Bu imparatorluklardan sonuncusunun kurucusu olmaları nedeniyle Türkler bu mirasın sahibidirler. Balkan ülkelerinde, Osmanlı İmparatorluğundan bu yana milyonlarca soydaşımız hayatını sürdürmüştür. Balkanlar ile komşuluk ilişkimizin çok daha ötesinde, akrabalık ilişkimiz vardır. Türkler, Balkanların tüm halkları ile akrabadırlar ve Balkan ulusları ile bir arada yaşamayı pekala başarabildiklerini göstermişlerdir. Balkanların Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle beraber, Türkler ve Balkan halkları uzun seneler huzur içinde birlikte yaşamışlardır. Asırlar süren bu birliktelik toplumların birbirleriyle kaynaşmasına, dolayısıyla komşuluk ilişkisinin dışında bir akrabalık ilişkisi doğmasına neden olmuştur.
Türkçe, Balkan ülkelerinin ortak dilidir. BALKAN kelimesi Türkçe kökenli olduğu gibi, PAZAR kelimesi de Arnavutça, Bulgarca, Sırpça, Macarca, Romence, Rumca gibi tüm Balkan dillerinde ortak olarak kullanılan Türkçe kökenli bir kelimedir. Ayrıca pazar kelimesi Balkanlar”daki yer adlarına da yansımıştır; Arnavutluk’da Ndrouqi Pazari, Bosna-Hersek’de Pazaric, Bulgaristan”da Pazarcık, Tatarpazarcık, Novi Pazar, Osman Pazarı; Makedonya’da Skopski Pazar, Romanya’da Pazarlia, Yugoslavya”da Novi Pazar, Virpazar, Hırvatistan’da Pazariste ve Yunanistan’da Megalo Pazaraki bu yer adlarından bazılarıdır. Bu ülkelerde, içinde pazar kelimesinin geçtiği 40’dan fazla yeradı, bölgede pazar olgusunun ne denli yaşamsal olduğunu ve Türklerin yönetiminde Balkanlar”da bütüncül bir pazarın yaratıldığını göstermektedir.
BALKANPAZAR, bölgesel güçlerin yükselişine paralel bir Balkan ticaret ve kültür hareketine önayak olma misyonu doğrultusunda, Balkanlarda ticaretin bölgeselleştirilerek, bölgesel bir ekonomik dinamizm yaratılmasına yönelik bir inisiyatiftir. Balkan ülkelerinin biribirleri ile ticaretinin, Balkan dışı ülkeler ile olan ticaretinden daha fazla olmasının önü açılmalıdır. Burada TİCARET‘in gücü ve somut geliştirici etkisi birincil derecede önemlidir. Macaristan’dan Türkiye’ye , Karadeniz’den Adriyatik’e ve hatta bazılarının önesürdüğü şekilde Rusya’ya, Orta Asya ve Çin’e kadar olan bölgede, bölgesel bir (iç) pazar yeniden oluşmaktadır. Macaristan’ın kuzeydoğusundaki Debrecen’den, Avrupa-Asya ticaretinin merkezi İstanbul’a kadar, devletlerin siyasi ve askeri sınır tanımlamalarından farklı bir bölgenin dış çizgileri gözükmeye başlıyor. On yıldan daha uzun bir süredir, eski ticaret yolları bölgede yeniden ortaya çıkarken, mazide kalan şehirler, Balkanlar’da ticaret merkezleri olarak yeniden canlanmaktadır. Geçtiğimiz on yıllık süre içinde, Balkanlar’ın tümünde ve orta ve doğu Avrupa boyunca yeni/eski pazar merkezleri ortaya çıktı. Sonunda, Avrupa-Asya ticaretinin belkemiği İstanbul, yeniden, bütün bölgenin ana ticaret merkezi oldu. Tarih boyunca Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik etmiş ve yaklaşık 2500 yıllık ticari geleneğe sahip olan İstanbul; Balkan dünyasının merkezidir.
Ticaret yolları, üzerinde yalnızca ürünlerin değil, çeşitli kültürlerin dolaşımının da gerçekleştiği kanallardır. Ticaret ve kültür akışları hep birbirine bulanır birlikte hızlanırlar. Balkanlarda yeni bir Rönesans sürmektedir. Yeryüzünün en kültür fışkıran bölgesi olan Balkanlar, 1990’lı yıllardaki geçiş döneminin çalkantılarını geride bırakırken, geçmişte bünyesinde barındırdığı imparatorluklar ve antik dönemden beri süregelen uygarlıkların birikiminden aldığı güçle, yeni bir evrensel kültürü, bölgesel ticaretin dinamizmi ile yaratma yolunda ilerlemektedir… Hedef; “BİR UÇTAN BİR UCA BALKANLAR” olgusunun Türk, Bulgar, Macar, Yunanlı, Romen, Moldayyalı, Arnavut, Boşnak, Sırp, Hırvat, Makedon, Sloven unsurlarının; Mostar’dan İstanbul’a, Gostivar’dan Erzurum’a, Üsküp’ten Bursa’ya, İşkodra’dan Varna’ya, Saraybosna’dan Lefkoşa’ya, İzmir’den Budapeşte’ye, Sofya’dan Konya’ya, İskenderun Körfezi’nden Adriyatik’e, Köstence’den Trabzon’a, Novi Pazar’dan Adapazarı’na, Estergon’dan Iğdır’a, Tuna boylarından Dicle’ye, Fırat’a, Saraybosna’dan Gaziantep’e, Gazimagosa’ya, Balkan Yarımadası’ndan Anadolu Yarımadası’na; “Ege’den Akdeniz’e”, “Karadeniz’den Adriyatik’e” artan dostluk ve işbirliği olmalıdır. Türkiye olarak, 21. yüzyıl’da çeşitli formlar altında yeniden birleşebilecek olan Balkanlar’da, yüzyıllar boyu oynadığımız birleştirici rol mirası, BALKANPAZAR‘ın hayata geçirilmesinde, gerçek bir zenginliktir.