Levent Ağaoğlu – Başkonsolos Beye ve emekli büyükelçimize çok teşekkürler. Çok aydınlatıcı konuşmalar oldu. Bir yorum ve bir sorum olacak. Yorum şu; Hanımefendi Çin’le ilgili soru sordu. Ben de aynı kaygıları taşıyorum. Neden? Biz tarihe baktığımızda 700-800’lerde Türklerin kurduğu Hanedanlardan olan Tang Hanedanının bir politikası var. Ta o zamandan çizilmiş yani bin yıllık bir Çin politikası var. Hazar; Şimdi Hazar’a kıyısı olan bir ülke olması durumu. Biz buna baktığımızda Astana süreci, bir de Şangay olayı var.
Kazakistan herhalde bu kaygıyı taşıyordur, diye düşünüyorum. Çünkü bir tarafta nüfusu 18 milyon olan bir ülke, bir tarafta bir buçuk milyarlık bir ülke. Bunu bir yorum olarak getirdim. Bu politikanın da süregelen bir politika olduğunu düşünüyorum. Rusya bu kaygıyı Sibirya’da taşıyor. Oraya Çinlilerin gelmesi korkusu. Ticari ilişkiler içinde baktığım zaman, Çinlilerin fiyatlarının ucuz olması açısından şimdi çok cazip geliyorlar ama Yunanların ideası yüz yıllıktır ama Çinlilerin bin yılı aşkın bir Hazar’ın kıyısı olma konusu var.
Sorum ise; Farabi ve Yesevi siz çok güzel bahsettiniz. Aynı mayadanız, Farabi bizim büyük filozofumuz, Yesevi de mutasavvıfımız, bunlar ikisi de Kazak Türkleri. Soru şu Yesevi’nin yazmalarının toparlanması, bir araya getirilmesi, bunun külliyatının oluşturulması konusunda Kazakistan’da çalışma yapılmış mıdır? Arzum o yönde olduğu için sordum.
Ecvet Tezcan – Bir tek şey söyleyeceğim, sonra başkonsolosa tekrar sözü vereceğim. Büyük devletlerle dost olmak çok kolay bir iş değildir. Ama bir taraftan da şanstır. Bir dostumuz demiştir ki, ben her Çinli’ye bir portakal satsam, dünyanın en zengini olurum,” demişti. Şimdi bakın Rusya’ya domates satmaya çalışıyoruz. Anlatabiliyor muyum ne demek istediğimi. Aynı zamanda büyük devletlerin büyük pazar olma şansı vardır. Bu bakımdan Kazakistan’ın o anlamda çok fazla baskı altında gibi görüyorsunuz evet, Rusya orada bir tarafta da Çin ama müthiş pazarlarında açıldığını düşünmek lazım.
Dakika: 1:18:00 – 1:21.25
Yerkebulan Sapiyev – Farabi, Yesevi dediğimiz de tabii Yesevi Türkistanlı biliyorsunuz. Bizim Türkistan. Şimdi şöyle söylentiler var, tabii bu devlet başkanımızın kararına, takdirine bağlı olacak. Bizim il olarak nüfusu üç milyon olan Güney Kazakistan eyaleti var. olan Tabi Türkiye’de üç milyon küçük bir rakam ama bizim için büyüktür. Bir milyon da Çimkent dediğimiz il nüfusu, il merkezi olarak tanınıyor ve İstanbul’dan doğrudan uçakları var. Türkiye’den giden Kazakistan’da yatırım yapmak isteyen insanlar var, işadamları var, değerli sanayiciler, tarımcılar daha çok bu Çimkent tarafına yöneliyor, çünkü hava şartları da uygundur ve Özbekistan’a sınırı olan bir bölgedir ve tarıma uygun olan arazilere sahiptir.
Kazakistan’da Çimkent, il merkezi olmayacak -yani ayrı bir özerkliği olacak-, Astana Almatı gibi üç büyük şehir olarak kalacak ve il merkezinin de Türkistan şehrine büyük ihtimalle kayma olasılığı vardır. Türkistan’da biliyorsunuz, bizim Türk dünyasının büyük bir mirası olan Hoca Ahmet Yesevi türbesi var. Aslan Baba dediğimiz Arslan Baba türbesi var. Hocam siz biliyorsunuz, siz oraya gittiniz. Orası bizim Türk dünyası için çok önemlidir.
Tabi bu divanı hikmet mesela Ahmet Yesevi’nin mirasıdır. Değerli bilim adamları araştırmalarına devam ediyor. 2009 yılında bu Nahcıvan’da 3 Ekim’de Türk konseyi kuruldu bizde. Nahcıvan anlaşması olarak geçiyor. 2009 yılında karar veriliyor, 2010 yılında Astana’da Türk Akademisi açıldı. Ve 2011 yılında Bakü’de Türk Miras Koruma Fonu açıldı. Yani bizim Türk dünyasındaki, Türk yapılarının bu Türk entegrasyon yapılarının kurulması ve başarılı bir şekilde faaliyet göstermesi çok sevindiriyor bizi. Ve Türk akademisi de tabii ilk önce Divanı Hikmet’te olabilir. Hoca Ahmet Yesevi, Farabi’nin eserlerini ve miras bırakmış olduğu kitapları araştırmakla yetinmeyip de biz mesela saha, tıva dediğimiz bu özel Rusya’daki cumhuriyetler, başka Türk cumhuriyetleri eserlerinde, Orhun yazıtlarında araştırmalar devam ediyor.
Levent Ağaoğlu – Konuya Türkistan açısından baktığımız ve olayın ekonomik açısından da yaklaştığımızda Türkistan ülkelerinin kalkınması yıllık %8, bu 2014-2015 rakamı. Türkiye’nin %4. Türkistan ülkeleri, Türkiye’yi ikiye katlamış. Kazakistan konumuna baktığımızda da Çin, güneyde ki yine ki Türkistan ülkeleri, yine aşağı güneyinde Hindistan. Bunların hepsi %8 oranında kalkınan ülkeler. Sorum şu; eğer Türkiye’yle Türkistan arasında bir işbirliğinde ticari entegrasyonda nasıl daha önemli adımlar atılabilir?
Yerkebulan Sapiyev – Ekonomide Türk Cumhuriyetleriyle, Türkiye arasındaki ticaret hacmi istenildiği kadar büyük değildir, azdır. Özellikle bu dünyada cereyan eden ekonomik krizden dolayı da bu ticaret hacmi biraz düştü. Mesela, Kazakistan’la Türkiye arasındaki ticaret hacmi şu anda iki milyar dolar, bizim devlet-hükümetler arasında, yeni sinerji dediğimiz – ortak ekonomi programına imza atıldı. Bu iki ülke arasındaki ticaret hacminin on milyara kadar çıkarılmasını öngören bir program. Tabii her ülkede bu ekonomi nasıl gelişir, ilk önce tarım ve sanayiidir. Türkiye’nin güzel bir sanayii tecrübesi var. Sanayii hikâyesi, efsanesi var. Biz bu tecrübeden faydalanmak isteriz. Hatta faydalanıyoruz, örneğin Türkiye’deki OSB dediğimiz özel ekonomik bölgeleri, özel sanayi bölgeleri Kazakistan’a da taşıdık. Orada diyelim Kazakistan’ın güneyinde Çimkent ilinde aynı bu OSB’yi yaptık. Şu anda Türk yatırımcıları, başka ülkelerden yatırımcıları bekliyoruz. Ayrıca Kazakistan hükümetinin sanayileşme programı devam ediyor, daha önceden bizim hocalarımız da iyi bilirler, Sovyetler zamanında 5 yıllık kalkınma planı yani sanayileşme planımız vardı.
Hatta benim bildiğim kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bile bu beş yıllık kalkınma planı söz konusuydu. Aynısından bizde de vardı. Ve 2000’li yıllarının sonlarında ortalarından başlayarak 5 yıl kalkınma, sanayileşme planımız vardı. Ve bu sanayileşmeye büyük bir önem veriyoruz. Büyük teşvikler var. Mesela diyelim bir muhtemel bir yatırımcı Kazakistan’a geldiği zaman Kazakistan hükümeti teşvik olarak %30 hibe yani yatırıldığı miktarın %30’unu geri veriyor.
Sanayi bölgesinde bir fabrika kurmak isterse bu arada suyunu, elektriğini herşeyini hazır halde teslim ediyor. Arazi vergisi 10 yıllığına sıfır, gelir vergisi 5 yıllığına muaf gibi teşvikler söz konusu. Ve tarım konusu çok önemli, Türkiye’nin bu tarım tecrübesi çok büyüktür. Özellikle organik tarım üretimi konusunda. Tabii bizim topraklarımız çok büyük, dünyada 9. Sırada, 2,737 bin kilometrekare yüzölçümümüz vardır. Ve hayvancılık çok önemlidir. Bu konuda çalışmalar devam ediyor ve ekonomi hacmini bu sözlerle, bu kalemle açıklamakla hiçbir şey olmaz, bunu somut olarak çalışmak lazım. Karşılıklı yatırımlar, bu küreselleşen dünyada yatırımlardan başka önemli bir şey yok.