bakışları

118 Child. Atletik çocuk. Arka planda 1970’li yılların tipik mozaik kaplamalı binaları.

119 Fatih Mosque October 11, 1975. Sokakta apartman girişinde kış şekerlemesi.

120 On The Street From Fatih Park to the Taş Mektep (Stone School) October 11, 1975. Fatih Camii avlusunda ağaç dibinde satıcılık yapan yaşlı amca arada gazetesini okumadan da duramıyor.

121 Around Fatih Park 21 December 1974. Çocuk yaşta ayakkabı boyacıları. Hepsi de kameraya poz vermişler. Yüzlerde mutluluk ve kendine güven okunuyor. Para kazanmanın özgüveni. Gelen müşteri için oturacak bir tabure olmaması enteresan. Beşibiryerde.

122 The Dog Wandering Next to the Taş Mektep (Stone School) December 21, 1974. Tipik bir İstanbul fenomenidir sokak köpekleri. Fatih Mehmet İstanbul’a köpeklerle girmiştir.

123: Küçük Ayasofya’da tipik bir eski İstanbul sokağı panoraması. Ahşap evler, arnavut kaldırımı, tarihi bir taş duvar.

124 First Excitement 21 December 1974 Fatih Mosque. Camilerin vazgeçilmez ziyaretçileri olan kuşlar inananlar tarafından sürekli mısır taneleri ve ıslak ekmekler ile beslenmekteler.

125 Around Sultanahmet 16 January 1975. Eskiden İstanbul’da seyyar lahmacun satıcıları da vardı. Artık yoklar. Seyyar satıcılar artık İstanbul’un kenar semtlerine itildiler. Küçükpazar ve Süleymaniye’deki eski ve metruk evlerde bekar odalarında kalmaktalar. Amcanın yaşı da epey var. Yalnız geçen bir hayatta karın doyurma, günü yaşama derdindeler. Köylerden kopup gelmişler. Yine de şehirlerde kalabalık nüfuslar içerisindeki yaşantılarını köylerdeki çaresizlik ve cansıkıcılığına tercih etmekteler. Mobile Lahmacun Seller 18 January 1975 Saturday Near Police Houses Fatih.

126 Our Second Class Memory Monday, June 5, 1966 Atikali Primary School. Fatih Atikali İlkokulu. İlkokul 2.sınıf öğrencileri. Disiplinli bir ilkokul öğretmeni. Tarihi bir bina, ilkokul olarak hizmet vermekte. Öğretmen dışında gülümseyen öğrenci sayısı az sayıda.

127: Sessiz ve sakin bir enstantane. Mimar Sinan Mescidi restorasyonunda taşların çekiç ve keski ile sabır ve ince işçilikle formlarını bulması. Akşemsettin District Mimar Sinan Masjid Renovation January 4, 1975.

128: Istanbul University Square October 1975 Saturday. Suriçi İstanbul’un en kalabalık meydanlarından Beyazıt Meydanında taşa çömelmiş bir kadın dilenci.

129 Saraçhane Underground Passage Istanbul Justice Party Senator Candidate Faik Türün Slogan October 11, 1975 Saturday. Bozdoğan Kemeri civarı trafiğinde yollarda Amerikan dolmuşları ve yerlerde, duvarlarda yaklaşan seçim için siyasi sloganlar. Silahlı siyasi kamplaşmaların başlangıç yılları kanlı çatışmalara dönüşecek.

130 Fire Brigade Park Aviators Monument. Türk Havacılık Tarihinin ilk şehitlerinin tamamlanamayan uçuşlarının anısına yarım mum şeklinde yapılmış Anıt, sonbahar mevsiminin yapraksız ağaçlarının yalnızlığında.

131 A Minaret of the Blue Mosque January 24, 1975. Taşın minare olarak işlenmesindeki şıklık ve zarafet.

132 Şehzadebaşı Mosque Minaret October 11, 1975. Her ikisi de göğe doğru uzanan ağacın ve minarenin sarmaş dolaş uyumu, içiçeliği

133 Mısır Çarşısı’nın dibindeki Yeni Caminin minaresi asalet ve azameti ile zamana meydan okuyor. Eski zamanlardan buyana hep yeni kalmış. Taş dile gelmiş, konuşuyor. New Mosque Minaret August 1975

134 A Minaret from Istanbul Fatih January 24, 1975

135 Konuşan taşlar adına yapılmış Camiinde Fatih Mehmet’in ölümsüz hatırasını seslendiriyorlar. A Minaret from Istanbul Fatih January 24, 1975

136 Minareden nefeslenen ezan sesleri dallana dallana yeri göğü dinleterek insanlara canlılara ulaşıyor. Fatih Mosque October 11, 1975

137 Topkapı Sarayı kapısı, “dur yolcu bir oku bakalım” diyor. İçeride anlatacaklarına bir girizgah yapıyor. Kimler geldi geçti bu kapıdan, seferlere çıkıldı, yollar aşıldı. Atları değişe değişe uzak diyarlar fethedildi. Topkapi Palace Second Gate August 1975

138 Aydınoğlu İsa Bey’in anısına. Taşlar canlanmış bitkilerle sarılmış. Hep aynı özenli işçilik ve bezemeler. Hep aynı özlem. Diyarları dünyaları bezemek. Isa Bey Mosque Selcuk Izmir Friday, April 24, 1975

139 Fatih’in ruhuna yaraşır bir Hava Şehitleri Anıtı. Mum yarım kalmış olsa da ateşi sönmez en son ocağa kadar yurdumu aydınlatmaya devam eder. Fatih Park October 11, 1975

140 Taş taş üstüne ekletmiş Aydınoğlu İsa bey. Rahmetler ola. Taşlar can bulmuş şanınla. Isa Bey Mosque Selcuk Izmir Friday, April 24, 1975

141 Siluetin İstanbul’a şan, Şadırvan’ın gönüllere çeşme olmuş büyük Mimar Sinan, Fatihlerin soyundan Kanuni Sultan Süleyman. From the Garden of the Süleymaniye Mosque Complex, 11 October 1975

142 Fatih’de Arnavut kaldırımlı eski bir sokak. Demir işlemeli cumbalar, balkonlar. 1975 yılında 1970’lerin modelleri külüstür arabalar. Alçak katlı eski evler. El arabasında taşınan eski eşyalar. Endişeli İnsancıklar. 1980 darbesi öncesinin kasvetli zamanları. A Street in Fatih December 21, 1974

143 Arkada heybetli Belediye binası, parkta karnını zeytin ekmek ile doyurmaya çalışan bir dilenci. Yalnızlığına tanıklık eden bir dost bastonu ile. Mutsuzluğun, yoksulluğun resmi. Saraçhane Pass 21 December 1974 Fatih

144 Yıkık dökük bir sokakta gözleri kör dilenci ve oğlu ile. Bakımsız sokak ve dökük evler. Back Streets of Kıztaşı Fatih 21 December 1974 Beggars

145 Fatih Camii avlusunda sevimli bir ihtiyar amca yere bakan bakışlarının arkasındaki zihin dünyası ile yer ve gök arasında gidip geliyor. Around Fatih Mosque 21 December 1974

146 Çamurlu ayakkabıları, çizgili pantolonu ile Fatih Camiinin taşlarına oturan çocuk, çizgili romanın hayaller dünyasında nasıl da merakla geziniyor. Texas or should I say Tommiks? Around Fatih Mosque 21 December 1974

147 Fatih Camiinin geniş avlusunda soğuktan üşümüş biçimde sohbet eden yaşlılar. Fatih Mosque October 1975

148 Cami avlusunda belli belirsiz kuşlar, ağacın dibinde ayakkabısını bağlayan temiz giyimli bir İstanbullu. Around Fatih Mosque 21 December 1974

149 Amcanın tombul parmakları arasındaki bir kuş mudur acaba, bilinmez. Rahmetlerde uyuyasın canım amcam. Fatih Mosque October 11, 1975

150 Fatih Camii avlusunda dindar sohbetler, sıcak muhabbetler. Fatih Mosque Saturday, December 21, 1974

151 Ev ahşap, çocuk küçük, üzümler salkım salkım. Çocuğun üzüm gözleri de ışıl ışıl. Topkapı Sarayının dibi Soğukçeşme sokağı. Ahşap evin camında efil efil kuruyan çamaşırlar. Sogukcesme Street Wooden House Around Topkapi Palace

152 Terkedilmş görkemli bir ahşap ev. Zamana yenik düşmüş. Büyük ihtimalle artık yok. Pencerelerin çokluğu dünyaya açıklığa delalet. Sundurması da pek gösterişli. Ortada camlar kalmamış. Wooden House Walled City Fatih

153 Topkapı Sarayının bahçesine yaslanmış çok pencereli ahşap konak camdan bir soba borusu çıkarılmış halen içinde yaşıyorlar demek. 20. yüzyılın son çeyreğinde ayakta kalmış bir yapı ama 21. yüzyıla uzanamamış öyle gözüküyor, öyle tahmin ediyorum. İçinde kimler yaşadı kim bir ara hangi mutluluklar Mutsuzluklar acılar sevinçler yaşandı kimbilir. Topkapı Sarayının içindeki yapılar taştan mermerden kalıcı bir şekilde sonsuzluğa kalacak şekilde inşa edilmiş ama duvarına yaslanmış, insanların içinde oturduğu ahşap yapı ise günümüze uzanamamış maalesef. Önemli bir fark ve anlayış. Wooden House Next to Topkapi Palace October 11, 1975

154 Heybetli bir ahşap yapı, üç kat kule şeklinde bir köşe, bol pencereler, eskinin estetiği özenli bakış ve işçilik. Başköşe köşebaşı bir oturma mekanı. Wooden House Wednesday, December 24, 1975

155 “Bir göz oda bakla sofa” ev çamaşırlar hava ile camdan kurutuluyor, eski mekan biçarelerin yaşadığı bir mekan olsa gerek. Wooden House Wednesday, December 24, 1975

156 Terkedilmiş eski bir ahşap yapı. Cam çerçeve kırık dökük. Cumbalı. Gözalıcı detaylarla. Bir zamanlar ne de heybetli idi kimbilir. Metruk olmuş şimdilerde. Yerine muhakkak betonarme bir bina yapılmıştır. On the Lower Streets of Sultan Ahmet, Thursday, January 16, 1975

157 Surdibi Vatan caddesine bakan mahallede bir göz pencere eternit kiremit. Surlar gibi o da yıkık dökük perişan. Badana boya dış cephe, gazete kağıdı ile kapatılmış cam çerçeve. Havada yalnız bir kuş. An Old Tiny House Near the Walls Wednesday, December 24, 1975

158 Eskinin ihtişamının zamane halleri. Camlarda çiçek saksıları, camdan çıkan soba borusu. Hava ile kurutulan çamaşır, çarşaflar. Arnavut kaldırımlı bir sokak. Bina ahşap giydirme. Diğer binalar betonarme. Lower Streets of Sultanahmet 16 January 1975 A Wooden House

159 Arkada Selçuk Kalesi. Bazilika. Zamana meydan okuyan taşlar, mermerler. Sütunlar arası kemerler. Yerlerde kırık mermer sütunlar. Bir şaheserden geride kalanlar. Kararmış beyaz taşlar. Selcuk Basilica April 1975

160 Tepede kalenin koruyucu burçları düzlükte asarı antikanın taşıyıcı kemer ve sütunları. Turistlerin meraklı bakışları. Selçuklu imparatorluğu, Ege kıyılarına kadar gelmiş adını bir ilçeye ve kaleye vermiş. Kıyıları gibi girintili çıkıntılı zengin bir geçmişi var Ege’nin, kat kat üstüne. Ortaklaşa bir medeniyetin zenginliği. Altı Efes üstü Selçuk. Kartalların birlikteliği. Selcuk Basilica April 1975 Izmir Trip

161 Bereket Tanrıçası Artemis ile. Selçuk müzesinde. Nasıl oldu da götürülmemiş, yerinde kalmış. Tanrıça Kibele’den buyana coğrafyanın bereketi, insanlarının derin inançları. New York Hürriyet heykelinden çok daha anlamlı değil mi. Şairin dilinden “Havva Ana’nın dünkü çocuk” sayıldığı topraklar New (Yeni) değil, en eskidir. Heykeli düşünen zihinler, yontan bezeyen eller; hep Türkiye coğrafyası. Ephesus Museum Artemis April 1975

162 Efes Limanına giden antik yol. Mermerin ihtişam ve zamana direnen kalıcılığı. Karşıda gördüğümüz tepeler kimbilir eskiden denizdi. Sütunların üzerleri heykeller ile bezenmişti. Bu fotoğraf ile zaman tüneline girmiş gibiyiz. Yosun tutan mermerler aksine zamanı durdurmamış, bugünlere ulaşmamış. Tarihteki en büyük antik limanlardan birinin yolunu seyrediyoruz. Kimbilir hangi mallar ve insanlar taşındı bu limandan, şaraplar, amforalar, zeytinler, zeytinyağlar. Efes Tiyatrosuna gelen giden seyirciler. Ephesus Road April 1975

163 Sade lokanta masasında kül tablaları, tuzluklar, önünde ise bir dünya şaheseri Didim Apollon Tapınağı. 22 km ötesinde Dünya Felsefe Başkenti Milet. Felsefe ve inancın yanyanalığı. Halka halka kesilerek göğe yükselen mermer sütunlar, yivli ikiz mermer sütunlar. Turist amca kamera takımı ile bacaklarını çapraz yaparak pür dikkat kesilmiş. Didim Temple Apollon Cult Izmir Trip April 1975

164 Tapınağın ana toplanma yeri. Geride kalan ana sütunlar, sütun kökleri. Her yan sütunmuş demek. Ne adaklar adandı kimbilir Tanrıça Apollon’a. Çatısı ahşap ile örtülü imiş. Henüz kubbe teknolojisi yok ortada. Komşu şehir Milet’li iki usta mimar ise 1200 yıl sonra İstanbul’da Ayasofya Kilise mabedini bu sefer kubbeli olarak inşa edeceklerdi. Didim Temple Apollon Cult Izmir Trip April 1975

165 Aydınoğlu İsa bey tarafından 1375 yılında Mimar Şamlı Ali’ye yaptırılmış çift kubbeli, ovanın yamacında, sonradan yalnızlığa terkedilmiş, minaresi yıkıma uğramış mahzun bir cami. Efes harabeleri ile aynı kaderi paylaşmış. Etrafta alüvyon bereketli ovada ekilen biçilen topraklar, heybetli kavak ağaçları. Isa Bey Mosque Selcuk April 1975 Izmir

166 Hristiyanlığın en önemli figürlerinden biri sayılan St. John (St. Jean) Hz.İsa’nın 12 havarisinden biri. Aziz Yahya olarak da bilinen St. John’un mezarı üstüne inşa esilen bazilika ise erken hristiyanlık döneminin en önemli tanıklarından. 2000 yıllık bir kilisenin kalıntıları önünde 17 yaşında bir Türk genci ufuklardaki geleceği gözlüyor. Geçmişin zengin hazineleri geleceğini de aydınlatacak. Selcuk Basilica Izmir April 1975

167 Kalın gövdeli devasa tapınak sütunlarının kök dipleri ayakta kalarak günümüze kadar uzanmış. Zaman tünelinin giriş kapısıdır sanki. Ayinler, adaklar, ilahilerin sesleri hep mermer merdivenlerden çıkılan kapının girişinde kalmışlar. Mısır piramitlerinde üstüste konulan taşların aksine burada gözetilen hep mermer üzerinde ince bir estetik. Didim Temple Izmir April 1975

168 Ne anlamlar taşımaktaydı acaba balıksırtı süslemeler, devasa sütunlar, mermerler. İnançları ile ruhlarını inceltmiş insanların ülkesi Türkiye hazinesinden görkemli bir tapınak. Kesme kesme taşlar. Zamane insanlarının dertleri, derman arayışları, hayalleri, gam, kasavetleri, tapınağın taşlarında çizgiler, dalgalanmalar, yarıklar olarak kendini göstermiş. Didim Temple Friday 25 April 1975 Izmir

169 Üç yivli sütun ancak kökleri ile ayakta kalabilmiş iken, halka halka sütun dimdik ayakta. 2700 yıllık açık hava müzesi. Tipik bir Türkiye manzarası. Yivli mermer sütunların diplerindeki halkalar da bezemelerle işlenmiş. “Mermere kuvvet mi dayanır” diye düşünüyor insan ama dayanmış. Yurdumun insanının binlerce yıldır süregelen kesintisiz mücadele gücü ve azmi. Otların arkasına saklanmış mermerden taştan bir mücevher. Yazılarını granit taşlara nakşede nakşede İpekyollarından Ege kıyılarına ulaşan GökTürklerin alışık oldukları, yabancılamadıkları ilahi bir manzara. Didim Temple Apollon Cult Izmir Trip April 1975

170 Göğe uzanan bu sütunu nasıl da alımlı bir Tanrı, Tanrıça heykeli süslüyordu kimbilir? Didim Temple Izmir Trip April 1975

171 Rehberlik turundaki genç kursiyerler Akçay’da çay molasında. Bıyıklar daha terlememiş. Farklı yörelerden gelmiş olmanın zenginliği ve çeşitliliği yüzlere yansımış. Genler ve gençlerin ülkesi Türkiye. Tipik bir Türk tarzı çay bahçesi. İnce belli üfleme tipi Paşabahçe markalı çay bardakları. Ahşap masa ve sandalyeler. Masada illa ki örtü olacak. Çaylar içilmiş, belki de tazelenir. Arkalarda kravatlı ceket takımlı bir genç. Akcay Tea Break April 1975

172 Truva Örenyeri girişindeki tahtadan Truva Atı. Halatlarla yere sabitlenmiş. Gövdesinde içine giriş pencereleri yapılmış. Kimbilir kullanılmaya devam ediyor mu acaba? Daha sonra 2000’li yıllarda çekilen Truva Filminde estetik stilize edilmiş ahşap bir model kullanılacak. Giriş binası duvarında Helen, Paris, Homer yazıları ve Homer figürü. Kilim örnekleri ve kartpostallar. Izmir Trip Canakkale 23 April 1975 Wednesday Wooden Trojan Horse

173 Modern tıbbın ve eczacılığın merkezi olan antik çağların en büyük sağlık yurdu olan Bergama Asklepionu. MÖ 4.yüzyıldan MS 4. yüzyıla kadar 800 yıl boyunca şifa dağıtmış. Yivli mermer sütunları günümüze kadar ulaşmış. Bergama Asklepion Izmir April 1975

174 Genç rehber adayları Bergama Asklepionu’nda. Ülkenin hazinelerinin keşif yolculuğunun keyifi yüzlerden okunuyor. Hatıralar kare kare birikiyor. Mermer ve taşların hazineye dönüştüğü bereketli topraklar. Taşdaki bilgelikler. Asya’nın balballarından, Küçük Asya’nın kıvırcık saçlı beyaz mermer heykellerine yolculuk. Bergama Asklepion Saturday, April 26,1975

175 Sahil surlarının dibinde karayolu yapımı için denize serpiştirilmiş kayalara çarpan dalgaların hercümerci. Sahilde yürüyen tektük insanlar. İlerde en sağdaki bina Haydarpaşa Tren Garı, sol taraftaki binalar ise Haydarpaşa limanı siloları. Avrupa kıyılarından Asya kıyılarına uzanan manzaralar. Kıyıdan kıyıdan buluşan kıtalar. Avrasya. Tren Garı artık kullanılmıyor, 1950’li yılların ortalarında inşa edilen sahil yolu ile surların deniz bağlantısı ortadan kalkmış. Sarayburnu January 24, 1975 By the Sea

177 Surdibi sahilyolunun önünde kayık çekim yerleri, arkada ahşap bir konak ve surlardan yıkık dökük bir manzaralar. Eski zamanları günümüze taşıyan görüntülerin paha biçilemezliği. Eskimeyen güzellik. Tektük yürüyen insanlar. Üniversite sınavlarına hazırlanan kaygılı ve düşünceli bir genç, bileğinde isminin yazılı olduğu künyesi ile. Sarayburnu, 24 January 1975 Friday, By the Sea

178 Truva harabelerinin içindeyiz. Yürüdüğümüz çalılıkların altında kat kat Hititlere kadar yerleşme tabakalarının olduğunun farkında mıyız. Çanakkale boğazının kenarındaki Truva’dan kimler geldi kimler geçti. İlk önce batıdan Yunan anakarasından gelen Akalar saldırdı, tüm Anadolu halkları birleşti. En son gene batıdan en modern ve heybetli savaş gemileri ile gelenlere karşı tüm Anadolu, Rumeli birleşti, denizin dibini boyladılar. Göze görünen taş duvarların niceleri yer altında kazılarak gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Wednesday, April 23, 1975

179 Akçay’da çay bahçesinde mola. Çay, Türklerin en popüler sıcak içeceği. Zamane stili uzun saçlar. Derin bakışlar kimbilir nerelere, kimlere kilitlenmiş, dalıp gitmiş. Akçay Saturday, April 26, 1975

180 Didim Apollon tapınağının devasa sütunları bini aşkın yılların ötesinden günümüze kadar uzanmış. Gencin meraklı bakışları ise nasıl bir geleceğin kendisini beklediğine yoğunlaşmış. Bilgelik sütunlarının, taşlarının da bu konudaki diyecekleri vardır herhalde. Sorsak mı acaba? Didim Temple Izmir Trip April 1975

181 Sahilyolu surları dolanan yol, denizde de balıkçı teknesi yakaladığı balıkları satma yolunda, gemiler ise demirlemiş Boğaz’a girmek için sıra beklemekteler. Zamanın favorilerinden montaj sanayii Dodge kamyonet sahil kaldırımında park etmiş. Sarayburnu January 24, 1975 by the Sea

182 Marmara Denizinde Sarayburnu açıklarında Boğaza giriş için sıra bekleyen tekneler ve civarlarında balıkçı tekneleri. Farklı dünyalar. Kiminin dünyası demir yığını gemiler, kimininki ahşap sandallar. Deniz üstünden yükünü yerine ulaştırmak ile deniz dibinden balık yakalamanın farklı özlemleri, meşgaleleri. Sait Faik’in ilk romanının adıdır Medar-ı Maişet Motoru. Sarayburnu, 24 January 1975 Friday, By the Sea

198 Haftaboyu cumartesi günü dahil çalışan bir esnafın deniz kıyısındaki evinde haftasonu keyfi. Filibe’de başlayan 12 yaşında ailece İstanbula göçeden bir ailenin de yükünü omuzlarında taşımış bir heybetli insan. İşine, ailesine ve taraftarı olduğu Beşiktaş futbol takımına sevdalı. Kaytan bıyıkları ile mutlu gülümseyen bir yüz ifadesi. Masada ithal Kent sigarası ve yerli bir kibrit. İstanbul’un 50 km batısında Kumburgaz sahil kasabası. Eternit çatı, güneşle kurutulan havlular. Reading the Newspaper.

203 Nihal teyzemin yakışıklı oğlu rahmetli Muzaffer ağabeyim. Bu fotoğraf çekildikten 2 yıl sonra askerde iken Sancaktepe, Samandıra’da  trafik kazasında 31 Ağustos 1977’de hayatını kaybetti. Ağustos 1975 Kumburgaz. Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm. Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi. Yunus Emre Muzaffer Maden 1975 August

368 Fatih Akşemsettin Caddesi kenarında 1965 yapımı dış cephesi mozaik kaplı bir apartmanın balkonunda ekose eteği ile hayata gülümseyen mutlu bir anne. Üsküp’de doğup 2 yaşında iken ailesi ile birlikte Türkiye istikametinde yollara düşen muhacir bir ailenin evladı.

383 Güleryüzlü, Tuna nehrinden gözlerinin rengini almış dünya tatlısı bir teyze ve yeğeni. Mahallesinin muhtarı ruhu ile komşularına, kardeşlerine yardımsever bir abla. Ordu Caddesi Laleli’den Millet Caddesi Fındıkzade’ye uzanan bir hayat çizgisi. Fotoğraf çekildikten 2 yıl sonra büyük evladını kaybetmenin acısı ile süregiden bir kader çizgisi. Aunt and Nephew

385 Mercedes 302 model bir tur otobüsü ile İstanbul Sultanahmet’den Didim’e kadar süren keyifli bir seyahat. Eski yerleşmeler, memleket hazinelerinin keşfi. Around Bergama Asklepion 26 April 1975

386 Akçay iskelesinde mola esnasında genç tur öğrencileri. Önlerinde balıkçı ağları, arkalarında balıkçı sandalları. Gençler geleceği düşlerken kaderin de yüzlerine gülmesi beklentisi içindeler. Akçay Saturday, April 26, 1975

388 SultanAhmet Camiinin arnavut kaldırımlı bahçesinde yürürken. Yüzlerce yıllardır, kimlere, hangi olaylara tanıklık etti kimbilir bu taşlar. Sultan Ahmet Mosque 16 January 1975

391 Akçay Customs Saturday, April 26, 1975

394 On the Balcony 4 January 1975

396 Marmara Denizi kıyısına bakan 1950-1960 yılları yapımı İstanbul apartmanları. Eternit dam da, kiremit dam da var. Denizde bekleyen yük gemileri. İpek Sinemasından Genel Görünüm 24 Ocak 1975

397 Fatih Camiinde Camiye yardım pankartı asmaya çalışan yaşlı bir amca. Yaşına rağmen çevikliğini yitirmemiş. Around Fatih Mosque 21 December 1974

398 Kadifekale, İzmir’in en yüksek semti ve eski kalesi. İstanbul’dan daha eski bir tarihi ile antikalar dünyası. İzmir Marşı ile Kurtuluş Savaşı’nın simgesi. İzmir Castle Kadifekale April 1975

399 17 yaşında bir delikanlı. Dalgalı saçlar ve kararlı bir ruh hali ile geleceğe yönelik bakışlar. Geminin Kaptan köşkü misali. Nereden bilsin ilerde 32 yılda 32 ülkeye ihracat seferleri yapacağını. From the Balcony 4 January 1975

400 Tarihi İstanbul yarımadasında Millet Caddesi kenarındaki Şehremini Lisesi’nin güleryüzlü, neşeli son sınıf arkadaşları. Zamane geniş yakalı gömlekler, kravatlısı da var kravatsızı da. İşaret parmağında omuza atılmış ceketler. Yetiştirdiği futbolcular ile ünlenmiş marka bir lise. Karşı caddesinde Türkiye’nin ilk öğretmen okullarından birisi 19.yüzyıl mimarisi ile Millet Caddesini aydınlatıyor. School Students İstanbul Şehremini High School

401 Sirkeci’de fotoğraf makinesi ve malzemeleri satan dükkan sahibi. Kamera ile ilk çektiğim fotoğraftır. Sirkeci tam bir kavşaktır. Trenler, gemiler, denizden fetih seferlerinin başlangıç noktası. Orient Express treninin meşhur istasyonu. Sirkeci Camera Shop 21.12.1974

402 Fatih Kıztaşı sokakları. Çamur içinde bir sokakta kaldırıma çıkmaya çalışan bir çocuk. Back Streets of Kıztaşı Fatih 21 December 1974

403 Liseli gençler Boğaz kıyısında Sarıyer’de şakalaşıyor. High School Friends Sarıyer Istanbul 16 May 1975

414 1970lerin ortasında bir gencin odası. Duvarda zamane ünlüleri. Bridigitte Bardott, Elvis Presley, Cat Stevens. Bridget Bardot Fan

 

Türkiye ve Çin

0

Farklı İnançlara Sahip Türkler

0

Farklı İnançlara Sahip Türkler

  1. Altay Türkleri: Budist ve Hristiyan (Rusya)
  2. Avşarlar: Müslüman (Türkiye)
  3. Ahıska Türkleri: Müslüman (Gürcistan)
  4. Azeriler: Müslüman Caferi (Azerbaycan, İran)
  5. Balkarlar Müslüman (Kabardin-Balkar, Rusya)
  6. Başkurtlar Müslüman (Rusya)
  7. Çuvaş: Hristiyan (Rusya)
  8. Dolgan: Şamanist (Rusya)
  9. Gagauz: Hristiyan-Ortodoks (Gagavuzya/Moldova)
  10. Hakas: Hristiyan (Rusya)
  11. Hazar Türkleri: Yahudi
  12. Hazaralar: Müslüman (Afganistan)
  13. Karaçaylar Müslüman (Karaçay-Çerkes, Rusya)
  14. Karaim- Karay: Judeo-Karaim Tarikatı (Ukrayna, Polonya)
  15. Karamanlılar: Hristiyan Ortodoks (Yunanistan)
  16. Kaşkay: Müslüman (İran)
  17. Kazaklar: Müslüman(Kazakistan)
  18. Kırımçak: Yahudi (Ukrayna)
  19. Kırgız: Müslüman (Kırgızistan)
  20. Kırım Tatarları: Müslüman (Kırım)
  21. Kreşin Tatarları: Hristiyan (Ukrayna)
  22. Kumuklar: Müslüman (Rusya)
  23. Nogaylar: Müslüman (Rusya)
  24. Özbekler: Müslüman (Özbekistan)
  25. Pomaklar: Müslüman (Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye)
  26. Rumeyler: Hristiyan (Ukrayna)
  27. Sahalar (Yakutlar) : Hristiyan ve Şamanist (Rusya)
  28. Salar: Müslüman (Çin)
  29. Sarı Uygurlar: Budist (Çin)
  30. Sekeller: Hıristiyan Katolik (Romanya)
  31. Tatarlar: Müslüman (Rusya)
  32. Terekeme (Karapapak): Müslüman (Azerbaycan)
  33. Torbeş: Müslüman (Makedonya)
  34. Tuva: Budist (Rusya)
  35. Tofa: Şamanist (Rusya)
  36. Türkmen: Müslüman (Türkiye, Türkmenistan, İran, Suriye, Irak, Lübnan, Afganistan)
  37. Urumlar: Hristiyan (Ukrayna)
  38. Uygurlar: Müslüman (Çin)
  39. Yörükler: Müslüman (Türkiye)

……………………………………..

  • Müslüman:        22
  • Gayri Müslim:   17
  • Rusya:              13

………………………………………

Rusya içlerine baktığımızda ise karşımıza inanç zenginliği içerisinde çok çeşitli Türk toplulukları çıkmaktadır.

BUDİST

  • Altay Türkleri: Budist (Rusya)
  • Tuva: Budist (Rusya)

MÜSLÜMAN

  • Balkarlar Müslüman (Kabardin-Balkar, Rusya)
  • Başkurtlar Müslüman (Rusya)
  • Karaçaylar Müslüman (Karaçay-Çerkes, Rusya)
  • Kumuklar: Müslüman (Rusya)
  • Nogaylar: Müslüman (Rusya)
  • Tatarlar: Müslüman (Rusya)

HRİSTİYAN

  • Altay Türkleri: Hristiyan (Rusya)
  • Çuvaş: Hristiyan (Rusya)
  • Hakas: Hristiyan (Rusya)
  • Sahalar (Yakutlar) : Hristiyan (Rusya)

ŞAMAN

  • Dolgan: Şamanist (Rusya)
  • Sahalar (Yakutlar) : Şamanist (Rusya)
  • Tofa: Şamanist (Rusya)

 

“Türkofon Uluslararası Teşkilatı”: Türkçe konuşan Ülkeler Topluluğu.

0
“Türkofon Uluslararası Teşkilatı”
Uygun bir mekanizma olarak “Türkofon Uluslararası Teşkilatı” düşünülebilir; Türkçe konuşan Ülkeler Topluluğu.  58 ülkede Türkçe konuşulmaktadır. En güçlü unsurumuz olan DİL üzerinden giderek İL’etişim yaygınlığını sağlayabiliriz.Türkçe Konuşulan Ülkeler
https://agaoglulevent.com/turkce-konusulan-ulkeler-49/
“Türk Devletleri Teşkilatı” TDT

“Türk Devletleri Teşkilatı” şeklinde siyasi birlik ile başlamak bence yanlış. “Türkofon Uluslararası Teşkilatı” şeklinde kültürel birlik ile başlamalıydık.

TDT ülkelerinden 3 tanesi Şangay Teşkilatına da üye.

BDT                  9 üye
Şangay Birliği    9 üye

Bunların karşısına 49 üyeli bir Kültürel Birlik ile çıkmamız lazımdı. Çin de Rusya da o kadar ülkeyi bir araya getiremez. Çünkü dilleri az sayıda ülkede konuşuluyor.

DİL yaygınlığı ile kimlik kazanmış kültür avantajınızı pas geçerseniz, İL (Devlet) de dile gelen iletişim de anlamsızlaşır.

90 ülkede Türkçe yer adları ve 48 adet Türk topluluğu var ve 58 ülkede Türkçe konuşuluyor iken bu yaygınlığı, iletişim ağını sadece 8 ülkeye temsil ettirmek, “küçük olsun bizim olsun” kısır düşüncesidir.

Türkçe konuşulan, Türkçe Yeradları Bulunan Ülkeler (100)

0
1: Türkçe konuşulan ülke
2: Türkçe yeradları bulunan ülke
https://en.wikipedia.org/wiki/Turkish_exonyms
1 Afganistan 1 2
2 Abhazya 2
3 Almanya 1 2
4 Amerika Birleşik Devletleri 1 2
5 Andora 2
6 Arnavutluk 2
7 Avustralya 1
8 Avusturya 1 2
9 Azerbaycan 1 2
10 Belçika 1 2
11 Bengladeş 1
12 Beyaz Rusya 2
13 Birleşik Arap Emirlikleri 2
14 Birleşik Krallık 1 2
15 Bosna Hersek 1 2
16 Bulgaristan 1 2
17 Burma 1
18 Cezayir 2
19 Çad 2
20 Çekya 2
21 Çin 1 2
22 Danimarka 1 2
23 Endonezya 2
24 Eritre 2
25 Ermenistan 2
26 Etiyopya 2
27 Fas 2
28 Filistin 2
29 Finlandiya 2
30 Fransa 1 2
31 Güney Afrika 2
32 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 1
33 Güney Kore 2
34 Güney Osetya 2
35 Gürcistan 2
36 Hırvatistan 2
37 Hindistan 1 2
38 Hollanda 1 2
39 Irak 1 2
40 İran 1 2
41 İspanya 2
42 İsrail 1 2
43 İsveç 1 2
44 İsviçre 1 2
45 İtalya 2
46 Japonya 2
47 Kanada 1
48 Karadağ 2
49 Kazakistan 1 2
50 Kenya 2
51 Kırgızistan 1 2
52 Komorlar 2
53 Kosova 1 2
54 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1
55 Kuzey Kore 2
56 Küba 2
57 Letonya 2
58 Libya 2
59 Lihtenştayn 1
60 Litvanya 1 2
61 Lübnan 1 2
62 Lüksemburg 2
63 Macaristan 1 2
64 Madagaskar 2
65 Makedonya 1 2
66 Malezya 2
67 Malta 2
68 Meksika 2
69 Mısır 2
70 Moğolistan 1 2
71 Moldova 1 2
72 Mozambik 2
73 Myanmar 2
74 Norveç 1
75 Orta Asya 2
76 Özbekistan 1 2
77 Pakistan 1 2
78 Papua Yeni Gine 2
79 Polonya 1 2
80 Portekiz 2
81 Romanya 1 2
82 Rusya Federasyonu 1 2
83 Sırbistan 1 2
84 Slovakya 2
85 Slovenya 2
86 Somali 2
87 Sudan 2
88 Suriye 1 2
89 Suudi Arabistan 1 2
90 Tacikistan 1 2
91 Tanzanya 2
92 Tunus 2
93 Türkiye 1 2
94 Türkmenistan 1 2
95 Ukrayna 1 2
96 Umman 2
97 Ürdün 2
98 Vatikan Şehri 2
99 Yemen 2
100 Yunanistan 1 2

Türkçe Konuşulan Ülkeler (58)

0
  1. Afganistan
  2. Almanya
  3. Amerika Birleşik Devletleri
  4. Arabistan
  5. Arnavutluk
  6. Avustralya
  7. Avusturya
  8. Azerbaycan
  9. Belçika
  10. Bengladeş
  11. Bosna
  12. Bulgaristan
  13. Cezayir
  14. Çin
  15. Danimarka
  16. Finlandiya
  17. Fransa
  18. Gürcistan
  19. Hindistan
  20. Hollanda
  21. Irak
  22. İngiltere
  23. İran
  24. İsrail
  25. İsveç
  26. İsviçre
  27. İtalya
  28. Kanada
  29. Karadağ
  30. Kazakistan
  31. Kıbrıs
  32. Kırgızistan
  33. KKTC Kıbrıs
  34. Kosova
  35. Kuveyt
  36. Libya
  37. Lihtenştayn
  38. Litvanya
  39. Lübnan
  40. Macaristan
  41. Makedonya
  42. Mısır
  43. Moğolistan
  44. Moldova
  45. Norveç
  46. Özbekistan
  47. Pakistan
  48. Polonya
  49. Romanya
  50. Rusya
  51. Sırbistan
  52. Suriye
  53. Tacikistan
  54. Tunus
  55. Türkiye
  56. Türkmenistan
  57. Ukrayna
  58. Yunanistan

Not: Türkçe konuşmayan ama Türk oldukları bilinen ve kendilerini Türk olarak tanımlayan geniş bir Türk kitlesi kuzey Afrika ülkelerinde var. Bunlar toplumun seçkinleri arasında yer alır

Atatürk ve İnsanlık

0

​İnsanı ve özelliklerini keşfederek Türkiye’de Türk insanını özgürleştiren Atatürk, bu sefer Türklerin kökeni arayışlarına girmiş ve ​Türkistan (Orta Asya) daki genetik çeşitliliği kitaplardan tespit edince de Türk insanından İNSANLIK kavramına ulaşmıştır. .

​Atatürk, insanlık kavramını 1919-1922 Kurtuluş Savaşı döneminde ve 1927 Nutuk’unda sıklıkla kullanmıştır. ​Seyfettin Turhan tarafından derlenen Atatürk’te Konular Ansiklopedisi’nde 81 kez insanlık kavramı kullanılmıştır. Kastedilen ise Batı’nın insanlık dışılığıdır.

İnsanlık kavramının kullanımında 2. Dönem ise 1930-1938 arası yılları arasını kapsamaktadır ve buradaki kullanım kavramın olumlu anlamı iledir.

​İnsanlık kavramının, Savaşta ve Barışta farklı anlamlarda kullanımı dikkat çekicidir.

​Türk tarihini bizzat araştıran Atatürk, bu araştırmaların neticesinde Türklerin köklerinin yer aldığı Orta Asya’ya uzanmış ve İnsanlığın Ortak Atası Orta Asya tezini geliştirmiştir.

​Bu kökler ise sadece Türklerin değil aynı zamanda tüm insanlığın da köklerini teşkil etmekteydi.

​Enteresan bir biçimde Türkleri araştıran Atatürk, bu sonuçlardan da insanların kardeşliği ve İnsanlık tezini geliştirme noktasına gelmişti.

​Türk Tarihi araştırmalarının geldiği nokta ise İnsanlık Tarihi araştırmaları olmuştu.

Atatürk’e göre Atatürk

0

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal… İkinci
Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O,
memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın
va savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim
teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal
sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken
Mustafa Kemal odur!
1933(Hamdullah Suphi Tanrıöver, Yerli Yabancı 80 İmza Atatürk’ü Anlatıyor, s. 183)

Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi,
benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.
1929 (Ayın Tarihi, Sayı : 65, 1929)

Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.
(Atatürk’ten B.H., s. 120)

Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı‟*, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve
kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, ilim ve akıldır. Benden
sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülât önünde, belki
gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi
rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor, milletlerin,
cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir
dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin
gelişimini inkâr etmek olur. Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve
başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu
temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî
mirasçılarım olurlar.
(İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi, s. 13)

Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir.
Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın
bildiğim ve inandıkların arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar
özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir,
verimli neticeleri kalpleri doldurur.
1937 (Atatürk’ten B.H., s. 6, 128)

Hayatımın bütün devrelerinde olduğu gibi, son zamanların buhranları ve
felâketleri arasında da bir dakika geçmemiştir ki, her türlü huzur ve istirahatimi,
her nevi şahsî duygularımı milletin kurtuluşu ve mutluluğu adına feda etmekten
zevk duymayayım. Gerek askerî hayatımın ve gerek siyasî hayatımın bütün devir
ve bölümlerini işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım, millî iradeye
dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.
1920 (Atatürk’ün S.D.I, s. 61)

Pekâlâ bilirsiniz ki benim bütün hayatımda bu ana kadar güttüğüm gaye, hiçbir
vakit kişisel olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her neye girişmiş isem, daima
memleketin, milletin ve ordunun adına ve menfaatine olmuştur. Hiçbir zaman
şahsımın üstünlüğünü ve sivrilmemi göz önüne almamışımdır.
1914 (Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, s. 40)

Memleket ve milletin kurtuluşu ve mutluluğu için çalışmaktan başka bir
maksadım yoktur. Bu, bir insan için kâfi bir sevinç ve haz temin eder. Benimle
beraber olan arkadaşlarım, bütün vatandaşlarım da aynı maksadı takip
etmektedirler. Şahsî ve ailevî huzur ve mutluluğun, milletin huzur ve mutluluğuyla
ayakta durduğunu, memleketin güvenlik ve dokunulmazlığıyla mümkün olduğunu
gerçek ve ciddî bir surette anlamışlardır. Ben ve benimle beraber olanlar,
hedefimizin yüceliğine, yolumuzun doğruluğuna eminiz. Bunda asla şüphe ve
tereddüdümüz yoktur. Milletimizin, Türk milletinin yakın, uzak tarihine lüzumu
kadar bilgimiz vardır. Mazinin derslerini, bugünün ve geleceğin hayatı için göz
önünde tutmak dikkatinden mahrum değiliz. Yaptığımız hizmetlerle övünmüyoruz.
Yapacağımız hizmetlerin, iftihar sebebi olabileceği ümidiyle avunuyoruz.
1925 (Atatürk’ün S.D.V. s. 209)

Çevresindekilere söylediği bir söz :
Beni övme sözlerini bırakınız; gelecek için neler yapacağız, onları söyleyin!
(Afetinan, Atatürk’ün B.N.M. s. 37)

Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat bu ihtiraslar, yüksek
mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin
tatminiyle ilgili bulunmuyor. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini, vatanıma
büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir vazifenin canlı iç
rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi,
bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu
koruyacağım.
1914 (Melda Özverim, M.K. ve C.L., s. 42)

Allah bilir, hayatımda bugüne kadar orduya faydalı bir üye olabilmekten başka
vicdanî bir emel edinmedim. Çünkü vatanın korunması, milletin mutluluğu için her
şeyden evvel ordumuzun, eski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir daha ispat
lüzumuna çoktan inanmış idim. Bu inanca ait emellerimin şiddeti, ihtimal beni pek
ziyade aşırı davranışlı göstermişti. Fakat zaman, saf ve temiz dimağlardan doğan
fikrî gerçekleri -kabulünden çekinilse dahi- uygulattırır.
1912 (Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, s. 11)

Bütün vazifelerin üstünde bizim de bir vicdanî vazifemiz vardı; o da, herkesin
sudan bir takım vazifeler yaptığı sırada hayatımızı, varlığımızı bu milletin bağrına
sokarak, onlarla beraber düşman karşısında uğraşmak olmuştur!
1920 (Atatürk’ün S.D.I, s. 106)

Ben vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun da yüksek ve çetin
olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu vazife bitmeyecektir; ben toprak olduktan
sonra da devam edecektir! Ben seve seve, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal
vazifeye vereceğim ve onun yüksek sorumluluğunu yüklenmekle mesut olacağım.
Vazifeme başarı ile devam edebileceğim. Çünkü büyük milletimizin kalp ve
vicdanında bana karşı sarsılmaz bir güven ve itimat taşımakta olduğunu
görüyorum. Bu benim için büyük kuvvettir, büyük yetkidir.
1925 (Atatürk’ün S.D.II, s. 236)

Biz, eğer millet ve tarih önünde herhangi bir hata işliyorsak, bunun
sorumluluğunu vicdan ve sağduyumuzda hissetmekten ve ödemekten, hiçbir zaman
çekinecek insanlar değiliz.
1925 (Mazhar Müfit Kansu, E.Ö.K. Atatürk’le Beraber, Cilt: I, s. 160)

Millet ve memleketin sayesinde kazanılan rütbe ve refahın bir ehemmiyeti, bir
kutsallığı vardır. Biz bunlardan, ancak yine bu aziz millet ve memlekete borçlu
olduğumuz son bir namus vazifesini yapmak için ayrıldık. Milletin kendi hayatını
kurtarmak, kendi meşru hakkını müdafaa etmek için çıkardığı sese iştirak etmek,
her kendini bilen vatandaşın vazifesidir. Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak
olursa umumî şerefsizliğin yıkıntısı altında, şunun bunun kişisel şerefi de parça
parça olur. Biz, o umumî şerefi kurtarabilmek için harekete gelen millete
ruhumuzla iştirak ettik. İştirakimize mâni olabilecek şahsî rütbeleri, mevkileri de
umumî şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğruna feda ettik.
1919 (Atatürk’ün S.D.III, s. 6)

Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı
vereceğim.
1937 (Atatürk’ün T.T.B. IV. s. 590)

Mallarını millete bağışlaması nedeniyle söylemiştir :
Mal ve mülk, bana ağırlık veriyor. Bunları, soylu milletime geri vermekle
büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti, kendi manevî
şahsiyetinde olmalıdır!
1937 (Rükneddin Fethi Olcaytuğ, Atatürk Hakkında Düşünce ve Tahliller, 1943, s. 44)

Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, milletimin ve büyük
ecdadımın en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım!
Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını
yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin,
namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması, mutlaka o milletin hürriyet ve
bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır. Ben şahsen, bu saydığım özelliklere çok
ehemmiyet veririm ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için
milletimin de aynı özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için
mutlaka bağımsız bir milletin evlâdı kalmalıyım! Bu sebeple millî bağımsızlık,
bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketen menfaatleri gerektirdiği takdirde
insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereğinden olan dostluk ve
siyaset münasebetlerini, büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim
milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye
kadar amansız düşmanıyım!
1921 (Atatürk’ün S.D.III., s.24)

Savarona yatında kabul ettiği Romanya Kralı Karol’un, görüşme sırasında Almanya ile
Çekoslovakya arasındaki Südet meselesine temas etmesi ve Atatürk’ten Çekoslovakya
Cumhurbaşkanı Beneş’e bazı telkinlerde bulunmasını rica etmesi üzerine, görüşmeyi
dinlemekte olan zamanın Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a söyledikleri:
Majeste Kral‟ın söylediklerini dikkatle dinledim.Benden, bir devlet reisine
kendi ülkesinden bir parçayı Almanlara terk etmesini tavsiye etmekliğimi mi
istiyorlar? Benim gibi, bütün ömrü boyunca yurdunun bağımsızlığı ve bir karış
toprağını başkasına vermemek için savaşan bir adam, inançlarına aykırı bir şeye
nasıl aracı olur? Görüyorum ki Majeste Kral, beni ve karakterimi iyi tanımıyorlar.
1938 (Nejat Saner, Atatürk ve Sonrası, Cumhuriyet gazetesi, 13. 11. 1970)

Ölüme doğru en çok atılanlardan biriyim. Kurşun ve gülle yağmuru altında
birçok muharebelere iştirak ettim. Hattâ ölüm bir defa, kalbimin yanından sıyırarak
geçti. Kalbimin üzerinde bir saat vardı ve bu saat mermi parçasının şiddetini kırdı.
1928 (Atatürk’ün S.D.III, s. 82)

Her zaman tekrar mecburiyetinde kalıyor ve tekrarı da faydalı görüyorum ki,
eğer ben milletime herhangi bir hizmette bulunmuşsam, eğer ben herhangi bir
teşebbüste ön ayak olmuşsam bu hizmet ve teşebbüsün temel kaynağı, saygılar ve
sevgilerle bağlı olduğum, bundan sonra da saygı ve sevgiyle mutluluk ve refahına
varlığımı, hayatımı vereceğim aziz milletime, sizlere dayanmaktadır. Bir millette
güzel şeyler düşünen insanlar, fevkalâde işler yapmaya kabiliyetli kahramanlar
bulunabilir. Ama öyle kimseler yalnız başına hiçbir şey olamazlar; meğer ki bir
umumî hissin ifadesi, temsilcisi olsunlar! Ben milletimin düşünce ve duygularını
yakından tanımaktan, aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve ihtiyacı belirtmekten
başka bir şey yapmadım. Onun bu kabiliyet ve duygularını sezip tanımakla
övünüyorum. Milletimdeki, bugünkü zaferleri doğurabilecek özelliği görmüş
olmak… Bütün bahtiyarlığım işte bundan ibarettir.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 161)

Arkadaşlarımız ve milletin bütün fertleri gibi, millî davamızda benim de
emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve başarı varsa, bunu şahsıma
atfetmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevî şahsiyetine atfediniz. Ben
milletin bu yüksek, manevî şahsiyeti içinde bir naçiz fert olmakla bahtiyarım.
Efendiler, millet bütünüyle mânevî bir şahıs halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde
belirdi ve bu yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 115)

Milletimle yakından ve gösterişten uzak karşılıklı görüşmenin zevkini,
bahtiyarlığını anlatamam. Her ne vakit milletimin karşısında kendimi görsem, her
ne vakit milletimin fertlerinden birkaçının yüzüne baksam, oradan ruh ve
vicdanıma gelen ışık, benim için en kıymetli bir ilham ve verim alevi oluyor!
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 7. 2. 1930)

30 Ağustos’ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk milletinin yanımda
bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son muharebedir. Bir insan kendini, milletle
beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif
müşküldür.
1928 (Atatürk’ün S.D.III, s. 83)

Hayatımda en büyük dayanak ve kuvvetim, vatandaşlarımdan gördüğüm itimat
ve destektir. Bütün vazifelerimde manevî, vicdanî olan en büyük endişem,
emanetinizin hürmet ve kutsallığına devamlı olarak dikkat etmektir.
1927 (Atatürk’ün T.T.B. IV, s. 532)

Samimî olarak bu memleketin, bu milletin menfaatine yapılacak bir iş olsun,
ben onu göz önüne almayayım; bu, mümkün değildir. Yalnız, işin gerçekten millete
menfaati olmalı ve teklifin samimî olarak yapıldığına ben inanmalıyım.
(İbrahim Necmi Dilmen, Çığır Mecmuası, sayı: 74 – 75, 1939, s 11)
Benim için dünyada en büyük mevki ve mükâfat, milletin bir ferdi olarak
yaşamaktır. Eğer Cenabıhak beni bunda muvaffak etmiş ise, şükrederim. Bugün
olduğu gibi ömrümün nihayetine kadar milletin hizmetinde olmakla iftihar
edeceğim.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 129)

Şimdiye kadar millete yapamayacağım bir şeyi vaat etmedim. Ben yapacağım
dediğim zaman, buna inanmayanlar vardı. Buna rağmen hareket ettim.
Görüyorsunuz ki başardık. Benim ve benimle çalışanların güveni vardır ki, yeni
hedeflerimize de başarıyla varacağız. Şimdiye kadar söylediklerimin gerçekleşmiş
olması, bütün tasavvurlarımın beni yalanlamaması, milletin ciddî ve samimî olarak
bana yardımcı ve destek olmasıyla mümkün olmuştur. Onun için yeni gayelere
erişmek için de bu yardım ve desteğe ihtiyacım vardır; onu benden esirgemeyiniz!
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 7. 12. 1929)

Atatürk, bizden biridir.
1935 (Şükrü Kaya, Türk Kadını Dergisi, Sayı : 6, 1966, s. 7)

Benim şan ve şerefimden bahsetmek de hatadır.İyi dinleyiniz öğüdüm budur ki,
içinizden herhangi bir adam çıkar, şan, şeref davası güder ve benzersiz olmak
isterse, başınızın belâsıdır; ilk önce kafası kırılacak adam budur! Mensup olduğum
Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım şerefim
vardır, asla başka değilim.
1923 (Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, s. 304)

Ben zannediyorum ki, millet fertlerinin hiç birinden fazla yüksekliğe sahip
değilim. Bende fazla girişim görüldüyse bu benden değil, milletin bileşkesinden
çıkan bir girişimdir. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdanî eğilimleriniz bana
dayanak noktası teşkil etmemiş olsaydı; bendeki girişimlerin hiçbiri olmazdı.
Millete ait meziyetleri yalnız şahıslara bırakan anlayış, eski idarelerin sistem ve
usul meselesinden doğuyordu. Vaktiyle mevcut devlet ve devletlerin kuruluş şekli,
sadece bir şahsın menfaatlerini ve arzularını tatmine yönelmiş idi. Şahısların bu
arzu ve emellerine hizmet eden millet, gösterilen büyüklüklerin şerefinden asla
payını alamaz, ancak hata ve beceriksizlik olursa onlar millete yüklenirdi. Bugün
bu hâl mevcut değilse, millet kendi büyüklüğünü olduğu gibi dünyaya göstermişse,
fazlalık bende değil, bugünkü idarenin niteliğindedir. Bu şekil mevcut oldukça, bu
mevkie çıkacak herkesin yapacağı şey bundan başka türlü olamaz.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 159)

Sizden olan bir şahsa, sizden fazla ehemmiyet vermek, her şeyi milletin bir
ferdinin şahsiyetinde odaklaştırmak, geçmişe, bugüne, geleceğe, bütün bu
zamanlara ait bir toplumun meselelerinin aydınlatılması ve belirtilmesini yüksek
bir topluluğun tek bir şahsiyetinden beklemek elbette ki lâyık değildir, elbette ki
lâzım değildir.
1925 (Atatürk’ün M.A.D., s. 19-20)

Yabancı memleketlere veya milletlerarası konferanslara giden arkadaşlarına söylediği
bir söz:
– Sesiniz benim sesimdir, unutmayınız!
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 1969, s. 549)

Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gerekli
olmayan bir sırrı kalbimde taşımak kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü ben,
bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim.
Yanlışım varsa halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın
beni yalanladığını görmedim.
1937 (Ulus gazetesi, 20. 3. 1937)

Ben, ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi tahrip edebilirim; yapamayacağım
şeyi de tahrip edemem.
(Atatürk’ten B.H., s. 86)

Ben o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak bir neticeye
götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa sosyal ilim sahasına
dahil işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana bilginler doğru yolu
göstersinler. Onun için, siz kendi ilminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana
söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.
1923 (Ahmet Cevat Emre, İki Neslin Tarihi, s. 316)

Ben, sadece evlenmek için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile
hayatı yaratmak için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır
mı?
1923 (İsmail Habib Sevük, Atatürk İçin, s. 25)

Hayat kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için, insanların genellikle makul
gördükleri vasıta evliliktir. Bu umumî kurala uymayanlar, pek sınırlı ve
müstesnadırlar. Bu istisnaları oluşturanlar da, esas kuralın fenalığından değil ve
fakat tersine bu güzel kurala inanmadan kendilerini meneden sebeplerin mahkûmu
olduklarından, belki evlenmiş olmaktan korktuklarından fazla bedbaht olanlardır.
İnkâr edilmez bir gerçektir ki insanlar, hayat, kadınsız olamaz. Evli olanlar, hayatın
vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat, bir meslek,
bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve kalplerini iyi geçindirsin!
1914 (Salih Bozok-Cemil S.Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, s. 172)

Yeni evlenen bir kişinin gönlü hayat, aşk ve mutluluk hisleriyle doludur. Bu, en
kıymetli bir zamandır. İnsanlar, hayatında bu parlak ve sevinçli dakikaları,
ölünceye kadar hep aynı surette duygulanarak pek mühim ve hayatı için tarihî bir
hadise olarak anar. Ben, bunu tecrübe etmedim; fakat, az çok hayatı ve insanları
tahlil ettiğim için bu neticeyi buldum. Hayatın çeşitli yönlerinden birkaçını
görenler, evlendikten sonra keşfedilmemiş yönlerini de ister istemez gözlemlerler.
Bu gözlemleme, pek tatlı olabildiği gibi pek acı da olabilir.
1914 (Salih Bozok-Cemil S. Bozok, Hep Atatürk’ün Yanında, s. 171)

Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir, çoluk-çocuk sahibi olmalıdır. Bana
bakmayınız; bu meselede örnek İsmet Paşa‟dır. Benim hayatım başka türlü
düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu iş benim
başarabileceğim iş değilmiş…
Çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır. Hele yaş ilerledikçe bu ihtiyaç kendisini
daha kuvvetle hissettiriyor. Onun için de Ülkü‟yü yanımdan ayırmak istemiyorum.
1936 (Abdülkadir İnan, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 25, 1964, s. 62)

Çocukluk ne güzel… Çocuklar ne sevimli, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok
hoşuma giden halleri nedir bilir misiniz? Riyakârlık bilmemeleri, bütün istek ve
duygularını, içlerinden geldiği gibi, açıklamaları…
(Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s 78 – 79)

Bursa’da kendisini karşılayan çocuklara söylemiştir:
Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir
mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne
kadar mühim, kıymetli olduğumuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok
şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!
1922 (Atatürk’ün S.D.V., s. 30)

Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var; çocuklarını söyletmez ve
dinlemezler. Zavallılar lâfa karışınca “Sen büyüklerin konuşmasına karışma!” der,
sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket! Halbuki tam tersine,
çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade
etmeye teşvik etmelidir; böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur, hem de
ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilmiş olur. Kısacası çocuklarımızı
artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını
savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye
alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş
sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya
çalışmalıdır. Bence bunlar, çocuk eğitiminde, ana kucağından en yüksek eğitim
ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır.
Ancak bu suretledir ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve
mükemmel birer insan olurlar.
(Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s. 79)

24 Temmuz 1922 akşamı Konya’da General Townshend şerefine verdikleri ziyafette,
yemeğin sonlarına doğru elindeki mercan tespihi General’e uzatarak söyledikleri:
– Biz Türklerde bir âdet vardır. Misafirimize mutlaka bir hediye veririz. Ben asil
bir milletin mütevazı bir Başkomutanıyım. Size ancak bu tespihi verebiliyorum.
Ve sofradan kalkılacağına yakın da kolundaki saati çıkararak General’e söyledikleri:
– Bu saati bana Anafartalar‟da bir Türk askeri, ölen bir İngiliz subayının
kolundan çıkardığını söyleyerek, getirdi. Saatin arkasında subayın künyesi
yazılıdır. Bu subayın ailesini arattımsa da bulamadım. İngiltere‟ye döndüğünüzde
ailesini bulur ve saati verirseniz, çok memnun olurum.
1922 (Yücel Mecmuası, O’ndan Hatıralar, Cilt: XVI, Sayı: 91-92-93, 1942 s. 15)

Uluslararası Mark Twain Derneği tarafından “Türk milletine neşe içinde yaşama
yolunu açtığı ve rehberlik ettiği” gerekçesiyle kendisine madalya verilmesi üzerine
söyledikleri:
– Hayatımda işittiğim en büyük kompliman, budur. Benim insan tarafımı
övüyorlar!
1937 (Atatürk’ten B.H., s. 59-60)

Bir alay karargâhının temel atma töreni esnasında bir koyunun temel için açılan çukura
doğru, yere yatırılıp boğazından kesilmek üzere olduğunu gördüğü zaman, İran Şahı Rıza
Pehlevi ile aralarında geçen konuşma:
Atatürk -Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye
tahammülüm yoktur.
Şehinşah -Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı muharebe
meydanları?…
Atatürk -Ha, o başka meseledir; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak
yürürüm. O bambaşka bir iştir.
(Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s.43)

Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile her akşam,
savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder
duyuyorum.
(George Benneb, Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, s. 33)

Ben, muharebelerde dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam; yalnız askerlik
kurallarının tatbikini düşünürüm.
(İzzettin Çalışlar, Tan gazetesi 31. 8. 1937)

Bir sohbet esnasında Fransız Büyükelçisi’ne söylemiştir:
Ekselâns, Paris‟i çok görmek istiyorum; ama büyük törenlerle karşılanacağım
Paris‟i değil! Ben Paris‟e, dünyanın bu güzel şehrine, operalarını, tiyatrolarını,
revülerini, zarif kadınlarını bir daha görmek için gitmek isterim. Dedim ya, gençlik
hatıralarımı tazelemek için… Böyle olunca da “kendini tanıtmayarak” belli
olmadan gitmek isterim; yoksa törenlerle karşılanmak için değil!
(Cevat Dursunoğlu, Son Havadis gazetesi, 10. 11. 1955, s. 3)

Ben başkalarının yaptığı ilkelere değil, ancak kendi ilkelerime uyarım.
(Mim Kemal, Yakınlarının Ağzından Atatürk, Yazan: Salâhaddin Güngör, s. 105)

Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.
(Yusuf Ziya Özer, T.T.K. Belleten, Sayı: 10, 1939, s. 286)

Hiçbir zaman şahsî gücenikliklerimi, birtakım olumsuz girişimlerle tatmine
kalkmak adîliğine tenezzül etmem.
1914 (Atatürk’ün Özel Mektupları, Sadi Borak, s. 40)

Samimî dostlarımız, sevdikleri tarafından bir işkenceye mahkûmdurlar ve bu
işkence de sevdiklerinin dertlerini dinlemektir.
1922 (Atatürk’ün S.D.II, s. 38)

Düşmanları için söylemiştir:
Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni affetmezler, çünkü
kalpsizdirler.
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 1969, s. 532)

Mesut olup olmadığı sorusuna verdiği cevap:
Evet, çünkü muvaffak oldum!
1935 (Ayın Tarihi, No: 19, 1935, s. 262)

Benim müstesna olduğuma dair bir kanun yoktur.
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 273)

Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla
ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!
1926 (Atatürk’ün S.D.V, s. 44)

Beni milletim nereye isterse oraya gömsün; fakat, benim hatıralarımın
yaşayacağı yer Çankaya olacaktır.
(Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s

 

Kaynak: Utkan Kocatürk, ATATÜRK’ÜN FİKİR VE DÜŞÜNCELERİ

Zihin Haritam (100+)

0
  1. 103 yazıtta en çok kullanılan kelime:  Budun (Halk).
  2. 12 bin yıllık medeniyet
  3. 1389 Kosova
  4. 32 yılda 32 ülke
  5. 5 G Ağları
  6. 7 K1N: Kişi, Kendi, Könül, Kamu, Kök, Kuşak, Küç
  7. Akıl. Adalet. Asalet AAA
  8. Anlamaya çalışmak
  9. Ayasofya: Kutadgu Bilig
  10. Balkanpazar
  11. “Ben Bilge Tonyukuk”, Bilge Tonyukuk
  12. Beş Temel Eser
  13. Bey’in
  14. Bilge ve Bilgiç
  15. Bilge Güç: Wise Force. Stratejik Güç: Stratfor
  16. Bilgelik. Liderlik. Dış Dünya
  17. Bizans: Doğu Roma
  18. Bizim Rumeli Derneği.
  19. BooksonTurkey
  20. Bozkır: Yerdeki Gök
  21. Büyük Asya, Afrasya, Avrasya
  22. Deha Halktadır (Ziya Gökalp)
  23. Dış Dünya, Gez Göz Arpacık
  24. Dil; Dünyanın en gezgin ve zengin dili
  25. “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik”  İsmail Gaspıralı
  26. Dilimizde yabancı kelimeler çok ama yabancı diller bilmiyoruz.
  27. Dinleme Konuşma Görme İşitme Düşünme Yazma
  28. Dünya Dili Türkçe (cambly.com)
  29. Dünyada bir Evladı Fatihan
  30. Düşünce Gücü,  Düşünce, Tefekkür, Düşünürler
  31. Düşünce Kodlarımız. Fikir Hazinelerimiz
  32. En Çok Mütefekkir Yetiştiren İlk 10 İl (Osmanlı Anadolu Coğrafyası) Amasya. İstanbul. Edirne. Bursa. Siirt. Konya. Aydın. Tokat. Çanakkale. Diyarbakır
  33. Ezberler olmaması
  34. Fatihlilik
  35. Fatihte bir EvladıFatihan
  36. Fikir: En güçlü silah
  37. Gök
  38. “Güneş Bayrak, Gök Çadır” Oğuz Kağan
  39. Hegel
  40. Hem Kosova Hem de Fatih’ten Hemşehrim Mehmet Akif. Al Sancağımın, Tüten En Son Ocağımın Şairi
  41. Hızlı Yazma
  42. Hint’erland
  43. İhracat
  44. İhracat 111 acil Servis
  45. İlhamın Kaynağı: Hak ve Halk
  46. İstanbul Üniversitesi Dijital Kütüphane
  47. İstanbul’da yazılan Roma Hukuku
  48. Justinyan
  49. Kafe Kahvehane Çayhane
  50. Karidesler ve Köpekbalıkları
  51. Kayınpeder Tezi (Edebali. Tonyukuk)
  52. Kaynaklara yöneliş
  53. Kendizm
  54. Kıbrıs 1878.Hong Kong 1898 kira sözleşmeleri
  55. Kıbrıs Dünyanın Merkezidir
  56. Kırşehir (Edebali. Hacı Bektaşı Veli. Aşık Paşa)
  57. Kirli Sözlük
  58. Konuş Yaz
  59. Kuşak’lı Bey’in
  60. Levend’name
  61. Love’nt
  62. Made in Turkey
  63. Mavi Dünya
  64. 1.Murat. 2.Murat. Fatih çizgisi
  65. Müellif, Mütefekkir, Müteşebbis
  66. Mütefekkir ve Müteferrik
  67. Nasreddin Hoca
  68. Nea Yeradları
  69. Orta: Kapadokya. Mediterraena. Zhong Guo
  70. Pamuk ve Petrol
  71. Pazar Yeradları
  72. Redhouse Yayınevi. Mercan Yokuşu
  73. Renkler: Ak Kara Kızıl Gök
  74. Rumeli Yeradları
  75. Sıfır
  76. Soru’nun Gücü: Her bir görüş bir sorudur
  77. Şiir. Şair
  78. Tamilce Türkçe (Aney Aney)
  79. Traveller’s Talks
  80. Tonyukuk
  81. TR Trabzon Rize
  82. Turkify.com (Cambly)
  83. Turkish Belt
  84. Turnkey
  85. Türk Evi, Türkistan, Türkiye
  86. Türk İslam Tezi. Rus Türk Tezi
  87. Türk Kuşağı
  88. Türk Kuşağı. Hind Kumaşı
  89. Türk’çe konuşulan 58 ülke
  90. Türkçe yeradı bulunan 98 ülke
  91. Türklerde İlahiyat
  92. Türkuaz Birliği (Tourqouise Union)
  93. Uroş Sancağı. Ahmet Cevdet Paşa
  94. Vizyon: Türk. Türkiye. Türkçe
  95. Wellington
  96. Yakut ve Firuze
  97. Yapmak, Yazmak, Yayınlamak
  98. Yaşayan 40 Türk Topluluğu
  99. Yazı-lım
  100. Yok: Kesin yargılar, önyargı ve kalıplar
  101. Z Kuşağı
  102. Zaman, Zemin, Zihin
  103. Zor Sorular