“Dünyada şimdiye kadar, başka başka milletlerin ünyon (birlik) yaptıkları ve asırlarca beraber yaşadıkları, tarihte görülmüştür. Bizim kurmak istediğimiz ünyonun (birliğin) tarihte geçmiş olan ünyonların (birliklerin) çok fevkinde olmasını isteriz.”
Mustafa Kemal Atatürk 27 Şubat 1938
Küreselleşmeye tepki olarak ülkeler bölgeselleşerek bir araya gelmeye çalışırken, Türkiye, bölgesinde oluşan/oluşabilecek olan birliklerin tam merkezinde bir konumdadır. Avrupa-Asya geçiş alanındaki beş bölgenin ana merkezi Türkiye’dir;
- Balkanlar
- Kafkasya
- Ortadoğu/Kuzey Afrika
- Orta Asya
- Rusya/Ukrayna
Türkiye, bu bölgelerden göç eden mülteci kökenlilerin nüfusunun 2/3’ünü oluşturduğu, bu bölgelerin kendi içinde birlik olduğu, kaynaştığı içsel bir birliktir. Türkiye’nin kendisi bir birliktir; bu bölgelerin birliğidir. Bu bölgelerin her biri coğrafi olarak da Türkiye’nin içine kadar uzanmaktadır. Balkanlar Trakya’ya, Kafkasya Doğu Karadeniz’e, Ortadoğu ise Güneydoğu’ya uzanmaktadır.
3 Ekim 2005 Öncesi
Günümüzde cazibe merkezleri ulus devletler değil; bölgesel birleşmelerdir. Dış ekonomik ilişkilerde 1980’li yıllarda Ortadoğu ülkelerine açılan Türkiye, 1990’lı yıllarda Karadeniz ve Hazar havzası ülkeleri ile Balkanlara açılım göstermeye başlamıştır. Sözkonusu beş hayati bölge kısmen, KEİB ve ECO ile kavranmış olup;
- Birlik teşebbüslerine dahil edilmeyen Eski Yugoslavya ülkeleri (Slovenya, Bosna, Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya), Macaristan ve Ortadoğu/Kuzey Afrika’da Fas, Tunus, Filistin, Suriye, İsrail ile Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalanırken,
- Cezayir ile STA (Serbest Ticaret Anlaşması) müzakerelerinin başlatılması, Lübnan ve Ürdün ile ise STA müzakerelerinin sonuçlandırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Bu bölgelerde Türkiye’nin kurucu inisiyatifiyle harekete geçirilen;
- Balkanlar, Kafkasya ve Rusya/Ukrayna bölgelerini kapsayan KEİB Karadeniz Ekonomik İşbirliği,
- Kafkasya, Ortadoğu ve Orta Asya bölgelerini kapsayan ECO-EKİT Ekonomik İşbirliği Teşkilatı birlikleri, AB tutkusu nedeniyle geri plana atılmıştır.
Avrupa-Amerika Kıtalarındaki Birlik Hareketleri
Avrupa ve Amerika birer birliktir. ABD kıtası Birleşik Devletler şeklinde kurulurken daha sonra NAFTA (North America Free Trade Agreement) ile bölgesel işbirliği Kanada ve Meksika’ya doğru genişletilmiştir. Avrupa kıtası da Avrupa Birliği olarak gelişim göstermekte ve genişlemektedir. Kendisine birlik alanları yaratan Batı Dünyası, Doğu’daki devletleri ise parçalama stratejisi (Yugoslavya, Irak) izlerken, parçaları yutmaktadır. Almanya’lar birleşirken Yugoslavya parçalanmış ve parçalar teker teker Birliğe alınmaya başlanmıştır. Slovenya’nın üyeliğinin ardından Hırvatistan, Makedonya ve Sırbistan-Karadağ ile görüşmeler sürmektedir. 10 yıl önce arka bahçesindeki kanlı parçalanmaya seyirci kalan AB, içten içe coğrafi sınırlarını çizmektedir. Balkanlar’ı AB’ye katmak için anlamlı bir de tarih zikrediliyor: Başlangıcı Saraybosna’da düzenlenen suikast olan 1. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü, yani 2014. İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Massimo D’Alema, Avrupa Birliği’nin (AB) genişleme süreci bağlamında Balkan ülkelerini (kastedilen Eski Yugoslavya-Batı Balkan ülkeleridir) Türkiye’nin üyeliğine oranla daha öncelikli bir konumda gördüklerini söylemektedir.
Avrupa-Asya Geçiş Alanındaki (Avrasya) Birlik Hareketleri
Buna karşın, Avrupa-Asya geçiş alanındaki (Avrasya) ve Uzak Asya’daki birlik hareketleri, henüz işlevsel değildir. Kore ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) arasında 17 Mayıs’da imzalanan ve on ülkedeki 548 milyon nüfusu kapsayacak olan Serbest Ticaret Anlaşması bu konuda ilk somut adımı teşkil etmektedir.
ABD tarafından 1990’larda geliştirilen stratejilerle “Büyük Çin” olarak adlandırılan ve Çin, Hong Kong, Tayvan’ı kapsayan stratejik bölge tanımındaki aynı bakış açısıyla, 2000’li yılların başlarından itibaren bu sefer, Avrupa-Asya geçiş alanının Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerini kapsayan merkezi “Büyük Ortadoğu” olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Geçiş alanındaki diğer dört bölge ise bu bölgenin civar alanlarıdır. BOP ile Avrupa-Asya geçiş alanı “Büyük Ortadoğu Birliği” anlayışıyla bölge dışı güçler tarafından dizayn edilecektir.
3 Ekim 2005 Sonrası
İngiltere’nin 1973 yılında AT’ye kabul edilmemesi üzerine EFTA’yı (European Free Trade Association) kurması gibi, 1990’ların başında Türkiye de AT’den aldığı yanıtın ardından çok açıkça olmasa da KEİ projesine yönelmiştir. Böylelikle Türkiye, kendi girişimiyle bir bölgesel bütünleşme hareketi başlatabilmiştir, şimdi de 3 Ekim 2005’de yaratılan belirsizliğin ardından;
- Batı Balkanlar’da KEİB ile kavranmayan eski Yugoslavya ülkelerinden Makedonya, Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek ile BFTA (Balkan Free Trade Agreement) birlik oluşumu başlatılmalıdır.
- Akdeniz’in doğu kanadındaki Suriye, İsrail, Ürdün, Filistin, Mısır, KKTC, ; güneyindeki Fas, Tunus, Cezayir, Kızıldeniz’deki Arap Yarımadası ülkeleri (Suudi Arabistan, körfez ülkeleri) ile MFTA (Mediterranean Free Trade Agreement) birlik oluşumuna gidilmelidir.
- Karadeniz havzasında KEİB birlik hareketine yeniden dinamizm kazandırılmalıdır.
- Hazar havzasındaki ECO birlik hareketlerine yeniden dinamizm kazandırılmalıdır.
- Beş Deniz (Ege, Akdeniz, Basra Körfezi, Hazar, Karadeniz) bölgesinin merkezi konumundaki Türkiye, inisiyatif alarak, hem komşu hem de akraba olduğu beş bölgede ortak pazarlar, serbest ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri, sınır ticaret anlaşmaları, kültürel birliktelikler yoluyla bir “birlik hareketi”nin öncülüğünü üstlenmeli, bu inisiyatifi “Büyük Ülkü” şeklinde tespit etmelidir. Buradaki “büyük” sıfatı, Yunanistan’ın “Megalo İdea”sında olduğu gibi, ülkeye toprak kazandırma ideali veya ABD’nin BOP “Büyük Ortadoğu Projesi”nde olduğu gibi bölge ülkelerinin açık veya dolaylı işgali değil, bölgedeki ülkelerin “kültür, ekonomi ve siyasette birliği” ülküsü ile ilgilidir. Bu birlik, “Yurtta barış, cihanda barış”ın da güvencesidir.