Ana Sayfa Blog Sayfa 2

Tonyukuk Yazıtı Tam Metin

0

Orhun Yazıtları (Tonyukuk)

https://tr.wikisource.org/wiki/Orhun_Yaz%C4%B1tlar%C4%B1_(Tonyukuk)

 

167                        Tonyukuk 1. taş, 1. yüz (batı) 7 dizi                       

168         ty1-1-b-7-01       ?????: ?????: ??: ???: ????: ????: ????: ????: ????: ??????: ????: ???:    bilge: TUFqq: bn: öZm: TBGÇ: ilHe: QlJM: türk: BODN: TBGÇKA: xörr: rti:            BİLGE: TONYUKUK: BeN: ÖZüM: TaBGaÇ: İLiÑE: KILıNDıM: TÜRK: BODUN: TaBGaÇKA: KÖRüR: eRTİ:

Bilge Tonyukuk’um. Ben özüm Çin ilinde kılındım (doğdum). Türk boyları Çin’e görür (bağlı) idi.

169         ty1-1-b-7-02       ????: ????: ????: ??????: ??????: ????: ?????: ????: ????: ??????: ???: ?????: ????: ??: ???: ??: ??: ????:    türk: BODN: KNin: BULmyn: TBGÇDA: DRVI: KNLJI: KNin: qODP: TBGÇKA: YNA: içkdi: tHri: Ce: tms: rC: KN: brtm:           TÜRK: BODUN: KaNIN: BULMaYıN: TaBGaÇDA: aDRıLDI: KaNLaNDI: KaNIN: KODuP: TaBGaÇKA: YaNA: İÇiKDİ: TeÑRİ: aNÇA: TiMiŞ: eRiNÇ: KaN: BiRTiM:

Türk boyları kağan bulamadan Çin’den ayrıldı, kağanlandı, [ama] kağanı koyup (terkedip) Çin’e yine döndü. Tanrı anca demiş[ki] gerçek: “Baş verdim,

170         ty1-1-b-7-03       ????: ????: ?????: ?????: ???: ????: ?????: ??: ????: ????: ????: ????: ??: ????: ????: ???: ????: ??????: KNHn: qODP: içkdH: içkdH: üçn: tHri: öltms: rC: türk: BODN: ölti: LKJI: Yq: BOVI: türk: sir: BODN: yrinte:                KaNıÑıN: KODuP: İÇiKDiÑ: İÇiKDÜK: ÜÇüN: TeÑRİ: ÖLüTMüŞ: eRiNÇ: TÜRK: BODUN: ÖLTİ: aLKıNDI: YOK: BOLDI: TÜRK: SİR: BODUN: YiRİNTE:

Başını koyup döndün. Döndüğün için Tanrı öldürmüş gerçek”. Türk boyları öldü, eridi, yok oldu. Türk Sir boylarının yerinde (yurdunda)

171         ty1-1-b-7-04       ???: ?????: ???: ????: ?????: ??????: ???: ???: ????: ??: ????: ???: ???: ???: ????: ???: ???: ???: ???: ?????:      BOD: KLMDI: IDA: TŞDA: KLmsi: qUBRNP: yti: yüZ: BOVI: ki: ülgi: TLG: rti: bir: ülgi: YDG: rti: yti: yüZ: kisig:            BOD: KaLMaDI: IDA: TaŞDA: KaLMıŞI: KUBRaNıP: YiTİ: YÜZ: BOLDI: iKİ: ÜLüGİ: aTLıG: eRTİ: BİR: ÜLüGİ: YaDaG: eRTİ: YiTİ: YÜZ: KİŞİG:

boy kalmadı. Uzakta, dışda kalmışı toparlanıp yediyüz [kişi] oldu. İki bölüğü atlı idi, bir bölüğü yaya idi. Yediyüz kişiyi

172         ty1-1-b-7-05       ??????: ????: ?????: ???: ????: ??????????: ?????: ?????: ???????????: ???: ????: ?????????: ????????: ?????:   UDZGMA: ULGI: ŞDrti: YGL: tidi: YGmsibnrtm: bilge: TOFqq: KGNMUQISYin: tdm: SKJM: TORqBUqLI: sMZBUqLI: IRKDA: UDuZuGMA: ULuGI: ŞaD eRTİ: YaGıL: TİDİ: YaGMıŞI BeN eRTiM: BİLGE: TONYUKUK: KaGaN MU KISaYIN: TİDiM: SaKıNDıM: TORUK BUKULI: SeMiZ BUKULI: IRKDA:

yöneten ulu şad idi. Yağıl (katıl) dedi, yağmışı (katılanı) ben idim: Bilge Tonyukuk[…] Kağan mı kılayım dedim. Sakındım. Sıska boğa, semiz boğa arkaya

173         ty1-1-b-7-06       ?????: ???????: ????: ????: ???: ????????: ???: ??: ????: ??: ?????: ????: ????: ????: ???: ???: ?: ???: ?????: ?????: ?????: ?????: ???: ????:       bilsr: sMZBoqA: TuRq: BoqA: tyn: bilmZrms: tyn: Ce: sKJM: JA: kisre: tHri: bilg: brtx: üçn: öZm: x: KGN: KISDM: bilge: TUFqq: BOYLA: BGA: TRKN:         BÖLSeR: SeMiZ BUKA: TORUK: BUKA: TiYiN: BİLMeZ eRMiŞ: TiYiN: aNÇA: SaKıNDıM: aNDA: KİSRE: TeÑRİ: BİLiG: BiRTÜK: ÜÇüN: ÖZüM: ÖK: KaGaN: KISDıM: BİLGE: TONYUKUK: BOYLA: BaGA: TaRKaN:

tekme atsalar, semiz boğa mı, sıska boğa mı attı diye bilinmez imiş deyip anca sakındım. [O] andan sonra Tanrı bilgi verdiği için, özüm, kendim kağan kıldım. Bilge Tonyukuk, Boyla Bağa Tarkan

174         ty1-1-b-7-07       ?????: ?????: ???: ?????: ????: ?????: ????: ?????: ?????: ????: ???: ?: ?????: ?????: ????: ??: ?: ???: ????: ?????: ???: ????: ?????: ????:         birle: iltrs: KGN: BOLYN: brye: TBGÇG: üHri: KITFG: YIRYA: OGZG: öks: x: ölrti: blgsi: ÇBsİ: bn: x: rtm: ÇOGY: KUZin: KRA: KUMG: OLRUR: rtMZ:         BİRLE: İLTeRiŞ: KaGaN: BOLaYıN: BiRiYE: TaBGaÇıG: ÖÑRE: KITaYNıG: YIRıYA: OGuZuG: ÖKüŞ: ÖK: ÖLüRTİ: BiLGeSİ: ÇaBıŞI: BeN: ÖK: eRTiM: ÇOGaY: KUZIN: KaRA: KUMuG: OLuRUR: eRTiMiZ:

ile İlteriş kağan olunca Güney’de Çin’i, Doğu’da Kıtay’ı, Kuzey’de Oğuz’u pek çok öldürdü. Bilgesi, çavuşu ben kendim idim. Çoğay’ın Kuzeyi’nde Kara Kumuğ’da oturur idik.

175                        Tonyukuk 1. taş, 2. yüz (güney) 10 dizi                

176         ty1-2-g-10-01     ???: ????: ?????: ???: ?????: ????: ????: ?????: ??: ???: ????: ????: ???: ??: ???: ???: ??: ????: ??: ????: ?????: ??????: ????: ????:             kyk: yiyü: TBSGN: yyü: OLRUR: rtMZ: BODN: BOGZI: Tq: rti: YGMZ: tgre: oçq: tg: rti: biZ: qg: rtMZ: Ca: OLRR: rikli: OGZDJN: kürg: klti:              KiYiK: YİYÜ: TaBıŞGaN: YiYÜ: OLuRUR: eRTiMiZ: BODUN: BOGuZI: ToK: eRTİ: YaGıMıZ: TeGRE: OÇUK: TeG: eRTİ: BİZ: iSiG: eRTiMiZ: aNÇA: OLuRuR: eRiKLİ: OGuZDıNDıN: KÖRüG: KeLTİ:

Geyik yiyip, tavşan yiyip oturur idik. boyların boğazı tok idi. Yağımız çevrede ocak gibi idi, biz ateş idik. anca otururduk. Güclü Oğuzdan gözcü geldi.

177         ty1-2-g-10-02     ????: ???: ??: ????: ???: ????: ???: ???: ?????: ???: ???????: ????: ?????: ????: ???????: ?????: ???: ????: ??: ??: ????: ????: ????:      kürg: SBI: JG: TUKZ: OGZ: BODN: üZE: KGN: OLRTI: tir: TBGÇGRU: qONI: sHüng: IDms: KITFGRU: TOHRA: smg: IDms: SB: Ce: ZKFA: türk: BODN:    KÖRüG: SabI: aNTaG: TOKuZ: OGuZ: BODUN: ÜZE: KaGaN: OLuRTI: TİR: TaBGaÇGaRU: KONI: SeÑÜNüG: IDMıŞ: KITaYNGaRU: TOÑRA: eSiMiG: IDMıŞ: SaB: aNÇA: aZKıYNA: TÜRK: BODUN:

gözcünün sözü şöyle: “Dokuz Oğuz boyları üzerine kağan oturdu.” der. Çin yönüne Kum Paşa’yı göndermiş. Kıtay yönüne Tongra Esim’i göndermiş. Söz böyle: “Azıcık Türk boyları

178         ty1-2-g-10-03     ??????: ???: ????: ??: ???: ???????: ?????: ???: ??: ??: ????: ??: ???: ????: ?????: ???????: ???: ??: ????: ?????: ??????: ???: ??: ????: ????:    YORIYR: rMs: KGNI: LP: rMs: YGUÇIsI: bİlgE: rMs: OL: Kİ: kisi: BR: rsr: sini: TBGÇG: ÖlÜrtÇİ: tir: Mn: ÖHrE: QITFG: ÖlrtÇİ: tir: Mn: bini: OGZG:  YORIYoR: eRMiŞ: KaGaNI: aLP: eRMiŞ: aYGUÇISI: BİLGE: eRMiŞ: OL: iKİ: KİŞİ: BaR: eRSeR: SİNİ: TaBGaÇıG: ÖLÜRTeÇİ: TİR: MeN: ÖÑRE: KITaYNıG: ÖLüRTeÇİ: TİR: MeN: BİNİ: OGuZuG:

yürüyor imiş. Kağanı alp imiş. Danışmanı bilge imiş. O iki kişi var ise seni [de], Çin’i [de] öldürecek der[im] ben. Doğu’da Kıtay’ı öldürecek der[im] ben. Beni, Oğuz’u

179         ty1-2-g-10-04     ???????: ???: ??: ????: ????: ??: ??: ????: ????: ??: ??: ??: ???????: ?????: ????: ???: ????: ??????: ???: ???????: ???: ???: ??: ?????:        ölrtçik: tir: mn: TBGÇ: brdn: yn: tg: QITF: öHdn: yn: tg: bn: yİRDJYN: tgyin: türk: sir: BODN: yrİntE: İdİ: YORMZUN: USR: İdİ: Yq: QISLM:         ÖLüRTeÇİK: TİR: MeN: TaBGaÇ: BiRiDiN: YaN: TeG: KITaYN: ÖÑDiN: YaN: TeG: BeN: YIRıDıNTıYaN: TeGeYİN: TÜRK: SİR: BODUN: YiRİNTE: İDİ: YORuMaZUN: USaR: İDİ: YOK: KISaLıM:

öldürecek der[im] ben. Çin Güney’den yana değsin (saldırsın), Kıtay Doğu’dan yana değsin, ben Kuzey’den yana değeyim. Türk Sir boyları yerinde dursun. (Onun) ilerlemesi dahi dursun, [Türkü] yok kılalım

180         ty1-2-g-10-05     ???: ??: ??: ???: ???: ???: ??????: ?????: ?????: ??????: ?????: ??: ????: ?????: ?????: ??: ?????: ????: ???: ????: ??: ???: ????:      tir: mn: OL: sBG: sdP: tün: UDsIKM: klMdİ: kÜntZ: OLRSKM: klMdİ: JA: ÖtrÜ: KGNMA: ÖtntM: CA: ÖtntM: TBGÇ: OGZ: QITF: BU: ÇkÜ: KBSR:      TİR: MeN: OL: SaBıG: eŞiDiP: TÜN: UDıSIKıM: KeLMeDİ: KÜNTüZ: OLuRSıKıM: KeLMeDİ: aNDA: ÖTRÜ: KaGaNıMA: ÖTüNTüM: aNÇA: ÖTüNTüM: TaBGaÇ: OGuZ: KITaYN: BU: üÇKÜ: KaBıSaR:

der[im] ben.”. O sözü işitip gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Ondan ötürü kağanıma açıldım. Anca [böyle] söyledim: “Çin, Oğuz, Kıtay, bu üçü birleşirse

181         ty1-2-g-10-06     ????: ??: ??: ???: ???: ?????: ??: ???: ?????: ????: ???????: ???: ???: ????: ????: ?????: ???: ?????: ???: ?????: ????????: ??: ???: ????:              KvÇI: bZ: ÖZ: İÇİ: TSN: TUTMŞ: tg: bİZ: YUYKA: rklg: tUPLGLI: uçz: rms: yCge: rklg: özgli: UÇZ: YUYKA: KLN: BOLsR: TUPLGULq: LP: rms: yCge:  KaLTaÇI: BiZ: ÖZ: İÇİ: TaŞıN: TUTMıŞ: TeG: BİZ: YUYKA: eRKLiG: TUPuLGaLI: UÇuZ: eRMiŞ: YiNÇGE: eRKLiG: ÖZGüLİ: UÇuZ: YUYKA: KaLıN: BOLSaR: TUPuLGULUK: aLP: eRMiŞ: YiNÇGE:

biz [kala] kalacağız. Öz içi dışından tutulmuş gibi[yiz] biz. Yufka gücündekini delmek ucuz (kolay) imiş. İnce gücündekini kırmak ucuz. Yufka kalın olsa delinmesi çetin imiş. İnce

182         ty1-2-g-10-07     ????: ?????: ?????: ??: ???: ????: ??????: ????: ??????: ?????: ??????: ?????: ?????: ??: ??: ???: ????: ??????: ??: ??: ??: ??: ?????:         YOGN: BOLSR: üzglx: LP: rms: öHre: QITFDA: BRYE: TBGÇDA: KURYA: KURDJA: YIRYA: OGZDA: ki: ÜÇ: biH: sÜMZ: kltÇMZ: BR: MU: nE: Ca: ütntm:        YOGUN: BOLSAR: ÜZGÜLÜK: ALP: ERMİŞ: ÖÑRE: KITAYNDA: BİRİYE: TABGAÇDA: KURıYA: KURıDıNTA: YIRıYA: OGuZDA: iKİ: ÜÇ: BİÑ: SÜMüZ: KeLTeÇiMiZ: BaR: MU: NE: aNÇA: ÖTüNTüM:

yoğun olsa kırmak çetin imiş. Doğu’da Kıyayn’dan, Güney’de Çin’den, Batı’da Batılı’lardan, Kuzey’de Oğuz’dan iki üç bin erimiz gelecek var mı ne? Böyle söyledim [kağana].

183         ty1-2-g-10-08     ????: ??: ???: ?????: ?????: ?????: ?????: ???: ????: ???????: ???: ???: ???: ???: ?????: ????: ???????: ?????: ???: ?????: ??????: ???: ????:           KGNM: bm: ÖZM: bilge: TOFqq: ütntx: ötCmn: sdü: brti: köHlHçe: UDZ: tdi: kök: ÖHg: YOGRU: ötkn: yISGARU: UDZtM: İng: kxlkn: TOGLDA: OGZ: klti:             KaGaNıM: BeN: ÖZüM: BİLGE: TONYUKUK: ÖTüNTÜK: ÖTüNÇüMüN: iŞiDÜ: BiRTİ: KÖÑLüÑÇE: UDuZ: TiDİ: KÖK: ÖÑüG: YOGuRU: ÖTüKeN: YIŞGARU: UDuZTıM: İNiG: KÖKLüKüN: TOGuLDA: OGuZ: KeLTİ:

Kağanım, ben özüm Bilge Tonyukuk konuştuk. [Kağan] söylediğimi işiti verdi. Gönlünce [orduyu] yönel[t] dedi. Kök Öng’ü aşıp Ötüken Ormanı’na yöneldim. İnig Köklük’ün Toğul’da Oğuz geldi.

184         ty1-2-g-10-09     ????: ??: ???: ???: ???: ??: ???: ????: ???????: ????: ??????: ?????: ?????: ?????: ????: ????: ???: ????: ??: ??: ????: ???: ???: ????:              süsi: ÜÇ: biH: rms: biz: ki: biH: rtmz: süHsdmz: tHri: YRLKDI: YFDMZ: ögzke: tüsdi: YFDq: YOVA: yme: ölti: xx: JA: ötrü: OGZ: qpn: klti:                SÜSİ: ÜÇ: BİÑ: eRMiŞ: BİZ: iKİ: BİÑ: eRTiMiZ: SÜÑüŞDüMüZ: TeÑRİ: YaRLıKaDI: YaYıNDıMıZ: ÖGüZKE: TÜŞDİ: YaYıNDUK: YOLTA: YiME: ÖLTİ: KÖK: aNDA: ÖTRÜ: OGuZ: KOPıN: KeLTİ:

Eri üç bin imiş. Biz iki bin erdik. Süngüşdük. Tanrı öyle istedi dağıttık. Irmağa düştü. Dağıttıklarımız yolda yine öldü hep. Ondan ötürü Oğuz’un tümü geldi [bize katıldı].

185         ty1-2-g-10-10     ??????: ?: ????: ?????: ????: ????: ??: ???: ?????: ?????: ????: ???: ?????: ???: ???: ?????: ????: ??????: ??????: ?????: ????: ????:            klürtm: x: türk: BODNG: ötkn: yrke: bn: özm: bilge: TOFqq: ötkn: yrg: qONMs: tyn: sdp: bryki: BODN: qURYKI: yIRYKI: öHrki: BODN: klti:        […]: ÖK: TÜRK: BODUNuG: ÖTüKeN: YiRKE: BeN: ÖZüM: BİLGE: TONYUKUK: ÖTüKeN: YiRiG: KONMıŞ: TiYiN: eŞiDiP: BiRiYeKİ: BODUN: KURıYaKI: YIRıYaKI: ÖÑReKİ: BODUN: KeLTİ:

Getirdim bütün Türk boylarını’nı Ötüken Yeri’ne[…] Ben özüm Bilge Tonyukuk Ötüken Yer’e konmuş diye işitip Güney’deki boyları, Batı’daki, Kuzey’deki, Doğu’daki boyları geldi [bize katıldı].

186                        Tonyukuk 1. taş, 3. yüz (doğu) 7 dizi                     

187         ty1-3-d-7-01       ??: ???: ????: ???: ??: ??: ????: ????: ????: ??????: ????: ???: ??????: ????: ????: ????: ?????: ????: ???: ???: ?????: ????: ??: ????: ki: BiH: rtmz: biz: ki: sÜ: BOVI: türk: BODN: OLRGLI: türk: KGN: OLRGLI: SJUH: BLQA: TLUY: ögzke: tgms: yOK: rms: KGNMA: ötnp: sÜ: ltdm:         iKİ: BİÑ: eRTiMiZ: BİZ: iKİ: SÜ: BOLDI: TÜRK: BODUN: OLuRGaLI: TÜRK: KaGaN: OLuRGalI: ŞaNTUÑ: BaLIKA: TaLUY: ÖGüZKE: TeGMiŞ: YOK: eRMiŞ: KaGaNıMA: ÖTüNüP: SÜ: iLeTDiM:

[biz] İki bin erdik. İki ordumuz oldu. Türk boyları kılınalı, Türk Kağanı oturalı Şantung kentine, Taluy ırmağına ulaşmışlığı yok imiş. Kağanıma söyleyip er ettim (saldım).

188         ty1-3-d-7-02       ????: ????: ????: ?????: ??????: ??: ???: ???: ????: ????: ?????: ??????: ???: ????: ???: ????: ???: ????: ???: ??: ?: ????: ????: ???: SJUH: BLQA: TLUY: ögzke: tgürtm: ÜÇ: OTZ: BLQ: sIDI: UsIN: BUJTU: yURTDA: YTU: KLUR: rti: TBGÇ: KGN: YGMZ: rti: ON: q: KGNI: YGMZ: rti: ŞaNTUÑ: BaLıKA: TaLUY: ÖGüZKE: TeGüRTiM: ÜÇ: OTuZ: BaLıK: SIDI: USıN: BUNTaTU: YURTDA: YaTU: KaLUR: eRTİ: TaBGaÇ: KaGaN: YaGıMıZ: eRTİ: ON: OK: KaGaNI: YaGıMıZ: eRTİ:

Şantung kentine, Taluy ırmağına değdirdim. Yirmi üç kenti kırdı. Usu yıprandı. Otağda (çadırda) yatıp kalır idi. Çin kağanı yağımız idi. On Ok kağanı yağımız idi.

189         ty1-3-d-7-03       ???: ?????: ?????: ???: ????: ????: ??: ??: ???: ?????: ????: ???: ???: ?????: ???: ??: ??????: ????: ????: ??????: ?????: ???: ???: ??????: ??: ??: ???: ??: ????:        RTq: QIRKZ: küçlg: KGN: YGZM: BOVI: OL: ÜÇ: KGN: öglsp: LTUN: YIS: üze: KBsLM: tms: CA: öglsms: öHre: türk: KGNGRU: süllm: tms: HRU: sülmsr: KÇ: nH: rsr: OL: bzni:              aRTUK: KIRKıZ: KÜÇLüG: KaGaN: YaGıZıM: BOLDI: OL: ÜÇ: KaGaN: ÖGLeŞiP: ALTUN: YIŞ: ÜZE: KaBıŞaLıM: TiMiŞ: aNÇA: ÖGLeŞMiŞ: ÖÑRE: TÜRK: KaGaNGaRU: SÜLeLiM: TiMiŞ: aÑaRU: SÜLeMeSeR: KaÇa:NeÑ: eRSeR: OL: BiZNİ:

Dahası Kırkız’ın güçlü kağanı yağımız oldu. O üç kağan sözleşip “Altun ormanı üzerinde kapışalım” demiş. Anca [öyle] anlaşıp. “Doğu’da Türk Kağanı’na süleyelim” demiş. “Ona [doğru] sülemez [isek] nice ne eder o bizi[…]

190         ty1-3-d-7-04       ????: ??: ???: ???????: ?????: ???: ????: ???: ??????: ??: ?????: ????: ?????: ??: ??: ?????: ???: ?????: ???: ??: ???: ???: ?????: ??: ???: ???:      KGNI: LP: rms: YGUÇIsI: bilge: rms: KÇnH: rsr: ölrtçi: xX: üçgün: KBSP: süllm: dI: Yq: QISLM: tms: türgs: KGN: CA: tms: bnH: BODNM: JA: rür: tMs:             KaGaNI: aLP: eRMiŞ: aYGUÇISI: BİLGE: eRMiŞ: KaÇaNeÑ: eRSeR: ÖLüRTeÇİ: KÖK: ÜÇüGÜN: KaBıŞıP: SÜLeLiM: eDİ: YOK: KISaLıM: TiMiŞ: TÜRGiŞ: KaGaN: aNÇA: TiMiŞ: BeNiÑ: BODUNuM: aNDA: eRÜR: TiMiŞ:

Kağanı alp imiş. Danışmanı bilge imiş. Nice ne edip öldürecek hep?. Üçümüz birleşip süleyelim. Onu yok kılalım.” demiş. Türgiş Kağanı anca (öyle) demiş. “Benim boylarım oraya erişir.” demiş.

191         ty1-3-d-7-05       ????: ????: ???: ?????: ??: ???: ????: ???: ????: ??: ???: ??: ????: ???: ???: ???: ?????: ????: ???: ??????: ????: ???: ??: ?????:       türk: BODN: yme: BULGC: OL: tms: OGZI: yme: TRKC: OL: tms: OL: SBIN: sdp: tün: yme: UDsQM: klmz: rti: OLRsKM: klmz: rti: JA: SKJMA: TÜRK: BODUN: YiME: BuLGaNÇ: OL: TiMiŞ: OGuZI: YiME: TaRKıNÇ: OL: TiMiŞ: OL: SaBIN: eŞiDiP: TÜN: YiME: UDSIKıM: KeLMeZ: eRTİ: OLuRSıKıM: KeLMeZ: eRTİ: aNDA: SaKıNDıMA:

Türk boyları yine bulanık. demiş. “Oğuz’u yine sıkıntıda.” o demiş. O sözü işitince gece yine uyuyasım gelmez idi. Gün[düz] yine oturasım gelmez idi. [o] anda düşündüm.

192         ty1-3-d-7-06       ??: ???????: ?????: ??: ???: ???: ?????: ????: ???: ???: ????: ???: ???: ??: ????: ?????: ?????: ???: […]: ????: ????: ????: ??: ??: ?????:       lk: QIRKZKA: süllm: yg: rms: tdm: xögmn: YOLI: bir: rms: TUMs: tyn: sdp: BU: YOLN: YORSR: YRMÇI: tdm: […]: yrçi: tldm: çölg: iz: ri: BULTM:        iLK: KIRKıZKA: SÜLeLiM: YiG: eRMiŞ: TiDiM: KÖGMeN: YOLI: BİR: eRMiŞ: TUMıŞ: TiYiN: eŞiDiP: BU: YOLuN: YORISaR: YaRaMaÇI: TiDiM: […]: YiRÇİ: TiLeDiM: ÇÖLüG: İZ: eRİ: BULTuM:

İlk Kırgız’a sülersek iyi olur dedim. Kögmen’in yolu bir imiş, [ama] kapalı imiş diye işitip bu yolu [at ile] yorar isek yaramıyacak dedim. […] Yerci [kılavuz] istedim. Çölgi İz eri buldum.

193         ty1-3-d-7-07       ???: ?: ????: ??: ???: […]: ???: ???: ?: ?????: ???: ???: ????: ??: ???: ???: ???: ????: ???: ??: ????: ??????: ??: ???: ????: ?????:             özm: Z: yirm: NI: blm: […]: rms: bir: T: ORUqI: rms: NIN: BRMs: HR: YTP: bir: TLG: BRMs: tyn: OL: YOLN: YORISR: UC: tdm: SRJM: KGNMA:              ÖZüM: aZ: YiRiM: aNI: BELiM: […]: eRMiŞ: BİR: aT: ORUKI: eRMiŞ: aNIN: BaRMıŞ: AÑAR: aYTıP: BİR: aTLıG: BaRMıŞ: TiYiN: OL: YOLuN: YORISaR: UNÇ: TiDiM: SaKıNDıM: KaGaNıMA:

Özüm az yerim, onu beslerim […] imiş. Bir at yolu imiş. Onun [ile] varmış [gitmiş]. Ona söyleyip bir atlı varmış diye o yolu yorsak iyi olur dedim. Düşündüm. Kağanıma

194                        Tonyukuk 1. taş, 4. yüz (kuzey) 11 dizi                 

195         ty1-4-k-11-01     ?????: ??: ??????: ?: ??: ???: ?????: ???: ????????: ?: ???: ?????: ???: ????: ????: ?: ???: ????: […]: ???: ?????: ??????: ??????: ?:             ötntm: sü: YORTDM: T: LT: tdm: Ktrml: kçe: OGRKLTDM: T: üze: bntre: KRG: sxdm: YqRU: T: yte: YDGN: […]: IGÇ: TUTNU: GTURTM: öHreki: r:      ÖTüNTüM: SÜ: YORıTDıM: aT: aLT: TiDiM: aKTeRMiL: KeÇE: OGuRKaLaTDıM: aT: ÜZE: BiNTiRE: KaRıG: SÖKDüM: YUKaRU: aT: YeTE: YaDaGıN: […]: IGaÇ: TUTuNU: aGTURTuM: ÖÑREKİ: eR:

söyledim. Ordu yürüttüm. “Attan in” dedim. Ak Termil’i geçip yorgalattım. At üzerine bindirip karı söktüm (geçtim). Yukarıya at yedekleyip yaya[…] ağaç(lara) tutunup çıkarttım. Öndeki er

196         ty1-4-k-11-02     ??????[…]: […]????: ????: ?????: ?????: ??: ?????: ????: ???: ????: ?????: ????: ??: ????: ???????: ?????: ???: ???: ??: ???:            YOGRÇA[…]: […]sBRW: SDMZ: YUBLU: intmz: ON: tünke: YJKI: TUG: BİRÜ: BRDMZ: yrçi: yr: YHLP: BOGZLJI: BUHDP: KGN: ylü: xr: tms:              YOGuRuÇA[…]: .ıŞBaRaRTI: aŞDıMıZ: YOBuLU: İNTiMiZ: ON: TÜNKE: YaNTaKI: TUG: BİRÜ: BaRDıMıZ: YiRÇİ: YiR: YaÑıLıP: BOGuZLaNDI: BUÑaDıP: KaGaN: YeLÜ: KÖR: TiMiŞ:

geçince […] Ibrık (ırmağı)’ı aştık. Yobul (dağı)’u indik. On gecede yanındaki Tuğ’un berisine vardık. Kılavuz yeri yanılıp boğazlandı. Bunalan Kağan “koşturu verin” demiş,

197         ty1-4-k-11-03     ??: ????: ????: ??: ???: ????: ?????: ?????: ????????: ??: ???: ????: ????: ???: ???: ???: ???: ???: ?????: ??????: ???: ?????: NI: SUBG: BRLM: OL: SUB: qODI: BRDMZ: SNGLİ: tüsürtmz: TG: IKA: BYUR: rtmz: xün: yme: tün: yme: ylü: BRDMZ: QIRKZG: UKA: BSDMZ:      aNI: SUBıG: BaRaLıM: OL: SUB: KODI: BaRTıMıZ: aŞaNGaLI: TÜŞÜRTüMüZ: aTıG: IKA: BaYUR: eRTiMiZ: KÜN: YiME: TÜN: YiME: YeLÜ: BaRDıMıZ: KIRKıZıG: UKA: BaSDıMıZ:

Anı suyuna varalım[…] O suyun yanına vardık. Aş yemeğe attan indirdik. At[lar]ı iyice dinlendirdik. Gündüz de gece de [at] koşup vardık. Kırgız’ı uykuda bastık.

198         ty1-4-k-11-04     ?????: ????: ???: ????: ?????: ???????: ?????: ????: ??????: ?????: ?????: ?????: ????: ?????: ????: ?????: ????: ???: ?????:          süHgn: ÇDMZ: KNI: süsi: trlms: süHsdmz: SCDMZ: KNIn: ölrtmz: KGNKA: QIRKZ: BODNI: Ckdi: yxnti: YJMZ: xögmn: YISG: brü: kltmz:           SÜÑüGüN: aÇDıMıZ: KaNI: SÜSİ: TeRiLMiŞ: SÜÑüŞDüMüZ: SaNÇDıMıZ: KaNIN: ÖLüRTüMüZ: KaGaNKA: KIRKıZ: BODUNI: iÇiKDİ: YÜKüNTİ: YaNTıMıZ: KÖGMeN: YIŞıG: BeRÜ: KeLTiMiZ:

Süngüyle açtık. Ka(ğa)nı, ordusu dirilmiş. Süngüşdük, sançtık. Kağanını öldürdük. Kağan’a Kırgız boyları tutsak oldu, baş eğdi. Geri döndük. Kögmen ormanına beri geldik.

199         ty1-4-k-11-05     ???????: ????: ?????: ????: ????: ????: ???: ??: ????: ??????: ??: ??????: ???: ??????: ?????: ????: ??: ???: ???????: ?????: ???: ???: ??: ???:             QIRKZDA: YJMZ: türgs: KGJA: xörg: klti: SBI: Jg: öHdn: KGNGRU: sü: yORILM: tms: YORMsR: bizni: KGNI: LP: rms: YGUÇIsI: bilge: rms: KÇn: nH: rsr:        KIRKıZDA: YaNDıMıZ: TÜRGiŞ: KaGaNDA: KÖRüG: KeLTİ: SaBI: aNTeG: ÖÑDiN: KaGaNGaRU: SÜ: YORILıM: TiMiŞ: YORıMaSaR: BİZNİ: KaGaNI: aLP: eRMiŞ: aYGUÇISI: BİLGE: eRMiŞ: KaÇaN: NeÑ: eRSeR:

Kırkız’dan döndük. Türgiş kağanından gözcü geldi. Sözü şöyle: “Doğu’dan kağana doğru süleyelim demiş. Ordu yürütmezsek o bizi, kağanı alp imiş, danışmanı bilge imiş, ne zaman, nerede olsa

200         ty1-4-k-11-06     ?????: ??????: ??: ???: ??????: ????: ?????: ????: ??: ?: ?????: ?????: ?????: ???: ????: ????: ??: ???: ??: ???: ???: ????: ??: ?: ???: ?????: ????:            bizni: ölrtçi: kx: tms: türgis: KGNI: TSQMs: tidi: ON: q: BONDI: KLIsZ: TSQMs: tir: TBGÇ: süsi: BR: rms: OL: SBG: sdp: KGNM: bn: b: grü: tüsyn: tidi:           BİZNİ: ÖLüRTeÇİ: KÖK: TiMiŞ: TÜRGİŞ: KaGaNI: TAŞIKMıŞ: TİDİ: ON: OK: BONuDI: KaLISıZ: TaŞIKMıŞ: TİR: TaBGaÇ: SÜSİ: BaR: eRMiŞ: OL: SaBıG: eŞiDiP: KaGaNıM: BeN: eB: GeRÜ: TÜŞeYiN: TİDİ:

bizi kesin öldürür demiş. Türgiş kağanı [yola] çıkmış” dedi. “On Ok boyları eksiksiz [yola] çıkmış” der. Çin ordusu [da] var imiş. O sözü işitip kağanım: “Ben eve geri döneyim” dedi.

201         ty1-4-k-11-07     ????: ??: ????: ???: ??: ????????: ???: ??: ???: ???: ????: ?????: ????: ???: ??: ???: ???: ???: ?????: ??: ?????: ???: ?????: ??????: ???: ???:         KTUN: Yq: BLMs: rti: NI: YOGLTYIn: tdi: sü: BRH: tdi: LTUN: YISDA: OLRH: tdi: sü: BSI: inl: KGN: TRDUs: SD: BRZUn: tdi: bilge: TOFqqA: BHA: YDI:        KATuN: YOK: BoLMıŞ: eRTİ: aNI: YOGLaTaYIN: TiDİ: SÜ: BaRıÑ: TiDİ: aLTUN: YIŞDA: OLuRuÑ: TiDİ: SÜ: BaŞI: İNeL: KaGaN: TaRDUŞ: ŞaD: BaRZUN: TiDİ: BİLGE: TONYUKUKA: BaÑA: aYDI:

Katun yok olmuş (ölmüş) idi. “Onu yoğlatayım” dedi. Sü[leyip] varın dedi. “Altun ormanında oturun” dedi. “Sü (ordu) başı İnel Kağan, Tarduş Şad varsın” dedi. Bilge Tonyukuk’a, bana söyledi.

202         ty1-4-k-11-08     ??: ???: ??: ????: ?????: ???????: ?: ??: ???: ??: ????: ????: ????: ???: ???: ?????: ????: ???: ????: ???: ??: ????: ????: ????: ?????: ??????:      BU: süg: lt: tidi: QIYnG: xöHlHçe: Y: bn: sHA: ne: YYIn: tidi: klir: rsr: xür: öklür: klmz: rsr: tılG: SBG: LI: OLUR: tidi: LTUN: YIsDA: OLRTMZ:                BU: SÜG: iLeT: TİDİ: KIYıNıG: KÖÑLüÑÇE: aY: BeN: SaÑA: NE: aYaYIN: TİDİ: KeLİR: eRSeR: KÜR: ÖKüLÜR: KeLMeZ: eRSeR: TİLiG: SaBıG: aLI: OLUR: TİDİ: aLTUN: YIŞDA: OLuRTuMuZ:

Bu orduyu [yön]elt dedi. “Buyruğunu gönlünce söyle. Ben sana ne söyleyeyim” dedi. “Gelir ise yiğitçe toparlanır, gelmez ise dilini sözünü alıp otur” dedi. Altun ormanında oturduk.

203         ty1-4-k-11-09     ??: ????: ????: ????: ???: ???: ???: ??: ?????: ??: ?: ????: ?????: ?????: ???: ???: ?????: ??????: ???: ??: ???: ???: ??????: ??: ???: ???: ????: ???: ???:          üç: xürg: yiyi: klti: SBI: bir: KGN: sü: TSQDI: ON: q: süsi: KLIsZ: TSQDI: tir: YRS: YZIDA: tirllm: tms: OL: SBG: sdp: KGNGRU: OL: SBG: ITM: KJYn: SBG: YNA: ÜÇ: KÖRüG: YİYİ: KeLTİ: SaBI: BİR: KaGaN: SÜ: TaŞIKDI: ON: OK: SÜSİ: KaLISıZ: TaŞIKDI: TİR: YaRıŞ: YaZIDA: TİRiLeLiM: TiMiŞ: OL: SaBıG: eŞiDiP: KaGaNGaRU: OL: SaBıG: ITıM: KaNDaYıN: SaBıG: YaNA:

Üç gözcü kişi geldi. Sözleri bir: “Kağan ordu çıkardı. On Ok ordusu eksiksiz [yola] çıktı” der. “Yarış ovasında dirilelim (toplanalım)” demiş. O sözü işitip Kağan’a o sözü ilettim. Kağan’dan söze karşılık

204         ty1-4-k-11-10     ????: ????: ????: ???: ????: ????: ?????: ????: ?????: ???: ???: ???: ????: ??: ?????: ??: ???????: ???: ??: ????: ?????: ?????: ???: ??: ??: ??: ???:         klti: OLRH: tiyn: tms: ylme: KRGU: dgüti: URGL: BSTMA: tms: bög: KGN: BHRU: CA: YIDMs: PA: TRKNGRU: Cre: SB: IDMs: bilge: TOFqq: FIG: OL: üz: OL: HLR:          KeLTİ: OLuRuÑ: TİYiN: TiMiŞ: YeLME: KaRGU: eDGÜTİ: URGıL: BaSıTMA: TiMiŞ: BÖG: KaGaN: BaÑaRU: aNÇA: YIDMıŞ: aPA: TaRKaNGaRU: İÇRE: SaB: IDMıŞ: BİLGE: TONYUKUK: aYNIG: OL: ÖZ: OL: aÑıLıR:

geldi. “Oturun” diye demiş. “Öncüyü, gözcüyü iyice ırgala. Baskın yapma” demiş. Bögü (Kapağan) Kağan bana öyle söylemiş. Apa Tarkan’a gizli söz göndermiş: “Bilge Tonyukuk korkar, o kendisi o yanılır.

205         ty1-4-k-11-11     ??: ??????: ????: ?????: ??: ???: ???: ??: ??????: ????: ????: ??????: ???: ???: ????: ??????: ?????: ???: ?????: ???????: ??: ?????: ?????:     sü: YORILM: tdçi: UNAMH: OL: SBG: sdp: sü: YORTDM: LTUN: YISG: YOLsZn: SDM: rts: ögzg: kçgszn: kçdmz: tün: KTDMZ: BOLÇUKA: TH: öntrü: tgdmz:   SÜ: YORILıM: TiDiÇİ: ONAMaÑ: OL: SaBıG: eŞiDiP: SÜ: YORıTDıM: aLTUN: YIŞıG: YOLSuZuN: aŞDıM: iRTiŞ: ÖGüZüG: KeÇiGSiZiN: KeÇDiMiZ: TÜN: KaTDıMıZ: BOLÇUKA: TAÑ: ÖNTÜRÜ: TEGDİMİZ:

[atlı] er yoralım (sürelim) derse onamayın”. O sözü işitip [atlı] er yordum. Altun ormanını yol aramadan aştım. İrtiş ırmağını geçitsiz yerinden geçtik. Gece de gittik. Bolçu’ya tan öncesi değdik.

206                        Tonyukuk 2. taş, 1. yüz (batı) 9 dizi                       

207         ty2-1-b-9-01       ???: ??????: ???: ??: ???: ?????: ??: ????: ??: ?????: ???: ??: ???: ???: ????: ???:    TLG: klürti: SBI: JG: YRS: YZIDA: ON: tümn: sü: trlti: tir: OL: SBG: sdp: bglr: qOP:            TıLıG: KeLÜRTİ: SaBI: aNTaG: YaRıŞ: YaZıDA: ON: TÜMeN: SÜ: TiRiLTİ: TİR: OL: SABIG: EŞİDİP: BEGLER: KOPUN:

Ulak geldi. Sözü şöyle: “Yarış ovasında on tümen (yüzbin) er dirildi (toplandı)” der. O sözü işitince beğlerin hepsi

208         ty2-1-b-9-02       ????: ???: ????: ??: ???: ??: ??: ??: ??: ??: ?????: ?????: ????: ????: ??: ?????: ???: ????:   YNLM: RIG: UBTI: yg: tdi: bn: CA: tr: mn: bn: bilge: TOFqq: LTUN: YISG: SA: kltmz: rts: ögzg:          YaNaLıM: aRIG: UBuTI: YiG: TiDİ: BeN: aNÇA: TiR: MeN: BeN: BİLGE: TONYUKUK: aLTUN: YIŞıG: aŞA: KeLTiMiZ: iRTiŞ: ÖGüZüG:

Dönelim, arı uslu olmak iyidir dediler. Ben şöyle derim, ben Bilge Tonyukuk, “Altun ormanını aşıp geldik, İrtiş ırmağını

209         ty2-1-b-9-03       ???: ?????: ?????: ??: ????: ??????: ????: ???: ???: ??: ???: ???: ????: ??: ???: ???: ???:                kçe: kltmz: klmsi: LP: tidi: TUYMDI: tHri: UMY: IDq: yr: sUB: BSA: brti: rC: nke: tzr: biz:     KeÇE: KeLTiMiZ: KeLMiŞİ: aLP: TİDİ: TUYMaDI: TeÑRİ: UMaY: IDUK: YiR: SUB: BaSA: BiRTİ: eRiNÇ: NeKE: TeZeR: BİZ:

geçip geldik. Gelmiş[ler]i alp dedi, duymadı. Tanrı, Umay, Iduk Yer Su bası verdi gerçek. Niye kaçıyoruz?

210         ty2-1-b-9-04       ???: ???: ???: ??????: ???: ?: ???: ??: ?????: ????: ????: ?????: ??????: ?????: ???: ????:     Xüs: tyn: nke: qORqUR: biz: Z: tyn: ne: BSNLM: tglm: tidm: tgdmz: YYIDMZ: kinti: Xüs: klti:            ÖKÜŞ: TiYiN: NeKE: KORKUR: BİZ: aZ: TiYiN: NE: BaSıNaLıM: TeGeLiM: TİDiM: TeGDiMiZ: YaYIDıMıZ: iKİNTİ: ÖKÜŞ: KeLTİ:

Çok diye niye korkuyoruz? Az[ız] diye ne[den] basmayalım? Değelim (saldıralım) dedim. Değdik, yayıldık. İkinci gün

211         ty2-1-b-9-05       ?????: ????: ????: ???????: ??????: ??: ???: ??????: ???: ???: ????: ??????: ???: ???: ???: ???:      örtçe: QIZP: klti: süHsdmz: biznte: ki: UÇI: sIHRÇA: RTq: rti: tHri: YRLKDq: üçn: Xüs: tyn: biz:          ÖRTÇE: KIZıP: KeLTİ: SÜÑüŞDüMüZ: BİZiNTE: iKİ: UÇI: SIÑaRÇA: aRTUK: eRTİ: TeÑRİ: YaRLıKaDUK: ÜÇüN: ÖKÜŞ: TiYiN: BİZ:

Yanar gibi kızıp geldi[ler]. Süngüşdük. Bizim iki üç katımız idi(ler). Tanrı bağışladığı için, çok(turlar) diye biz

212         ty2-1-b-9-06       ????????: ???????: ?????: ????: ???: ?????: ?????: ??????: ???????: ????:                qORKMDMZ: süHsdmz: TRDUs: SDRA: UDI: YYDMZ: KGNIn: TUTDMZ: YBGUsIn: SDIn:     KORKMaDıMıZ: SÜÑüŞDüMüZ: TaRDUŞ: ŞaDRA: UDI: YaYDıMıZ: KaGaNIN: TUTDUMUZ: YABGUSIN: ŞADIN:

korkmadık, süngüşdük. Tarduş Şadar’a kadar yayıldık. Kağanını tuttuk. Yabgusunu, şadını

213         ty2-1-b-9-07       ??: ?????: ????: ?: ??????: ??: ?: ???: ??????: ???: ????: ??: ???: ???: ??: ?: ?????: ?????: ???:        JA: ölrti: lgçe: r: TUTDMZ: OL: q: tün: BODNın: SYU: ITMZ: OL: SBG: sdp: ON: q: bglri: BODNI: qOP:                aNDA: ÖLüRTİ: eLiGÇE: eR: TUTDuMuZ: OL: OK: TÜN: BODUNIN: SaYU: ITıMıZ: OL: SaBıG: eŞiDiP: ON: OK: BeGLeRİ: BODUNI: KOP:

[o] anda öldürüldü. Elli’ce (kadar) er tuttuk. O aynı gece boylarına bilgi gönderdik. O sözü işitip On Ok beğleri, boyları hep

214         ty2-1-b-9-08       ????: ??????: ?????: ??????: ??????: ???: ????: ???: ????: ????: ???: ??: ?: ?????: ??????:               klti: yüxnti: klgme: bgrlin: BODNIn: itp: YIGP: ZÇA: BODN: tzms: rti: ON: q: süsin: sültdm:               KeLTİ: YÜKÜNTİ: KeLiGME: BeGReLİN: BODUNIN: İTiP: YIGıP: aZÇA: BODUN: TeZMiŞ: eRTİ: ON: OK: SÜSİN: SÜLeTDiM:

geldi, baş eğdi. Gelen beğlerini, boylarını eğitip, düzenlettim. Azca boyları tezmiş (kaçmış) idi. On Ok ordusunu sületdim.

215         ty2-1-b-9-09       ???: ???: ??????: ??: ????: ???: ???: ???: ?????: ????: ?????: ????: ?: ???: ??????:                biz: yme: süldmz: NI: rtmz: yCü: gzg: kçe: tinsi: OGLI: YTGMA: bHlg: k: TGG: rtÜrtm:        BİZ: YiME: SÜLeDiMiZ: aNI: eRTiMiZ: YiNÇÜ: öGüZüG: KeÇE: TİNSİ: OGLI: YaTıGMA: BeÑiLiG: eK: TaGaG: eRTÜRTüM:

Biz de süledik. Anı’ya erdik. Yinçü Irmağı’nı geçip Tinsi Oğlu denilen kutsal Ek dağına erdirdim.

216                        Tonyukuk 2. taş, 2. yüz (güney) 6 dizi                   

217         ty2-2-g-6-01       ???: ?????: ???: ?????: ??: ???????: ???: ?????: […]??: ????: ????: ??????[…]:  tmr: KPGKA: tgi: irtmz: JA: YJURTMZ: inl: KpGKA: […]UP: TGKA: tzik: TqRSİn[…]:          TeMiR: KaPıGKA: TeGİ: İRTiMiZ: aNDA: YaNDURTuMuZ: İNeL: KaPıGKA: […]UP: TaGKA: TeZİK: TOKuRSIN.:

Temirkapı’ya dek eriştik. [o] anda (ordan) döndük. İnelkapı’ya, […] dağa Tezik, Tokursın'(a)?

218         ty2-2-g-6-02       ??: ????: ??: ??????: ???: ????: ???: ????: ??: ?????: ????: ????: ????: ???: ?????: ?????: ????:     JA: yrxi: SA: BSLGRU: RDK: BODN: qOP: klti: OL: künte: tgti: türx: BODN: tmr: KPGKA: tinsi: OGLI:               aNDA: YiRÜKİ: aŞA: BaŞaLGaRU: aRDaK: BODUN: KOP: KeLTİ: OL: KÜNTE: TeGTİ: TÜRÜK: BODUN: TeMiR: KaPıGKA: TİNSİ: OGLI:

[o] anda, Yirük’i aşıp başlayıp Ardak boyları hep geldi, o gün (içinde) değdi. Türk boyları Demirkapı’ya, Tinsi Oğlu

219         ty2-2-g-6-03       ?????: ????: ?????: ????: ????: ???: ??: ???: ??: ????: ??: ?????: ?????: ??????: ???: […]:                tinsi: OGLI: YTGMA: TGKA: tgms: idi: Yq: rms: OL: yrte: bn: bilge: TOFqq: tgürtx: üçn: […]:             TİNSİ: OGLI: YaTıGMA: TAGKA: TeGMiŞ: İDİ: YOK: eRMiŞ: OL: YiRTE: BeN: BİLGE: TONYUKUK: TeGÜRTÜK: ÜÇüN: […]:

Tinsi Oğlu denilen dağa değmişligi yok imiş. O yerde ben Bilge Tonyukuk değirdiğim için

220         ty2-2-g-6-04       ????: ????: ???: ????: ????: ???: ????: ????: ?????: ??????: ?????: ???: ???????:         QIZL: LTUN: ürH: xüms: QIZL: UDZ: grit: SIGI: BUHsZ: klürti: iltrs: KGN: bilgesi: KIZıL: aLTUN: ÜRüÑ: KÜMüŞ: KIZıL: UDuZ: GeRİT: aSIGI: BUÑSuZ: KeLÜRTİ: İLTeRiŞ: KaGaN: BİLGESİ:

kızıl altın, ak gümüş, kızıl uduz?, gerit? kazancı zorlamadan getirdi. İlteriş Kağan bilgesi […]

221         ty2-2-g-6-05       ????: ???: ??????: ???: ??????: ??????: ??????: ???: ??????: ?????: ??: ??????: ??: ?????:                ilin: üçn: TBGÇKA: yti: ygirmi: süHsdi: QITFKA: yti: süHsdi: OGZKA: bs: süHsdi: JA: YGUÇI:               İLİN: ÜÇüN: TaBGaÇKA: YiTİ: YiGİRMİ: SÜÑüŞDİ: KITaYNKA: YiTİ: SÜÑüŞDİ: OGuZKA: BeŞ: SÜÑüŞDİ: aNDA: aYGUÇI:

İli için Çin ile onyedi [kez] süngüşdü. Kıtay ile yedi [kez] süngüşdü. Oğuz ile beş [kez] süngüşdü. [o] anda danışmanı

222         ty2-2-g-6-06       ???: ??: ?: ???: ?????: ???: ??: ?: ???: ?????: ???: ????: ????: ???: ?????: ????: ?????: ?????:  yme: bn: x: rtm: YGIDI: yme: bn: x: rtm: iltrs: KGN: UÇDI: türx: bgi: KGNKA: türx: bilge: KGNKA:  YiME: BeN: ÖK: eRTiM: aYGIDI: YiME: BeN: ÖK: eRTiM: İLTeRiŞ: KaGaN: UÇDI: TÜRÜK: BöGİ: KaGaNKA: TÜRÜK: BİLGE: KaGaNKA:

yine ben kendim idim. Danıştığı yine ben kendim idim. İlteriş Kağan uçdu. Türk Bögi (Kapağan) Kağan’a, Türk Bilge Kağan’a

223                        Tonyukuk 2. taş, 3. yüz (doğu) 8 dizi                     

224         ty2-3-d-8-01       ????: ???: ???: ???: ????: […]: ???: ????: ???: ?????: ???: ?????:      KPGN: KGN: yti: OTZ: YsKA: […]: rti: KPGN: KGN: OLRDM: tün: UDMTI:              KaPaGaN: KaGaN: YiTİ: OTuZ: YaŞKA: […]: iRTİ: KaPaGaN: KaGaN: OLuRDuM: TÜN: UDuMaTI:

Kapağan Kağan yirmiyedi yaşında […] idi. Kapağan Kağan oturdu (kağan oldu). Gece uyumadım,

225         ty2-3-d-8-02       ?????: ??????: ????: ???: ????: ???: ???: ??????: ??: ?????: ????: ?: ???: ????: ???: ???: ?:            xüntz: OLRMTI: QIZL: KNM: txti: KRA: trm: yögrti: sg: xüçig: brtm: x: UZN: ylmg: yme: ITM: q:       KÜNTüZ: OLuRMaTI: KIZıL: aLTUN: TöKTİ: ÜRüÑ: KÜMüŞ: TÖKTİ: iŞiG: KÜÇİG: BeRTiM: ÖK: UZuN: YeLMeG: YeME: ITıM: OK:

gündüz oturmadım. Kızıl kanımı dökütüp, kara terimi akıtıp işi, gücü verdim hep. Uzun keşif yine ettim hep.

226         ty2-3-d-8-03       ????: ?????: ???????: ?: ?????: ?????: ??????: ???: ?????: ???????: ????: ??????:                RKUY: KRGUG: ULGRTDM: q: BNGMA: YGIKA: klürir: rtm: KGNMN: sültdmz: tHri: YRLKZU:            aRKUY: KaRGUG: ULGaRTDıM: OK: BaNGıMA: YaGIKA: KeLÜRİR: eRTiM: KaGaNıMıN: SÜLeTDiMiZ: TeÑRİ: YaRLıKaZU:

Savunmayı, gözleme yerlerini kendim büyüttüm. Yağıya bağırdığımda, kaçırır idim. Kağanımla (birlikte) süngüşdük. Tanrı bağışladı(ğı için)

227         ty2-3-d-8-04       ??: ????: ??????: ?????: ????: ????????: ??????: ??: ????????: ?????: ???: ???????:                BU: türX: BODNKA: YRKLG: YGIG: kltürmdm: tögnlg: TG: yügrtmdm: iltrs: KGN: KZGNMSR:           BU: TÜRÜK: BODUNKA: YaRaKLıG: YaGIG: KeLTÜRMeDiM: TÖGüNLüG: aTıG: YÜGüRTMeDiM: İLTeRiŞ: KaGaN: KaZGaNMaSaR:

bu Türk boyları’na pusatlı yağıyı yaklaştırtmadım, damgalı atı yürüttürmedim. İlteriş Kağan kazanmasa

228         ty2-3-d-8-05       ???: ??: ???: ???????: ??: ???: ????: ???: ??: ????: ???: ???????: ???: ???: ??????: ???:      UDU: bn: özm: KZGNMSR: il: yme: BODN: yme: Yq: rtçi: rti: KZGJqIN: UDU: özm: KZGJqM: üçn:   UDU: BeN: ÖZüM: KaZGaNMaSaR: İL: YiME: BODUN: YiME: YOK: eRTeÇİ: eRTİ: KaZGaNTUKIN: UDU: ÖZüM: KaZGaNTUKıM: ÜçüN:

ve de ben özüm kazanmasam il[i] yine, boylar[ı] yine yok edecek (olacak) idi. [o] Kazandığı için ve de özüm kazandığım için

229         ty2-3-d-8-06       ??: ???: ??: ????: ????: ???: ????: ????: ???: ???: ????: ???: ????: ??: ?????: ?????: ??????:              il: yme: il: BOVI: BODN: yme: BODN: BOVI: özm: KRI: BOVM: ULG: BOVM: nH: yrdki: KGNLG: BODNKA:                İL: YiME: İL: BOLDI: BODUN: YiME: BODUN: BOLDI: ÖZüM: KaRI: BOLDuM: ULuG: BOLDuM: NeÑ: YiRDeKİ: KaGaNLıG: BODUNKA:

il yine il oldu, boy yine boy oldu. Kendim yaşlı oldum, ulu oldum. Hangi yerde kağanlı boyuna

230         ty2-3-d-8-07       […]: ??????: ??: ???: ??: ????: ??: ????: ???:    […]: bintgi: BR: rsr: ne: BUHI: BR: rtçi: rms:                […]: BÜNTeGİ: BaR: eRSeR: NE: BUÑI: BaR: eRTeÇİ: eRMiŞ:

[…] böylesi var ise ne sıkıntısı var edecek (olacak) imiş.

231         ty2-3-d-8-08       […]: ????: ?????: ???: ????: ???????: ??: ?????: ??????:        […]: türx: bilge: KGN: ilHe: bititdm: bn: bilge: TONFqq:        […]: TÜRÜK: BİLGE: KaGaN: İLiÑE: BİTİTDiM: BeN: BİLGE: TONYUKUK:

Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.

232                        Tonyukuk 2. taş, 4. yüz (kuzey) 4 dizi                    

233         ty2-4-k-4-01       ??????: ???: ???????: ??: ???: ???: ??: ???: ?????: ?????: ???????: ??: ??: ???: ???:                iltris: KGN: KZGNMSR: Yq: rti: rsr: bn: özm: bilge: TOFqq: KZGNMSR: bn: Yq: rti: rsr:         İLTeRİŞ: KaGaN: KaZGaNMaSaR: YOK: eRTİ: eRSeR: BeN: ÖZüM: BİLGE: TONYUKUK: KaZGaNMaSaR: BeN: YOK: eRTiM: eRSeR:

İlteriş Kağan kazanmasa, yok idi isei, ben özüm Bilge Tonyukuk kazanmasam, ben yok idim ise,

234         ty2-4-k-4-02       ????: ???: ????: ???: ????: ??????: ???: ???: ????: ???: ????: ???: ???: ??: ????: ???:                KPGN: KGN: türx: sir: BODN: yrinte: BOD: yme: BODN: yme: kisi: yme: idi: Yq: rtçi: rti:     KaPaGaN: KaGaN: TÜRÜK: SİR: BODUN: YiRİNTE: BOD: YiME: BODUN: YiME: KİŞİ: YiME: İDİ: YOK: eRTeÇİ: eRTİ:

Kapağan Kağan’ın Türk Sir boylarının yerinde boy da, boylar da, kişi de yok edecek (olacak) idi.

235         ty2-4-k-4-03       ?????: ???: ?????: ??????: ?????: ???: ????: ???: ????: ???: ????: ???????: ??:         iltrs: KGN: bilge: TONFqq: KZGJq: üçn: KPGN: KGN: türx: sir: BODN: YORIDqI: BU:        İLTeRiŞ: KaGaN: BİLGE: TONYUKUK: KaZGaNDUK: ÜÇüN: KaPaGaN: KaGaN: TÜRÜK: SİR: BODUN: YORIDUKI: BU:

İlteriş Kağan, Bilge Tonyukuk kazandığı için, Kapağan Kağan’ın Türk Sir boylarının yürüdüğü bu[ndandır].

236         ty2-4-k-4-04       ????: ?????: ???: ????: ???: ?????: ???: ?????: ????: ?????:  türx: bilge: KGN: türx: sir: BODNG: OGZ: BODNG: igdü: OLRUR:      TÜRÜK: BİLGE: KaGaN: TÜRÜK: SİR: BODUNuG: OGuZ: BODUNuG: İGiDÜ: OLuRUR:

Türk Bilge Kağan’ı, Türk Sir boylarını, Oğuz boylarını besleyip oturur.

Tayvan ve KKTC

0

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLATI TARAFINDAN TANINMAYAN ADA DEVLETLER:

TAYVAN ÇİN CUMHURİYETİ VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

  

İÇİNDEKİLER

  • GENİŞLEME GÜNDEMLERİ
  • ADA DEVLETLER
  • TAYVAN ÇİN CUMHURİYETİ
  • KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

 

GENİŞLEME GÜNDEMLERİ

Çin Halk Cumhuriyeti (PRC) Genişlemesi:

  • 1997 Hong Kong
  • 1999 Macau
  • 2047 Hong Kong ile tam bütünleşme
  • ?      Tayvan

1990’larda “Büyük Çin”den bahsedilmeye başlandı. Niteleyen ise Clinton Amerika’sıydı ve Greater China “Büyük Çin” kavramını gündeme getirmişti. Büyük Çin’den kastedilen o bölgede Çin, Hong Kong, Tayvan, Macao ve Güney Doğu Asya’daki Endonezya, Malezya ve Filipinler gibi ülkelerde yerleşik olan Çinliler idi.

Bu büyüklüğün bugün gerçek olduğunu görüyoruz. Çin artık “Büyük Çin”dir, Greater China’dır. 2000’lerde Amerika’nın başına geçen Bush yönetiminden itibaren Amerika bu kavramı terk etti. Bu kavram sadece Clinton’la söz konusuydu. Şimdi ise Çin artık enerji alımını yuan ile gerçekleştiriyor, Amerikan Dolarını terk ediyor, İpek Yolunu hayata geçiriyor; o halde Çin büyüktür.

Genişleme Gerçeği

  • Rusya ve Çin genişlemekteler.
  • Türkiye’de ise Misakı Milli sınırlarına doğru genişleme yok
  • Genişleme iradesi için zamanlama önemli.

Rusya ve Çin’in Bütünleşme Girişimleri: Ukrayna ve Tayvan

Kamuoyu yine Natocu – Rusçu şeklinde konumlandırıldı. Konuşulmayan sadece Çin. Nasıl bir miyopluktur, perdelemedir, anlaşılmaz. ABD ise Rusya üzerinden Çin’in İpek Yolu lojistiğini kırıyor.

Değerlendirmemiz gereken bu kırılmadan Türkiye‘ye yansıyan fırsatlar-tehditler nelerdir?

“Bu yaklaşımın haklılık payı var, ama Rusya’nın işgali ile birlikte Ukrayna’da teşekkül eden yeni sosyoloji Rusya açısından bir beka meselesi oluşturma potansiyeline sahip. Ayrıca bu sosyoloji Çin’i Tayvan ile bütünleşme siyasetinde daha dikkatli davranmaya yol açacak mahiyettedir. Tartışılması gereken bu durumla bağlantılı bir diğer husus Ukrayna’nın yeni sosyolojisinin küresel etkilerinin nasıl olacağıdır.  Tayvan halkı Çin’in tahakkümü altına girmek istemiyor. Ukrayna tecrübesi onlar için güçsüz kabul edilen bir toplumun gücünü gösteren öğretici bir örnek.”  (Prof. Dr. Musa Taşdelen)

Ukrayna nasıl tarihi Rusya’nın çekirdeği ise, Tayvan da “Milliyetçi Çin” devletidir. Tayvanlılar etnik olarak da ada yerlileridir,  farklı sosyoloji unsurlarıdır. Yeniden birleşme olayını Hong Kong (1997) ile fiiliyata geçiren Çin ardından 25 yıl sonra 2047’de Hong Kong’da tam egemen olacak. Tayvan giderek daha fazla ürküyor.

Hong Kong’un Çin’e 1997’de devredilmesinden itibaren 25 yıldır Çin’in uyguladığı baskılar da aynı öğretici örnek kapsamında.

Basra Körfezinde denge unsuru  (Arap, Acem, Türk, İngiliz Amerikan)  olan Katar bu yönüyle  Tayvan’a çok benzeşiyor.

 

ADA DEVLETLER

 

Ada Devlet Yüzölçümü Nüfus
(Milyon)
Milli Gelir
(Milyar Dolar)
Kişibaşına Milli Gelir
Tayvan ROC 36.193 km2 23.5 528.6 22.453
Hong Kong 2755 km2 7.4 320.7 43.528
Kıbrıs KKTC 3355 km2 0.33 3.685 12.701

 

Ulusal Rekabetçilik Endeksi 4.0 Sıralaması (Toplam 140 Devlet)

  • Hong Kong: 7.sıra
  • Tayvan: 13.sıra
  • Kıbrıs: 44.sıra

Kaynak: The Global Competitiveness Index 4.0 2018 Rankings

 

TAYVAN ÇİN CUMHURİYETİ (ROC)

Kaynaklar:

 

Harita: Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Cumhuriyeti (Tayvan Adası)

Tayvanlılar Japon, Çin, Amerikan karması bir zihin yapısına sahiptirler.

Çarşı fena karışacak gibi Çin lideri Xi Jinping, ordusuna, Tayvan‘a saldırıya izin veren yönergeyi imzaladı. 15 Haziran’da yürürlüğe girecek kararname ile temel ilkeler, birliklerin örgütlenmesi ve komutası, operasyon türleri belirlendi.

Günümüzde Tayvan’la hala resmi diplomatik ilişkide bulunan 22 devlet vardır:

  • Belize (1989)
  • Burkina Faso (1994)
  • Dominik Cumhuriyeti (1957)
  • El Salvador (1961)
  • Guatemala (1960)
  • Haiti (1956)
  • Honduras (1965)
  • Kiribati (2003)
  • Marshall Adaları (1998)
  • Nauru (1980–2002, 2005)
  • Nikaragua (1990)
  • Palau (1999)
  • Panama (1954)
  • Paraguay (1957)
  • Saint Kitts ve Nevis (1983)
  • Saint Lucia (1984–1997, 2007)
  • Saint Vincent ve Grenadinler (1981)
  • São Tomé ve Príncipe (1997)
  • Solomon Adaları (1983)
  • Esvatini (1968)
  • Tuvalu (1979)
  • Vatikan (Kutsal Makam) (1942)

Dünyanın En Yüksek Milli Gelirine Sahip Ülkeleri (2021 Sonu)

  • 21.sıra TÜRKİYE:     796 milyar dolar: % 0,84
  • 22.sıra   TAYVAN:    785 milyar dolar:  % 0,83

(Kaynak: 28 Mart 2022 IMF)

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

Kaynaklar:

Çin, Japon ve Amerikan birikimlerinin bir sentezi olan Pasifik Okyanusu’ndaki Tayvan adasının (Çin Cumhuriyeti) üstlendiği işlevin bir benzeri Roma, Doğu Roma ve Türk İmparatorluğu’nun (Osmanlı) birikimlerini bağrında taşıyan Kıbrıs adası tarafından da yerine getirilecektir. Her iki adadaki devletlerin de tanınmamış olması, 2.Dünya Savaşı sonrası dönemi mirasının aşılması gereğinin göstergeleridir.

İpek yollarının kuzey, orta ve güney hatları arasında en vaadedici olanı güney hattıdır ki Avrasya yerine Afrasya’yı öne çıkarmaktadır.  Asya ve ardından Afrika’nın yükselen grafikleri, her iki kıtanın düğüm noktası olan Kıbrıs’ın önünü açmaktadır.

Çin, Japon ve Amerikan birikimlerinin bir sentezi olan Pasifik Okyanusu’ndaki Tayvan adasının (Çin Cumhuriyeti) üstlendiği işlevin bir benzeri Roma, Doğu Roma ve Türk İmparatorluğu’nun (Osmanlı) birikimlerini bağrında taşıyan Kıbrıs adası tarafından da yerine getirilecektir.

Yeni Akdeniz Gerçeği ve KKTC

Yeni Akdeniz neresi, biz bu soruyu kendimize sorduk mu hiç?: Pasifik. İşte Kıbrıs işaret verir gibi yapar, o İpekyolu’dur. Batı bütün anlayışını mitolojiler üzerine oturtmuş. Pegasus diyor, bütün markalar mitolojik esintili. Kendi tarihimizi yazalım, etiketlemelerimizi yapalım. İpekyolu hattında Pasifik Okyanusu bizim yol hedefimizdir. Asya’nın bir ucundaki Pasifik bizim ulaşma yolumuzdur. Kıbrıs onun güvencesidir. Neden Yeni Akdeniz? Çünkü Akdeniz’de bütün o bin yıllar boyunca etkileşmelerin gerçekleştiği, limanlar arasında ticaretler yapılıyor.

Harita: Asya-Pasifik’te Bölgeselleşme – “Yeni Akdeniz” Ekonomik Koridoru

Aynı ticaretler, aynı sanayiler aynı etkileşimler, iletişimler şu an Japonya’nın Osaka Limanı, Tokyo Limanı, Çin’in limanları, Tayvan’ın, Tayland’ın limanları arasında gerçekleşiyor. Orada büyük bir ekonomik dinamizm var.

Eski Akdeniz, Yeni Akdeniz’de yeniden kuruluyor.

Aynı dili konuşan Tayvanlı, Hong Kong’lu, Çin Halk Cumhuriyetindeki ve denizaşırı ülkelerdeki (ABD, İngiltere, Kanada, Tayland, Endonezya, Malezya, Filipinler, Avustralya, Yeni Zelanda) Çinliler bir network anlayışı içerisinde büyük bir ekonomik dinamizm yaratmaktadırlar.

Çin İşadamları Ağı (Chinese Business Network), dünyanın en kuvvetli ağlarındandır ve Çin’in hızla kalkınmasının arkasındaki gerçek gücü oluşturmaktadır.

Doğu Akdeniz

Ayrılmaz bir ikili oluşturan Doğu Akdeniz ve İpek Yolu bağlantısı, 21. Yüzyılın ilk çeyreği içinde, birbiriyle daha da kenetlenerek yükselen Asya pazarlarının önünü açacaktır. Türkiye liderliğindeki Doğu Akdeniz ve Çin’in liderliğindeki Doğu Asya bölgelerindeki işbirliği dinamikleri giderek güçlenmektedir. 16.yüzyıldaki güçlü Osmanlı ve Çin İmparatorlukları çağı tekrar sahnededir artık.

Doğu Asya

Malaga boğazındaki kaos ardından Doğu Akdeniz’e sirayet etmiştir.  Ümit Burnu’nun devreye girişi ile oyundan düşen İpek Yolu daha da kuvvetlenerek tekrar dünya gündemindedir artık.

20.yüzyılın ortalarından başlayarak Doğu Asya kalkınma hamlesi, içerdiği etkileşim dinamizmi ile birlikte Pasifik Okyanusu’nu da yeni bir Akdeniz kimliğine dönüştürmüştür.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin KKTC ile İlişkileri

Çin ile Güney Kıbrıs’ın stratejik ortaklığının temelinde tek devlet ilkesi vardır. Tayvan ve KKTC’nin tanınmaması temelinde bir politika uygulanmaktadır. BRI (Kuşak ve Yol İnisiyatifi) ülkeleri listesinde Kıbrıs’a rastlanmamıştır.

Hem Türkiye ve KKTC, hem de Yunanistan ve GKRY, Çin’in uluslararası alandaki etkisinden yararlanmak maksadıyla siyasi desteğini sağlamaya çalışmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), Kıbrıs sorununun KKTC lehine çözülmesi ve Kıbrıs’ın iki devlete ayrılması ile “Tayvan” sorununun benzetilebileceği ihtimali ile bu güne kadar daha çok GKRY’nin lehinde tavır takınmıştır.

KKTC’nin tanınması halinde Tayvan sorununa örnek teşkil edebileceğinden endişelenen ÇHC’nin bu konudaki tutumu, “Kıbrıs”ın bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı,  Kıbrıs sorununun çözümü yönünde BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonuna destek ve ilgili BM kararları çerçevesinde varılacak adil ve makul bir çözüm olmak üzere temelde üç unsura dayanmaktadır.

Küresel Akıl ve KKTC

Küresel Aklın, Çin’i Kıbrıs Rum kesimine davetinin cevabı Çin’in çıbanbaşı Tayvan Adası’nda, Çin’in burnunun dibinde artan Türk ticari ve sınai yatırımları olmalıdır. Kadim zamanlardan buyana Dünya Hâkimiyetini esas alan Türkler ile aynı hedefin peşinde olan küreselcilerin çatışmaları kaçınılmazdır.

Küreselciler Türkiye‘yi bölerken Kıbrıs‘ı da birleştirmek peşindeler. 1989’dan başlayarak 30 yıl boyunca pazar fetihleri yapan Küresel Akıl 21.yüzyıl başlarında 2008’den itibaren kronik bir krize yakalanmış, dünya ticaret hacminin artışı eksiye dönmüştür. Kıbrıs‘taki Türk varlığı küreselleşmenin önünde bir engel teşkil etmektedir.

İngiltere-Rusya Dengesi

Adadaki 1878 İngiliz-Rus dengesi bir statüko haline gelmiştir ve aşındırılamamaktadır. Rus-İngiliz geriliminin Rusya’nın Kıbrıs’ın karşısındaki Tartus limanını ele geçirmesiyle arttığı ve savaş ihtimali doğru. Türkiye’nin Kıbrıs’a 1974 müdahalesi sözkonusu dengedeki asli konumuna dönüşünü temin etmiştir.

Cüneyt Arkın (1937-2022)

0

Size yine çocukluğumdan bir hatıra anlatacağım..

O akşam, tarifsiz kederli bir gündü..
Uçsuz bucak sız bir sonsuzluk hissi kapladı her yanı. Genç yüreğim bir garip burkulur, yalnızlık hissi yüreğime çökerdi..

Bütün gün kızgın güneş altında kuzuları kaparak, yeni ısınmaya başlayan bozkırda dolaşır, yorgun düşerdim. ..
İşte o zamanlar babam, tarlaların kıyısında oturur, aylarca eliyle büyüttüğü ekinlerini seyrederdi. Yanına giderdim…

Bir süre ikimiz de yalnızlığımızı yaşardık.
Neden sonra babam “Ekinler büyüyor oğlum, seslerini duyuyorum” derdi.
Akşamın hüzünlü sonsuzluğunda, gözlerindeki uçsuz bucaksız bahtiyarlığı görürdüm.

Çocuklarını da işte bu büyük merhametiyle, sevgisiyle büyütmüştü. Şimdi aynı sevgiyle ekinlerini büyütüyordu. Kuzularını da öyle büyütürdü…
Kurak toprağa minicik bir fide bile ekse, ona da tıpkı yüreğini verir gibi, su verirdi…

Küçük oğlunu büyütürken, onun korunmaya muhtaç başım, nasıl Anadolu kokan kocaman merhametli göğsünde şefkatle tutuyorsa, genç fideyi de öylesine, bütün varlığıyla sever ve korurdu. Çünkü babam gibi insanların kendileri, tabiat olmuşlardı.

Bir çalı dibindeki tarla kuşu, bir kertenkele, ılık ılık esen rüzgar, çatlamış bozkır toprağı, çiseleyen yağmur, gökyüzünün kandilleri yıldızlar, bulutlar ne ifade ediyorlarsa o insanlarda hepsi vardı.
Babam çoğu kez, toprak üzerinde namaz kılardı.

İbadeti bittiği zaman dua ederdi… Defalarca toprağı öper, okşardı… Çünkü toprak, onun ailesini, bütün aileleri besleyen bir nimetti.
Bu nimeti veren Allah’a sonsuz şükürler ederdi.
İşte bu insanlar, şükretmesini bildikleri için büyük insanlardı…

Bir yıl yağmur yağmadı. Babam yine tarlanın kıyısında oturuyordu. Susuz kalmış toprak gibi acı çekerek, bereket için direnen ama gittikçe sararıp solan ekinlerini, gözleri önünde ölen oğlunu seyretmek zorunda kalan bir baba gibi tarifsiz kederlerle bakıp duruyordu…

O yıl kıtlık geldi, hayvanlarımız da öldü.
Babam heybesine, kuru ekmek doldurdu. Hepimizin gözlerinden öptü. Uzaklara, gurbete para kazanmaya gitti.. Bir yıl sonra bir deri bir kemik evimize dönen adam babamdı.. İki heybe dolusu buğday, üç koyun kazanmıştı. Koca bir yıl içinde.

O buğdayı aynı sevgi dolu merhametiyle ekti, yüreğini verir gibi suladı. Dehşetli bir sabırla, öz evladını büyütür gibi koyunları çoğalttı. Yeniden, bereketli, güzel, mutlu günlere kavuştuk.
Bizim atalarımız işte böyleydi. Yılmaz, yenilmez, tükenmez birer yiğittiler..

Toprak, onların bereketli dostuydu…
Kuraklık, kıtlık yüzünden ellerinde olan her şey gitse bile, onlar hayata yeniden, yeniden başlardı. Asla yenilmezlerdi.

Zaman gelir bir buğday tanesine bile şükreder, onu eker, sabırla yeniden eker, bir taneden milyonlarca tane üretinceye kadar çırpınır dururlardı.
Bizler, hepimiz onların çocuklarıyız.

Yenilmeyerek, dayanmak, çalışmak bizim de kanımızda var. Şükürler olsun böyle bir milletin çocukları olduğumuz için…

CÜNEYT ARKIN

Henry Kissinger: ‘Artık tamamen yeni bir çağda yaşıyoruz’ | FT

0

 

12 Mayıs 2022

Burada, Dr Henry Kissinger ile Ukrayna’daki savaş hakkında konuştuğum Kennedy Center’dayım, nükleere dönüşme olasılığı, bunun Soğuk Savaş’la, tabii ki onun dönemi olan ile karşılaştırması hakkında.

Çin, NATO ve Rusya arasındaki duruma nasıl bakıyor ve bir yanda Çin ile Rusya, diğer yanda Batı arasında bölünmüş bir dünya ihtimali.

Çin ile yeni bir Soğuk Savaşta mıyız?

Çin’e açıldığımızda Rusya baş düşmandı. Ama Çin ile ilişkilerimiz olabildiğince kötüydü çünkü Kore Savaşı’nda onlara karşı savaşmıştık.

Çin’e açılma konusundaki görüşümüz, iki düşmanınız olduğunda, onlara tamamen aynı şekilde davranmanızın ve en azından aralarında ortaya çıkabilecek farklılıklar veya uluslararası durumun ortaya çıkardığı her şey için bir fırsat sağlamanızın akıllıca olmadığıydı. farklı tutumlar buna olanak sağlar.

İşte bu yüzden dolambaçlı bir şekilde Çin’e yaklaşıyoruz. Açılışı doğuran, Rusya ile Çin arasında özerk olarak gelişen ve sınırda ifadesini bulan, önemli meseleler olan, Çinlilerin ideolojik olarak daha kararlı olduğuna o kadar inandığımız ki, olayların ilk önce Çin tarafından başlatıldığını zannettiğimiz gerilimdi. Çinliler.

Ama bu doğru değildi. Rusların Çin’e bir ders vermek istediğini. Ancak Rusya, Çin ve ABD’nin bir araya gelebileceğini hayal edemiyordu. Ve Mao, bize olan tüm ideolojik düşmanlığına rağmen, Mao konuşmaya başlamaya hazırdı. Prensipte değil. Kazanılmış menfaatlere karşı olduğu çizgide artık yerleşmiş durumda.

Ama bana bu, özünde kalıcı bir ilişkiymiş gibi gelmiyor. Coğrafi olarak, demografik olarak

Rus nüfusunun yüzde yüz Avrupa kısmında yaşıyor. Rusya’nın Asya kısmının çoğu, Sibirya’nın çoğu yakın zamanda satın alındı.

Tarihi, yüzyılın ikinci yarısında ölçülür. Şu anda cevabınızdan anlıyorum ki, en azından Rusya ile Çin arasında daha fazla mesafeyi teşvik etmek Amerika’nın jeopolitik çıkarlarına olacaktır.

Ve bu büyük Sibirya’ya, çok yoğun nüfuslu Çin’in kuzeyindeki büyük boş alana değindiniz. Bence Kuşak ve Yol’dan da bahsedebilirdin.

Girişim, Rusya’nın yakın çevresinden geliyor. Orada, Rusya’nın küçük bir kardeş olduğu, sömürülmeye açık nevraljiler var.

Yoksa bu yanlış mı?

Ukrayna savaşı bittikten sonra küresel jeopolitik durumun önemli değişikliklere uğrayacağını düşünüyorum. Ve Çin ve Rusya’nın tüm öngörülebilir sorunlarda aynı çıkarlara sahip olması doğal değil. Olası bir anlaşmazlık yaratabileceğimizi sanmıyorum. Ama bence Ukrayna savaşından sonraki koşullar, Rusya’nın en azından Avrupa ile ilişkisini ve NATO’ya karşı genel tutumunu yeniden değerlendirmesi gerekecek.

Ve bu dönemin dersleri onu batırdığında Amerika ve özellikle Avrupa yapmak zorunda kalacak. Bu yüzden, iki düşmanı bir araya getirecek şekilde düşmanca bir pozisyon almanın akıllıca olmadığını düşünüyorum. Avrupa ile ilişkilerimizde ve iç tartışmalarımızda bu ilkeyi bir kez benimsediğimizde, tarihin farklı yaklaşımı uygulayabileceğimiz fırsatlar sunacağını düşünüyorum.

Bu, ikisinin de Batı’nın yakın dostları olacağı anlamına gelmez. Bu, yalnızca belirli konularda, ortaya çıktıkça seçeneği açık bıraktığımız anlamına gelir, bu farklı bir yaklaşım olabilir.

Soyut olarak birbirleriyle ilişkilerinin ne olacağını tartışmadan, kendi ilişkimiz açısından yaklaşım farklılıklarını keşfetmeye hazırız, çünkü bu kendi çıkarları ve kendi iç durumları tarafından belirlenecektir.

Ancak genel strateji açısından, önümüzdeki dönemde Rusya ve Çin’i ayrılmaz bir unsur olarak bir araya getirmemeliyiz. Biden yönetiminin büyük jeopolitik meydan okumasını demokrasiye karşı otokrasi olarak çerçevelediğini, sözlerinizden çıkararak anlıyorum, bunun yanlış çerçeveleme olduğunu düşündüğünüze dair üstü kapalı bir ipucu alıyorum.

İlişkinin temel unsuru olarak muhalif bir pozisyonun belirtilmesine katılmıyorum. Ama elbette, var olan ideoloji ve yorum farklılıklarının bilincinde olmalıyız. Ancak bu bilinci, onu yüzleşmenin ana konusu yapmak yerine, ortaya çıktıkça meselelerin önemine ilişkin kendi analizimizde uygulamak için kullanmalıyız.

Rejim değişiklikleri yapmaya hazır olmadığımız sürece, teknolojinin evrimi ve şu anda var olan silahların muazzam yıkıcılığı göz önüne alındığında, bence dış politikamızın temel amacı, başkalarının düşmanlığı tarafından bize dayatılabilir. Ama bunu kendi tutumlarımızla üretmekten kaçınmalıyız. Tamam, bugünün özelliklerine girelim. Adını elbette nükleer teori ve strateji okurken yaptın. Ve sonra ABD’de Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Dışişleri Bakanı olarak, nükleer silahlı iki süper güç arasındaki bir açmazın nasıl yönetileceği konusunda muhtemelen yaşayan herkesten daha fazla deneyime sahipsiniz.

Birkaç Defcon veya anınız oldu. Hangi Defcon seviyesinde olduklarını hatırlayamıyorum. Ama bir tanesi Sovyetlerin Sina Çölü’ne barış gücü birlikleri göndermek istediği zamandı. Buna girmeyelim. Ama bugünün nükleer dili Putin’den, Putin’in çevresindeki insanlardan yoğun ve hızlı bir şekilde geliyor. Bunu, yaşadığımız tüm tehlikeler bağlamında nereye koyuyorsun, Küba Füze Krizi, yakınlardaki kazalar, vb.

Bugün karşı karşıya kalabileceğimiz tehdit açısından bugünün nükleer dilini nereye koyuyorsun  ?

Teknolojiyi bilmek, değişimin hızıyla, buluşun inceliği, bahsettiğim, bahsettiğim dönemde hayal bile edilemeyecek düzeyde felaketler üretebilir. Ve mevcut durumun tuhaf yanı, silahların her iki tarafta da artması ve her yıl kelimenin tam anlamıyla karmaşıklığının artmasıdır. Ve menzilleri ve otomatiklikleri ve onlara eklemek istediğiniz hemen hemen tüm diğer isimler. Ancak, silahlar gerçekten kullanılırsa ne olacağı konusunda uluslararası düzeyde neredeyse hiç tartışma yok. Bu yüzden, genel olarak, benim tartışmalarımda, bu tartışmalarda hangi tarafta olursanız olun, itirazım, artık tamamen yeni bir çağda yaşadığımızı, şimdiye kadar kültürler olarak bu yönü ihmal ederek uzaklaştığımızı anlamaktır.

Ama teknolojisi burada olduğu gibi tüm dünyaya yayıldığı için diplomasi ve savaş farklı bir içeriğe ihtiyaç duyacaktır. Ve bu yakın gelecek için bir meydan okuma olacak.

Şimdi tanıştınız, yanılıyorsam düzeltin ama basketbol sahası,  Vladimir Putin ile birçok kez görüştünüz mü?

Evet.

Rus askeri nükleer doktrini, rejimin varoluşsal bir tehdit altında olduğunu, varlığının olduğunu hissederlerse nükleer silahlarla karşılık verecekleri veya nükleer silahların kullanımını düşünecekleridir. Ama elbette, varoluşsal kelimesi bakanın gözündedir.

Sizce Putin’in kırmızı çizgisi bu durumda nerede?

Putin ile uluslararası ilişkiler öğrencisi olarak yılda bir kez, belki yıllarca bir süre boyunca, tamamen akademik ve stratejik tartışmalar için, onun düşüncesini öğrenmeye çalışmak ve konuşma geliştikçe sahip olduğum düşüncelerimi aktarmak için görüştüm. Öyle olduğunu sanıyordum, temel inançları onun anladığı şekliyle Rus tarihine bir tür mistik inançtı ve bu anlamda, özellikle başta yaptığımız hiçbir şeyden değil, sadece açılan bu büyük boşluktan dolayı gücendiğini hissetti. Avrupa ve Doğu arasında, güvenlik hatları Elbe’den başlangıçta belirsiz bir geleceğe doğru hareket ettiğinde. Bu yüzden, anladığım kadarıyla, gücendi ve tehdit edildi ve Rusya’nın tüm bu bölgenin NATO’ya dahil edilmesiyle tehdit edildiğini hissetti.

Bu mazeret değil ve her türlü askeri olmayan anlaşmanın olduğu tanınmış bir ülkeyi ele geçirme büyüklüğünde bir saldırıyı tahmin edemezdim.

Ve uluslararası alanda karşılaştığı durumu yanlış hesapladı. Ve Rusya’nın böylesine büyük bir girişimi sürdürme yeteneklerini açıkça yanlış hesapladı. Ve çözüm zamanı geldiğinde, tüm tarafların bunu dikkate alması gerekecek, önceki ilişkiye değil, bunun sonucunda Rusya için farklı olacak bir konuma geri dönüyoruz.

Ve biz talep ettiğimiz için değil. Çünkü ürettiler. Putin’in, Ukrayna’nın askeri olarak fethine ilişkin beklentilerinde ve Ukraynalılardan alacağı karşılamada muhtemelen büyük ölçüde yanlış hesap yaptığını söylüyorsunuz. Şimdi, üzerinde çalıştığınız birçok nükleer teori ve stratejik teori, insanların iyi bilgilere sahip olduğunu ve onların iyi bilgilerine göre rasyonel davranabileceklerini varsayar.

Sence şimdi yeniden ayarlanıyor mu? Yanlış hesapla, sence  iyi bilgi alıyor mu? Ve değilse, başka hangi yanlış hesaplamalara  hazırlanmalıyız?

Bütün bu krizlerde, karşıt sayı için iç kırmızı çizginin ne olduğunu anlamaya çalışmak gerekir. Ve eğer altı ay önce tanışmış olsaydık, önce dediğim gibi, Avrupa’da ya da herhangi bir yerde bu ölçekte bir savaş başlatacağını düşünmezdim.

Öyleyse bariz soru, her şeyden önce,  bu tırmanma ne kadar devam edecek? Ve daha fazla tırmanması için ne kadar kapsamı var? Yoksa yeteneklerinin sınırına ulaştı mı?

Ve savaşı tırmandırmanın hangi noktada bir toplumu gelecekte büyük bir güç olarak uluslararası politika yürütmeye uygunluğunu sınırlayacak bir noktaya getireceğine karar vermesi gerekiyor. O noktaya ne zaman geleceği konusunda bir yargım yok. İkinci seviye, o noktaya gelindiğinde, var oldukları yıllarda hiç kullanılmamış kategorilere veya silahlara geçerek tırmanacak mı?

Nükleer ülkelerin, hem Rusya hem de Afganistan’daki gibi nükleer olmayan ülkelerden yenilgiyi kabul ettiği silahlar, tamamen teknik anlamda çatışmayı sona erdirebilecek silahlara başvurmadan.

Dolayısıyla, bu çizgi aşılırsa, bu olağanüstü derecede önemli bir olay olacaktır, çünkü küresel olarak bir sonraki bölme çizgilerinin ne olacağını düşünmedik. Ve eğer olursa nasıl tepki vereceğimizi düşünmeliyiz. Ama bence yapamayacağımız bir şey, sadece kabul etmek, çünkü bu yeni bir şantaj yöntemi açacaktır.

Demek istediğim, Xi Jinping ve selefleriyle de birçok kez karşılaştınız.

Çin’i iyi biliyorsun. Çin bundan ne gibi dersler çıkarıyor?

Şimdi herhangi bir Çinli lider veya tüm Çinli liderler, Putin’in içine düştüğü duruma girmekten nasıl kaçınılacağını düşünüyor olacaktır. Ve ortaya çıkabilecek herhangi bir krizde, dünyanın büyük bir bölümünün kendilerine karşı dönmesine izin vermeyecek bir konumda nasıl olacaklarını. Ve Amerika ve Çin’in bir ay içinde değil, yolda vermesi gereken kilit karar, ilk sorunuz.

İlişki o kadar düşmanca mı  ki, parçalarını bile oluşturma umudu yok mu? Ve bu nedenle, her konu  göreli konum açısından mı ele alınmalıdır?

Ve bu nedenle, her iki taraftaki liderlerin kendini kısıtlaması, kısıtlamanın en iyi umudu. Bize katıldığınız ve bugün buraya gelmek için çaba sarf ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Ve eminim ki diğer herkes burada olmanızı takdir etmek için bana katılacaktır.

UKRAYNA’DA TÜRK HALKLARI: DEVLETLER. HALKLAR. DİNLER  

0

 

UKRAYNA 5 TÜRK DEVLETİ

 

  • Avrupa Hun İmparatorluğu Balamir 375-469: 94 yıl
  • Hazar Kağanlığı Böri Şad 651-983: 332 yıl
  • Altın Orda Devleti Batu Han 1236-1502: 266 yıl
  • Kırım Hanlığı 1441-1783: 342 yıl
  • Osmanlı İmparatorluğu Osman Gazi 1299-1922: 623 yıl

 

TÜRK HALKLARI TARİHSEL

 

  1. İskitler
  2. Hunlar
  3. Hazarlar,
  4. Peçenekler,
  5. Uzlar (Tork)
  6. Kumanlar
  7. Kıpçaklar

 

  1. yüzyılda Ukrayna toprakları Türk kökenli Ön Bulgarların yurdu haline geldi. Yüzyılın sonlarında Bulgarlar bölgeyi terkederek gene Türk kökenli bir kavim olan Hazarlar‘ın eline bıraktılar. Günümüzde Ukrayna’nın başkenti olan Kiev 9. yüzyılın ortalarına kadar Hazar Hanlığı’nın bir parçasıydı. 860 yılı civarında Viking kralı Rurik’in kumandanları tarafından Hazarların elinden alındı ve Kiev Knezliği’nin bir parçası oldu.

Ukrayna coğrafyasının ilk sakinleri Kimmerler, İskitler ve Sarmatlar’dır. II. yüzyıla kadar süren Sarmat egemenliğine Alman asıllı Gotlar son verdi. 375’te Ukrayna’yı istilâ eden Hunlar, Got egemenliğini ortadan kaldırdı. Hun istilâsının yol açtığı Kavimler göçü sebebiyle boşalan Ukrayna arazisi V. yüzyılda Türk asıllı İdil Bulgarları, VI. yüzyılda Avarlar tarafından ele geçirildi. Ukrayna üzerinde bu şekilde başlayan Türk kavimleri etkisi VII-XIII. yüzyıllar arasında Hazarlar, Peçenekler, Uzlar (Tork) ve Kumanlar’la devam etti. Orta Dinyeper, Pripet nehri, Karpat dağları ve Vistül nehri sahaları eski Slavlar’ın ana yurdu olarak kabul edildi (Kurat, s. 4). Siyasî birliğe sahip olamayan Slavlar’ın büyük kısmı VIII. yüzyılın başlarında Hazar Hakanlığı’nın egemenliği altına girdi. Ukrayna’nın erken tarihi, Varegler tarafından kurulan ve 1240’ta Tatarlar tarafından yıkılan Kiyef Prensliği ile bağlantılıdır. Kiyef Prensliği’nin “Kiy, Koy, Kay” varyantlı bir Türk kabilesince oluşturulduğu, ilk knezlerin “kagan” unvanı taşıdığı, merkezleri Kiyef’in de bunların adına dayandığı ileri sürülür.

https://islamansiklopedisi.org.tr/ukrayna#2-tarih

 

 

 

TÜRK HALKLARI GÜNÜMÜZDE

 

Ukrayna: Türkler: Dinler

  • Karaim- Karay: Judeo-Karaim Tarikatı (Ukrayna, Polonya)
  • Kırımçak: Yahudi (Ukrayna)
  • Kreşin Tatarları: Hristiyan (Ukrayna)
  • Rumeyler: Hristiyan (Ukrayna)
  • Urumlar: Hristiyan (Ukrayna)

Müslüman Türkler:

  • Crimean Tartars
  • Meskhetian Turks

 

——Ortodoks Hristiyan Türkler——–

 

  • Ukrayna
  • Ukrayna

 

Urumlar

Ukrayna’nın Azak Denizi kıyılarında yaşayan Greko Tatarlar, Urumlar ve Rumeyler olmak üzere kendi aralarında ikiye ayrılıyor. Çok az bilinen bir Türk topluluğu olan Urumlar kendilerini tarif ederken “Biz Grek ya da Helen değiliz, Greko Tatarız. Helen başka, Greko Tatar başka” ifadesini kullanıyor.

Urumlar bugün, Ukrayna’nın Eski Kırım, Balıklava, Kerç, Kefe, Yalta ve Gözleve şehirleri ile Donetsk eyaleti merkezi ve Mariupol, Zaparoje, Dniyepropetrovsk şehirleri ile bu şehirlere bağlı 27 kasaba (Starobeşova, Starolaspa, Manguş, Granitnaya, Staroignatovka, Mirna, Staromolinovka, Komar, Ulaklı, Bagatiri gibi) ve köyde yaşıyor.

1989 yılında yapılan resmi nüfus sayımında ise Ukrayna topraklarında yaklaşık olarak 60.000 Urum’un yaşadığı bildiriliyor.

Birbirlerinden farklı iki toplumdan biri olan ve Türkçe konuşan Urumlar, Kıpçak ve Oğuz Türklerinin soyundan geliyor.

 

Rumeyler, Ukrayna

 

Rumeyler ise etnik ve genetik olarak Türk, Grek, Cenevizli ve Latin gibi halkların da içinde bulunduğu bir halklar mozaiğidir. Ancak Rus araştırmacılar tarafından bu topluluğun Türk asıllı olduğu ortaya çıkarılmıştır.

Yunanistan Ukrayna topraklarında yaşayan bu topluluklar ile Yunanlıları bir çatı altında birleştirmek için yoğun çaba sarf ediyor. Bu kapsamda, “Grek Federasyonu” adı verilen organizasyon tarafından 1990 yılından beri Yunanca dil kursları ve çeşitli sosyal faaliyetlerle Urumlar ve Rumeyler ile Yunanlıların aynı soydan geldikleri gibi asılsız bir iddia kanıtlanmaya çalışılıyor.

Ancak, bu görüşün tamamen yanlış olduğunu kanıtlarcasına bugün Urumlar ve Rumeyler ile Yunanlılar birleşmediler. Çünkü Yunanlılar ve bu Türk asıllı Hıristiyan topluluk arasındaki tamamen farklı özellikler, bu iki halk arasında farklılık oluşturuyor ve birleşmelerine engel teşkil ediyor.

Yunanistan’da kurulan resmi devlet kurumları, bu topluluklarla iletişim ve koordinasyonun sağlanmasına yönelik faaliyet gösteriyor. Bu konuda, Batı ülkeleri ve fonlarından da destek sağlayan Yunanistan bölgeye yardımlarını da eksik etmiyor, hatta halkın refahını düşünen Yunanlıların, Urum ve Rumeylerin bir bölümünü Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs’a göçmen olarak gönderdikleri de ifade ediliyor.

 

–————–Musevi Türkler———-

 

  • Karaim (Karay)ler. Ukrayna, Polonya
  • Ukrayna

 

 

Judaism: Jewish Turks

Some of the Karaim Turks, who were subject to the Khazar State, entered the Karaim sect of Judaism.

The Khazars accepted Judaism in 740. Among the Khazars, Judaism was limited to the khan and his entourage, or mostly to the ruling and aristocratic group. Judaism was not limited to the Khazars among the Turks; In addition to the Caspian and Karaites, some Turkish tribes such as Kaliz, Kabar, and Kipchak also converted to the Jewish religion (Kuzgun, 1993: 194).

The Khazars, who converted to Judaism, used the Hebrew script, as we find examples of many Turks who converted to other religions. However, they preserved Turkish. History of Jewish colonies in Azerbaijan VII-X. stretches for centuries. The history of these Karaites, known as “Mountain Jews” in Azerbaijan, is probably related to the Khazar Empire (Güngör, 2002, C3: 279).

The Khazars, who first belonged to Shamanism, recognized Judaism in the 8th century with the arrival of the Byzantine Empire, persecuted Jews. However, the Khazar State preserved Judaism as an official religion until the end. So much so that, according to a rumor, the Khazar ruler, who heard that Muslim states demolished a synagogue, had a minaret in Itil destroyed in 922 (Togan:158; cited in January, 1983:61).

–————– Jewish Turks———-

  • Karaim (Karaite) people 

Ukraine, Poland
Native to Crimea, Lithuania, Poland
Ethnicity Crimean Karaites (2014)
Native speakers 80 (2014)

Language family

  • Turkic
  • Common Turkic
  • Kipchak
  • Kypchak–Cuman
  • Karaim

Writing system: Cyrillic script, Latin script, Hebrew alphabet

Official status:

Recognized minority Language in

  • Poland
    • Ukraine
    • Russia

The Karaim language is a Turkic language with Hebrew influences, in a similar manner to Yiddish or Judaeo-Spanish. It is spoken by only a few dozen Crimean Karaites (Qrimqaraylar) in Lithuania, Poland and Crimea and Galicia in Ukraine.

The three main dialects are those of Crimea, Trakai-Vilnius and Lutsk-Halych all of which are critically endangered. The Lithuanian dialect of Karaim is spoken mainly in the town of Trakai by a small community living there since the 14th century.

There is a chance the language will survive in Trakai as a result of official support and because of its appeal to tourists coming to the Trakai Island Castle, where Crimean Karaites are presented as the castle’s ancient defenders.

  • Ukraine

 

Crimean Karaites

Total population ≈2,500

  • Ukraine (including Crimea) 1,196
    • Crimea 715
    • Israel ~500
    • Poland 346
    • Lithuania 241
    • Russia 205

Languages

  • Karaim, Crimean Tatar, Lithuanian, Polish, Russian

Religion

  • Karaite Judaism, Christianity

Related ethnic groups: Karaite Jews, Krymchaks, Samaritans, Ashkenazi Jews, Sephardi Jews, Mizrahi Jews, Crimean Tatars, Turkic peoples

The Crimean Karaites or Krymkaraylar, also known as Karaims and Qarays, are an ethnicity derived from Turkic-speaking adherents of Karaite Judaism in Central and Eastern Europe, especially in the territory of the former Russian Empire. “Karaim” is a Russian, Ukrainian, Belarusian, Polish and Lithuanian name for the community.

Turkic-speaking Karaite Jews (in the Crimean Tatar language, Qaraylar) have lived in Crimea for centuries. Their origin is a matter of great controversy. Most modern scientists regard them as descendants of Karaite Jews who settled in Crimea and adopted a Kypchak language. Others view them as descendants of Khazar or Cuman, Kipchak converts to Karaite Judaism. Today, many Crimean Karaites reject ethnic Semitic origins theories and identify as descendants of the Khazars.

 

Bin ömrüm olsa hepsini beyin cerrahisine veririm

0

RÖPORTAJ HAKKINDA // NEDİR, KİMDİR?

İlkokulöğretmeninin hastalanması üzerine beyin cerrahı olmaya kararveren ve 200’ü aşkın bilimsel çalışmaya imza atan, TÜBİTAKBİLİM ÖDÜLÜ sahibi duayen Beyin Cerrahı Profesör İsmail HakkıAydın, ismini taşıdığı ve büyük bir alim olan dedesinden 3yaşından itibaren dersler almaya başladı. Kur-an’ı Kerim,tefsir, hadis, fıkıh, Arapçanın yanında Latince ve Farsçahocalığı yapan dedesinin etkisiyle Yüksek İslam Enstitüsündebölüm birincisiyken Tıp Fakültesini kazandı. Doktorasını vetezini Zürih’te ‘Beyin Cerrahisinde çağ açıp çağ kapayan’Gazi Yaşargil’in yanında tamamladı. 40 yıllık meslek yaşamında30 binin üzerinde ameliyat yapan ve yüzlerce doktor yetiştirenAydın, aynı zamanda 7 şiir kitabı olan bir şair, 100’ü aşkıngüftesi bestelenmiş bir müzisyen, hattat ve 20’nin üzerindekitabı olan bir yazar. Sıra dışı hayatının bilinmeyenleriyleProfesör İsmail Hakkı Aydın, Doğduğum Ev’de.

Yıl 1954 yer Trabzon, İsmail Hakkı Aydın nasıl bir evde doğdu?

1461’den başlar bizim sülalemizin Trabzon‘daki hikayesi. Baki dedem, Trabzon’u fetheden orduda bir komutandı. Fatih’in talimatıyla Trabzon’a yerleşiyor ve Trabzon’un İslamlaşmasında, Türkleşmesinde görev alıyor. Bir medrese ve bir eczane açıyor Trabzon’da. Çünkü o zaman Trabzon’da çok zehirlenmeler oluyordu. Sarı orman gülünün balı ile (ki buna zifin çiçeği denir) balık yendiği zaman müthiş bir zehirlenme olur. Zehirlenmeyle ilgili olarak bir antidot geliştiriyor. Ona ‘Bakioğlu Panzehiri’ adı veriliyor. Ve hala kuşaklar arasında bugün de devam etmektedir. Ve dedemin dedesinin babasının zamanına kadar ‘Bakioğulları’ diye anılıyoruz. Daha sonra Soyadı Kanunu ile birlikte Mustafa Kemal Trabzon’a geldiği zaman Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti‘nin kurucuları ile tanışıyor ve dedemin de özellikle Milli Mücadele’de ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ndeki etkisinden dolayı dedemi çağırtıyor. Dedem, Hafız İsmail Hakkı Efendi diye anılıyor. Atatürk dedemi sakallı, sarıklı birisi bekliyor. Fakat dedemi gördüğü zaman da zamanın valisine ‘Hocama Aydın soy ismini ver’ diyor ve Aydın soy ismi veriliyor bize.

1461 yılında bir eczane açıyor dedem Trabzon’da. Sarı orman gülünün balı ile balık yendiği zaman müthiş bir zehirlenme olur. Bir antidot geliştiriyor. Ona da ‘Bakioğlu Panzehiri’ adı veriliyor

Baki dedemden itibaren hep büyük oğuldan büyük oğula geçen bir gelenek var. Bizim köyde bir ev yapıyor. O ev, büyük oğuldan büyük oğula geçiyor. Ve yine o eve el yazması bir Kuran’ı Kerim koyuyor. Ve o da büyük oğuldan büyük oğula geçiyor. Mustafa dedem zamanında o ev yanıyor. O Kur-an’ı Kerim de yanıyor. Fakat daha sonra Yusuf dedem yani dedemin dedesi şimdiki mevcut olan evi yapıyor. Ve diyor ki, artık burası da büyük oğuldan büyük oğula geçsin. Fakat Kur-an’ı Kerim olmadığı için Yusuf dedem bir taş baskı Kur-an’ı Kerim alıyor. ‘O Kur-an’ı Kerim’den hafızlık yapılacak’ deniliyor. Sonra oradan İsmail Hakkı dedeme geçiyor. Oradan babam Halit’e. Oradan bana, benden de oğlum Prof. Abdulkadir Cüneyt’e geçiyor. Ve oradan da inşallah torunum Ahmet Bircis’e… Böyle bir sülale var.

Dedem annemin hamileliğinden itibaren her gece bana Kuran okurdu

İsmini taşıdığınız dedenizin üzerinizde nasıl bir etkisi vardı?

Dedem, her alanda benim mürşidimdir. Hocamdır. Güneşimdir. Meşalemdir. Işığımdır. Çünkü babamın çocuğu olmayınca birkaç yıl, sonra ben olunca dedem rahmetli diyor ki babama, o zaman babam da Adana’da müftü. ‘Sen kendine başka çocuk yap, bu benimdir‘ diyor. Alıyor beni kendi yanına ve beni o okutmaya başlıyor. Bana rahmetli dedem Abdulkadir derdi, kendi ismi İsmail Hakkı olduğu için kendi ismini söylemezdi. Annem hamileyken her akşam annemin yanında Kur-an’ı Kerim okurdu. Ve Kaside-i Bürde‘yi okurdu. Daha sonra benim çocukluğumda da okudu hep onu. Ben her akşam yatardım dedem onu okurdu. Ben o kitabı hiç elime almadığım halde ezbere bilirim.

3 yaşında beni alıyor yanına, Kur-an’ı Kerim’e başlatıyor. Ve 4 yaşında hatmettiriyor bana. 5 yaşında okula gönderiyor. Ve 5 yaşında okula gittiğim zaman da hem Cumhuriyet Türkçesini hem Kuran veya Osmanlı Türkçesini okuyordum, yazıyordum ve hatmetmiştim. Zaten Arapçaya da başlatmıştı beni rahmetli dedeciğim. Tabii üzerime çok titrediler. Onu da kabul etmek lazım. Çünkü dedem bütün ilimlerle beni mücehhez kıldı. Hatta şöyle söyleyeyim, ben stajyer doktordum yine dedemle tefsir okuyordum. Yani beni hiçbir zaman bırakmadı. Hala onun beni eğittiği, öğrettiği, terbiye ettiği çerçevede hayatım sürmektedir.

Doğduğu andan itibaren ailenin gözdesi olan Aydın, dedesi tarafından büyütüldü.
Doğduğu andan itibaren ailenin gözdesi olan Aydın, dedesi tarafından büyütüldü.

Kur-an’ı Kerim, tefsir, hadis, fıkıh, Arapça hocam dedemdir. İslam hukuku, feraiz, hat ve Fransızca hocam babamdır

Küçük yaşlarda İslami eğitiminizi almaya başlıyorsunuz ama sanırım ilkokul yıllarından itibaren de beyin cerrahı olmak istiyorsunuz. Öyle mi?

Aslında dedem rahmetli derdi ki, ‘oğlum sen İmam-ı Azam olacaksın’. Beni rahmetli o şekilde yetiştirdi. Benim Kur-an’ı Kerim, tefsir, hadis, fıkıh, Arapça hocam dedemdir. İslam hukuku, feraiz, hat ve Fransızca hocam babamdır. Belagat hocam babamdır. Yine Trabzon müftüsü vardı Abbas Hacı Efendioğlu, o kelam hocamdır. Mustafa Kaygusuz hoca var, tefsir hocamdır. Hasan Çavuşoğlu hocam vardı o da feraiz hocamdır. Fıkıh hocamdır. Yani değişik hocalardan okudum. Musiki hocam mesela Tahir Karagöz‘dür.

O arada enteresandır, bana tecvit okutuyor. Bilirsiniz tecvit Kuran’ı Kerim’i güzel okuma, tilavet için önemli bir bilim dalıdır. 4 yaşındaki, 3 yaşındaki çocuğa işte tecvitte ihvadır, izhardır nasıl okutacaksın? Ama rahmetli dedeciğim bana derdi ki, mesela ‘ulaaaa İsmail’. Bu Meddi Munfasıl. Veya derdi ki ‘burdaannn köye’. İhva. Bu şekilde öğretirdi. O arada Arapçaya başladım. Emsile, Bina okuyorum. Ve okula gittiğim zaman da tek sınıfta okuyoruz. O arada babam Akçaabat Müftüsü, şehirde beni okula almadılar. 5 yaşında olduğum için. Dedem rahmetli köyde yazdırdı beni okula. O zamanda köyde tek bir sınıf içerisinde bütün 1.,2.,3.,4. ve 5. sınıflar.

İsmail hakkı Aydın'ın küçüklüğü
İsmail hakkı Aydın’ın küçüklüğü

Ve Murat Özdemir diye bir öğretmenimiz var. Muallim diyoruz o zaman. Ben okulun, sınıfın en küçüğüyüm. Evli çocuklar var bizim sınıfta, hatta çocuğu olanlar da vardı. O arada Murat muallim bir soru soruyor 5. sınıflara. 5. sınıflardan kimse cevap veremiyor. Ben de gayri ihtiyari parmak kaldırıyorum. O arada Murat öğretmen bana dedi ki, “İsmail Hakkı sen biliyor musun?”. “Biliyorum öğretmenim” dedim. “Kalk bakayım”, kaldırdı beni tahtaya. Ben onu anlattım tahtada. “Aferin ulan” dedi bana, “sen niye orada oturuyorsun?” Tuttu beni kolumdan getirdi 5. sınıflara oturttu. Öyle olunca çok sevdim tabii, 5 yaşında bir çocuk, taltif ediliyorsun. Ve hocayı çok sevmeye başladım.

Sonra aradan 1-2 ay geçti, Murat öğretmen ‘Başım ağrıyor, başım ağrıyor, başım ağrıyor’ deyip duruyor. Sonra dediler ki, ‘Murat öğretmenin beyninde ur var. Ve onu ameliyat edecek beyin cerrahı Türkiye’de yok. Ve Murat öğretmen ölecek’. Tabii dünyam yıkıldı. Ben geceleri ağlıyorum, annem “Niye ağlıyorsun oğlum?” diyor. Ben “Murat öğretmen ölecek” falan diyorum. “Ben” dedim “beyin cerrahı olacağım”. Daha o zaman beyin cerrahı olmak için doktor olmanın gerekliliğini bile bilmiyorum. Derken dedeme dedim ki, “Dede, ben beyin cerrahı olacağım. İmam-ı Azam, Mimam-ı Azam olmayacağım” dedim. O zaman dedem de Maçka’da. Maçka Merkez Camii imamı. Aynı zamanda müderris yani talebe okutuyor. Birçok müftü, vaiz yetiştirmiştir. Birçok talebesi var, babam da aynı zamanda müderris o da talebe okutuyor. O da dedi ki, “Oğlum hele sen bir doktor ol da o zaman bakarız” dedi. O zaman anladım önce doktor olmak gerektiğini. Murat öğretmen daha sonra bir kampanya başlatıldı falan. Allahtan iyi huylu bir urdu. Ameliyat oldu.

Ortaokulda okurken imzamı ‘profesör’ diye atmaya başladım

Ortaokulda okurken de profesör olmayı aklınıza koyuyorsunuz, hatta imzanızı bile o şekilde atıyorsunuz değil mi?

Ben ortaokula Trabzon’da başlayınca… Orada Akademi Kitabevi diye bir kitabevi var, hala var. Bir gün orada baktım, kıvırcık saçlı, uzun boylu, koltuğunun altında kitaplar olan birisini gördüm. “Kim?” dedim “bu”. Kitapları karıştırıyor… Dediler ki “Bu üniversitede”, o zaman üniversite yeni açıldı, Karadeniz Teknik Üniversitesi. “Teknik Üniversite’de asistan” dediler. “Asistan ne demek?” dedim, orta birinci sınıftayım. Dediler ki “Bu büyük adam olacak”. “Bu” dediler “profesör olacak”. “Profesör ne demek?” dedim. Dediler ki, “Çok büyük adam, büyük alim demek”. O zaman da Trabzon Lisesi’nde İsmail Hakkı Bey var. Coğrafya hocası, İsmail Hakkı Bey çok seviliyor. Ben de onu çok seviyorum, ismi çünkü İsmail Hakkı. Şu anda bizim ailede 14 tane İsmail Hakkı var. Onu da söyleyeyim. Sonra dedim ki “ya İsmail Hakkı Bey’den de mi büyük olacak?”. Dediler “Tabii canım İsmail Hakkı Bey’den çok daha büyük olacak”. Dedim “O zaman ben profesör olacağım”. Ve defterlerime kitaplarıma Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın diye yazmaya başladım.

‘Müftünün Uşağı’ olarak tıp fakültesini kazandığınızda etrafın ilgisi, tepkisi nasıl oldu size karşı?

O zaman Türkiye’de 4 tane tıp fakültesi var. İstanbul, Ankara, İzmir ve Erzurum. O zaman tıp fakültesine kazanmak bir hayli zor. Çünkü toplam yanlış hatırlamıyorsam, 500-600 kişi alınıyor. Kazandığınız zaman da tabii ki herkes duyuyor bunu. Tıp Fakültesini kazandığımda babam çok büyük tebrikler aldı. İşte Valisinden, Garnizon Komutanı’na, Kaymakamından, Belediye Başkanı’na varıncaya kadar. Sokakta gezerken bile ‘müftünün uşağı tıp fakültesini kazandı’ deniliyordu. Laf gelmişken onu da söyleyeyim. O zamanki bir tıp öğrencisinin itibarı bugün bir tıp profesöründe yok.

Küçüklüğünden beri 'İmam-ı Azam olacaksın' denilen İsmail Hakkı Aydın, ilkokulda beyin cerrahı olmaya karar verdi.
Küçüklüğünden beri ‘İmam-ı Azam olacaksın’ denilen İsmail Hakkı Aydın, ilkokulda beyin cerrahı olmaya karar verdi.

Erzurum’da Tıp fakültesine başlıyorsunuz ama sizin o dönemde Yüksek İslam’da bölüm birinciliğiniz de var değil mi?

Evet, o şöyle oldu aslında; ben Trabzon İmam Hatip Lisesini alttan 7’yi vererek mezun oldum. 2 seneyi bir vererek mezun oldum. Ve o yıl Yüksek İslam için İstanbul’u düşünüyorum. Babam da İstanbul’u düşünüyor. O zaman rahmetli dedem dedi ki, “Hayır sen Erzurum’a gideceksin”. Hiç aklımda yok, istemiyorum Erzurum’a gitmek. Ve rahmetli dedemin çok önemli bir talimatı oldu bana. Dedi ki, “Topraklarından birçok alim ve velinin yetiştiği Erzurum seni dünyaya tanıtacak. Ve dünyaya açılacaksın oradan” dedi. “Hiç kimse önünde duramayacak” dedi. Tabi ben dedeme çok bağlıyım. Ve hilafsız “Peki dede” dedim. Ve girdim.

Evet birinci olarak kazanmıştım ve o yıl biz üniversiteye giremiyorduk, imam hatip lisesi mezunları üniversiteye alınmıyordu. Lise farkları vermek gerekiyordu. Ertesi yıl derece yaptım üniversiteler arası imtihanda. Ve o zaman işte ‘Hacettepe’ye mi gireyim, Cerrahpaşa’ya mı gireyim?’ diye düşünürken dedem yine “Hayır” dedi. “İkisini bir devam edeceksin, yine Erzurum” dedi. Ve ikisine bir devam etmek üzere Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydımızı yaptırdık. Ve ikisi birlikte devam etti. Ve yine orayı da hakeza dereceyle bitirdim. Dedem hep benim bir yerde ışığım olmuştur. Ve onun izni olmadan hiçbir şey yapmadım.

Siz iki fakülteye birden devam etmek istiyorsunuz ama sizi şikayet ediyorlar. Doğru mu biliyorum?

Evet doğru. Ben İslam Enstitüsünde de birinciydim. Tıp Fakültesinde de hakeza. O zamanki kanuna göre iki fakülteye devam etmek suç. Yasak. Hatta o zaman Allah rahmet eylesin Erzurum Valisi Necmettin Karaduman, ona gidiyorum, ondan yardım istiyorum. O da enteresan, o da bütün daire müdürlerini topluyor. Diyor ki, o zaman 17 yaşındayım. Hatta benim kaydımı yaparken babamın imzasını istediler, yani onun imzası olmadan kaydımı yapmadılar. Babamın gelmesi mümkün değil. Telefon açtım, babam adına Trabzon’dan bir telgraf çektirdim o şekilde kayıt yapıldı. İşte ‘oğlumun kayıt yapmasına muvafakat ediyorum’ diye. Yıldırım telgraf çekildi…

İşte o zaman Necmettin Karaduman diyor ki, “Bak siz bir fakülte okumamışsınız” diyor, olmayanlar varmış demek… “Bu iki fakülte okuyor. Ona da kanun engel oluyor” diyor. O zaman Yüksek İslam Enstitüsü’nün Müdürü Allah selamet versin Prof. Dr. Mustafa Cevat Akşit. O zaman doktora yapıyor. Hem hukuk mezunudur kendisi hem Yüksek İslam mezunudur. Ve bizim İslam Enstitüsü’nün de müdürüdür. O zaman İslam Enstitüsü, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı. O zaman zaten YÖK diye bir şey yok. Üniversite değil, enstitü. O da istemiyor, o da söylüyor bana ‘sen İmam-ı Azam olacaksın’ diye. O da dedi ki, “Kanunen mümkün değil”. Çünkü yasak iki fakülteye aynı anda devam etmek. Şimdi var tabii mümkün. Mecburen biz İslam Enstitüsü’nden ayrılmak durumunda kaldık. Ama hiçbir zaman ben gönül bağımı veyahut da kitaplarla olan bağımı asla bırakmadım.

Okuduğu iki fakültede de birinci olan İsmail Hakkı Aydın, o zaman iki fakülte okumak yasak olduğu için şikayet edildi.
Okuduğu iki fakültede de birinci olan İsmail Hakkı Aydın, o zaman iki fakülte okumak yasak olduğu için şikayet edildi.

İslam Enstitüsü’nde de birinciydim. Tıp Fakültesi’nde de hakeza. O zamanki kanuna göre iki fakülteye devam etmek suç. Mecburen biz İslam Enstitüsü’nden ayrılmak durumunda kaldık.

Müftü babanızın ilginç bir görevden alınma hikayesi var değil mi?

Babam çok modern bir insan. 1954 yılında hep kolalı gömlek, kravat, kol düğmeli gömlekler, takım elbise giyen çok modern bir insan. Tabii o zamana göre böyle bir müftü çok modern görülüyor. Ve bütün kardeşlerimi okuttu babam, kız kardeşlerim dahil hepsini okuttuğu için birazcık modern olarak telakki ediliyor. Trabzon’un Maçka ilçesi o zamanlarda küçük Moskova olarak biliniyor. Maçka’da CHP, sağ parti olarak kabul ediliyor o zaman. Hatta Türkiye’nin zannediyorum ilk TSİP’li Belediye Başkanı Maçka’da seçilmiştir. Öyle bir yapısı var. Ve Maocular – Leninciler Maçka’yı ikiye bölmüşlerdi o zaman. O enteresandır. Cami huduttu. Ama tabii okul yapılacak, yol yapılacak babam hep öndedir. İşte sağlık ocağı yapılacak, bütün okulların yapılmasında, Trabzon’un KATÜ’nün yapılmasında yine babam çok ön ayak olmuştur. Yolların, sağlık ocaklarının, işte Kız Sanat Enstitüsü yapılacaktır. Hepsinde hep okul aile birliğindedir. Hep önde giden bir insandır. Ve babam hiç kimseye ayrımcılık yapmaz. Diyanet İşleri Başkanlığı camiasında 40-50 yıla yakın müftülüğü vardır. Ve Maocular ve Lenincileri hep o barıştırırdı. Kavga etmeyin diye nasihat ederdi falan.

Çok enteresan bir hikayesi daha var babamın rahmetli. Onu da anlatmak istiyorum. Esiroğlu bizim köyün nahiyesi. Küçük bir nahiye. Babam orada ortaokul açmak istiyor. Fakat Millî Eğitim Bakanlığı müsaade etmiyor. Olur olmaz derken zamanın Milli Eğitim Bakanı Trabzon’a geliyor ve zannediyorum Gümüşhane’de bir lisenin açılışına gidecek. Babam bunu duyunca bütün köylüleri topluyor yolu kesiyor orada. Babam atıyor bir sandalye yolun ortasına, yolu kesiyor. Millet de yolu kesiyor. Vali babamı tanıyor. Vali iniyor bakıyor ki, müftü yolu kesmiş. “Nedir?” diyor Bakan, Milli Eğitim Bakanı. “Valla” diyor, “müftü yolu kesmiş”. “Ya nasıl devlet memuru yolu keser? Derhal onu açığa al” diyor Valiye. Vali de diyor ki “Buyurun siz alın”. Biliyor çünkü babamı tanıyor yani öyle kolay kolay pabuç bırakmayacağını…

İniyor Bakan, Orhan Oğuz yanlış hatırlamıyorsam. Diyor ki “Ne istiyorsunuz?”. “Sen” diyor “devlet memurusun. Suç olduğunu bilmiyor musun?” “Ben devlet memuru olarak yol kesmiyorum. Trabzon ili Maçka ilçesi Kaynarca köyünden İsmail Hakkı oğlu Halit Aydın olarak yol kesiyorum” diyor. Bakıyor ki adam hiç dinlemiyor. “Peki” diyor, tabii Bakan zannediyor ki oraya Kuran Kursu yapacak, cami yapacak. “Peki ne istiyorsun?” diyor. Diyor ki, “Ben ortaokul istiyorum”. Şaşırıyor “ya hocam” diyor “biliyorsun ki Türkiye’nin yüzde 60 ilçesinde ortaokul yok. Nahiyeye ortaokul istiyorsun. Kaldı ki ortaokul binası da yok”. Babam, “Ben sana söz veriyorum. Binayı yaparım” diyor. Bakan da “Ankara’ya dönünce hemen müsaade edeceğim” diyor. Babam diyor ki “Hayır, orada postane var”. Babam onu da ayarlamış. O zaman manyetolu telefonlar var. “Buradan hemen telefon edeceksin Bakanlığa, telgraf emriyle müsteşarına talimat ver, Vali de burada” diyor. Bakan bakıyor kurtuluş yok, “Peki” diyor. Oradan geçiyorlar hemen postaneye, manyetolu telefonla Bakan Ankara’ya arıyor, müsteşarına talimat veriyor ki ‘Trabzon Esiroğlu nahiyesine ortaokul müsaadesi verilmiştir’. Bu şekilde alıyor. Biniyorlar arabaya, telgraf emri geliyor. Zigana Dağı’na çıkıyorlar ki bir grup da orada yol kesmiş. Bakan demiş “Bunlar ne istiyor dağın başında”. Babam da “Sayın Bakanım, eğer oradan kaçsaydınız burada kesecektik” demiş. Böyle bir hikayesi var…

İsmail Hakkı Aydın'ın babası Halit Aydın
İsmail Hakkı Aydın’ın babası Halit Aydın

Ve sonra 1974 yılında bir siyasi geliyor Maçka’ya, siyasi bir soru soruyor babama. “Partinin çalışmaları nasıldır?” diye. Babam da çok sert cevap veriyor. “Parti merkezi burasıdır” diyor. “Oraya gideceksin. Burası müftülüktür. Burada böyle bir soru soramazsın” deyince adam tabii bozuluyor. Vali orada, bütün erkan orada… Tel emriyle babamı sürgün ediyorlar. O zaman Ecevit Başbakan rahmetli. O zaman işte Ulusoy’dan 7-8 tane otobüs kiralıyorlar. Maocular ve Leninciler Ankara’ya gidiyorlar, Ecevit’e çıkıyorlar ki ‘biz müftümüzü vermeyiz’. O zaman basında ‘Maçka’da Maocular ve Lenincilerin tek anlaştıkları konu müftünün tayininin durdurulmasıdır’ diye çıkıyor. Sonra babamın tayinini durduruyorlar. Böyle bir hikayesi vardır.

Şu anda dedemin evinde 15 tane akademisyen var, en az 2 dil bilinir

Sanıyorum ailenizde bir yabancı dil geleneği de var?

Evet doğru, benim Latince hocam, Farsça hocam dedemdir. Arapça hocam dedemdir. Dedem Latince, Arapça, Farsça ve Rumca bilirdi. Babam Fransızca, İngilizce, Arapça ve Farsça bilirdi rahmetli. Bizim evde şu anda, dedemin evinde 15 tane akademisyen vardır. Ve herkes en az 2 lisan bilir. Rahmetli benim için biraz daha fazla torpilli davranmıştır. Çünkü onun rahle-i tedrisinden geçmişimdir. Mesnevinin dibacesini Farsçasından ezberletmiştir. Sadi’den olsun Hafız’dan olsun Hayyam’dan olsun Firdevsi’den olsun… Muallakatü’s Seba’dan birçoklarını ezberletmiştir bana. O bir gelenek. Bizim evde devam ediyor. Çocuklarımızda da inşallah devam edecektir.

Babanızın bir lakabı da ‘komünist müftü’ siz de 70’li yıllarda böyle bir soruşturma geçiriyorsunuz değil mi?

Şöyle aslında, rahmetli dedem ‘ne bulursan oku’, babam da ‘yaz’ derdi. Oku ve yaz derlerdi. Sıkı yönetim zamanında Cengiz Aytmatov‘un ‘Beyaz Gemi’ diye bir kitabı vardı. Yasaklıydı o. Fakat ben hepsini okuyan bir insanım. Sonuçta bilim adamıyım. Kütüphanemde hepsi vardır yani, komünist kitaplar da vardır. Sağcısı da vardır, Adolf Hitler’in kitabı da vardır. Saidi Nursi’ninki de vardır. Tefsirler de. Bütün tefsirler vardır. İngilizce kaynaklarım vardır. İşte Shakespeare de vardır, Balzac da vardır, Goethe de vardır. Fakat o arada işte yakalanıyor bizde Beyaz Gemi. Yasaklı ve komünistlikten gelip tutukluyorlar bizi. Ondan sonra mahkeme derken uzun hikaye. Hakim hala yaşıyor ve dostum benim. Ama bana ceza verdiğini bilmiyor. Hala konuşuyoruz. Yaşlandı tabii Allah uzun ömür versin. Çok samimiyiz. Ben üzülmesin diye söylemiyorum kendisine. Mahkemeye çıkardılar bizi. Diyor ki “Sen bunu okudun mu?” “Okudum” diyorum. Diyor ki “Niye okuyorsun”. “Ben bilim adamıyım yani ben hepsini okurum” diyorum. “Git kendi ameliyatını yap” diyor. “Böyle şeylerle uğraşma”. “Yaz kızım, 6 ay hapis”…

Ve Marksist Leninist devlet kurmaktan bu cezayı aldık. Sicilimizde var. Zannediyorum 1990 yılına kadar devam etti sonra sicil affından çizildi. Hatta TÜBİTAK ödülü aldığım zaman bile ‘ya nerden çıktı bu, Mason mudur, CIA ajanı mıdır, FBI ajanı mıdır yoksa MOSSAD ajanı mıdır?’ gibi laflar da olmuştur. 1980 ihtilalinde güvenlik soruşturmalarında hep yazardım ‘Marksist Leninist devlet kurmaktan tecil edilmiş 6 ay hapis cezam vardır’ diye. Böyle bir hikayem var.

Cengiz Aytmatov’un ‘Beyaz Gemi’ diye bir kitabı vardı. Yasaklıydı o. Evimde yakalandı. Ve Marksist Leninist devlet kurmaktan ceza aldım

Bir ameliyat sırasında İsmail Hakkı Aydın.
Bir ameliyat sırasında İsmail Hakkı Aydın.

Tıp fakültesini bitirince sağlık ocağında doktor oluyorsunuz ama aklınızda beyin cerrahı olmak var. Süreç nasıl gelişti?

Şöyle söyleyeyim, bizim hocalarımız genel cerrahtırlar. Genel cerrahi üzerine nöroşirurji yapmışlardır. Biz tabii fakülteye başladığımız zaman da nöroşirurji kürsü değildi, daha doğrusu genel cerrahinin içerisindeydi. Hatta biz fakülteye başladığımız zaman da arkadaşlar ‘ben kadın doğumcu olacağım, ben çocukçu olacağım, ben dahiliyeci olacağım’ derken, ‘ben beyin cerrahı olacağım’ diyordum. ‘Ya’ diyorlardı ‘beyin cerrahı diye branş yok.’ Ama tabii Erzurum’da başladık. Orada at gözlüğüyle baktık. Daha genişledik, Çapa‘ya girdim. Orada tabii ki şunu kabul etmek lazım. Bülent Tercan, Umur Kaya Allah rahmet eylesin. Hüsamettin Kerim Gökay hocamız, aynı zamanda Beyhan Özden, Kıraç Türker, İnan Turan Tan Allah rahmet eylesin. Bunlar bizim abilerimizdi. Onlardan tabii ki çok şey öğrendik. Fakat o arada baktık ki dünyada Yaşargil diye bir fenomen var. Beyin cerrahisinin, nöroşirurjinin kabesi olan Zürih Üniversitesi var. Ve oraya gitmenin yollarını aradık. Ve sonra oraya gittik işte. Doktoramı, ihtisas tezimi orada yaptım. Böyle bir serüven.

Nöroşirurji, çilesi hiç bitmeyen bir tarikattır

Nöroşirurji sizin için ne anlama geliyor?

Nöroşirurji benim için çok kıymetli çünkü ben nöroşirurjiyi bir tarikat olarak görüyorum. Nöroşirurji, çilesi hiç bitmeyen bir tarikattır. Çünkü hala okuyoruz, beyin çünkü tanrısal bir parçacıktır. Tanrısal bir mucizedir. Onunla uğraşmak çok büyük bir nimettir. Allah’ın bir bahşıdır, lütfudur. Çünkü Allah herkese bunu bahşetmez, lütfetmez. Her biri bin yıl olan bin ömrüm olsa, binini de beyin cerrahisi için harcamaya hazırım. Zira dünyada astrofizikçiler işte yıldızlarla gezegenlerle uğraşırlar ama hiçbir tanesi gezegene dokunamaz. Sadece teleskoplarla bakarlar. Genetik mühendisleri, genciler, genlerle genomlarla uğraşırlar. Kromozamla uğraşırlar ama hiçbir tanesi geni eline alamaz.

500 milyar ışık yılı çapında olan evrenden daha büyük bir kapasiteye sahip olan insan beynine dokunmayı, onun üzerinde şekil değiştirmeyi Allah bize lütfetmiş ve böyle bir kıymetli, bir değerli ve hafızası namütenahi olan bir organa dokunma lütfunu, ayrıcalığını bize bahşettiği için Rabbime şükrediyorum. Ve beyin cerrahisi bence çok önemli ve çilesi hiç bitmeyen… Çünkü biliyorsun tarikatlarda çile vardır. O çileyi tamamlaman lazım. Ve beyin cerrahisi tarikatının çilesi hiç bitmez. Tabii onun da kutbu zamanı, öyle diyelim bugünkü tasavvufi tabirle; Gazi Yaşargil’dir. Dünyada şu anda Türk tıbbı çok iyi bir yerdedir. Türk Beyin Cerrahisi dünya standartlarının üzerindedir. Bunu da Gazi Yaşargil hocamıza borçluyuz. Biraz da beyin cerrahlarının megalomanlığına borçluyuz. Onu da burada ifade etmem lazım.

İlk ameliyatınızı komşu teyzenin tavuğuna yaptığınız doğru mu?

Aaa sen hep öğrenmişsin bunları ya. Şimdi ben Murat öğretmeni ameliyat etmeyi kafaya koydum ya, 5 buçuk 6 yaşındayım. ‘Ya bir tavuk keseyim de’ dedim, ‘bu bir tecrübe olsun bana’. Ve Allah rahmet eylesin bizim oranın tabiriyle Veli Emice derler bizde, Alaaddin Amca. Onun bir tavuğunu yakaladım, kafasını kesmek istiyorum. Fakat neyle keseceğim, makas buldum elime. Makasla kesmeye çalıştım ama tabii tavuk, tutamadım tavuğu. Koltuğumun altına aldım kesmeye çalıştım. Kesemedim, tavuk elimden kaçtı. İlk ameliyatımız başarısız oldu. Ama hep böyle bekliyorum. İşte kurbağa kessem, kurbağa mı kessem? İşte bazen solucan yakalıyorum, beyni var mıdır yok mudur?

2. sınıftayım, işte 6 yaşındayım o zaman. Komşumuz var fırıncı Salih Aga, Salih Akyüz. Ve onun hanımı var, Ulvi Teyze diyorlar. Gülfem de deniyor ona. Bir gün “Ya İsmail Hakkı bizim tavuk iğne yuttu” dedi. “Hah” dedim “tam bana fırsat çıktı”. “Onu ameliyat edebilir misin?” dedi. “Ederim” dedim. Ama tecrübem var, asistan lazım bana. Çünkü ilk vakam başarısız oldu asistan yokluğundan. Dedim ki “Ulviye Teyze sen tavuğu tut” dedim. “E nasıl oldu?” Dedi ki, işte bir şeyi dikerken düşmüş elinden iğne, iğnenin ucunda da iplik var. O arada tavuk bir şeyler topluyormuş yerden o iğnenin ipliği ağzına geçmiş. Yutmuş. Yutunca iğneyi de yutmuş. İşte “anladım” dedim, “kursağında olması lazım”. Dedim ki “Sen tavuğu tut, bana bir tane jilet getir”. Çünkü anladım makasla olmuyor bu iş. Jilet getirdi bana bir tane, tuttum “Tavuğu sıkıca tut” dedim. İlk asistanım oluyor. Ve kursağını dikine yardım. Bugün bakıyorum doğru yarmışım. Yani transfer değil dikine yarmışım. Çünkü adalelerin boyunca yararsan daha iyi tutar. Açtım kursağını temizledim. İğneyi çıkardım oradan. İğnenin arkasında bu kadar bir ip. O iple de diktim, tavuk iyileşti. Ve ondan sonra ilk hediyemi aldım. Veya tabiri caizse ilk rüşvetimi aldım ameliyattan. Tavuğun yumurtaları bana gelmeye başladı.

Yıllar sonra Ulviye Teyzenin, ki benim ilk asistanımdı, onun torunu fakülteyi bitirdi. Geldi yanıma “hocam ben beyin cerrahisine girmek istiyorum” dedi. Ben bilmiyordum Ulviye Teyzenin torunu olduğunu. Derken imtihana girdi. İmtihanı kazandı. Sonradan kimsin nesin deyince dedi ki “işte o benim teyzemdir”. Bu şekilde ben bir yerde ona olan borcumu ödemiş oldum. Torununu yanıma asistan almakla. Çetin Refik Kayaoğlu da profesördür. Emekli olmuştur, beyin cerrahisi profesörü. Ona da Allah uzun ömür versin.

Birçok bilimsel makaleye ve kitaba imzasını atan İsmail Hakkı Aydın çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor.
Birçok bilimsel makaleye ve kitaba imzasını atan İsmail Hakkı Aydın çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor.

Bir ameliyat tekniği buluyorsunuz ve TÜBİTAK tarafından ödül alıyorsunuz. Bu süreci sizden dinlesek…

Beyin damar tıkanıklıklarında bir ameliyat yöntemi geliştirdi hocam, Mahmut Gazi Yaşargil. Çünkü beyin cerrahisi tarihinde Mahmut Gazi Yaşargil, bir devrim yapan, bir çağ kapatıp bir çağ açan bir insan. Hatta beyin cerrahisi ‘Yaşargil’den önce / Yaşargil’den sonra’ diye ikiye ayrılıyor. İşte ben de Zürih’te araştırma yaparken tabii farelerde önce çalışıyoruz, küçük bir milimlik damarlarda çalışıyoruz. Derken önce uç uç, sonra uç yan, yan yan falan yapıyoruz. Ve bir milimlik damara aşağı yukarı 12-14 dikiş atıyoruz. Yani o iplikler saç telinden çok çok çok daha ince. Zaten mikroskopla yapıyoruz. Fakat bunların ameliyatı yaptıktan sonra açık olması lazım yani tıkanmaması lazım.

Tabii o ameliyatı yapmak için yüzlerce hayvan ameliyat ediyorsun ki kabiliyet gelişsin. Yani köpeklerde, kedilerde, farelerde. El maharetin gelişsin ki onu yapabilsin insanda. Fakat uç uçta problem çok fazla olmuyor ama uç yanda arka duvarını dikmede zorlanıyorsun. Şimdi mikroskop altında ön kısmını rahat görüyoruz çok, orayı rahatlıkla dikiyoruz en az 7 tane dikiş atıyoruz oraya. 7 tane de arkaya atacağız. Arkaya atmak için tabii mikroskop altında onu çevirmek lazım. Arkasını görmek için. Fakat her çevirme mikroskobik seviyede damarın iç duvarında zedelenme yapıyor.

Ben düşündüm taşındım nasıl yapabiliriz. Tabii rüyalarımı süslüyor. Nasıl yapabiliriz bunu? Nasıl bunu ön duvar haline getirebiliriz? Derken bir rüya görüyorum ki, rüyanın da bilim tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bir gün rüyamda fare ameliyat ediyorum. Ve arka önüne çevirip duruyorum. Her seferinde arkasını çevirdiğimden dolayı yırtıldığını görüyorum arka duvarın. Rüyamda görüyorum bunu. Sonra diyorum ki ‘ya bu demek bundan dolayı tıkanıyor’. Yani orada tahriş oluyor. Tabii elektromikroskop çalışması da yaptık onu teyit ettik. Sadece rüyaya göre hareket etmedik. Ve dedim ki, nasıl olur da biz arka duvarı ön duvar haline getirebiliriz. Tek bir pozisyonda.

Sonra düşündüm işte o rüyanın da etkisiyle. O çentik, bir küçücük çentik açtım eldiven parmağına. Eldiven parçasına ve getirdim bu anastomoz yaptığım damarın ucunu oraya taktım. Ve daha düşmedi önüme. Arka duvar ön duvar gibi oldu. Ve bu şekilde yapınca yüzde 90 açıklık sağladık. Kurtardık. Ve sonunda işte bunu Gazi hocaya dedim ‘hocam böyle böyle’. ‘Çok iyi, aferin’ dedi. ‘Bunu sen düşündün bunu mutlaka yaz’. Tabii ben bunu çok önemli bir şey görmüyordum. Yazdık. Ve bu ‘A New Technic’ olarak literatürde kabul edildi.

Turgut Özal’ın da bir etkisi var değil mi ödül almanızda?

Onun da hikayesi enteresan. Rahmetli Özal İsviçre’ye geldi 1984 yılında, Başbakandı o zaman. Semra Hanım ile beraber geldi. Hocanın yanına uğradılar. Klinikteydim. Sekreteri aradı beni dedi ki, ‘hoca sizi çağırıyor’. Hocanın çağırması tehlikelidir. Fırça atacaktır, bir hata yapmışsındır. Yani korktum hoca fırça mı atacak, kovacak mı ne yapacak falan diye. Heyecanla koştum indim hocanın odasına, 15-20 saniyelik bir görüşmemiz oldu rahmetli Turgut Özal ile. Zannediyorum Kaya Toperi de yanındaydı rahmetli.

Aradan zaman geçti daha sonra bana Kaya Toperi anlattı bunu. Özal Amerika’ya gidiyor, Houston’a gidiyor. İsmet Karacan var biliyorsunuz. Onun yanına gidiyor, “Nedir bu” diyor. İnternet yeni çıkmış o zaman, yıl 1990. O da diyormuş ki “işte böyle böyle, dünyada ne kadar çalışma varsa buradan görme imkanın var”. “Bizim araştırmacılar kimler var” diyor. “Bakalım” diyor. Tabii o arada benim soy ismimin Aydın olması da bir avantaj. Aydın başta çıkıyor. Aydın, İsmail Hakkı diye çıkınca, “Bak nedir” diyor “bu”. Tanımıyor beni rahmetli Turgut Özal. Gerçi şeyde gördü ama benim o olduğumu bilmiyor. Sonra diyor ki “Ne yapmış”. “İşte bu damarı böyle böyle yaptı” diye okuyor makaleyi oradan İsmet Karacan ona. İşte böyle yaptı şöyle yaptı derken ilgisini çekiyor.

Türkiye’ye geldiği zaman da işte o zaman Mehmet Yazar TÜBİTAK’tan sorumlu Devlet Bakanı. Cumhurbaşkanı diyor ki “Nasıl seçiyorsunuz”. “Böyle böyle işte üniversiteler teklif ediyor”. İşte “araştırmacılar, şunlara ödül veriyoruz”. Özal da demiş ki “Ben teklif edemez miyim”. “Tabii siz Cumhurbaşkanısınız”. “Benim de adayım İsmail Hakkı Aydın’dır” diyor Özal. Benim haberim yok. Bana yazı yazıyorlar ki, yayınlarını gönder. Fakat o arada basında bir haber çıkıyor ki, TÜBİTAK bilim kütüğü oluşturuyor. Makaleler hep orada toplanacak. Böyle bir haber var. Bana öyle yazı gelince, herhalde diyorum o katalog için yani o bilim kütüğü için bizim yayınları istediler. Ben de dosyayı hazırlayıp yolluyorum. Aradan zaman geçiyor, hiç aklımda yok TÜBİTAK ödülü alacağım.

Türk Diplomat Kaya Toperi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal
Türk Diplomat Kaya Toperi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal

Bir ameliyat için Ljubljana’ya davetliyim. Yıl 1990. Ve o zaman tabii cep telefonu falan yok. Bir gün telefonla konuşuyorum, hanımı arıyorum. Ne var ne yok. Bana “Müjdemi isterim” dedi. “Ne müjdesi” diyorum. “Öyle ufak tefek istemem, büyük bir müjde”. “Ya nedir?” Diyor ki, “TÜBİTAK ödülü aldın”. “Git” dedim ya “TÜBİTAK ödülü…” Öyle bir müracaat yok. Üniversitenin teklif etmesi lazım seni. Yani Bakanlar Kurulunun teklif etmesi lazım, işte Cumhurbaşkanı falan. “Mümkün değil” dedim. “Yanlış”. “Ya” dedi “Herkes tebrik ediyor. Televizyonda izledim” dedi. Sabahı zor ettim.

Şimdi ne yapayım? TÜBİTAK’ı aramam lazım. Sabah oldu hemen TÜBİTAK’ı aradım. Orada da tabii kendimi tanıtmadım. “Ben TÜBİTAK ödüllerini kim aldı onu öğrenmek istiyorum” dedim. Hemen beni halkla ilişkilere bağladılar falan. İşte sayıyorlar fizikte şu, bilmem mühendislikte bu, işte kimyada bu falan filan derken. Tıp deyince İsmail Hakkı Aydın, nereden, Atatürk Üniversitesi. Tabii beyin cerrahisi dalında İsmail Hakkı deyince telefonu kapattım. Daha dinlememe gerek yok. Sonra geldik ödül almaya.

Türkiye’nin ilk Mikronöroşirurji Laboratuvarını ve Kapalı Devre Televizyon Sistemini kurdum

1984 yılında Atatürk Üniversitesi Nöroşirurji Bölüm Başkanı oluyorsunuz. Orada ne gibi ilklere imza attınız?

Doğru, Atatürk Üniversitesi Beyin Cerrahisine 1984’te geliyorum. Devlet bursuyla yurt dışına gittiğim için mecburi hizmet söz konusuydu. Ve ben Atatürk Üniversitesi’ni tercih ediyorum, orada kalıyorum. Ve orada ilk olarak Mikronöroşirurji Laboratuvarı kuruyorum. O zaman Türkiye’de hiçbir yerde yok. Yani işte farelerde ameliyat yapmak, asistanlarımıza mikroskopla ameliyat yapmayı öğretmek için bir Mikronöroşirurji Laboratuvarı kuruyorum. Ve ondan sonraki yetiştirdiğim bütün işte profesörler olsun, doçentler olsun, uzmanlar olsun asistanlar olsun. Hepsi orada eğitim alıyorlar. Tabii ben binlerce doktor, doçent, beyin cerrahı, profesör yetiştirdim. Aşağı yukarı onların hepsi orada eğitim alıyorlar.

Ve 1985 yılında yine Türkiye’de ilk defa kapalı devre televizyon sistemini kuruyorum. Ameliyathaneden klinikteki odalara, asistan odasına, benim odama bağlantı yaparak, mesela asistanlarım dışarıda ameliyat yaparken ben odamda onu izleyebiliyorum. Hasta sahipleri, asistanlar, öğrenciler bütün ameliyatları izleyebiliyorlar. Ve ilk olarak Türkiye’de bunu ben kurdum 1985 yılında. Ve büyük ameliyatların hepsini videoya kaydettik. Sonra onları CD’lere, DVD’lere aktardık. Hatta onların bazılarını biz uluslararası dünya çapındaki kongrelerde, değişik ülkelerde konferanslar verdiğimde o videoları da koyup gösteririz. Bu ameliyatlar böyle yapılır diye.

Beyin cerrahisi uyuşturucu bir branştır. Beyin cerrahisi müntesiplerine uyuşturucu gibi bağımlılık yapar. Ve hiçbir tedavisi yoktur bunun dünyada

Hocam, 200’ü aşkın bilimsel çalışmaya imza atıyor, onlarca uluslararası ödül alıyorsunuz. ‘Bugün geldiğim yerden memnunum’ diyor musunuz?

Ben pişman değilim. Yani demin söylediğim gibi, her biri bin yıllık bin ömrüm olsa hepsini beyin cerrahisine veririm. Çünkü beyin cerrahisi uyuşturucu bir branştır. Beyin cerrahisi müntesiplerine yani o yola girenlere bir uyuşturucu gibi bağımlılık yapar. Ve hiçbir tedavisi yoktur bunun dünyada. Bu işe düştün mü ömür boyu devam eder bunun iptilası. Yani ne alkol bağımlılığına benzer ne madde bağımlılığına benzer bu. Bu enteresan ve biz bundan da memnunuz.

Yaratılan en eşrefi mahluk olan insanın en mukaddes organına dokunuyorsun. Beyin, Allah’ın insanlara bahşetmiş olduğu en büyük nimet. Yarın insanlara kıyamet gününde inanırsınız inanmazsınız benim kanaatime göre ilk sorulacak soru, beyninizi neden kullanmadınız? Kur-an’ı Kerim’deki ayetlerin yüzde yetmiş yüzde sekseni ‘Ne kadar az düşünüyorsunuz’, ‘Akletmiyor musunuz?’, ‘Hala tezekkür etmiyor musunuz?’ diye biter. Neden düşünmüyorsunuz, neden fikir üretmiyorsunuz, neden proje üretmiyorsunuz, neden geçmiş ile gelecek arasında bağ kurmuyorsunuz, neden ütopya sahibi değilsiniz, neden geleceği şekillendirmiyorsunuz, neden geçmişe bakarak gelecekteki oluşabilecek problemlerin önüne geçmiyorsunuz diye hep uyarılmaktadır. O nedenle nöroşirurji böyle bir meslektir. Çünkü beyinde bir cazibe vardır. Beyin bizi çeker. Beyin içerisine girdiği zaman namütenahi bir ummandasınız, namütenahi bir hafıza kapasitesi vardır, kabiliyeti vardır. Kainatta ne kadar atom varsa, elektronu çekirdeği olan atom… O kadar atom sayısınca bilgiyi bu beyin içerisine almaya muhafaza etmeye.. Ve unutmaz, beyin unutmaz. Unutan biziz, unutan insandır. Beynin hafızası vardır, her şeyi kaydeder. Onun için beyin Allah’ın en kutsal organıdır. İnsanlara en büyük nimetidir. İnsan beynini kullanırsa kainatta, dünyada demiyorum, kainatta yapamayacağı, hayal ettiği ne varsa yapamayacağı hiçbir şey yoktur.

7 şiir kitabı yazdım, musiki ve hat ile ilgileniyorum

Ömrünüzü bilime adadınız ama sizin sanat için de büyük bir emeğiniz var değil mi?

Beyinle uğraşmak zaten sanattır. Çünkü beyin, sanat harikasıdır. Yani şimdi düşünüyorsunuz ki, 100 milyar nöron kendi aralarında 2 üzeri 100 milyar bağlantı yapıyor. Ve birbirine değmiyor ve biz ‘Beautiful Brain’ diyoruz buna. En güzel şeklini ortaya koyuyor. Ve enteresandır kendi aralarında nöronların iletişim 10 üzeri 16 işlem bölü saniye. Bu ne demek biliyor musunuz? 10’u 16 kez kendi kendisiyle çarpacaksınız, o kadar saniyede işlem yapıyor. Bunun bir kısmının biz farkında değiliz. Ama beyin onun farkında. O ameliyatı açtığınız zaman damarların içerisindeki kan hücrelerinin dansını görüyorsunuz. Hissediyorsunuz. Yani o kıl gibi, kıldan daha ince damarların, o yolların o ahengini, o armonisini, o sanatını, o güzelliğini, o yaratanın oradaki sanat şahikasını oraya nakşettiğini gördüğünüz zaman sanattan kendinizi alamıyorsunuz… Bigâne olamıyorsunuz.

Evet ben çocukluğumdan beri yazıyorum. Rubai yazıyorum, aruzla ilgileniyorum. 7 tane şiir kitabı yazdım ve mesela son iki kitabım ‘Ya Hay’ ve Rubaiyat’ı Bircis’tir. Tamamen aruz üzerine kurulmuştur ve aruzda en zor form olan rubai veznini, ahreb ve ahrem vezinleri vardır onu kullandım. Ve Cumhuriyet Türkçesiyle yani Osmanlı Türkçesinden ziyade Cumhuriyet Türkçesini kullandım. Ama ben dediğim gibi sanattan bigâne kalamam. Çünkü sanatla uğraşıyorum, ameliyat yaparken sanat yapıyorum ben. Belki birazcık sıra dışı olacak ama ben dünyada hiçbir zevki bir beyin ameliyatından aldığım zevke değişmem. Yani beyin ameliyatı yaparken evet ananız ağlıyor, 15-20 saat, bazen 28 saate varıncaya kadar ameliyat yapıyorsunuz. Yemek yemiyorsunuz, çay içmiyorsunuz. O hastayı kurtarmak için uğraşıyorsunuz. Ama ameliyattan çıktıktan sonra hasta sizin elinizi sıktığı zaman, ‘iyiyim’ dediği zaman da dünya sizin oluyor. Yani dünyanın hiçbir zenginliğine, hiçbir malına mülküne bu değişilmez. O nedenle sanata bigâne kalmak mümkün değildir.

Aydın, en büyük korkusunun insanlara bilgisini aktaramamak olduğunu söylüyor.
Aydın, en büyük korkusunun insanlara bilgisini aktaramamak olduğunu söylüyor.

Hat ile ilgileniyorum biliyorsunuz. Çünkü hat konusunda da babam çok üzerimde durdu. Ama sanatta şöyle bir şey vardır. Bilim insanlığın ortak mirasıdır. Benim en büyük korkum, beynimde olan bilgileri benden sonraki kuşaklara yeterince aktaramamaktan korkuyorum. Ömrüm vefa etmez diye korkuyorum. Onun için Allahu Teala’dan bunu aktaracak imkan vermesini istiyorum.

Ayrıca musiki ile ilgileniyorum. İşte yüzden fazla beste yapılmıştır. İşte şiirler yazmışımdır. Bilgiyi aktarmadığın zaman o senin sırtında yüktür. Bilim insanlığın ortak mirası, sanat ise ortak lisanıdır. Çünkü malın zekatı vardır, onun kırkta birini vermektir veya sana yetenin dışındakini vermektir. İlmin zekatı vardır, öğretmektir. Onun için bilimimi aktaracağım, bilimin zekatını vereceğim. Ben bu kadar kitap yazdım Allah inşallah bilgimi aktarmak için o fırsatı bana verir, o imkanı bana verir.

Şöyle bir şey vardır, ben beyin cerrahisinde asla tevazuyu kabul etmiyorum. Onu söyleyeyim ben sana. Beyin cerrahisinde asla tevazuyu kabul etmem. Ama sanatta, sanat tevazuyu gerektirir. Beni bilim adamı yapan Kuran’ı Kerim’dir. Kuran’a inandıkça, okudukça, Kuran’ı okudukça bilim adamı oldum. Bilim adamı oldukça, Kuran’ı okudum. Hani Biruni der ki, bilimle uğraşmama sebep Bakara Suresi’nin 191. ayetidir. Doğrudur. Ben de ‘Kuran’ın hepsidir’ diyorum. Çünkü Kuran’ı okuyup da bilime bigâne kalmak mümkün değil. Çünkü Kuran’ı her okuduğumda yeni bir şey çıkıyor karşıma. Aaa diyorum ben bu ayeti hiç okumamış mıyım? Okuyorum ‘Allah Allah’ diyorum. Bu sanki daha yeni okuyormuşum gibi. Yani geçen Hac suresinin 47. ayetini okuduğumda Allah Allah, izafiyet teorisi. Veyahut okudum, baktım ki kopyalamadan bahsediyor Allahu Teala. 1400 sene önce geldi. Onun için Kuran’ı Kerim’i okudukça bilime yöneldim. Onda tevazuyu kabul etmiyorum çünkü peygamber de diyor ki ‘Alimlerin kaleminden boşalan mürekkep Allah’ın dinini yaymak için savaşa gidenlerin ve şehit olanların kanından daha hayırlıdır’. Onun için dolma kalem kullanıyorum. Ayrıca tabii bilimde, ilimde hep peşinde koşmak önemlidir. Çünkü insan ilim öğrenmek istediği müddetçe alimdir. O nedenle bilimde böyle. Ama sanatta tevazu çok önemli. Dünyanın en iyi udisini çağırın, ‘Ben udiyim’ demez. ‘Efendim ud görmüşlüğümüz vardır’ der…

40 yılı aşkındır meslek hayatımda hiçbir hastama değil reçete, idrar tahlili dahi tükenmez kalemle yazmadım. Ve ben imzaya çok dikkat ederim. Dolma kalem kutsaldır.

Dolma kalem hassasiyetiniz olduğunu okuyorum yazdıklarınızdan. Sizi siz yapan değişmez prensipleriniz var. Dolma kalem dışında hangilerinden bahsedebilirsiniz?

Biz Trabzonluyuz. Trabzonlular silaha düşkündür. 8-9 yaşlarında babamdan silah istedim “Bana bir tane tabanca al” dedim. “Olur oğlum” dedi. Babam akşam bir kutu getirdi bana, “al oğlum tabancanı getirdim” dedi. Açtım baktım hafif. Sonra açtım içinden bir kutu daha çıktı. İçinden baktım bir dolma kalem çıktı. Baktım şaşırdım böyle. Tabii babam izliyor. “Oğlum senin silahın budur” dedi. Ve o zaman ne dediğini çok iyi anladım.

Mürekkebin kutsal olduğuna inanırım ve talebeliğim boyunca dolma kalem kullanmışımdır. Hep çift dolma kalem kullandım. Yani 40 yılı aşkındır meslek hayatımda hiçbir hastama değil reçete, idrar tahlili dahi tükenmez kalemle yazmadım. Ve ben imzaya çok dikkat ederim. Çünkü yazı, imza kişinin şahsiyetidir. Dolma kalem de kutsaldır. Çünkü ayette ‘alleme bil kalem’ diyor. Kalem ile yarattı. Oku ve yaz diyor. Onun için o bizim değişmez bir düsturumuzdur. Bir tanesi ‘Mütevekkil Münzevi’ olan bu kalem, bu da ‘Müteariz Müşteki’ olan. İkisini de devamlı yanımda tutuyorum. Birisi siyah yazar, birisi mavi yazar. Keyfime göre hangisini istersem onu kullanırım.

İsmail Hakkı Aydın, Nuriye Çakmak Çelik'in sorularını yanıtladı.
İsmail Hakkı Aydın, Nuriye Çakmak Çelik’in sorularını yanıtladı.

Birçok kitabınız var ama dikkatimi en çok ‘Ah Bu Doktorlar’, ‘Ah Bu Hastalar’ çekti. 30 yılda 30 binden fazla ameliyat yaptınız. Neler anlatıyorsunuz bu kitaplarda?

‘Ah bu hastalar’ derken ben o kitabımı hastalarıma atfettim. Çünkü benim bu tecrübeyi kazanmamda hastalarımın çok büyük payı vardır. Yani anatomi laboratuvarları ölülerin dirileri eğittiği yerdir. Ameliyathaneler ise hastaların kendilerine şifa ararken, dertlerine derman ararken cerrahları da eğittiği yerdir. Şimdi ben o kadar ameliyat yapmamış olsaydım tecrübeyi nasıl kazanacaktım. Onun için ‘Ah Bu Hastalar‘ kitabımı beyin cerrahisindeki tecrübelerim ve bu seviyeye gelmemde katkıları olan hastalarıma ithaf etmişimdir. Evet ‘Ah bu doktorlar’ var, ‘Rabbim Beni Doktordan Koru’ var. Onların sonunda bir ünlem işareti vardır.

Tabii hekimlik çok zor bir meslektir. Kolay elde edilen, kolay kazanılan bir meslek değildir. Bugün bile hala Afrika’da bazı kabileler hekimleri, cerrahları tanrının yerdeki temsilcisi olarak görürler. Biz buna inanmış insanlarız, şifa da dert de derman da ondandır. Hiçbir hastalık yoktur ki Allah’u Teala tedavisini yaratmamış olsun. O nedenle hekimliğin böyle bir yönü vardır. Evet şifa da Allahtan, dert de Allahtan ama biz bir yerde onun vermiş olduğu imkanla bu işi yapıyoruz. Onun için hekimlik zor bir meslektir. Tanrısal bir meslektir. Allah’ın yeryüzündeki temsilcisidir. Şafi sıfatını kullanır. Hekim zaten hakemden gelir, aynı kökten gelir. Hakem ile hekim aynı kökten gelir. O nedenle zor yetişiyor. Hekimlerimizin maruz kaldığı çeşitli tacizlere, yaralanmalara bir yerde dikkat çekmek için o kitabı yazdım ama ilk etapta onun ismine bakanlar ‘ya bu doktorları yeriyor’ diye düşündü. Halbuki içerisinde hep doktorların ne çileler çektiğini, ne gibi bir eğitimden geçtiğini, ne kadar uykusuz geceler geçirdiğini anlatan bir kitaptır.

Zaman Yolcusu

0

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde

416 B abone

Daha Fazlası İçin Abone Ol →  https://bit.ly/2yKl4Tl

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler”in bu bölümünde; Irak topraklarında 1000 yıldır yaşayan bir halk, Türkmenler konu ediliyor… Vatan yaptıkları coğrafyaya adını vermiş, üzerine kendi medeniyet eserlerini inşa etmiş bir halk… Irak Türkmenleri… Onların 1000 yılı, nereden geldikleri, neleri başardıkları, tarihleri… “Zaman Yolcusu”, Irak Türkmenlerini ve Türkmeneli’ni anlatıyor. Az bilinen, unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutan gerçek bir tarih canlanıyor.

Zaman Yolcusu-Türklerin İzinde

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Kuzey Irak Türkleri ve Türkmeneli

https://www.youtube.com/watch?v=aA3DpCm4s5U&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=1

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler”in bu bölümünde; Irak topraklarında 1000 yıldır yaşayan bir halk, Türkmenler konu ediliyor… Vatan yaptıkları coğrafyaya adını vermiş, üzerine kendi medeniyet eserlerini inşa etmiş bir halk… Irak Türkmenleri… Onların 1000 yılı, nereden geldikleri, neleri başardıkları, tarihleri… “Zaman Yolcusu”, Irak Türkmenlerini ve Türkmeneli’ni anlatıyor. Az bilinen, unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutan gerçek bir tarih canlanıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Oğuz Türklerinin Yurdu Azerbaycan

https://www.youtube.com/watch?v=qx2jZh_eqi8&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=2

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler”in bu bölümünde; Odlar Yurdu, yani “Ateş Ülkesi” olarak da bilinen Azerbeycan’da farklı dönemlere ait tarihi bölgeler ekrana taşınıyor. 6 binden fazla kaya resminin yer aldığı “Gobustan”, 3 bin yıllık Zerdüşt tapınağı “Ateşgah”, Bakü’deki “İçeri Şehir”, “Şirvanşahlar Sarayı” ve “Kız Kulesi” ile Şeki ve Neftalan şehirleri bu bölümde konu ediliyor. Türk tarihini derinden etkileyen ama az bilinen sayfalara sahip bu coğrafya, “Zaman Yolcusu” için ayrıca olağanüstü bir keşif rotası vaad ediyor. Belgeselin görüntü yönetmenliğini Ahmet Uçar ve Hüseyin Eroğlu, prodüktörlüğünü ise Cihan Çekiç üstleniyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Türkiye’nin Miladı; Dandanakan Savaşı

https://www.youtube.com/watch?v=KaoHmtiPbLQ&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=3

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler” çoğu Türk tarihçisinin günümüz Türkiye’sinin miladı olarak kabul ettiği Dandanakan Savaşı için Karakum Çölü’nde. 1040 yılında Selçuklu ordusunun Gaznelileri yenerek devlet kurma sürecini başlattığı yer Türk televizyonlarında ilk kez ekrana taşınıyor. Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun az bilinen evreleri “Zaman Yolcusu”nun bu bölümde konu ediliyor. Tuğrul Bey’in unutulmuş türbesi, Alp Arslan’ın kayıp mezarı bu bölümün en önemli konu başlığı. Bu bölümde ayrıca, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun payitahtı olan kadim Rey ve Merv şehirlerinde bulunan Türklere ait kültür varlıkları da tanıtılıyor. Bunlar arasında İran’da, başkent Tahran’ın güneyindeki Rey’den Tuğrul Bey’in türbesi de ilk defa ekrana geliyor.Türkmenistan’daki Merv’de ise Sultan Alp Arslan’ın kayıp türbesi ile Sultan Sancar’ın restorasyon görmüş sonsuzluk ikametgahı ayrıntılı olarak tanıtılıyor. “Zaman Yolcusu” belgesel serisinin üçüncü sezonu Türk coğrafyasındaki yeni kültürel ve arkeolojik keşifler çerçevesinde “Keşifler” alt başlığı ile sunuluyor. Belgeselin görüntü yönetmenliği Ahmet Uçar ile Hüseyin Eroğlu, prodüktörlüğünü ise Cihan Çekiç üstleniyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Altın Orda Devleti

https://www.youtube.com/watch?v=k3d7cH7aWIU&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=4

Tarihin akış yönünü değiştiren bozkır imparatorluğu günümüz Kazakistan bozkırlarında kuruldu. Doğu Avrupa ve Rusya’daki halkların öyküsünü yeniden yazan Altın Orda Devleti, Deşt-i Kıpçak adı verilen Kıpçak bozkırlarında inşa edildi. “Zaman Yolcusu” bu bölümde, Türkler ve Moğolların birlikte kurup yönettiği “Altın Orda”nın doğum yerine gidiyor. Kazakistan’ın içlerinde, “Ulutau”da (Uludağ) olağanüstü keşiflere tanıklık ediyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu belgeselin görüntü yönetmenliğini Ahmet Uçar, prodüktörlüğünü ise Cihan Çekiç üstleniyor. “Zaman Yolcusu – Keşifler” yeni bölümüyle çok farklı bir keşife tanıklık ediyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Göktürklerin İlk Tapınağı

https://www.youtube.com/watch?v=UhvaWtD2SJ4&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=5

Belgeselin bu bölümünde, Moğolistan’da bulunan bir tapınak alanı konu ediliyor. Şivet Ulan bölgesinde keşfedilen tapınak alanı Göktürk dönemine tarihlendiriliyor. “Zaman Yolcusu” bu bölgedeki arkeolojik araştırmaları uzmanlarla değerlendiriyor, tapınak çevresindeki mezar külliyesinin kime ait olduğu sorusuna cevap arıyor. İkinci Göktürk devletinin kurucusu ve bu nedenle “İlteriş”, yani “İli, vatanı yeniden birleştiren” anlamına gelen ünvanıyla bilinen Kutluk Kağan 7. yüzyılın sonunda hayatını kaybetti. Merkezi Kazakistan’ın başkenti Nursultan’da bulunan Uluslararası Türk Akademisi öncülüğünde arkeolojik kazı çalışmaları devam eden Şivet Ulan’da mevcut kalıntıların Kutluk Kağan’ın mezar külliyesine ait olduğu tahmin ediliyor. “Zaman Yolcusu”nun bu bölümünde ayrıca Şivet Ulan’da bulunan bengü taşlar ele alınıyor. Böylece, Türk tarihinin ilk yazılı kaynakları olan “Orhun Yazıtları” öncesinde başka yazıtlar var mıydı, sorusunun cevabı aranıyor. Bu bölümde Orhun Vadisi’ndeki yeni arkeolojik kazı çalışmaları ve yüzey araştırmaları da ekrana geliyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler” bu bölümüyle yepyeni bir keşife tanıklık ediyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/İpek Yolu ve Kadim Türkler

https://www.youtube.com/watch?v=EdHH9mZcjn0&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=6

Belgeselin bu bölümünde, Çin’in kadim yerleşimlerinden Xi’an ( Şian ) kentinde İpek Yolu’nun başlangıç noktası olan “Batı Pazarı”na gidiliyor. Ayrıca, Asyanın en eski camisi olan Xi’an Ulu Cami’de Ramazan ayı etkinlikleri ekrana taşınıyor… Bu bölümde Xi’an Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Göktürk eserleri de ilk defa bir Türk televizyonunda yayınlanacak. Bu çerçevede, Göktürklerin Çin’in en ünlü hanedanlarından Tanglar ile az bilinen ilişkileri konu ediliyor. Özellikle “Kürşad Destanı”nın arka planı da tarihçiler tarafından ilginç öykülerle ekrana taşınıyor. Çin Sedd’nden sonraki en büyük yapı… Kadim Xi’an kentinin enerjik, rengarenk Müslüman mahallesi diğer konu başlıklarından biri. Belgeselde ayrıca, geleneksel Çin şiiri ve resmine esin kaynağı olan Batı Gölü, doğal güzellikleriyle ünlü Hangzhou kenti, Çin Seddi’nden sonraki en büyük antik yapı olan Büyük Kanal ve Şanghay kenti hakkında az bilinen konu başlıkları ele alınıyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu– Keşifler” üçüncü sezonda Kadim Türk tarihi ve arkeolojisi konusunda yeni keşifleri, az bilinenleri ekrana taşımaya devam ediyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Çin Seddinden Han Çinlilerinin başkenti Şian’a

https://www.youtube.com/watch?v=ckWLPkWuPL4&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=7

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde Belgeseli, “Keşifler” isimli üçüncü sezonunda, bu bölümde Çin’e gidiyor. Üçüncü sezonu 10 bölümden oluşan Zaman Yolcusu – Keşifler belgeseli, Türk dünyasında az bilinen arkeolojik ve tarihi keşifleri ekrana taşıyor. Bu bölümde, tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktası olan Şian (Xi’an) kenti konu ediliyor. Çin’in merkezinde yer alan Şian’da ilk imparatorun piramidal mezarı, dünyaca ünlü “Terracota Askerleri” ve ülkenin en eski camisi ekrana geliyor. Kadim Türk tarihinin az bilinen kısımlarının da işlendiği “Zaman Yolcusu – Keşifler”de, Çin’le birlikte Moğolistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, İran ve Irak’ta yapılan aktüel çekimlere ek olarak, Türk tarihine ilişkin bu ülkelerin müzelerinde bulunan eser ve objeler de ilk defa izleyicilerle buluşuyor. Tuğrul Bey’in Başkentinden Alp Arslan’ın Kabrine Çin’de Göktürk dönemini tarihlendirilen mimari yapılar ve eserler, Moğolistan’da Orhun Vadisi ve Tonyukuk Külliyesi çevresinde yeni arkeolojik keşifler, aynı ülkede Şivet Ulan bölgesinde kadim Türklere ait olduğu tespit edilen tapınak alanı, Kazakistan’da Altın Orda devletinin kuruluş bölgesi ve Cengiz Han’ın oğlu Cuci Han’ın mezarı, Türkmenistan’da Selçukluların tarih sahnesine çıktığı bölgeler, özellikle tarihi başkent Merv’de Sultan Sancar’ın türbesi ve Alp Arslan’ın defnedildiği tahmin edilen külliye alanı, Azerbaycan’da Oğuzların kurdukları beylikler ve eserleri, Irak’ta Selçuklu ve Atabeylikler dönemi yapıların yanı sıra İran’da antik Rey şehri ve Tuğrul Bey’in defnedildiği bilinen türbe belgeselin en dikkat çekici mekanları arasında. Yine Rekor Uzaklıktaki Mesafeler… Yaklaşık 30 bin kilometre yol yapılarak, iki yıl süren çekimler sonucu ortaya çıkan “Zaman Yolcusu – Keşifler”, bu sezon da heyecan uyandıracak sıradışı görüntüler ve yeni açıklanmış bilimsel raporlardan alıntılarla ekrana geliyor. Görüntü Yönetmeni Ahmet Uçar’a kurgunun ise Cihan Çekiç’e ait olduğu “Zaman Yolcusu – Keşifler” Türk Dünyası tarihinde az bilinenleri en doğru, en anlaşılır ve bilimsel – akademik çalışmaların ekseninden ayrılmadan anlatıyor, aktarıyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Orta Asya’da Nevruz

https://www.youtube.com/watch?v=llKAUtUQMV8&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=8

“Zaman Yolcusu” Keşif – Özel yayınlarının üçüncü bölümünde yeniden Doğu Türkistan’da… Şimdi Nevruz zamanı. Tarım Havzası’ndan Taklamakan Çölü’ne Nevruz’un kutlandığı farklı bir iklime yolculuk. “Zaman Yolcusu” Uygurlarla 3 yıl aradan sonra yeniden buluşuyor, bu defa Kaşgar’ın öyküsünü anlatıyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu belgeselde Türklerin ilk İslam başkentinden olağanüstü manzaralar ekrana geliyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Tonyukuk Yazıtları

https://www.youtube.com/watch?v=2xWMgaavlxc&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=9

“Zaman Yolcusu” Keşif – Özel yayınlarının ikinci bölümünde Moğolistan’daki Tonyukuk Yazıtları çevresinde yapılan arkeolojik kazıları ekrana taşıyor. Tonyukuk’un mezarı Türklerdeki türbe geleneğinin başlangıcı mı? “Türk” sözcüğünün ilk defa yazıldığı anıtsal nitelikli granit taşlar Moğolistan bozkırında hala birçok bilinmezle ayakta duruyorlar. Göktürklerin MS 8. Yüzyılda tarihlerini yazdıkları bu yazıtlı taşlar ile Tonyukuk mezar külliyesinin çevresinde Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı TİKA’nın yürüttüğü kazı çalışmalarında önemli bilimsel keşifler gerçekleşiyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu belgeselde bu keşifler ile bölgede yapılacak müze hakkında bilgiler de yer alıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Ergenekon Vadisi

https://www.youtube.com/watch?v=IOdePBuiflI&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=10

Arkeologlar Ergenekon’u keşfetti. Türk televizyonlarında ve dijital medyada ilk defa… Uluslararası Türk Akademisi ile Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın birlikte Kazakistan’ın Rusya-Çin sınırında gerçekleştirdiği arkeolojik kazılarda olağanüstü bir keşif haberi. Kazıların yapıldığı bölge arkeolog ve tarihçilere göre Türk destanı Ergenekon’un geçtiği yer olabilir. Buradaki topografya ve kurganlarda bulunan eser ve objeler bu görüşü destekler nitelikte. Türkiye’de 9 saatlik uçak yolculuğu, 14 saatlik arazi vitesli araçlarla yapılan yolculuğun ardından Doğu Kazakistan’ın Berel Vadisi’ne ulaşılıyor. “Zaman Yolcusu” burada 2 bin metre yükseklikte Karakaba Yaylasına çıkıyor ve olağanüstü bir keşife tanıklık ediyor. Ahmet Yeşiltepe Türkiye televizyonlarında ilk kez yayınlanan bu vadiyi ve keşif sürecini anlatıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Musevi Türkler; Karaimler

https://www.youtube.com/watch?v=7H6s5m_632E&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=11

Yokolmanın eşiğindeler… Türkçe konuşuyor, Türkçe ibadet ediyorlar. Dini kimliklerini Musevilikte, milli kimliklerini ise Türk kökenlerinde arıyorlar. Kendilerini Orta Çağ’ın en büyük gücü Hazarların torunları olarak görüyorlar. Ama inanç yolunda izledikleri yön diğer Türk kökenlilerden çok farklı. Museviliğin Karay mezhebine mensup bu insanların Türklerle tarihi ve kültürel bağı ne? Doğu Avrupa’daki Aşkenaz topluluklarla ilişkileri var mı? Yahudilerin bilinmeyen 13. kavmi olabilirler mi?

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Batıdaki Türklerin unutulmuş kolu; Gagavuzlar

https://www.youtube.com/watch?v=e8ofHWMX708&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=12

“Zaman Yolcusu” 2. sezon için son seyahatini Osmanlı’nın değerli toprağı Besarabya’ya yapıyor. Hakkında az bilgi sahibi olduğumuz Ortodoks Hristiyan kardeşslerimiz ile tanışıyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu aktüel belgeselde Moldova’nın Gagavuz Yeri Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan Gagavuzların tarihi ve bugünü ekrana geliyor. Oğuzların en batıya ulaşmış kolu Gökoğuzlar nasıl Hristiyan oldular? Gagavuzlar, Türkiye Türklerinin büyük ölçüde nüve topluluğu olarak bilinen Oğuzların Kıpçak coğrafyasında Hristiyanlığı benimsemiş kolu. “Zaman Yolcusu” düğünden cenazeye, sofradan tarlaya Gagavuzların hayatına giriyor, dış görünüm, çehre ve kullandıkları diyalekt, lehçe olarak Anadolu Yörüklerini andıran bu topluluğun kültür zenginliğini keşfediyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Kırım Yarımadasındaki Türkler

https://www.youtube.com/watch?v=fUNLu3oWFho&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=13

Haytarma ile başlıyor belgesel dizinin bu bölümü, yani Kırım Tatarlarının sürgün çilesi ile. Küçük Kaynarca Anlaşması ile kaybettiğimiz kardeşlerimiz… Kırım Tatarları… Feodosya, Kefe şehrinden görüntüler. Ivan Ayvazovski’nin enfes İstanbul resimleri. Yalta ve Kırım kıyıları. Livadiye Sarayı. Kırlangıç Yuvası. Dünyanın en uzun troleybüs hattı. Muhteşem Kırım kıyıları. Kırım’ın batı kıyıları. Kezlev, Gözleve. Han Camii, Mimar Sinan’ın en kuzeydeki eseri. Halk ozanı Aşık Ömer. Tarihi Mevlevihane. Aziz Baba Tekkesi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşının Kırım’daki izleri. Ve bir büyük Türkçü; İsmail Bey Gaspıralı. Onun Bahçesaray’daki müze evi. Müzede Gaspıralı’nın çıkardığı Tercüman gazetesi. Ve Tatar Sürgünü. Haytarma. Acılı, yürek yakan öyküler. Muhakkak ki onlar Türk toplulukları arasında özel bir konuma sahipler. Osmanlının süvarisi, diplomatı, dava yoldaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu güçlerinden Kırım Tatarları… “Zaman Yolcusu” Kırım Tatarlarının başkenti Bahçesaray’a gidiyor. Onların hüzünlü sürgün öykülerini tekrar ekrana taşıyor. Bu bölümde Kırım Tatarları iel ayrıntılı bilgiler veriliyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Haytarma ve Türkçülüğün abide ismi; İsmail Gaspıralı

https://www.youtube.com/watch?v=scLOsqm4kgE&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=14

Küçük Kaynarca Anlaşması ile kaybettiğimiz kardeşlerimiz… Kırım Tatarları… Osmanlının en ağır yenilgisi. Rusların Kırım’ı işgali. Çariçe II. Katerina’nın hayali gerçek oluyor. Osmanlının geri almak için İngilizlerle birlikte savaş verdiği topraklar. Sivastopol Savaşı. Osmanlı-Rus Savaşının unutulmaz anları… İngiliz Hafif Süvari Birliği’nin saldırısı. Sivastopol’daki Türk şehitliği… Birinci ve İkinci Dünya Savaşının Kırım’daki izleri. Ve bir büyük Türkçü; İsmail Bey Gaspıralı. Onun Bahçesaray’daki müzeevi. Müzede Gaspıralı’nın çıkardığı Tercüman gazetesi. Ve Tatar Sürgünü. Haytarma. Acılı, yürek yakan öyküler. Muhakkak ki onlar Türk toplulukları arasında özel bir konuma sahipler. Osmanlının süvarisi, diplomatı, dava yoldaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu güçlerinden Kırım Tatarları… “Zaman Yolcusu” Kırım Tatarlarının başkenti Bahçesaray’a gidiyor. Onların hüzünlü sürgün öykülerini ekrana taşıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Kırım Tatarları

https://www.youtube.com/watch?v=hV-OEmFbdY4&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=15

Kırım Tatarları… Onlar Türk toplulukları arasında özel bir konuma sahipler. Osmanlının süvarisi, diplomatı, dava yoldaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu güçlerinden Kırım Tatarları… “Zaman Yolcusu” Kırım Tatarlarının başkenti Behçesaray’a gidiyor. Onların hüzünlü göç, sürgün öykülerini ekrana taşıyor. Rusya’nın Kırım’ı işgal ve ilhakından sonra düzenlenen süreci yakından takip ediyor. Ukrayna’nın Odessa kentinde başlayan tren yolculuğu Simferepol’de sona eriyor.Tatarca adıyla “Akmescit”te unutulmuş bir tarihin izlerini sürüyor. Hazar İmparatorluğu, Büyük Bulgar Devleti ve Altın Orda’nın bakiyesi Hanlıkları tek tek anlatıyor. Kırım yarımadasına göç edip yerleşen Tatar soylu halkların az bilinen hikayesini aktarıyor. Daha sonra Sultan Baybars’ın hatırıasına ulaşıyor… Suğdak Kalesi’nde Selçuklu tarihinden izler buluyor. Kıpçak coğrafyasının bu kadim halkının Osmanlı ile ilişkilerini ele alıyor. Bahçesaray’daki Han Sarayı’na giriyor. Buradaki Puşkin’in Gözyaşı Çeşmesi’nden Yaz Çardağı’na, Şahin Kulesi’nden mezar taşlarına en küçük ayrıntıyı eksik bırakmadan ekrana taşıyor. Kırım Hanı Hacı Giray’ın olağanüstü öyküsünü anlatıyor. Zincirli Medres’nin çağları aşan hikayelerini dinliyor, aktarıyor. Kırım Tatarlarının sürgününe daha yakından bakıyor, acıları ayrılıkları örneklerle anlatıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Çuvaşlar ve Türkçenin unutulmuş çoğul eki…

https://www.youtube.com/watch?v=B2I6wfyRN6s&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=16

Türk toplulukları arasında özgün ve önemli bir grup; Çuvaşlar…Türkçe’nin Kıpçak lehçesinde en eski varyanta sahip Çuvaşlar Oğuz Türkçesi’nin kaybettiği bir çoğul ekini hala kullanıyorlar… “Zaman Yolcusu” Çuvaş dilinde yapılan bir yarışmaya katılıyor ve onlarla birlikte az bilinen gerçek öykülere doğru muazzam bir yolculuğa çıkıyor. “Anne” kelimesini saklamış Çuvaşların inançları Ortodoks Hristiyan, ama aralarında Şaman inancına sahip olanlar da var. Başkent Çeboksari’de (Şupaşkar) farklı bir kadim yolculuk bu. Aralarına karıştığı bir Şaman topluluğu Pagan inançlarını ve Batı Hunlarından kendilerine miras kalan geleneklerini anlatıyor, tanıtıyor. Yupa adı verilen ahşap heykel ve totemlerin yer aldığı bir etnoparkı ziyaret ediyor. Milli Tarih Müzesi’ni ziyaret eden “Zaman Yolcusu” Çuvaşlar ile Anadolu Türkleri arasındaki unutulmuş bağı ortaya çıkarıyor. Destanlar, şarkılar, deyişler bir Ural-Altay dilini konuşan bu halkın özenle koruduğu kültür hazinesi. Tarihçi Prof. Yegorov Nikolai Ivanoviç’in anlattıkları Türkiye’nin Çuvaş halkına daha dikkatli bakmasını gerektirecek kadar değerli tarihi ve bilimsel notlarla dolu. Bir Çuvaş kilisesine giden ve burada ayini yönetenn rahip ile konuşan “Zaman Yolcusu” sıradışı bir keşif de yaşıyor. Bu keşif, uzaya çıkan ilk kozmonotlardan birinin Çuvaş olması. Çuvaşların gurur abidesi Andriyan Nikolayev’in bugün müze olan evini de ziyaret eden “Zaman Yolcusu”, oradaki Çuvaşların ifadesiyle “Uzaya çıkan ilk Türk” olan Nikolayev’in sıradışı hatırası ile buluşuyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Mişer Tatarları, Çuvaşlar ve tarihi bir kent; Simbirsk…

https://www.youtube.com/watch?v=lVOfFeGL_hw&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=17

İdil – Ural Tatarları arasında bir boy ; Mişer Tatarları… İslam dinine mensup bu boyun Kıpçak düzlüklerindeki hayatları, köy yaşamları… “Zaman Yolcusu” yine sıradışı bir yolculuğa çıkıyor. Bu defa rota; İdil kıyılarını takip ederek Simbirsk, bugünkü adıyla Ulyanovsk. “Zaman Yolcusu” Kazan’dan Lenin’in doğduğu Ulyanovsk’a giderken Mişer Tatarlarına ait bir köye uğruyor. Rusya’da monarşiye son veren Şubat Devrimi önderlerinden Aleksandr Kerenskiy, Ekim Devrimi mimari Vladimir İlyiç Lenin ve Türkçülüğün ilk kuramcılarından Yusuf Akçura, Ulyanovsk’ta doğmuş isimlerden bazıları… Burada Türk kökenli topluluklardan Mişer Tatarları, Çuvaşlar ve Moğol kökenli Kalmuklar arasında farklı bir zaman yolculuğuna çıkılıyor. Önceki bölümde ise Tatarların Ruslarla 1000 yıla yakın sıkıntılı komşuluğunu önce savaşlar, sonra “beraber yaşama ülküsü” üzerinden anlatan “Zaman Yolcusu”, Kazan Kremlini’nde unutulmuş öykülerin kahramanları ile buluşmuştu. Bunlardan en önemlisi ise son Kazan Hanı olarak anılan Süyümbike Hatun’du. Kazan Kremlini, yani “Kaleiçi” bölgesini gezen ve buradaki müzelerde yer alan eser ve objeleri tanıtan “Zaman Yolcusu”, yine az bilinen gerçek bir tarihi ekrana taşıdı. Bir halka millet olma bilinci aşılayan,Türk dilinin en büyük şairlerinden Abdullah Tukay bu bölümün en önemli konu başlıklarındandı. Tatarların milli şairi ve milli kahramanı olan Tukay henüz 27 yaşındayken hayata veda etmişti. Kısa yaşamına rağmen Tatarları Rusya’ya karşı yeniden ayağa kaldıran, özgürlük ve hak mücadelesine yol açan Tukay’ın Türkiye’de az bilinen öyküsü de “Zaman Yolcusu”nda ekrana gelmişti.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Altın Orda’nın mirası; Kıpçak düzlüklerinin savaşçı halkı Tatarlar

https://www.youtube.com/watch?v=Ehw50BZy4l4&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=18

Tatarların başkenti Kazan’ın tarihi bu bölümün en önemli konu başlığı. Tatarların Ruslarla 1000 yıla yakın sıkıntılı komşuluğunu önce savaşlar, sonra “beraber yaşama ülküsü” üzerinden anlatan “Zaman Yolcusu”, Kazan Kremlini’nde unutulmuş öykülerin kahramanları ile buluşuyor. Bunlardan en önemlisi son Kazan Hanı olarak anılan Süyümbike Hatun. Kazan Kremlini, yani “Kaleiçi” bölgesini gezen ve buradaki müzelerde yer alan eser ve objeleri tanıtan “Zaman Yolcusu”, yine az bilinen gerçek bir tarihi ekrana taşıyor. Bir halka millet olma bilinci aşılayan,Türk dilinin en büyük şairlerinden Abdullah Tukay bu bölümün en önemli konu başlıklarından. Tatarların milli şairi ve milli kahramanı olan Tukay henüz 27 yaşındayken hayata veda etmişti. Kısa yaşamına rağmen Tatarları Rusya’ya karşı yeniden ayağa kaldıran, özgürlük ve hak mücadelesine yol açan Tukay’ın Türkiye’de az bilinen öyküsü de “Zaman Yolcusu”nda. İdil – Ural Tatarları ya da “Kazan Tatarları”… “Zaman Yolcusu” bu ikinci “Tataristan” bölümünde Rusların Volga olarak adlandırdığı dev nehrin kollarında muazzam bir kültür havzası inşa etmiş, medeniyetler, devletler kurmuş Tatarları anlatıyor. Günümüz Tataristan’ında başkent Kazan’a gidiyor. Ruslara 500 yıl hükmetmiş Tatarların eski mahallesinde olağanüstü hikayeler keşfediyor. “Rus’u kazırsan altından Tatar çıkar” deyişinin kültürel karşılığını örneklerle anlatıyor. Moskova’dan sonra en sağlam kalmış kaleiçi yapısı Kazan Kremlini’nde Tatarların manevi annesi Süyümbike Hatun’un hüzünlü öyküsünü keşfediyor. Sviyazshk Adasında Rusların Kazan’ı ele geçirmek için yaptığı tahkimatın çarğıcı detaylarını paylaşıyor. Daha sonra, Kazan Tatarları ile Kıpçak bozkırlarında ortaya çıkmış Türk ve Tatar medeniyetlerinin atası sayılan Altın Orda İmparatorluğu’nun öyküsünü aktarıyor. Türk – Moğol kaynaşması ile ortaya çıkan Altın Orda Kıpçak coğrafyasının kaderini değiştirmişti. “Zaman Yolcusu” Tatarların gelenekleri, dilleri ve inançları hakkında kapsamlı bir seyahat gerçekleştiriyor. Bu bölümde ayrıca, Türk tarihinin altın sayfalarını yazmasına rağmen unutulmuş bir imparatorluk olan Altınordu’nun kuruluş süreci arkeolojik ören yerlerinde ele alınıyor. Bunlar arasında MS 922 yılında İslamiyet’i kabul eden Tatarların kadim başkenti Bulgar en önemlisi. Moğol ordusunun işgaline rağmen, Altınordu’yu kuran ve ona devlet kimliği kazandıranlar “Bulgar Tatarları” ya da Büyük Bulgar Hanlığı. Altınordu zamanla bir Türk-Moğol imparatorluğuna dönüştüğünde yönetiminde söz sahibi olanlar da onlar. Bu imparatorluk Timurlenk tarafından yıkılınca ortaya çıkan 6 Tatar-Kıpçak Hanlığı günümüz Rusyası’nın etnik ve kültürel çeşitliliğine büyük katkı sağlamışlardı. “Zaman Yolcusu”nun bu bölümünde Tatarların millet bilincine sahip çıkan yöneticileri ile röportajlar da yer alıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Ruslara 500 yıl hükmetmiş bir halk; Kazan Tatarları

https://www.youtube.com/watch?v=k9TpjbVrYFE&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=19

İdil – Ural Tatarları ya da “Kazan Tatarları”… “Zaman Yolcusu” Rusların Volga olarak adlandırdığı dev nehrin kollarında muazzam bir kültür havzası inşa etmiş, medeniyetler, devletler kurmuş Tatarları anlatıyor. Günümüz Tataristan’ında başkent Kazan’a gidiyor. Ruslara 500 yıl hükmetmiş Tatarların eski mahallesinde olağanüstü hikayeler keşfediyor. “Rus’u kazırsan altından Tatar çıkar” deyişinin kültürel karşılığını örneklerle anlatıyor. Moskova’dan sonra en sağlam kalmış kaleiçi yapısı Kazan Kremlini’nde Tatarların manevi annesi Süyümbike Hatun’un hüzünlü öyküsünü keşfediyor. Sviyazshk Adasında Rusların Kazan’ı ele geçirmek için yaptığı tahkimatın çarğıcı detaylarını paylaşıyor. Daha sonra, Kazan Tatarları ile Kıpçak bozkırlarında ortaya çıkmış Türk ve Tatar medeniyetlerinin atası sayılan Altın Orda İmparatorluğu’nun öyküsünü aktarıyor. Türk – Moğol kaynaşması ile ortaya çıkan Altın Orda Kıpçak coğrafyasının kaderini değiştirmişti. “Zaman Yolcusu” Tatarların gelenekleri, dilleri ve inançları hakkında kapsamlı bir seyahat gerçekleştiriyor. Bu bölümde ayrıca, Türk tarihinin altın sayfalarını yazmasına rağmen unutulmuş bir imparatorluk olan Altınordu’nun kuruluş süreci arkeolojik ören yerlerinde ele alınıyor. Bunlar arasında MS 922 yılında İslamiyet’i kabul eden Tatarların kadim başkenti Bulgar en önemlisi. Moğol ordusunun işgaline rağmen, Altınordu’yu kuran ve ona devlet kimliği kazandıranlar “Bulgar Tatarları” ya da Büyük Bulgar Hanlığı. Altınordu zamanla bir Türk-Moğol imparatorluğuna dönüştüğünde yönetiminde söz sahibi olanlar da onlar. Bu imparatorluk Timurlenk tarafından yıkılınca ortaya çıkan 6 Tatar-Kıpçak Hanlığı günümüz Rusyası’nın etnik ve kültürel çeşitliliğine büyük katkı sağlamışlardı. “Zaman Yolcusu”nun bu bölümünde Tatarların millet bilincine sahip çıkan yöneticileri ile röportajlar da yer alıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Başkurtistan

https://www.youtube.com/watch?v=umKO_Gsh5ZE&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=20

“Zaman Yolcusu” Türk boyları arasında en az bilinenlerden biri ile tanışıyor… Ural dağları üzerinde yaşayan Başkurtların ülkesine ulaşıyor. Onların kahramanı Salavat Yulayev’in öyküsünden yola çıkarak görkemli Ak İdil, Rusça adıyla Belaya nehrinin kıyılarında seyrine doyum olmayan muhteşem bir yolculuğa çıkıyor. Faunası, florasıyla benzersiz bu coğrafyanın doğal güzellikleri göz kamaştırıyor. “Zaman Yoılcusu” dünyanın en güzel balını, Borteyov Balını üreten, en güçlü atlarını yetiştiren dağların gölgesinde Avrasya’nın Türkler açısından artık unutulmuş olan öykülerini keşfediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin dil ve tarih kurumlarının inşasında büyük emeği, katkısı olan Ahmet Zeki Velidi Togan’ın köyüne gidiyor, müzesini geziyor. Ural Dağlarının batı kıyısından başlayıp Rusya’daki müslümanların müftülük merkezi olan başkent Ufa’da sıradışı keşiflerde bulunuyor. Petrol zengini düzlüklerden Belaya’nın açtığı derin vadilere yola alıyor. Başkurtların geleneksel sazı Kuray ve Ağız Kopuzu ile çalınan türküleri dinliyor, onlarla dans ediyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Oğuzlardan Kıpçaklara… Oğuz yurdundan Başkurdistan’a

https://www.youtube.com/watch?v=izj-k3Y_Qsk&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=21

“Zaman Yolcusu” Kazakistan’ın güneyinden kuzeye, Kıpçak steplerine doğru ilerliyor. Bu sırada karşısına çıkan Oğuz şehirlerine uğruyor. Sayram, Otrar, Yesi ve Savran üzerinden günümüzdeki Kızılorda’ya ulaşıyor. Seyhun nehri boyunca Oğuzların tarih sahnesine çıktığı yerleri, bu sürece ilişkin az bilinen gerçek öyküleri anlatıyor. Sonunda, Kızılorda’daki arkeoloji müzesinde Oğuzların ilk başkentlerinden Yengikent ve Cend’e ait eser ve objeleri görüntülüyor.“Oğuzeli” de olarak bilinen bu topraklarda (Maveraünnehir) konar-geçer Türk kavimlerinin, özellikle Oğuzların öykülerini arkasında bırakıp kuzeyde Ural Dağlarına doğru yöneliyor. Artık Başkurdistan’a ulaşıyor. Başkent Ufa’da ilk uğrak yeri, ulusal arkeoloji müzesi. Rusya’daki Başkurt halkının özgürlük ve bağımsızlık tutkusuna tanıklık ediyor. Onların Sabantuy Bayramı’na katılıyor. Türkçe’nin Ural-Altay eksenli en iyi korunmuş Kıpçak lehçelerinden birini konuşan Başkurt halkı ayrıca Türk toplulukları arasında ilk cumhuriyet kuran halklardan biri. Ahmet Zeki Velidi Togan’ın köyüne giden, onun müzesini ziyaret eden “Zaman Yolcusu” ayrıca, Başkurdistan’ın tarih sahnesine çıkışının az bilinen öykülerini de aktarıyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Oğuzların yurdunda İslamiyet’e geçiş süreci ve Hoca Ahmed Yesevi

https://www.youtube.com/watch?v=sROnvvyHO8k&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=22

“Zaman Yolcusu” Kazakistan’ın daha önce “Güney Kazakistan” adını taşıyan ama şimdi (eski dönemlerde olduğu gibi) “Türkistan” olarak adlandırılan tarihi bölgesine gidiyor. Burası aslında Oğuzların ata yurdu. Özellikle Otrar antik yerleşimi ve civarında yapılan arkeolojik kazılara tanıklık ediyor. Moğolların yakıp yıktığı, buna rağmen “İslman Rönensansı”na önderlik eden Otrar şehrinde “Timurlular Devleti”nin kurucusu Emir Timur ani bir rahatsızlık sonucu hayatını kaybetmişti. Oğuzların soylarının neşet ettiğine inanılan bu coğrafyada Dede Korkut’tan Bamsı Beyrek’e sayısız efsanevi kahramanın öyküsü hayat bulmuştur. “Zaman Yolcusu” bu bölgede, özellikle Siri Derya, yani Seyhun nehri kıyılarında Oğuzların ata yurdunun az bilinen tarihini anlatıyor. “Oğuzeli” de olarak bilinen bu topraklarda (Maveraünnehir) konar-geçer Türk kavimlerinin İslamiyete geçisişi nasıl olmuştu? Bu sorunun yanıtı Yesi , bugünkü adıyla Türkistan şehrinde veriliyor. Hoca Ahmed Yesevi’nin türbesinin bulunduğu şehirde, bu süreç ayrıntılarıyla anlatılıyor. Yesevi’nin Türkleri, Oğuz boylarını İslamiyet ile tanıştırma yöntemi ve “Orta Asya Sufizmi” bu bölümün diğer başlıkları arasında.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/İskitlerin İzinde… “Altın Elbiseli Adam”ın esrarengiz öyküsü

https://www.youtube.com/watch?v=k9IDt83TNWA&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=23

“Zaman Yolcusu” Orta Asya Türk coğrafyasındaki uzun seyahatinin ikinci sezonunda az bilinen bir tarihin derinliklerine iniyor. Bu dip tarihin karanlık koridorlarında “İskitler kimdir, kökenleri ve geçmişleri Türk soylu kavimlerle ilişkilendirilebilir mi”, sorularının yanıtlarını arıyor. Bu nedenle Kazakistan’ın Almatı kentine gidiyor. Burada, kenti çevreleyen İskit kurganlarını görüntülüyor ve uzmanlar eşliğinde İskit tarihini değerlendiriyor. Almatı’da Ulusal Arkeoloji Müzesi’ni ziyarete ediyor. Burada, Kazakistan genelinde arkeolojik kazılarda ele geçen çok sayıdaki “Altın Elbiseli Adam”ın öyküsünü ekrana taşıyor. Daha sonra Almatı’ya 160 kilometre mesafedeki Tamgalı Boğazı’na gidiyor. Yeryüzündeki en zengin petroglif-kaya resmi alanlarından biri olan Tamgalı’da olağanüstü bir tarihin unutulmuş gerçek öykülerini anlatıyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Kaşgar ve Balasagun

https://www.youtube.com/watch?v=iqoJ-PQbEqw&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=24

“Zaman Yolcusu” İslamiyeti seçen ilk Türk devleti Karahanlıların efsanevi başkenti, antik yerleşim Balasagun’a gidiyor. Burada Türklerin İslamiyete geçiş sürecini, dönüm noktası olayları anlatıyor. İpek Yolu’nun unutulmuş pazarlarından ve günümüzde hala faaliyetini sürdüren Oş Pazarı’na uğruyor. 751 yılında Talas savaşı’nın geçtiği bölgeyi de ekrana taşıyan Zaman Yolcusu, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te Ulusal Tarih Müzesi’nde “Türkler kimdir” sorusunu Orta Asya uzmanlarına soruyor. Bu bölüm Manas Destanından bölümler eşliğinde sona eriyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/İslam Rönesansına ev sahipliği yapan Türk şehirleri; Buhara ve Hiva

https://www.youtube.com/watch?v=rXKEP0UyXEg&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=25

“Zaman Yolcusu” Moğolistan’daki Orhun Vadisi’ndan başlayan ve Türklerin izinden devam eden 36 bin kilometrelik uzun yolculuk sezon finalini Özbekistan’ın batısında, Maveraünnehir’de yapıyor. “Zaman Yolcusu” Orta Asya’da “İslam Rönesansı” olarak kabul edilen dönemin başladığı şehirlere gidiyor; Buhara ve Hiva’ya. İbn-i Sina, Biruni, Harezmi gibi öncü bilim insanlarının doğup büyüdüğü, İmam Buhari, Hoca Ahmed Yesevi, Bahauddin Nakşibendi gibi İslam alimlerinin yetiştiği bu topraklarda zaman adeta mola vermiş. Buhara’da Türklerin islamiyet’e geçişlerinden sonraki ilk iki yüzyılı anlatan “Zaman Yolcusu”, buradan Ceyhun Nehri (Amu Derya) kıyılarında Harzemşahların başkentlerinden Hiva’ya geçiyor. “Zaman Yolcusu” Samanilerden Harzemşahlara, Oğuzlardan Selçuklulara bu coğrafyada devlet kurmuş çok sayıda kültür ve medeniyetin öyküsünü anlatıyor. Hiva ayrıca, belgesel serinin ilk sezon finalinin kaydedildiği yer oluyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Timur Bey ve Onun büyülü şehri; Semerkant

https://www.youtube.com/watch?v=E7afue5bekU&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=26

“Zaman Yolcusu” doğu masallarının başkenti, İpek Yolu’nun büyülü durağı Semerkant’a gidiyor. Büyük Timur İmparatorluğu’nun kadim başkentinde Emir Timur’un türbesine giriyor. Burada unutulmuş öyküleri derliyor, Büyük İskender, Ömer Hayyam, Marco Polo ve Emir Timur’un kaderlerinin kesiştiği yerlerden muazzam hikayeler anlatıyor. Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te başlayan bu bölümün yolculuğu Semerkant ile devam ediyor. Karlar altında görüntülenen bu muhteşem kadim yerleşimde Türk kavimlerinin izini sürüyor. Semerkant’ın Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan meşhur Registan Meydanı farklı bir bakış açısıyla ekrana taşınıyor. Registan’daki ve çevresinde bulunan medreseler, Emir Timur’un türbesi, Bibi Hanım Cami, dünyanın en eski gözlemevi Uluğ Bey Rasathanesi ile daha pek çok tarih ve kültür mirası az bilinen öyküleriyle yeniden hayat buluyor. “Zaman Yolcusu”, İpek Yolu güzergahından Türklerin göç yollarını birleştirerek bugüne kadar gidilmemiş antik yerleşimleri ekrana getiriyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Kadim Türklerin Göbekli tepesi; Çolpan Ata

https://www.youtube.com/watch?v=41LVRPb6s_E&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=27

“Zaman Yolcusu” Tanrı Dağlarını aşıyor… Çin – Kırgızistan sınırındaki Koksaal Dağları’nın yanacında Issık Gölü’nün kıyısında Kadim Türklerin Göbeklitepesi olarak bilinen Çolpan Ata’ya ulaşıyor.Issık Gölü’nün kuzey tarafında 2 binden fazla kaya resminin bulunduğu kutsal vadide Milattan Önce 2 binlerden günümüze kadar tapınım alanı olarak kullanılmış bölgede sıradışı bir keşif yolculuğu yapıyor. Antik ören yeri Sovyetler döneminde keşfedilmiş ve koruma altına alınmış. Araştırmacıların “Türklerin Bilinçaltı” şeklinde tanımladıkları kaya resimleri Zaman Yolcusu’nun bu bölümdeki en önemli uğrak noktası. Bölümde ayrıca, Koksaal Dağları’nda göçer bir Kazak obası ile Issık Gölü çevresinde yaşayan Müslüman Çinliler; Dunganlar ve Kıpçak Türk boylarının öyküleri ekrana geliyor.

 

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/İpek Yolu’nun kadim Türk şehirleri

https://www.youtube.com/watch?v=PoQ81jnEw3Y&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=28

“Zaman Yolcusu” İpek Yolu’nun büyülü kentlerinde kadim tarihin en çarpıcı hikayelerine ulaşıyor. Ön Türk kavimleri arasında her açıdan özgün, geleneklerini ve dilini korumuş Uygurlar, günümüzde Anadolu’da konuşulan Oğuz Türkçesi’nin akraba varyantı “Hakani Lehçesi”ni koruyorlar. Bu açıdan “Kadim Türkçe”nin yaşayan tarafını temsil eden Uygurları daha yakından tanımak için “Zaman Yolcusu” Tarım Havzası’na iniyor. Anadolu Türkçesi’ne “Turfanda” sözcüğünü kazandıran Turfan kentinde dünyanın ilk ve en uzun yeraltı su tünellerinin şaşırtıcı tarihini anlatıyor. Ayrıca, Taklamakan Çölünde zorlu bir yolculuğa çıkıyor. Ardından, Tarım Havzasının batı ucundaki kadim Kaşgar şehrine ulaşıyor. Burada Türklerin İslamiyete geçişlerinin öykülerini anlatıyor. İslamiyeti seçen ilk Türk devleti Karahanlıların önderi Abdülkerim Satuk Buğra Han ile buluşuyor!.. Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) kitabının yazarı Yusuf Has Hacib’in türbesini ziyaret ediyor. Kaşgar Pazarı’nda akrep satan Uygur hekimlerinin kadim tedavi yöntemlerini araştırıyor.

Zaman Yolcusu – Doğu Türkistan’daki yakın akrabalarımız; Uygurlar

https://www.youtube.com/watch?v=hJV33e_ZcFg&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=29

“Zaman Yolcusu” Tanrı Dağlarını aşıyor ve güneye ilerliyor. Günümüzde Çin’in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak bilinen coğrafyaya giriyor. Burası aslında Türklerin “Doğu Türkistan” adını verdikleri topraklar. Burada yaşayan kadim halk, Türklerin kan kardeşleri Uygurlar. Tarım Havzasında ve Taklamakan Çölü’nde muazzam bir uygarlık inşa eden Uygurlar, bir bakıma konar-göçer kavimler arasında ilk önemli adımı atan ve yerleşik düzene geçen topluluk. Dip tarihin unutulmuş koridorlarında, Uygurların, unutturulmaya çalışılan muhteşem tarihlerinin az bilinen öykülerine ulaşıyor. Anadolu Türkleri Uygurlardan ilham alarak dillerine, “çağdaşlaşma” sözcüğünün eş anlamlısı olarak “uygarlaşma” fiilini yerleştirdi. “Zaman Yolcusu” bu öykünün ayrıntılarını aktüel tanıklıklarla ekrana getiriyor. Doğu Türkistan’daki İpek Yolu şehirlerine uğrayan “Zaman Yolcusu” Urumçi’den , Gulca’dan, Turfan’dan ve Kaşgar’dan olağanüstü öyküler aktarıyor. Özellikle Urumçi’de günümüz Uygurlarının 4 bin yaşındaki “annesi”ne ait mumyayı görüntülüyor ve arkeolojik keşfin gizemli yanlarını araştırıyor. Lolen Güzeli kimdi? Uygurların büyükannesi olarak adlandırılan Lolen Güzeli ve onun şaşırtıcı öyküsünü bu bölümde izleyebilirsiniz.

Zaman Yolcusu – Türklerin geleneksel müziği; Gırtlak Şarkıları

https://www.youtube.com/watch?v=X2-1aQt2vk0&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=30

“Zaman Yolcusu” bu bölümde Türklerin kadim müziği “gırtlak şarkılarının” izini sürüyor… Bu müziğin en önemli isimlerinden Kongar-Ool Ondar ile buluşuyor, onun yönettiği konservaturda bu şarkıların icra edildiği bir derse katılıyor. Ayrıca Şaman ayinlerinin yapıldığı bir geleneksel toplantıya tanıklık ediyor ve Yenisey nehri çevresinde bin yıllara uzanan bir müzik geleneğinin kökenini araştırıyor. “Zaman Yolcusu” ayrıca, dünyanın ne iyi korunmuş kadim kültürlerinden birine sahip Tuva Cumhuriyeti’nde bozkırlarda at çobalığı yapıyor. Tuva Türklerinin mutfak kültürünü de araştıran “Zaman Yolcusu”, son olarak Yenisey Anıtlarının sıradışı öykülerini ekrana taşıyor. Bu bölümde ayrıca Tuva Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şolban Kara-Ool ile yapılan bir röportaj da yer alıyor.

Zaman Yolcusu – Kadim Türklerin mirası; Yenisey Anıtları

https://www.youtube.com/watch?v=pXG3tYe_hKk&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=31

“Zaman Yolcusu” Tanrı Dağlarını aşıyor… Çin – Kırgızistan sınırındaki Koksaal Dağları’nın yanacında Issık Gölü’nün kıyısında Kadim Türklerin Göbeklitepesi olarak bilinen Çolpan Ata’ya ulaşıyor.Issık Gölü’nün kuzey tarafında 2 binden fazla kaya resminin bulunduğu kutsal vadide Milattan Önce 2 binlerden günümüze kadar tapınım alanı olarak kullanılmış bölgede sıradışı bir keşif yolculuğu yapıyor. Antik ören yeri Sovyetler döneminde keşfedilmiş ve koruma altına alınmış. Araştırmacıların “Türklerin Bilinçaltı” şeklinde tanımladıkları kaya resimleri Zaman Yolcusu’nun bu bölümdeki en önemli uğrak noktası. Bölümde ayrıca, Koksaal Dağları’nda göçer bir Kazak obası ile Issık Gölü çevresinde yaşayan Müslüman Çinliler; Dunganlar ve Kıpçak Türk boylarının öyküleri ekrana geliyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Orhun Yazıtları

https://www.youtube.com/watch?v=XHZnDi9sbAE&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=32

Dünyanın en ilginç başkentlerinden biri Ulan Batur… Buradaki Ulusal Tarih Müzesi’nde yer alan “Türk Dönemi Eserleri” bölümünde Bilge Kağan’ın altın tacını görüyoruz. Bu dönemle ilgili zengin eser ve obje koleksiyonunun yeraldığı müze ise, Orhun Vadisi’ndeki “Yazıtlar Müzesi”. Orhun Yazıtları en ilgi çeken ayrıntıları ile inceleniyor. Bilge Kağan ve Kültigin için yontulmuş dev kaya yazıtların az bilinen öyküsü ekrana geliyor. Ahmet Yeşiltepe ve ekibi daha sonra Ulan Batur’a dönüyor ve zamandaki yolculuğunu Tonyukuk Yazıtları’nın bulunduğu Terelj bölgesinde sürdürüyor.

Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Moğolistan’daki Ötüken

https://www.youtube.com/watch?v=Iv_GYI2NNnI&list=PLW6WtLG3vGgQofml078mK6fNpdIAUCZbp&index=33

Türklerin ilk yurdu; Moğolistan’daki Ötüken M.S. 6. yüzyıldan itibaren kendi tarihlerini kendileri yazan Türk toplulukları, bunun ilk ve en görkemli abidelerinden birini günümüz Moğolistan’ında, Orhun Vadisi’nde diktiler. “Türk” adının ilk defa bir “nomad” –“göçer” kültür ürününde yeraldığı Orhun Yazıtları “Zaman Yolcusu – Türklerin izinde” belgesel serisinin de başlangıç noktası oldu. Belgesel serinin yapımcısı ve sunucusu Ahmet Yeşiltepe 4 yıl süreyle yapacağı olağanüstü seyahatin ilk durağında önce Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da dünyanın en büyük nomad festivali “Naadam Şenlikleri”ne katılıyor. Buradaki güreş, okuçuluk ve at yarışlarını görüntüleyen Zaman Yolcusu ekibi, dünyanın en yüksek metal heykeli “Cengiz Han Anıtı”nı da ziyaret ediyor.

 

Zaman Yolcusu 18 Kasım 2017

https://www.youtube.com/watch?v=qk89_RZcWhw&list=PLW6WtLG3vGgQTmxim4YLlw1HDowCzQHId

“ZAMAN YOLCUSU” AZERBAYCAN’DA AZ BİLİNEN ÖYKÜLERİN PEŞİNDE Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler”in altıncı bölümünde;Odlar Yurdu, yani “Ateş Ülkesi” olarak da bilinen Azerbeycan’da farklı dönemlere ait tarihi bölgeler ekrana taşınıyor. 6 binden fazla kaya resminin yer aldığı “Gobustan”, 3 bin yıllık Zerdüşt tapınağı “Ateşgah”, Bakü’deki “İçeri Şehir”, “Şirvanşahlar Sarayı” ve “Kız Kulesi” ile Şeki ve Neftalan şehirleri bu bölümde konu ediliyor. Türk tarihini derinden etkileyen ama az bilinen sayfalara sahip bu coğrafya, “Zaman Yolcusu” için ayrıca olağanüstü bir keşif rotası vaad ediyor. Belgeselin görüntü yönetmenliğini Ahmet Uçar ve Hüseyin Eroğlu, prodüktörlüğünü ise Bora Oyacı ve Cihan Çekiç üstleniyor. “Zaman Yolcusu – Keşifler” altıncı bölümüyle 18 Kasım Cumartesi gecesi 23.15’te NTV’de.

 

Zaman Yolcusu 11 Kasım 2017

https://www.youtube.com/watch?v=E92CZpn0qhA&list=PLW6WtLG3vGgQTmxim4YLlw1HDowCzQHId&index=2

TÜRKİYE’NİN MİLADI Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler” çoğu Türk tarihçisinin günümüz Türkiye’sinin miladı olarak kabul ettiği Dandanakan Savaşı için Karakum Çölü’nde. 1040 yılında Selçuklu ordusunun Gaznelileri yenerek devlet kurma sürecini başlattığı yer Türk televizyonlarında ilk kez ekrana taşınıyor. Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun az bilinen evreleri “Zaman Yolcusu”nun bu bölümde konu ediliyor. Tuğrul Bey’in unutulmuş türbesi, Alp Arslan’ın kayıp mezarı Bu bölümde ayrıca, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun payitahtı olan kadim Rey ve Merv şehirlerinde bulunan Türklere ait kültür varlıkları da tanıtılıyor. Bunlar arasında İran’da, başkent Tahran’ın güneyindeki Rey’den Tuğrul Bey’in türbesi de ilk defa ekrana geliyor. Türkmenistan’daki Merv’de ise Sultan Alp Arslan’ın kayıp türbesi ile Sultan Sancar’ın restorasyon görmüş sonsuzluk ikametgahı ayrıntılı olarak tanıtılıyor. “Zaman Yolcusu” belgesel serisinin bu yıl yayınlanan üçüncü sezonu Türk coğrafyasındaki yeni kültürel ve arkeolojik keşifler çerçevesinde “Keşifler” alt başlığı ile sunuluyor. Belgeselin görüntü yönetmenliği Ahmet Uçar ile Hüseyin Eroğlu, prodüktörlüğünü ise Cihan Çekiç ile Bora Oyacı üstleniyor. “Zaman Yolcusu – Keşifler” beşinci bölümüyle 11 Kasım Cumartesi gecesi 23.15’te NTV’de.

 

Zaman Yolcusu 4 Kasım 2017

https://www.youtube.com/watch?v=6O66tbnnXWs&list=PLW6WtLG3vGgQTmxim4YLlw1HDowCzQHId&index=3

TÜRKLER VE MOĞOLLARIN BİRLİKTE KURDUĞU DEVLET Tarihin akış yönünü değiştiren bozkır imparatorluğu günümüz Kazakistan bozkırlarında kuruldu. Doğu Avrupa ve Rusya’daki halkların öyküsünü yeniden yazan Altın Orda Devleti, Deşt-i Kıpçak adı verilen Kıpçak bozkırlarında inşa edildi. “Zaman Yolcusu” dördüncü bölümde, Türkler ve Moğolların birlikte kurup yönettiği “Altın Orda”nın doğum yerine gidiyor. Kazakistan’ın içlerinde, “Ulutau”da (Uludağ) olağanüstü keşiflere tanıklık ediyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu belgeselin görüntü yönetmenliğini Ahmet Uçar, prodüktörlüğünü ise Cihan Çekiç üstleniyor. “Zaman Yolcusu – Keşifler” dördüncü bölümüyle 4 Kasım Cumartesi gecesi 23.15’te NTV’de.

 

 

Zaman Yolcusu 28 Ekim 2017

https://www.youtube.com/watch?v=ywIdXw6tYbo&list=PLW6WtLG3vGgQTmxim4YLlw1HDowCzQHId&index=4

Belgeselin bu hafta yayınlanacak üçüncü bölümünde, Moğolistan’da bulunan bir tapınak alanı konu ediliyor. Şivet Ulan bölgesinde keşfedilen tapınak alanı Göktürk dönemine tarihlendiriliyor. “Zaman Yolcusu” bu bölgedeki arkeolojik araştırmaları uzmanlarla değerlendiriyor, tapınak çevresindeki mezar külliyesinin kime ait olduğu sorusuna cevap arıyor. KUTLUK KAĞAN’IN MEZARI BULUNDU MU? İkinci Göktürk devletinin kurucusu ve bu nedenle “İlteriş”, yani “İli, vatanı yeniden birleştiren” anlamına gelen ünvanıyla bilinen Kutluk Kağan 7. yüzyılın sonunda hayatını kaybetti. Merkezi Astana’da bulunan Uluslararası Türk Akademisi öncülüğünde arkeolojik kazı çalışmaları devam eden Şivet Ulan’da mevcut kalıntıların Kutluk Kağan’ın mezar külliyesine ait olduğu tahmin ediliyor. ORHUN YAZITLARINDAN ÖNCEKİ KAYNAKLAR “Zaman Yolcusu”nun bu bölümünde ayrıca Şivet Ulan’da bulunan bengü taşlar ele alınıyor. Böylece, Türk tarihinin ilk yazılı kaynakları olan “Orhun Yazıtları” öncesinde başka yazıtlar var mıydı, sorusunun cevabı aranıyor. Bu bölümde Orhun Vadisi’ndeki yeni arkeolojik kazı çalışmaları ve yüzey araştırmaları da ekrana geliyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu- Keşifler” üçüncü bölümüyle 28 Ekim Cumartesi 23.15’te NTV.

 

Zaman Yolcusu 21 Ekim 2017

https://www.youtube.com/watch?v=OZVTG3CJfl4&list=PLW6WtLG3vGgQTmxim4YLlw1HDowCzQHId&index=5

Belgeselin bu hafta yayınlanacak ikinci bölümünde, Çin’in kadim yerleşimlerinden Xi’an kentinde İpek Yolu’nun başlangıç noktası olan “Batı Pazarı”na gidiliyor. Ayrıca, Asyanın en eski camisi olan Xi’an Ulu Cami’de Ramazan ayı etkinlikleri ekrana taşınıyor. Bu bölümde Xi’an Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Göktürk eserleri de ilk defa bir Türk televizyonunda yayınlanacak. Bu çerçevede, Göktürklerin Çin’in en ünlü hanedanlarından Tanglar ile az bilinen ilişkileri konu ediliyor. Özellikle “Kürşad Destanı”nın arka planı da tarihçiler tarafından ilginç öykülerle ekrana taşınıyor. ÇİN SEDDİNDEN SONRAKİ EN BÜYÜK YAPI Kadim Xi’an kentinin enerjik, rengarenk Müslüman mahallesi diğer konu başlıklarından biri. Belgeselde ayrıca, geleneksel Çin şiiri ve resmine esin kaynağı olan Batı Gölü, doğal güzellikleriyle ünlü Hangzhou kenti, Çin Seddi’nden sonraki en büyük antik yapı olan Büyük Kanal ve Şanghay kenti hakkında az bilinen konu başlıkları ele alınıyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu “Zaman Yolcusu – Keşifler” ikinci bölümüyle 21 Ekim Cumartesi 23.15’te NTV’de.

 

Zaman Yolcusu 14 Ekim 2017

https://www.youtube.com/watch?v=sPK78uJEMKU&list=PLW6WtLG3vGgQTmxim4YLlw1HDowCzQHId&index=6

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde Belgeseli, “Keşifler” isimli üçüncü sezonuyla 14 Ekim Cumartesi saat 23.15’te NTV’de başlayacak. Üçüncü sezonu yedi bölümden oluşan Zaman Yolcusu – Keşifler belgeseli, Türk dünyasında az bilinen arkeolojik ve tarihi keşifleri ekrana taşıyacak. Yayınlanacak ilk bölümde, tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktası olan Şian (Xi’an) kenti konu edilecek. Çin’in merkezinde yer alan Şian’da ilk imparatorun piramidal mezarı, dünyaca ünlü “Terracota Askerleri” ve ülkenin en eski camisi ekrana gelecek. Kadim Türk tarihinin az bilinen kısımlarının da işleneceği “Zaman Yolcusu – Keşifler”de, Çin’le birlikte Moğolistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, İran ve Irak’ta yapılan aktüel çekimlere ek olarak, Türk tarihine ilişkin bu ülkelerin müzelerinde bulunan eser ve objeler de ilk defa izleyicilerle buluşacak. Tuğrul Bey’in Başkentinden Alp Arslan’ın Kabrine Çin’de Göktürk dönemini tarihlendirilen mimari yapılar ve eserler, Moğolistan’da Orhun Vadisi ve Tonyukuk Külliyesi çevresinde yeni arkeolojik keşifler, aynı ülkede Şivet Ulan bölgesinde kadim Türklere ait olduğu tespit edilen tapınak alanı, Kazakistan’da Altın Orda devletinin kuruluş bölgesi ve Cengiz Han’ın oğlu Cuci Han’ın mezarı, Türkmenistan’da Selçukluların tarih sahnesine çıktığı bölgeler, özellikle tarihi başkent Merv’de Sultan Sancar’ın türbesi ve Alp Arslan’ın defnedildiği tahmin edilen külliye alanı, Azerbaycan’da Oğuzların kurdukları beylikler ve eserleri, Irak’ta Selçuklu ve Atabeylikler dönemi yapıların yanı sıra İran’da antik Rey şehri ve Tuğrul Bey’in defnedildiği bilinen türbe belgeselin en dikkat çekici mekanları arasında. Yine Rekor Uzaklıktaki Mesafeler Yaklaşık 30 bin kilometre yol yapılarak, iki yıl süren çekimler sonucu ortaya çıkan “Zaman Yolcusu – Keşifler”, bu sezon da heyecan uyandıracak sıradışı görüntüler ve yeni açıklanmış bilimsel raporlardan alıntılarla ekrana gelecek. Görüntü Yönetmeni Ahmet Uçar’a kurgunun ise Cihan Çekiç’e ait olduğu “Zaman Yolcusu – Keşifler”, her Cumartesi saat 23.15’te, tekrarı ise her Pazar saat 16.15’te NTV’de ekrana gelecek.

 

Zaman Yolcusu – Uzaklar:

 

ZAMAN YOLCUSU – UZAKLAR

NTV

Zaman Yolcusu – Uzaklar: Japon mutfağının sıradışı öyküsü (28 Aralık 2019)

https://www.youtube.com/watch?v=ZCDPckFxp0A&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=1

Tarıma elverişli arazileri azdı. İklim ve coğrafya zorluydu. Buna rağmen dünyanın en zengin mutfaklarından birini oluşturdular. Pirincin etrafına deniz ürünlerinden bir lezzet evreni kurdular. Sığır etinde Kobe’den yola çıkarak dünyaya referans oldular. Sushi’den Kobe Et’ine, tatlı kurabiyelerinden fermente ürünlerine; Japonların olağanüstü mutfağının bütün hikayesi ekrana geliyor. Ahmet Yeşiltepe ile “Zaman Yolcusu Uzaklar”, 28 Aralık Cumartesi 23.15’te NTV ve NTV Radyo’da.

Zaman Yolcusu – Uzaklar: Japonya kültürünün farklı yüzü; geyşalar (21 Aralık 2019)

https://www.youtube.com/watch?v=5EK1sBFlWpQ&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=2

NTV’nin belgesel dizisi “Zaman Yolcusu – Uzaklar” yeni bölümünde Japonya’nın az bilinen bir kurumu; Geyşalar ve Geyşalık hakkında bilinmeyenleri ekrana taşıyor. Samurayların yükselişini temsil eden Edo Dönemi ve tarihteki en kapsamlı “Batılılaşma Hareketi” olan Meiji Restorasyonu bu bölümün ana konu başlıkları arasında yer alıyor. Japonya’nın emperyal güç olarak tarih sahnesine çıkışından sonra 1. ve 2. Dünya Savaşları’ndaki rolü ve konumuna ek olarak Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları da ekrana geliyor. Ahmet Yeşiltepe ile “Zaman Yolcusu Uzaklar”, 21 Aralık Cumartesi 23.15’te NTV ve NTV Radyo’da

Samurayların Dünyası … Zaman Yolcusu – Uzaklar … 14 Aralık 2019

https://www.youtube.com/watch?v=h_CjyFk9x-0&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=3

“Zaman Yolcusu Uzaklar” belgeselinin bu haftaki bölümü, Japonya’nın ulusal tarihine damga vurmuş “Samuray sınıfı” ve onun günümüze taşıdığı kültürel mirası konu ediniyor. Samurayların geçmişten günümüze taşıdıkları kültürel birikimle modern Japonya üzerindeki etkisi ve yeryüzündeki en etkili kılıç olarak bilinen Samurayların efsanevi “Katana” kılıcının el emeğiyle yapım süreci ekrana geliyor. Ahmet Yeşiltepe ile “Zaman Yolcusu Uzaklar”, Samuraylar bölümüyle 14 Aralık Cumartesi 23.15’te NTV ve NTV Radyo’da.

Türk dilinin uzak akrabası Japonca… Zaman Yolcusu – Uzaklar 7 Aralık 2019

https://www.youtube.com/watch?v=tN-4FBwzvmk&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=4

NTV’nin kültür tarihi belgeseli “Zaman Yolcusu – Uzaklar” yeni bölümünde Japonya’daki Orta Asya izlerini araştırıyor. Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu belgeselin bu bölümdeki başlıklar; Asırlar önce Orta Asya’dan Japon adalarına ulaşan bir gelenek; peynir yapımı. Şamanizmin Japon Karşılığı; Şinto İnancı. Şamanizminin Japonya’daki karşılığı; Şinto inancı. Unutulmuş bir anıtsal mezar mimarisi; Taş Kurganlar. Kadim başkent Nara’da caddelerde yaşayan kutsal geyikler. Türk dilinin uzak akrabası; Japonca… Ahmet Yeşiltepe ile “Zaman Yolcusu Uzaklar” 7 Aralık Cumartesi 23.15’te NTV’de.

Samurayların dünyasından emsalsiz mutfağına; Japonya … Zaman Yolcusu-Uzaklar 30 Kasım 2019

https://www.youtube.com/watch?v=ff9TvFk9PKU&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=5

Bir Kültür tarihi belgeseli” olarak hazırlanan “Zaman Yolcusu – Uzaklar”, 4. bölümünde Güney Kore’den Japonya’ya yöneliyor. Belgesel serinin Japonya’yı konu edinen ilk bölümünün başlığı ise Türkiye ile Japonya arasındaki tarihi bağlar. Özellikle, Türk denizcilik tarihinin en büyük faciası olarak kayıtlara geçen “Ertuğrul Fırkateyni ve Türk-Japon ilişkileri” anlatılacak. Japonya’nın kadim başkenti Nara, imparatorların 1000 yıllık başkenti Kyoto, her işe sanat inceliği ve estetiği katan Heian Dönemi’nin öyküleri de bu bölümlerin konusu. Samuray tarihi, Geyşa kültürü, savunma sanatları Aikido ve İaido ile bir samuray kılıcının yapımı; Katana imalatı Japonya bölümlerinin en ilginç görsellerini oluşturuyor. Suşi yapımından çay törenlerine, Kobe bifteğinden geleneksel tatlı Wagashi dükkanlarına, Japonların geleneksel mutfağı ayrıca ele alınacak.

 

Güney Kore’nin görkemli yükselişi … Zaman Yolcusu-Uzaklar 23 Kasım 2019

https://www.youtube.com/watch?v=3eVuZ3Q56y8&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=6

Savaşın küllerinden doğdu… Eğitim, bilim ve teknolojiye yatırım yaptı. Dünyanın yeni referansı oldu. Güney Kore’nin görkemli yükselişi, “Kore Dalgası – Hallyu”, Koreli pop müzik grupları, Kore dizilerine olan uluslararası ilgi… “Zaman Yolcusu – Uzaklar” Güney Kore’nin başarı öyküsünü anlatıyor. Ahmet Yeşiltepe ile “Zaman Yolcusu Uzaklar” 23 Kasım Cumartesi 23.15’te NTV’de.

 

Koreliler ile Türklerin kardeşliği … Zaman Yolcusu-Uzaklar 9 Kasım 2019

https://www.youtube.com/watch?v=7NzSrQRkPHA&list=PLW6WtLG3vGgRX3P2NuvwltKkX8Dw-D74u&index=7

Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu Zaman Yolcusu Uzaklar, 9 Kasım Cumartesi 23.15’te NTV’de başlıyor. “Zaman Yolcusu” kültür tarihinde yine çok farklı bir rotayı izliyor. “Uzaklar”, Japonya ve Güney Kore’de hiçbir belgeselde yer almayan mekanlara gidiyor, Türkiye ve Türklerle ilgili az bilinen tarihi olaylara ışık tutuyor, bu ülkelerin kültür yaşamından sıradışı kesitler sunuyor. Dip tarihten günümüze uzanan bu yolculuklarda Güney Kore ve Japonya’dan çarpıcı manzaralar eşliğinde izleyicinin keşfedeceği pek çok kültürel deneyim ekrana geliyor. Türkler ile Korelilerin Kan Akrabalığı Tarihin garip bir cilvesi olarak Türklerle Korelilerin 13 asır önce ortak düşmana karşı birlikte, omuz omuza çarpıştıkları “Salsu Savaşı”ndan Kunuri Muharebelerine, Kore popüler kültüründen geleneksel mutfağına sıradışı öyküler ilk bölümün konu başlıkları arasında. Güney Kore arşivlerini tarayan, Ulusal Arkeoloji Müzesi’nin Hun ve Göktürk eserleriyle objelerini inceleyen, yerel müzelerin özel koleksiyonlarını araştıran “Zaman Yolcusu” Türklerle Korelilerin 13 asıra dayanan birlik ve kardeşliğini özgün anlatımıyla ekrana taşıyor. Samurayların Dünyasından Japonya’nın Şaşırtan Mutfağına Japon kültürü, tarihi, mutfağı, anime ve manga akımlarıyla Japonya ile Türkiye arasındaki tarihi bağlar bu serinin önemli başlıkları arasında. Türk denizcilik tarihinin en büyük faciası olarak kayıtlara geçen “Ertuğrul Fırkateyni ve Türk-Japon ilişkileri” ekrana gelecek. Japonya’nın kadim başkenti Nara, imparatorların 1000 yıllık başkenti Kyoto, her işe sanat inceliği ve estetiği katan Heian Dönemi’nin öyküleri de bu bölümün konusu. Samuray tarihi, Geyşa kültürü, savunma sanatları Aikido ve İaido ile bir samuray kılıcının yapımı; Katana imalatı Japonya bölümlerinin en ilginç görsellerini oluşturuyor. Suşi yapımından çay törenlerine, Kobe bifteğinden geleneksel tatlı Wagashi dükkanlarına Japonların geleneksel mutfağı ayrıca ele alınacak. Ahmet Yeşiltepe ile “Zaman Yolcusu Uzaklar” 9 Kasım Cumartesi 23.15’te NTV’de başlıyor.

Dokumalar, Yenice, Çanakkale

0
Halının Adı Halı Torba
Dokunduğu Yer Yenice yöresi
Kalitesi 22 x 26
Boyutu 42 x 32 cm
Kilimlik Başlangıç 7 cm
Ağız 6 cm
Kullanılan Malzeme Yün çözgülük, yün atkılık, yün ilmelik
Dokuma Tekniği Havlı dokuma
Kompozisyon Halı torba dokumasıdır. Bordür dış kenarı deveboynu motifi, iç kenarı sıçandişi motifi ile çevrelenerek bordürün içi beştaş ve baklava motifi ile bezenmiştir. İç zemin narçiçeği motifinin ¼ simetri olarak yerleştirilmesiyle bezenmiştir. Torbanın arka kısmı kilim dokumasıdır. Dokumada kullanılan renkli iplerde bağ oluşturularak dokumaya ağız kısmından tutturulmuştur. Renkli desen iplerinden kenarlara püskül takılmıştır.
Motifleri Sıçandişi, deveboynu, beştaş, baklava, narçiçeği
Çözgü Çift kat yün çözgülük
Atkı Tek kat yün atkılık
Düğüm Tekniği Türk düğümü ( Gördes düğümü )
Kullanılan Renkler Yeşil, turuncu, pembe, mor, kahverengi, siyah, mavi, beyaz
Hav Yüksekliği 5 mm

 

 

Beş taş, baklava motifi

 

Narçiçeği motifi

 

Deveboynu motifi               Sıçandişi motifi

Nar Çiçeği: Narçiçeği ve meyvesinin Cennet meyvesi olduğu ve Anadolu’da kutsallığı ifade ettiği nakledilir. Türklerde bereketi ve sonsuzluğu, çoğalmayı ve üremeyi sembolize ettiği görülür.

 

Baklava: Baklava dilimlerine benzeyen geometrik şekillerden ibaret motiflerdir.

Bordür motifleri: Çanakkale yöresinde bordürlerde kullanılan bazı motifler; beştaş, sıçandişi, deveboynu, yeşil su, yedi bala vb. Bordürlerde kullanılan motifler doğadaki bazı nesnelere benzerliğiyle adlandırılmıştır. Deveboynu, sıçandişi, suyolu vb. birçok motif dokumalarda bordürlerde kullanılmıştır.

Suyolu, yeşil su: Anadolu’da su yaşamın simgesidir. Yeniden doğuşun, yaşamın sürekliliğinin, bereket, soyluluk, bilgelik saflık ve erdemin simgesidir. Ateşin zıttıdır.

Beş taş: Beş sayısı elin parmaklarıyla bağlantı oluşturularak kötü göze iyi geldiği düşünülmektedir. Doğadaki şekillerle oluşturulan motifleri de üç, beş yedi gibi sayılarla oluşturarak bu motiflere belli bir anlam yüklemeye çalışılmıştır.

Yedi Bala: Çanakkale yöresinde bordür düzenlemelerinde kullanılan motiflere verilen isimlerdendir. Yöreye özgü bir isimdir.

 

 

 

Halının Adı Halı Heybe
Dokunduğu Yer Yenice yöresi
Kalitesi 22 x 26
Boyutu Heybe boyu 135 cm 1. 45 x 34 cm
2. 45 x 34 cm
Kilimlik 4 cm
Kullanılan Malzeme Yün çözgülük, yün atkılık, yün ilmelik
Dokuma Tekniği Havlı dokuma
Kompozisyon Halı dokuma kısmı iki bordürlüdür. Bu bordürler en dışta deveboynu motifi, içte sıçandişi motifi ile çevrelenmiş, dış bordür yeşil su, iç bordür muska motifleriyle bezenmiştir. İç zemin narçiçeği motifinin ¼ simetri olarak yerleştirilmesiyle bezenmiştir. Heybenin arka kısmı kilim dokumasıdır. Orta kısım kullanım gereği ayrık dokunmuş ve pıtrak motifinin cicim dokuma tekniği ile bezenmiştir. Orta kısım kilim dokumasında ilikli kilim tekniği ile bezeme oluşturulmuştur. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Renkli desen iplerinden kenarlara püskül takılmıştır.
Motifleri Muska, sıçandişi, deveboynu, pıtrak, yeşil su, narçiçeği
Çözgü Çift kat yün çözgülük
Atkı Tek kat yün atkılık
Düğüm Tekniği Türk düğümü ( Gördes düğümü )
Kullanılan Renkler Yeşil, kahverengi, mor, turuncu, pembe, sarı, siyah, beyaz
Hav Yüksekliği 5 mm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nar çiçeği               Yeşil su                            Deveboynu motifi         Sıçan dişi

 

Muska motifi                                                                                                  Pıtrak motifi

 

Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır.  Nar Çiçeği: Narçiçeği ve meyvesinin Cennet meyvesi olduğu ve Anadolu’da kutsallığı ifade ettiği nakledilir. Türklerde bereketi ve sonsuzluğu, çoğalmayı ve üremeyi sembolize ettiği görülür. Suyolu, yeşil su: Anadolu’da su yaşamın simgesidir. Yeniden doğuşun, yaşamın sürekliliğinin, bereket, soyluluk, bilgelik saflık ve erdemin simgesidir. Ateşin zıttıdır.

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 44 x 140
Boyutu 46 x 49 cm
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Elibelinde motifi dokumanın enine zili dokuma tekniği ile bantlar halinde yerleştirilmiş. Dokumanın başlangıcında ve bitiminde bir bant oluşturularak içersi dokumanın motiflerinden bir kesit alınarak bezenmiştir. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür.
Motifleri  İnsan, eli belinde
Çözgü  Çift kat yün
Atkı  Tek kat yün atkılık
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, mavi, mor, pembe, sarı, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsan, eli belinde motifi: Bu motif dişiliğin doğurganlığın sembolüdür. Bolluk, bereket, uğur, kısmet ve mutluluğu da sembolize eder. Anadolu’da dokumalarda yaygın olarak kullanılmıştır. Anadolu’da birçok dağa çeşitli anatanrıça isimleri verilmiştir. Mitolojide İda Dağı olarak bilinen dağa Kaz Dağı adı verilmiştir. Mitolojideki İda Dağı masum, temiz bir aşkı anlatan Sarıkız Efsanesinin geçtiği yerdir. İda ya da Kaz Dağı yine mitolojide Troya Kralı’nın oğlu Paris’in çobanlık yaptığı, Sparta Kralı’nın karısı Helena’yı kaçırmasıyla çıkan Troya Savaşlarının geçtiği, Paris’in Troya’nın yıkılmasından sonra öldürüldüğü dağdır.

 

 

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 42 çözgü x 152 atkı
Boyutu 39 x 46
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Elibelinde motifi dokumanın enine zili dokuma tekniği ile bantlar halinde yerleştirilmiş. Dokumanın başlangıcında ve bitiminde bir bant oluşturularak içersi dokumanın motiflerinden bir kesit alınarak bezenmiştir. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Desen iplerinden bağ örülerek torbanın ağız kısmına bağlanmıştır.
Motifleri  İnsan, eli belinde
Çözgü  Yün.
Atkı   Yün
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, mavi, pembe, mor, sarı, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsan, eli belinde motifi: Bu motif dişiliğin doğurganlığın sembolüdür. Bolluk, bereket, uğur, kısmet ve mutluluğu da sembolize eder. Anadolu’da dokumalarda yaygın olarak kullanılmıştır. Anadolu’da birçok dağa çeşitli anatanrıça isimleri verilmiştir. Mitolojide İda Dağı olarak bilinen dağa Kaz Dağı adı verilmiştir. Mitolojideki İda Dağı masum, temiz bir aşkı anlatan Sarıkız Efsanesinin geçtiği yerdir. İda ya da Kaz Dağı yine mitolojide Troya Kralı’nın oğlu Paris’in çobanlık yaptığı, Sparta Kralı’nın karısı Helena’yı kaçırmasıyla çıkan Troya Savaşlarının geçtiği, Paris’in Troya’nın yıkılmasından sonra öldürüldüğü dağdır.

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 44 x 144
Boyutu 44 x 44 cm
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Elibelinde motifi dokumanın enine zili dokuma tekniği ile bantlar halinde yerleştirilmiş. Dokumanın başlangıcında ve bitiminde bir bant oluşturularak içersi dokumanın motiflerinden bir kesit alınarak bezenmiştir. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Desen iplerinden bağ örülerek torbanın ağız kısmına bağlanmıştır. Desen iplerinden püskül yapılarak kenarlara bağlanmıştır.
Motifleri İnsan, eli belinde
Çözgü Çift kat yün çözgülük
Atkı Tek kat yün atkılık
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, mavi, mor, pembe, sarı, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İnsan, eli belinde motifi: Bu motif dişiliğin doğurganlığın sembolüdür. Bolluk, bereket, uğur, kısmet ve mutluluğu da sembolize eder. Anadolu’da dokumalarda yaygın olarak kullanılmıştır. Anadolu’da birçok dağa çeşitli anatanrıça isimleri verilmiştir. Mitolojide İda Dağı olarak bilinen dağa Kaz Dağı adı verilmiştir. Mitolojideki İda Dağı masum, temiz bir aşkı anlatan Sarıkız Efsanesinin geçtiği yerdir. İda ya da Kaz Dağı yine mitolojide Troya Kralı’nın oğlu Paris’in çobanlık yaptığı, Sparta Kralı’nın karısı Helena’yı kaçırmasıyla çıkan Troya Savaşlarının geçtiği, Paris’in Troya’nın yıkılmasından sonra öldürüldüğü dağdır.

 

 

 

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 42 x 144
Boyutu 41 x 46
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Dokumanın başlangıcında ve bitim kısmında yedi bala motifinden bir bant oluşturulmuş, bordür göz içi motifiyle bezenmiştir. İç zeminde; ortada yıldız motifi ve içersinde pıtrak motifi yerleştirilmiş, yıldız motifinin köşelerine göz içi motifi, alt ve üst kısmına yedi bala motifi yerleştirilerek bezenmiştir. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Desen iplerinden püskül yapılarak kenarlara bağlanmıştır.
Motifleri  Yıldız, göz içi, yedi bala, pıtrak
Çözgü Çift kat yün çözgülük
Atkı Tek kat yün atkılık
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, koyu mavi, pembe, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıldız, göz içi, yedi

bala, pıtrak motifleri

 

Yedi bala motifi

 

 

 

 

Yıldız: Ay ve güneş gibi, yıldızlar da halk inanışlarında geniş yer tutar. Bu inanışların nedeni gök varlıkların birer tanrı ya da tanrıça olarak kutsandığı dönemlere rastlamaktadır. Anadolu halklarının inançları, yıldızlarla insanlar arasında bir yazgı bağlantısı kurmaktadır. Bu bağlantı İslam öncesi ve sonrası Anadolu dinlerinde ve bütün komşu ulusların inançlarında vardır. Göz içi: Bolluk bereket simgeler. Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır. Yedi Bala: Çanakkale yöresinde bordür düzenlemelerinde kullanılan motiflere verilen isimlerdendir. Yöreye özgü bir isimdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Dokumanın başlangıcında ve bitim kısmında yedi bala motifinden bir bant oluşturulmuş, bordür göz içi motifiyle bezenmiştir. İç zeminde; ortada yıldız motifi ve içersinde pıtrak motifi yerleştirilmiş, yıldız motifinin köşelerine göz içi motifi, alt ve üst kısmına yedi bala motifi ve kenarlara göz içi motifinin sütun şeklinde yerleştirilmesiyle bezenmiştir. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Desen iplerinden bağ örülerek torbanın ağız kısmına bağlanmıştır.
Motifleri  Yıldız, göz içi, yedi bala, pıtrak
Çözgü Çift kat yün çözgülük
Atkı Tek kat yün atkılık
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, koyu mavi, pembe, kahverengi, siyah

 

 

Yıldız, göz içi, yedi bala,

 

pıtrak motifleri

 

 

 

Yıldız: Ay ve güneş gibi, yıldızlar da halk inanışlarında geniş yer tutar. Bu inanışların nedeni gök varlıkların birer tanrı ya da tanrıça olarak kutsandığı dönemlere rastlamaktadır. Anadolu halklarının inançları, yıldızlarla insanlar arasında bir yazgı bağlantısı kurmaktadır. Bu bağlantı İslam öncesi ve sonrası Anadolu dinlerinde ve bütün komşu ulusların inançlarında vardır.

Göz içi: Bolluk bereket simgeler.

Yedi Bala: Çanakkale yöresinde bordür düzenlemelerinde kullanılan motiflere verilen isimlerdendir. Yöreye özgü bir isimdir.

Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır.

 

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 38 x 156
Boyutu 38 x 41
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Pıtrak motifinin tekrarlanmasıyla bezenmiştir. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Dokumanın arkası renkli iplerle bantlar halinde dokunmuştur. Desen iplerinden bağ örülerek torbanın ağız kısmına bağlanmıştır.
Motifleri  Pıtrak
Çözgü Çift kat yün çözgülük
Atkı Tek kat yün atkılık
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, koyu mavi, pembe, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pıtrak motifi

Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır.

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 42 x 36
Boyutu 40 x 46
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Pıtrak motifinin tekrarlanmasıyla bezenmiştir. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür.
Motifleri  Pıtrak
Çözgü  Çift kat kıl
Atkı  Çift kat kıl
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, koyu mavi, pembe, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pıtrak motifi

 

Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır.

 

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer  Yenice Yöresi
Kalitesi 48 x 34
Boyutu 42 x 44
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Pıtrak motifinin tekrarlanmasıyla bezenmiştir. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür. Desen iplerinden bağ örülerek torbanın ağız kısmına bağlanmıştır. Desen iplerinden bağ örülerek torbanın ağız kısmına bağlanmıştır. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür.
Motifleri  Pıtrak
Çözgü  Çift kat kıl
Atkı  Çift kat kıl
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, koyu mavi, mor, pembe, kahverengi, siyah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır.

 

 

 

Dokumanın Adı Kilim ( Zili ) Torba
Dokunduğu Yer Yenice Yöresi
Kalitesi 44 x 36
Boyutu 40 x 44
Kullanılan Malzeme  Çift kat yün çözgülük, tek kat yün atkılık
Dokuma Tekniği  Düz Dokuma, zili
Kompozisyon Pıtrak motifinin tekrarlanmasıyla bezenmiştir. Dokuma torba haline getirilmek için katlanıp kenarlardan birleştirilerek kenarlar renkli desen ipleriyle örülmüştür.
Motifleri  Göz içi
Çözgü  Çift kat kıl
Atkı  Çift kat kıl
Kullanılan Renkler  Kırmızı, beyaz, yeşil, koyu mavi, pembe, kahverengi, siyah

 

 

 

 

Pıtrak Motifi:

 

 

Göz içi

Pıtrak Motifi: Pıtrak bitkisinden esinlenerek oluşturulmuştur. Kötü göze karşı nazarlık olarak kullanılmıştır. Her tür nazardan, kötü kem gözden koruyan aynı zamanda da bolluk simgesidir. Bereketli olmaları için un çuvallarında, tandır örtülerinde, ekmek üstüne kapanan örtülerde sık kullanılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ALTAYLAR’DAN SAMSUN’A TÜRK DOKUMALARINDA ORTAK YANIŞLAR (MOTİFLER)

0
ALTAYLAR’DAN SAMSUN’A TÜRK DOKUMALARINDA ORTAK YANIŞLAR (MOTİFLER) Elibelinde-Koçboynuzu-Sandık-Çakmak / Çengel (Çoban iliği, Bayrak) Öğr. Gör. Coşkun YANAR*
ALTAYLAR’DAN SAMSUN’A TÜRK DOKUMALARINDA ORTAK YANIŞLAR (MOTİFLER) Elibelinde-Koçboynuzu-Sandık-Çakmak / Çengel (Çoban iliği, Bayrak) Öğr. Gör. Coşkun YANAR*

Türkler dokumalarını estetik ifadeyle işlevi birleştirerek estetik duyarlılık içerisinde yapmışlardır. (Tural 1997). Estetik ifadeyi dokumalarındaki yanışlar (nakış, motif, bezek, vb.) ile yansıtmışlardır. Yüzyıllardan beri devam eden yanışlar, kompozisyon ve estetik kriterler toplumun inançları doğrultusunda şekillenerek fazla değişikliğe uğramadan Türk süsleme ve dokuma sanatlarındaki bezemelerde estetik ifadenin iletişim aracı olmuştur. ( Karamağaralı 1997) Aynı zamanda Türk dokumalarındaki yanışlar toplumun kültürünü yansıtan önemli unsurlardır.

Türk dokumalarındaki yanışlar sembolik ifadeler içermektedir. Sembolik ifade herhangi bir varlıktan alınan etkilerin, varlıkla ilgili bilgilerin olduğu gibi aktarılması değil, onu hatırlatacak türden onun yerine koymayla, sembollerle, işaret ve imgelerle aktarılmasıdır. Sembol herhangi bir varlığın, ya kendisini veya yaptığı etkiyi duyurmak, düşündürmek, hayal ettirmek için aracılar kullanma, asıl ögenin yerine koyarak onu hatırlatma, asıl öğeyi çağrıştırma yoluyla yapılan ifadelendirme, işaret ve imgelerle iletişim kurma olarak tanımlanmaktadır. ( Tural 1998; Ateş 1996).
Anadolu’da dokumalarda bezemeyi oluşturan öğelere yanış, yangış, yaneş nakış, nanış, nağış, örnek, bezek, model, ( Deniz 1998; Görgünay 2002) motif gibi isimler verilmektedir. Çalışmamızda bu isimlendirmelerden yanış ismini kullanmaya çalışacağız.
Türk sanatlarında yanışlar farklı düzen ve tekniklerde bir araya getirilip desen ve kompozisyonları oluştururlar. Kompozisyonlardaki yanışlar belli bir duyguyu, bir düşünceyi yansıtırlar. Bu bakımdan Türk dokuma sanatlarının anlam içeriğini, anlam derinliğini dokumalardaki yanışlarda, yanışların anlamlarında arayabiliriz. Bunun için yanışların anlamlarını, örtülü ifadelerini, kökenini iyi bilmek gerekmektedir. Bu kapsamda yanışların kökeni, örtülü ifadeleri, anlamları, verdikleri mesajlar Türk toplumlarında önemli yapı taşlarını oluşturur. Yanışlar (yangış, yaneş nakış, nanış, nağış, örnek, bezek, model, motif) toplumun birlik vurgusunu, birlik beraberliğini, kendini tanımayı gösterir eserlerde. Tarihteki modasına ışık tutar. Tarihe saygıyı gösterir öğrenmek isteyene. Ne kadar zengin bir kültürün varisleri olduğumuzu gösterir okuyabilene…
Göçebe ve yerleşik toplumların belirli değer kavramları “kutsallık, doğurganlık ve bereket” çerçevesinde gelişmiştir. Bu kavramlar Türklerde “kutsallık, savaşkanlık ve bereket” şeklinde de geliştiği görülmektedir. Savaşlardan dolayı insan varlığını korumak, coğrafi şartlardan dolayı hayvan varlığını korumak, toplumun yeniden üretimi, insan ve hayvan sayısının çokluğu ve bereketli olma toplumun en temel amacı olmuştur. (Ateş 1996). Dokumalardaki bazı yanışların bu kapsamda gelişen sembolik kurgulardandır. Yanışlar neslin devam etmesi, hayvan ve bitkilerin çoğalması, doğum ve üremeyle, bolluk ve bereketle ifadelendirilerek sembolleştirilmiştir. Bu sembolik şekiller geçmişten günümüze dek gelen yanışlar (nakışlar, motifler) olarak karşımıza çıkmaktadır. Birbirinden farklı yerlerde ve zamanlarda yaşamış Türk topluluklarının dokumalarındaki ortak yanışları ve bu yanışlardaki benzerlikler Türk sanatlarında geçmişten günümüze gelen kültür ve üslup birliğini göstermektedir.
Elibelinde: Dişilik, analık, doğurganlık, üreme, uğur, bereket, kısmet, mutluluk ve neşeyi sembolize eden bir yanıştır. (Erbek 2002). Kadının doğurganlık, hamilelik, doğum ve doğum sonrası olgularının değişik şekillerdeki sembolleridir. (Ateş 1996). Bu yanışın kızlar için ve evli kadınlar için farklı şekil ve yorumları vardır. Elibelinde yanışının kız yanışları, yeni evli kız, gelin, evli kadın yanışları (Durul 1987) anlamlarında Anadolu’nun farklı yörelerindeki dokumalarda yanışın ana biçimi değiştirilmeden küçük ayrıntılarla elibelinde yanışları oluşturulmuştur. Oluşturulan bu yanışların kendi içerisinde özü değiştirilmeden anlam ve yorumları yapılarak isimlendirilmiştir. (Fotoğraf 1,2,3,4,5,6,7, çizim 1,2,3,4,5).
Koçboynuzu: Bereket, verimlilik, kahramanlık, güç, kuvvet, erkeklik, mutluluk, sıhhat ve saadet sembolü (Ateş 1996; Erbek 2002; Tanrısal 1997) olarak dokuma sanatlarında yaygın olarak kullanılmıştır. Yörede koçboynuzu yanışı, koçboynuzu nakışı, koçlu olarak bilinmektedir. Yöre dokumalardaki koçboynuzu yanışının Anadolu’nun diğer yörelerindeki koçboynuzu yanışı ile de benzerlikleri görülmektedir. (Fotoğraf 8,9, çzim 6).
Sandık: Evlilik beklentisi, evlilik, çeyiz, çeyiz sandığı, çocuk isteği, doğum, çoğalma, neslin devamlılığı gibi anlamlar içermektedir. Bazı toplumlarda bu anlamlarda ölüm simgesi olarak ta kullanılmıştır. (Ateş 1996; Erbek 2002) Yörede “sandık yanışı/nakışı, tarak yanışı/nakışı” olarak isimlendirilmektedir. Yöredeki dokumalarda görülen sandık yanışı kare şeklinde olup alt ve üst kenarlarında tarak dişi şeklinde dışa doğru bir çıkıntı oluşturur. Bu yanış çoğunlukla düz dokumalarda kullanılmıştır.
Yöredeki dokumalarda sandık yanışının farklı kompozisyonları vardır. Bazı dokumalarda dokumanın ana yanışı olarak, dokumanın tüm yüzeyinde bezemeyi oluşturmuştur. (Fotoğraf 10,11). Bazı dokumalarda ise ara yanış olarak, kuşaklar halinde veya aralara serpiştirilerek kullanılmıştır. Yanışlar dokuma yüzeyinde farklı renklerde dokunarak zengin bir kompozisyon oluşturulmuştur. (Çizim 7).
Çengel/çakmak/çoban iliği/geydirme (keydirme): Anadolu’nun hemen hemen bütün bölgelerindeki dokumalarda ve diğer el sanatlarında kullanılmıştır. Niğde Yöresinde Sarıkeçili Türkmenlerinin damgası olarak ta kullanılmaktadır. ( Kırzıoğlu 2001). Koruma ile ilgili anlamlarının yanı sıra dişil eril, kadın erkek, rüzgâr su gibi zıt ve değişik kavramları da sembolize etmektedir. (Erbek 2002). Bu yanış Vezirköprü yöresinde çoban iliği yanışı, çoban iliği nakışı ve çakmak yanışı, çakmak nakışı olarak bilinmektedir. Dokumalarda genelde ara yanış olarak kullanılmıştır. Yörede geydirme, keydirme olarak bilinen yanış ta çengel/çakmak/ yanışından oluşturulmuştur. Aynı yanış Samsun Ondokuz Mayıs ilçesi Yörükler köyünde bayrak yanışı ( Kurt 2021) olarak bilinmektedir. Geydirme (keydirme) olarak bilinen yanış dokumalarda ana yanış olarak kullanılmıştır. (Fotoğraf 12,13,14,15 çizim 8,9).
Çakmak/çengel/çoban iliği yanışı Pazırık at örtüsündeki “S” yanışı (Tekçe 1993) ile (Çizim 10), 15.yüzyıl Konya hayvanlı halısındaki hayvan figürü (Aslanapa 1987), (Çizim 11) içindeki dolgu yanışı ile büyük benzerlik gösterir. Bununla birlikte Anadolu’da farklı yörelerde farklı dokuma ve el sanatlarındaki çakmak yanışları (Kırzıoğlu 2001) ile benzerlikleri de dikkat çekmektedir. (Fotoğraf 16) Karşılaştırdığımız yanışlar ile yöredeki çakmak/çengel/çoban iliği yanışının Türk sanatında geçmişten günümüze dek kullanıldığını ve kökenini göstermesi açısından önem taşımaktadır.
Kaynakça Aslanapa, O. 1987, Türk Halı Sanatı’nın Bin Yılı, Eren Yayıncılık ve Kitapçılık Ltd. Şti., İstanbul. Ateş, M. 1996, Mitolojiler Semboller ve Halılar, Net Turistik Yayınları, İstanbul. Deniz, B. 1998, Ayvacık (Çanakkale) Yöresi Düz Dokuma Yaygıları (Kili-Cicim-Zili), Ankara. Görgünay, N. 2002, Oğuz Damgaları ve Göktürk Harflerinin El Sanatlarımızdaki İzleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Erbek, M. 2002. Çatalhöyük’ten Günümüze Anadolu Motifleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Karamağaralı, B. 1997, “Türk Halı Sanatındaki Motiflerin Yorumu Üzerine”, Arış, 3, 28-39. Kırzıoğlu, N. G. 2001, Altaylar’dan Tuna Boyu’na Türk Dünyası’nda Ortak Yanışlar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Kurt, H. 2021, Karadeniz’in Son Konargöçerleri Samsun Yörükleri, Ayata Kitap, Ankara. Tanrısal, M. 1997. “Türk ve Navaho Halılarının Dili”, Arış, 1, 94-107. Tekçe, E. F. 1993, Pazırık Altaylardan Bir Halının Öyküsü, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Tural S. 1997, “Dokumadaki Estetik Duyarlılık”, Arış, 1, 4-9. Tural, S. 1998, “Halı’nın İşlevinin Özel Bir Göstergesi”, Arış, 4, 8-21. Durul, Y. 1987, Türk Kilim Motifleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara. *Öğretim Görevlisi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun MYO, Samsun/Türkiye. E-posta:[email protected] ORCCID ID: 0000-0002-4989-1858 ** “Bu çalışma, Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından PYO.ILH.1904.20.002 proje numarası ile desteklenmiştir” A

Fotoğraf 1: Taraklı/Sandıklı Palas. Yatak yorgan örtüsü. (Yıltılık örtüsü). Dokumada değişik yanışlar kullanılarak bezeme oluşturulmuştur. Özyörük/Vezirköprü/Samsun.
Fotoğraf 2: Elibelinde Yanışı Detay
Fotoğraf 3: Namazlık/Namazla. Dokumada elibelinde yanışları ile zemin bezemesi oluşturulmuştur. Farklı bir elibelinde yanışı ile ayaklık oluşturulmuş. Özyörük/Vezirköprü/Samsun
Fotoğraf 4: Elibelinde Yanışı Detay Çizim 2: Elibelinde Yanışı
Fotoğraf 5: Elibelinde Yanışı Detay Çizim 3: Elibelinde Yanışı Çizim 4: Elibelinde Yanışı
Fotoğraf 6: Elibelinde Yanışı Detay
Fotoğraf.7 : Elibelinde Yanışı Detay
Fotoğraf 8: Koçboynuzu yanışlı seccade, namazlık/ namazla. Dokumada koçboynuzu yanışları ile zemin bezemesi oluşturulmuştur. Farklı bir elibelinde yanışı ile ayaklık oluşturulmuş. Özyörük/Vezirköprü/ Samsun.
Fotoğraf. 9: Koçboynuzu Yanışı Detay
Fotoğraf 10: Sandık yanışlı palas. Dokumada sandık/ tarak yanışları ile zemin bezemesi oluşturulmuştur. Özyörük/Vezirköprü/Samsun.
Fotoğraf 11: Sandık Yanışı Detay Çizim 7: Sandık/tarak Yanışı Çizim 6: Koçboynuzu Yanışı Detay
Fotoğraf 12: Çakmak/çengel/çoban iliği geydirme (keydirme)/bayrak yanışlı palas dokuma. Özyörük/ Vezirköprü/Samsun.
Fotoğraf 13: Çakmak/ çengel/çoban iliği geydirme (keydirme)/ bayrak yanışı detay Çizim 8: Çakmak/ çengel/çoban iliği geydirme /bayrak yanış
Fotoğraf 14: Çakmak/ çengel/çoban iliği yanışlı çanta. C.Yanar özel koleksiyon
Fotoğraf 15: Çakmak/çengel/çoban iliği Detay
Fotoğraf 16: Horoz figürlü halı, 15.yy. (Aslanapa 1987, 56). Çizim 11: Konya hayvanlı halısından figür çizimi, 15.yy. (Aslanapa 1987 46)
Çizim 1: Elibelinde Yanışı
Çizim 2: Elibelinde Yanışı
Çizim 3: Elibelinde Yanışı
Çizim 4: Elibelinde Yanışı
Çizim 5: Elibelinde Yanışı
Çizim 6: Koçboynuzu Yanışı Detay
Çizim 7: Sandık/tarak Yanışı
Çizim 8: Çakmak/ çengel/çoban iliği geydirme /bayrak yanış
Çizim 9: Çakmak/çengel/ çoban iliği geydirme (keydirme)/bayrak yanışlı
Çizim 10: Pazırık halısındaki at örtüsü, (Tekçe 1993, 142)
Çizim 11: Konya hayvanlı halısından figür çizimi, 15.yy. (Aslanapa 1987 46)

Türkiye Vizyonu

0

                 UFKUN ÖTESİ’NE BAKIŞLAR

 

 

 

 

                           TÜRKİYE  VİZYONU

 

 

 

     Dil. İnsan. Din. Devlet. Coğrafyalar. Düşünce

 

 

                                                                       Levent Ağaoğlu

                                                                        11 Eylül 2021

 

 

 

                                                                         

 

 

 

 

 

 

 

                                                                            ÖZET

 

Türkiyelilik içeriye yönelik kullanımında ne kadar uydurma bir terim ise de, Türkiye kavramı giderek artan biçimde Avrasya ve Afrasya kıtalarının ana merkezini adlandırma amaçlı kullanılmaya başlanacak. Nereden nereye.

https://twitter.com/search?q=%40agaoglulevent%20vizyon&src=typed_query

Türkiye’nin 12.000 yıllık medeniyet ve geçmiş ve birikimine karşın, mevcut 2023 vizyonu 100 yıllık, 2053 vizyonu 600 yıllık, 2071 vizyonu ise 1000 yıllıktır. Görüldüğü gibi söz konusu vizyonlarla 12,000 yıllık medeniyet birikiminin çok uzağında kalınmaktadır.

Asya’nın doğusunda binlerce yıllık ilişkimizin olduğu eski komşu ve rakibimiz olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin tüm geçmişini kavrayıp kapsayarak 5000 yıllık vizyon atılımına karşın, Türkiye 12,000 yıllık geçmişini 1000 yıla indirgemektedir.

Bu kısır bakış açısının bir an önce aşılması elzemdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   TÜRKİYE

 

 

5D1C

3D

 

 

 

Türk’çe ( Dil )

 

 

Türk ( Kişi. İnsan )

 


     Törük ( Din )

 

 

Devlet Ana ( Devlet )

 

 

Türkiye’ler ( Coğrafyalar )

 

Kutadgu Bilig ( Düşünce )

 

 

 TÜRKİYE

 

5D1C

DİN: 110 ülkede Hilafet bakiyesi

DİL: 100 ülkede 7500 Türkçe yeradı

DEVLET: Egemenlik alanlarından  çıkan 3 kıtada 70’i aşkın devlet.

DÜŞÜNCE: Felsefenin doğduğu coğrafyalar. Milet. Harran

DAVA: Törük (Yaratılan. Türk) Kişi. Töre (İlahi Yasa ve Adalet)

COĞRAFYA: İlk yerleşme ve tarım. Karahantepe. Göbeklitepe. Çatalhöyük. Karacadağ (Hatay)

 

 

3D

 

  • DİYASPORA: Vatandaşlarının anavatan dışındaki ülkelerde (130 ülke)  mevcut varlığı konusunda Türkiye, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyada 3.dür.

 

  • DİL: Ülkelerinin dışında kalan coğrafyalardaki ülkelerde yer adlarını kendi dillerinde veren ülkeler arasında Türkiye ilk sırada yer almaktadır. 100 ülkede  7500’ün üzerinde yer adları Türkçe olarak nitelendirilmiştir. 75 dilde yazdık, konuştuk. 14 Alfabe kullandık
  • DEVLET:
  1. Çin (Shang Devleti, Chou Devleti)
  2. Rusya (Altın Orda Devleti)
  3. İran (Gazneliler, Selçuklular)
  4. Hindistan/Pakistan (Akhun, Gazneli, Timur, Babür)
  5. Mısır (Tolunoğulları, İhşidoğulları, Memlük)

 

Doğu’nun kadim devlet yapılarının temellerini Türkler inşa etmiştir. Derinlerindeki devlet yapısı hep Türk organizasyonu, teşkilatçılığıdır. Çin, Rusya, İran, Hindistan/Pakistan ve Mısır’da kurulan 10’u aşkın yerleşik devlet yapılarında ve hanedanlarda, kurucu unsur hep Türkler olmuştur. https://www.agaoglulevent.com/t-u-r-k-i-y-e-3-d/

Türkiye Vizyonu 

https://www.agaoglulevent.com/turkiye-vizyonu/

 

TÜRKİYE Kavramı 2019-06-23

https://open.spotify.com/episode/0lsAFkQvf7UCVitxUjNURB?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

BÜYÜK TÜRKİYE Kavramı 2019-05-12

https://open.spotify.com/episode/2NU4eJHvh8PBU85zNAPDXX?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk’çe (Dil)

 

 

 

 

DİL ÜZERİNDEN DÜNYADA BÜYÜME

https://open.spotify.com/episode/3ms19rOJPwVxmwAbIZsbdf?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

DÜNYANIN EN GEZGİN VE ZENGİN DİLİ

  • En zengin ve gezgin bir Dil

Türkler;

  • Hind alt kıtasında dört dili (Türkçe, Arapça, Farsça, Sanksritçe)
  • Türkiye’de (Anadolu-Rumeli) ise üç dili (Türkçe, Farsça, Arapça)

harmanlayıp, dünyanın en gezgin ve zengin TÜRK DİLİNİ yarattılar.

By Bilge Tonyukuk Enstitüsü zaman: Aralık 31, 2018

 

DİL, TÜRK’ÇE

Sevgili dostlar merhaba, bugün 30 Ağustos 2021. Türklerin mutlu bir günü ve zafer bayramları. Türkün kimliği üzerinde çok kısaca bir sohbet yapacağız. Türk’ün kimliği dilindedir, Türk’çedir. Ne kadar güzel söylemişiz değil mi? Türk’çe.

Bu kimlik dil üzerinden genişlemiştir ve çok daha geniş boyutlara ulaşacaktır. Bizlere düşen Türk dilini, Türkçe’yi dünyada uluslararası bir dil haline getirmek misyonudur. Bunu başardığımız müddetçe Türk kimliği dünyada yaygınlaşmış olacaktır. Burada sözkonusu olan, kan üzerinden bir kimlik, akrabalık değildir, dil üzerinden çok daha geniş insan kitlelerine ulaşabilecek, tüm kıtalarda sesini dil üzerinden duyurabilecek uluslararası bir kimliktir.

Tekrar görüşmek üzere. İyi bayramlar dileklerimle, hoşçakalın.

MİLLİYET VE DİL

Milliyet ve dil din ilişkisini incelediğimizde asıl olanın dil olduğunu görmekteyiz. Dil tekdir, fakat milliyet içerisinde dinler muhteliftir, örneğin Türkler yedi civarında dinde yer almaktadırlar. Türkler, İslamiyet, Hıristiyanlık, Budizm, Göktanrıcılık, Şamanizm, Musevilik dinlerinde yer almışlardır

Fakat dilimiz tekdir; Türkçe. Bu dilin içerisinde başka dillerden kelimeler alınmaktadır. Arapça, Farsça saymakla bitmez. Çünkü Türkler imparatorluklar kurmuşlardır ve bu imparatorluklarda muhtelif kavimler yer almaktadır. Onların dilinden de alıntılar-verintiler söz konusudur. Neticede bunların hepsi Türkçe olarak yer almaktadır.

 

Türk ( Kişi. İnsan )

 

 

 

Türk İnsanının Ruhu: İnsan Kavramı 02-04-2020

https://open.spotify.com/episode/2NUc4XjxqphjZwVIwn8POz?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

Türklerin Dünyası

https://open.spotify.com/episode/4ONhskj1Eq9Dwk0xpIsL52?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

 


 Törük ( İlahiyat/Din)

 

 

 

Aynı kök: türetilmek (yaratılmak): yaratan ve yaratılan.

  1. Töre.
  2. Törü.
  3. Törük.
  4. Türük.
  5. Türk.

110 ülkede Hilafet bakiyesi

7 dine tefekkür medeniyetimiz ve eserlerimiz ile katkılarda bulunduk.

  1. Gökdini
  2. Maniheizm
  3. Budacılık
  4. Zerdüştlük
  5. Müslümanlık
  6. Hristiyanlık
  7. Musevilik

Asya’nın Yenisey ve Orhun boylarında taşa yazılan TENGRİ inançları ile başlayan Türklerin inanç yolculukları, Dunhuang mağaralarındaki Budist resimler ve tapınaklar, ahşap direkli Semerkant, Buhara Camileri, Ahlat mezar taşları, Anadolu coğrafyasındaki Kapadokya yeraltı kiliseleri, Göbeklitepe Tapınağı, Karaim Sinagogları, Karamanlı Ortodoks Kiliseleri,  Küçük Asya’nın kadim mitolojileri, Sümer Tanrıları, Rumeli dergah ve tekkeleri ile çeşitlenip zenginleşmiştir.

Türklerin Tengricilik (Göktanrı) ile başlayan dini inançları, Maniheizm ve Budacılığın ardından Semavi  dinlerle buluşmuş, 7 dinde inançlarını sürdürmüşlerdir.

21.yüzyılda Asya ve Avrupa’ya dağılmış 35’i aşkın Türk boy ve toplulukları 5 dinde  inançlarını devam ettirmektedirler:

Müslümanlık…………..17 boy
Hristiyanlık…………….11 boy
Şamanist ……………….4 boy
Budist …………………..3 boy
Musevi…………………..2 boy

35 boyun yarısının tercihi Müslümanlık, dörtte üçünün tercihi ise Müslümanlık-Hristiyanlık şeklinde olmuş, Şamanizm-Budizm şeklindeki Asya inanışları ise boyların %20’sinin tercihi şeklinde olmuştur.

 

Devlet Ana (Devlet)

 

 

Türklerde Devlet Olgusu

https://open.spotify.com/episode/6HK4Fzg8Gy2VkqwD5a794m?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

 

 

Türkiye’ler (Coğrafyalar)

 

TÜRKİYE COĞRAFYASI VE İNSAN 2020 – 10 – 29 –

https://open.spotify.com/episode/1b3b3wYKuoDFOjdRK4PHeU?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

TÜRKİYELER Kavramı 2020 – 09 – 10

https://open.spotify.com/episode/5GHmIeFk7nouFLRWQR7KTT?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1

 

 

Kutadgu Bilig (Düşünce)

 

 

https://open.spotify.com/episode/2sy8TQwhOZU8c8x0t0ixGe?go=1&sp_cid=33616af711d8d1e52c4f9f3fa090a455&utm_source=embed_player_p&utm_medium=desktop&dl_branch=1&nd=1