El etmek, mesafeleri kısacık yapıyor, süratle neticeye ulaşıyorsunuz.
Vatandaşlarımızın biribirlerine “ellere karışmış” haletiyle yaklaşımlarını, kan kardeşliklerini, hele ki kan davalarını, gençlerin kanka-kanki geyiklerini aşarak, kandan (ırktan) değil sudan (yaratandan) kardeşlikleri de elele geliştireceğiz.
Mevlevi bakanlarımızdan rahmetli Hasan Ali Yücel’in oğluna verdiği isim, CAN, Can Yücel’in ise kızına verdiği isim, SU.
Can ve Su…Canveren Su.
Kur’an’daki su ayetlerinin sunumlara dönüştürülmesi de başlıbaşına engin bir hazineyi gözler önüne serecektir.
Suyun metafizik boyutunun düşüncedeki izdüşümlerinin izlerini sürerken yollarımız herhalde Asya’ya, Asya’nın derinliklerine, Türkistan’a, Sibirya’ya, Japonya’ya, Çin’e, Hindistan’a epey uzanacak.
İpekyolu Dinleri, Richard C.Foltz, Medrese Yayınları 2006; kitabın İndex kısmında (ss. 223), su referansları 70 civarında, kitabın çevirmeni Aydın Aslan ile de zaman içinde görüşülebilir.
Tefekkürümüzde Su konusu, adım adım izlenerek, su’yun ruhu detaylandırılabilir. Kaynak herzaman derin sularda yüzen Doğu.
Düşünce tarihimizin Asya’da 500 yıllık (780-1273) dönemde şekillenen temellerinde SU ile ilgili referansları tespit edip değerlendirebilirsek, kendi kültürümüzü keşfetme yolculuğumuz, Maveraünnehir Düşünürleri ile de taçlanmış olacaktır. Burada nehir (SU) düşüncesini yakalamış oluyoruz, su gibi akışkan ve bereketli düşünceyi.
- MUSA EL HAREZMİ maveraünnehir 780-850
- İMAM MATURİDİ maveraünnehir 852-944
- FARABİ maveraünnehir 872-951
- EL BİRUNİ maveraünnehir 973-1048
- İBNİ SİNA maveraünnehir 980-1037
- KAŞGARLI MAHMUD;1008-1105
- YUSUF HAS HACİB;1017-1077
- NİZAMÜLMÜLK horasan 1018-1092
- AHMET YESEVİ maveraünnehir 1093-1166
- MEVLANA horasan 1207-1273
Tefekkür tarihimiz Hazreti Mevlana’ya gelene kadar, Su ile ilgili hangi düşünceleri biriktirmiş acaba?
Ayağımız hep toprağa basarken, gezip dolaşmadık, ayak basılmadık kara para parçası bırakmamışken, üç tarafı sularla çevrili bir coğrafyayı bulunca orayı köprübaşı ederek konaklamamız enteresan. Avrupa’da ulaştığımız en uç nokta Budapeşte de suyolu kenarı, kuşattığımız Viyana da öyle.
Üçgen düşünce yöntemi, Sokrates‘in geliştirdiği diyalog, soru sorma, soru ile düşünceyi geliştirme yönteminin en gelişmiş hali galiba. Alt-Orta-Üst, Giriş-Gelişme-Sonuç, Tez-Antitez-Sentez, yer-gök-su , doğum – hayat – ölüm
İki nokta arasında düz bir çizgi çizildiğinde açı oluşmuyor, fakat üçgen oluşumunda, üç farklı açı sözkonusudur, bu açılar daralıp genişleyebilir, futbol oyununda üçgenler kurarak saha içinde hakimiyet sağlama, rakibe topu kaptırmama.
Üçgen yapı, dairesel döngüye dönüşebiliyor, dünyamızın yuvarlaklığı olgusunu, ortaçağ Batı düşüncesi reddetmişti.Fakat İslamiyet bu bilgiye kaadirdi.
İki nokta arasından tek doğru geçiyor, üç nokta arasından ise üç doğru geçiyor ve hangisinin doğru olduğu konusunda, diyelim üç kişi var, oylama durumunda bir çoğunluk oluşuyor, ama iki kişilik oylamada iki kişi de aynı fikirde olmadığı müddetçe bir karar oluşamıyor. İstişare ve cemaat oluşumu için de en az üç kişiye ihtiyaç duyuluyor.