Batılılar ise Hind kaynaklarını alabildiğine sömürmek üzere çıktıkları talan yolculuklarının adını Keşifler olarak, soyguncuların da adını Kaşif olarak takmışlar karşılaştıkları Asya kökenli Kızılderili insanları da Hintli olarak adlandırmışlardı.
Cemil Meriç, en büyük Garbiyatçı’mızdır, Batı Medeniyeti’nin temelini araştırırken karşısına Hind çıkmış ve ilk kitabını Hind’e ayırmıştır; Hind Edebiyatı (1964).
O halde Garbiyatçılık’ın başlangıç noktası Hind’de ve Çin’dedir; Hindoloji ve Sinoloji’de erbab olmak lazımdır.
JönTürkler’in ve ardılı aydınların aklına Avrupa’ya Hind’den bakmak hiç gelmemiştir.
Avrupa, Hind kaynaklarına giderken biz ise Avrupa kaynaklarına yönelmişiz.
Türkler, binyıllar süren yolculuklarının neticesinde karşılaştıkları Medeniyet yapıları; Çin, Hind, İran, İslam, Rum ile birlikte bir Medeniyet İttifakı’nı insanlığa armağan etmişlerdir ki Batılılaşma’dan da kasıt bu ittifaka eksik olan Garb (Avrupa) parçasının da eklenmesidir.
Çini, Hindi ve Rumi’nin en rafine anlam ve yorumları Türklerin meydana getirdiği Medeniyetler İttifakı’nda anlamını bulmuştur.
Batılılaşmak, bu manada aslında Türklerin inat ve kararlılıkla takip ettikleri bir coğrafi yönelimdir ki, manevi anlamda Batı’nın beslendiği Eski Yunan (İyonya), Eski Hind (Gazneli, Timur, Babür) ve İslam (Horasan, Maveraünnehir, Mezopotamya, Endülüs) ın hep birlikte sentezi Türkler tarafından Batı’ya aktarılmış ve varedilmiştir.
Kitab al-Muhtasar fil Hisab el-Hind, Hint hesabı üzerine yazılmış ilk eser Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî’nin (ö. 232/847’den sonra) Kitâbü’l-Ĥisâbi’l-Hindî’sidir. İslâm dünyasında ilk defa sıfırla beraber Hint rakamlarının ve ondalık konumlu sayı sisteminin kullanılmış olması eserin en önemli özelliğidir. Batılı matematikçiler, Roma döneminden beri kullandıkları hesap sistemi yerine konumsal ve on tabanlı olan Hint hesabını kullanmayı bu eserden öğrenmişler ve bu sisteme Hârizmî adından türettikleri “algorism” adını vermişlerdir.
- Anakıta-Anadolu
- Hindoloji
- Tarihsel Çizgi
- Hindistan’daki Devletlerimiz
- Türkler ve Hindistan
- Türk Dünyası ve Hint Dünyası
- Altay-Aryen
- Dil
- İslamiyetp
- Tasavvuf
- Nakşibendilik
- Süryaniler
- Katoliklik
- Kurtuluş Savaşı
- Bölgesel Güçler Birlikteliği
- HİNTerland
- ASAM
- Şarkiyatçılarımızın Eserleri..Hindoloji
- Sek-i Hindi
- Dış Ticaretimiz
- Öneriler
- Yollar
- Hind-Avrupa
- Tamilce-Türkçe
AYDIN sıfatlı karanlık gladyotörler gündemi karartırken, doğumunun 100.yılında AMA (görmez) Cemil Meriç, binyıllarımızı aydınlatıyor.
http://leventagaoglu.blogspot.com.tr/2016/11/bilge-tonyukuk-yazlar.html
Demek ki ana kutuplar bunlar..
Doğu Batı Kuzey Güney.
Dört Kutuplu Medeniyet..
İlk düşünür Tonyukuk’dan başlayarak, Son Mütefekkir Cemil Meriç eksenindeki Misyon, doğru kaynaklara yönelme anlamında, memlekete yapılması gereken önemli bir hizmettir.
Tonyukuk, Çin kültürü ile, Cemil Meriç ise Fransız kültürü ile büyümüşler ama yerliler..
Ne Çinli ne de Fransız olmuşlar..
Bunu göstermek lazım insanımıza.
“Düşünce adamlarını anlamak, öncelikle onların nerede ve nasıl konumlandıklarını tespit etmekle mümkündür. Cemil Meriç, koyu Müslümanlık devri (1917-1925), şoven milliyetçilik devri (1925-1936), sosyalistlik devri (1936-1938), araf devri (1938-1960), Hind devri (1960- 1964), sadece Osmanlı devri (1964-) safhalarıyla yaşadığı düşünsel dö- nüşüm yıllarında, bir münevver olarak soran, sorgulayan, eleştiren bir anlayışla bu dünyada kendisini konumlandırma çabası göstermiştir. Bu çalışmada, Meriç’in düşünce safhaları gözetilerek, öncelikle “yer” ve “yerlilik” kavramları ele alınacak, akabinde “yerlilik” düşüncesinin bir fikir işçisi olan yazarın zihinsel dünyasındaki yansımaları üzerinde durulacaktır.” http://edebiyat.gumushane.edu.tr/user_files/files/Sempozyum.pdf
TANIMIYORUZ HİNT’İ. 1964 yılında yayınladığı “Hind Edebiyatı” ve 1976 yılında yayınladığı “Bir Dünyanın Eşiğinde” eserleriyle bize haberler getirmeye başladı.
- “Tanımıyoruz Hint’i. O ülkeye en büyük hükümdarını armağan eden Türk, Hint’i tanımıyor. Tanımıyoruz Hint’i. Ekber’e rağmen tanımıyoruz. Sebük Tekin’in oğlu Hezarbütgede’yi mescit eylerken Elbiruni fikir hazinelerini taşımış Doğu’ya, Yunan felsefesiyle Himalaya bilgelerinin felsefesini karşılaştırmış, İslâm tasavvufuyla Hint tasavvufunu kaynaştırmış. Elbiruni’ye rağmen tanımıyoruz Hint’i.” Cemil Meriç; Jurnal I,İletisim Yayınları, 8. Baskı, 1998, İstanbul, s.147
- Hint’i tanımak zorundayız İnsanlığın irfan ve idrakine istikamet veren iki yaratıcı millet var: Hint ve Yunan… Biz bu iki ülkenin merkezindeyiz. Akdeniz Doğu ile Batı’nın zifaf yatağı…Tanımıyoruz Hint’i, Jurnal s. 150
- “ Aydınlarımızın tecessüsü hiçbir zaman Himalaya zirvesine yükselemedi.” Cemil Meriç; Bir Dünyanın Eşiğinde, İletişim yayınları, İstanbul, 2010, s.85
- “ Hint’i tanımak zorundayız, çünkü İslâmî tefekkürün sertac-ı iptihacı tasavvuf o ülkeden fışkırdı. Cetlerimiz İslâm’ı kabul etmeden önce Budisttiler. Hint’i tanımak zorundayız. Asya düşüncesinin dayandığı temel Hint düşüncesidir. Hint’i tanımak zorundayız. İnsanlığın irfan ve idrakine istikamet veren iki yaratıcı millet vardır. Hint ve Yunan.. Biz bu iki ülkenin merkezindeyiz. Akdeniz Doğu ile Batı’nın zifaf yatağı. İnsanlık korkunç bir buhran’ın pençesindedir. Kosmoslaantropos arasındaki binlerce yıllık âhenk sona erdi. Avrupa maddeyi fethederken kendini unuttu. İnsana kendini bulduracak büyük terkibe ancak Hint sayesinde varabiliriz.” Jurnal I, s.147
- “ Hint her inanca söz hakkı tanıyan bir ülke olduğu için ikinci vatanım oldu” Jurnal I, s.370
- “Çağdaş Avrupa en aydınlık taraflarıyla Hint’in bir devamıdır. (…) Yunan mucizesi bütün ihtişamını Asya’ya borçlu: Pythagoraslar, Demokritoslar, Lykurgoslar meşalelerini ya Ganj kıyılarında tutuşturmuşlardır, ya Nil kıyılarında.” Jurnal, s.374
- “ Hint, unsurların hışmından riyazet kalesine sığınmıştır. Hint düşüncesinde koyu renkler ağır basar. Hint, hayatı küçümseyenlerin vatanıdır. Hintlinin ruhu da Hint’in tabiatı gibi bir tezatlar mahşeri.” Bir Dünyanın Eşiğinde, s.90
- “Firavunlar diyarı muhteşem bir taş yığını, Fırat boylarında yükselen mamureler toprak altında, Atina hayal, Roma efsane… Hint beş bin yıldan beri var. Hintli elini kolunu bağlayıp hayaller aleminde yasasaydı, o büyük medeniyet nasıl doğar, nasıl gelişir, nasıl ayakta durabilirdi?” Bir Dünyanın Eşiğinde,s.90
- “ Hint düşüncesinin en önemli zaferi, değişmeyeni kavrayabilmesindedir” Bir Dünyanın Eşiğinde,s.89
- “Ha dağlarını seyretmişsiniz ha mimarisini, ikisinde de aynı heybet” Bir Dünyanın Eşiğinde,s.91
- “Gramer ve tıp kitapları bile çoğu kez manzum” Bir Dünyanın Eşiğinde,s.91
- Düşünce dünyasını fethe çıkanların uğrayacağı ilk ülke Hint olmalı. Hint bütün inançlara söz hakkı tanır. Çağdaş Avrupa en aydınlık taraflarıyla Hint’in bir devamıdır. Hint belki bütün hakikat değil ama hakikat. Bu Ülke, s. 45
- Olemp’i ararken Hint çıktı karşıma. Bu Ülke, s. 45
Cemil Meriç: Bir Dünyanın Eşiğinde