[1] Kapğan kağan [yiti] otuz yaşka [ … anda .-erti]. Kapğan Kağan olurtı. Tün udımatı,
[1] Kapğan Kağan yirmi yedi yaşında … orda … • kapğan Kağan oturdu. Gece uyumadı,
[2] küntüz olurmatı. Kızıl kanım töküti kara terimyügiirti işig küçüg birtim ök. Uzun yelmeg yime itim ok.
[2] gündüz oturmadı. Kızıl kanımı döktürerek, kara terimi koşturarak işi, gücü verdim hep. Uzun keşif kolunu yine gönderdim hep.
Tonyukuk Yazıtı, Bilge Tonyukuk, (646-724). (İkinci Taş) Doğu Yüzü
işig küçig birtim ök [işi gücü verdim hep]
Orhun Yazıtları, 735
Gaspıralı misyonunun en önemli unsuru İş’te Birlik aksiyonudur ki, Dil ve Fikir Birliği’ni hareketlendiren, pekiştiren unsurdur. Anadolu’nun Türkleşmesi Ahi Evran’ın çarşı ve pazarlarda geliştirdiği Ahi teşkilatlanması (birliği) neticesinde Türkçe tüm Anadolu’nun ortak iletişim dili haline gelmiştir.
İş, kelime olarak Türkçenin ana kavramları arasında yer almaktadır. İlk yazılı metin olan Tonyukuk Yazıtı’nda “gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kızıl kanımı döktürerek, kara terimi koşturarak işi, gücü verdim hep. Uzun keşif kolunu yine gönderdim hep.” denilmektedir. Demek Tonyukuk kan ter içinde kalarak iş güç yapmış, yaptırmıştır. Neticede Tonyukuk aklını, bilgeliğini kullanarak Türklerin birliğini sağlamıştır. Dil, fikir paydasında yapılan işbirliği bağımsızlığın kazanılmasını sağlamıştır. Dilde birliğin olduğunun delili, yazıtta sadece Göktürk alfabesinin kullanılmış ve Bilge Kağan ile Kültigin Yazıtlarında olduğu gibi yazıtların birer yüzlerinde Çince alfabeye itibar edilmemiş olması ile ilgilidir.
İş ile imlenen, devinme, çalışma, yapma, davranma faaliyetlerinin birlik arzetmesi önemlidir. Herkesin herşeyi yaptığı değil, herkesin birlik içinde iş ve bilgi paylaştığı, paydaşlaştığı, iş ağlarındaki insanların derinliğine bilgi sahibi oldukları alanlarda uzmanlaştıkları, düzlemde ise işi ile ilgili kişilerle bilgileri paylaştığı bir modeldir bu. İl: devlet gibi iş de bir ağ mekanizması kapsamında anlam bulmaktadır.
Türk Evi tabirinin kapsayıcılığından hiç de geride kalmayan bir tabir de İş Ocağıdır. Bu tabiri kullanan da Şehit Paşalarımızdan ve ilk savunma sanayicilerimizden Nuri Killigil Paşa’dır. Ocak da aynı şekilde kök bir kavramdır, od (ateş) ile ilintilidir. Ateş yakılan yer, Türklerde acemi ocağı, asker ocağı, baba ocağı, ocakçı, sağlık ocağı, Aile Ocağı, İstiklal marşı satırlarında dile gelen “sönmeyen en son ocak” ilk akla gelen örneklerdir. Ocak, sürekliliği ve devamlılığı, üretimi simgelemektedir. İşler birlik içerisinde ocak misali sürekli üretilmeli ve güncellenmelidir. Ateş yakılan yer, işler yönünden “sönmeyen ocak”tır.
İş Bankası gibi İş Ocağı da olmalıdır. İş Ocaklarında yaratılan işlerin büyümesinin yolu İş’te Birlik felsefesidir. Oda, eski türkçe otag/otağ (od yanan yer, ocak bulunan yer) dan ota/oda (oturulan yer). İş hayatında oda tabiri sıklıkla kullanılan bir kalıptır; Odalar Birliği, Ticaret Odası, Sanayi Odası vb. tarzında. Ocak tabiri ise kullanılmamaktadır. Ocak (ateş yakılan yer olması nedeniyle), ev, yuva anlamında da söylenir. Yeniçeri Ocağı, Baba ocağı gibi.
Türk geleneğinde çadırlar (otağ/odalar), ocaksız olmamaktadır. İş ocak ve odalarının İş’te Birlik Felsefesi ile donanması ve Oğuz Kağan’ın “Gök kubbe çadırımız, güneş bayrağımızdır” misyonunun işlerin dünya ölçeğinde teşkilatlandırılması ve etkinleştirilmesi için de bir rehber teşkil etmesi gereklidir.
Türk İş literatürü anılar ağırlıklıdır, işadamlarının teşebbüsleri ile ilgili gözlem ve yenilikleri İş Birliği felsefesi anlayışı ile paylaşarak Bilgiden Birliklere uzanmalılar. Müteşebbislerin bilgileri Mütefekkirlere rehber olmalıdır.
Türkiye’nin bölgesel pazarlara yönelik işbirliği ve bölgeselleşme stratejisinin Türk Sanayi Sektörlerince derinleştirilerek uygulanma süreci ile birlikte TÜRK SANAYİCİLİĞİ’nin önüne yeni FIRSATLAR açılmaktadır.
Türkiye merkezli SANAYİ, 1.4 milyar nüfuslu bir bölgenin (Avrupa, Avrasya) tam ortasında yer alırken, hangi bölge ülkeleri ile Doğu Asya’daki örneğe benzer bir işbirliğine gidileceğinin tespiti, Türkiye içindeki ve bölgedeki işbirliğinin sınai firmalar tarafından uygulanması temel bir stratejik tercih olacaktır. Böyle bir uygulama Türk Dericiliğine sıçrama niteliğinde bir büyüme yaratarak, tabakhanelerdeki mevcut atıl kapasitenin tam kullanımını sağlayacak, deri ürünler sanayilerinin ise büyümeye devam etmelerinin güvencesi olacaktır.
Her iki kıtadan özellikleri bünyesinde taşıyan yükselen Afrasya’nın merkez ülkesi Türkiye’nin sanayiciliği ise, içinde bulunduğumuz küresel çağın, iki dinamik süreci olan bölgeselleşme/bölgesel işbirliği ve dolayısıyla Afrasyalaşma süreçlerine kendini hızlı bir biçimde uyarlamak suretiyle, benzer ihracat performansını gösterebilecektir.
Küreselleşme olgusunun büyük yoğunluğuyla toplumlar üzerindeki etkisi sürerken, bir başka olgu bugünün dünyasında hızla yeni modelleri yaratıyor; bölgesel kalkınma ve bölgesel işbirliği projelerinin geliştirilmesi, bölgesel olarak ölçek ekonomisine uygun daha rekabetçi bir sonuç alınmasını sağlıyor. Küreselleşmenin yolu bölgeselleşme den geçmektedir. Bölgesel kalkınma ve bölgesel işbirliği konusu, yeni dönemin gelişmesi içerisinde büyük önem taşıyan iki konu olarak karşımıza çıkıyor, uluslararası trendlere uygun davranmak isteyenlerin düşünce modelleri içerisine yerleştirmeleri gereken bir konu oluyor.
Tek tek sorunlarına çözüm bulamayanlar, tek tek küresel üretim için ölçekleri yeterli olmayanlar, içinde bulundukları bölgede, komşu oldukları ülkelerle, kurumlarla işbirliği yaparak, güç birlikleri ve bölgesel katılımlarla bölgenin ve havzanın bir bütün olarak değerlendirilmesiyle varabilecekleri sonuçları araştırıyorlar. Bölgede ortak olarak yaratılacak sinerji eski dönemlerin tam tersine bir gelişmeye açık olmayı gerektiriyor. Bölge ve havza içerisinde yaratılacak başarı, güçlerin birbirine eklendiği bir model yaratılmasına bağlıdır. Bölgesel işbirliği bugün uluslararası boyutta çok daha büyük önem taşıdığı gibi, çok daha büyük imkanlara da fırsat yaratabiliyor.
İşbirliği ile rakipler birbirlerine tedarikçi olacaklardır.