Ana SayfaSöyleşilerBilgelikBilgelik, Medeniyet Konuşmaları

Bilgelik, Medeniyet Konuşmaları

İhsan Fazlıoğlu, Merv                      1:37:20 – 1:43:34

Levent Ağaoğlu –Merv, bizim düşünce geleneğimizin, devlet geleneğimizin ana kaynağı. Bu ana kaynak konusunda benim şahsen bildiğim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Sultan Sencer türbesini onardı, ortaya çıkardı. Peki, mimari anlamda onu yaptı da, bu yazmaların ortaya çıkarılması, dilimize çevrilmesi konusunda bir şeyler yapılıyor mu?  O konudaki bilgi nedir?

İhsan Fazlıoğlu – Önümüzdeki beşyüz yıllık planlarda bunlar var. Şaka bir yana, 94’te ben ilk seminerimi verdiğimde  “Osmanlılarda Bilim Hayatı”,  hepimizin tanıdığı   büyüklerimiz bile -ne diyor bu genç adam- demişlerdi, şimdi çok büyük mesafe katettik. Taşköprülüzade Sempozyumu yaptık, günde 150 bin kişi katıldı, inanılmaz bir katılımdı. Böyle spesifik, hiç bilinmeyen bir adam. Çok güzel şeyler oluyor. Yazmalar kurulu kuruldu, çok güzel eserler basıyor. Bunları görmemek haksızlık olur. Ben ilahiyatçılara çok kızıyorum. Bize niye kızıyorsunuz diyorlar, çok önemsediğim için. Değer vermediğim adamdan bahsetmem. Çok önem veriyorum, çünkü bu işi ilahiyatçılar yapacak, kültürü onlar biliyor, dili onlar biliyor. Boğaziçililerden bir şey olmaz. İmandan bahsetmiyorum, benden imanlı olabilirler. Medeni aidiyetleri eksik.

Bu topraklarda sadece itikadi aidiyet yetmez, medeni aidiyet de olmalı. Ben Londra’da yaşayan Müslüman değilim, bu toprağın tarihsel tecrübesiyle irtibat kuracak tüm donanımlara sahip olmak zorundayız. Bu kadar basit. Ben Boğaziçili arkadaşlara bunu öğretemiyorum, gavurcayı biliyorlar ya tamam yetiyor. İlahiyatçı arkadaşların çok iyi çalışmaları var. Çok güzel üretim yapıyorlar. Gençlikten ümitsiz değilim. Gençlik canavar gibi. Benim tanıştığım, beraber çalıştığım müthiş gençler var. Bir şekilde Anadolu’da karşılaştığım insanlar var. Kesinlikle iyi yoldayız. İnşallah başımıza büyük bir kaza gelmez. Çünkü çalışıyorlar. O konu da ümitsiz değiliz. Zaten ümitsiz olsak ben medeniyet okumaları yapmam.

Gemi falan battığı yok. Kader biraz insanın yaptıklarıdır. Tesbihi ??ise kader bizde bir şey yapacağız. Çok ümitsiz değilim ama yetersiziz. Bir kere tarih olan çok az. Biraz önce bir doktora için, Batı Felsefesi uzmanı olan hocamı aradım. Bir imtihan açıyorsunuz, siyaset felsefesine yirmi kişi müracaat ediyor. Ben şaşırıyorum niye bu kadar az, çünkü seksen milyon müracaat etmesi lazım, bütün Türkler siyaseti bilecek. Ahlak felsefesi, hadi biraz olmadı estetik, sanat felsefesi, mantık, metafizik, ontoloji, epistemoloji hakikaten uzman bulamıyorsun. Modern mantıkçı arıyorsun, uzman yok. Bugün Aslı Hoca’nın jürisi için aradık, Batı Felsefesi çalışan Hocam da söyledi, nerede keşke olsa, dedi. O tarafta öyle yani her taraf öyle. Kolaya kaçıyoruz.

Elimizi taşın altına koymuyoruz. Eşek gibi çalışmayı göze almıyoruz. Eşek gibi çalışacağız. Türkçesi budur. Unutmayın iftihar saadetin gerisinde. Siz yüzde yüzünüzü vereceksiniz ilim size belki yüzde onunu verir. Böyle çalışan kaç arkadaş var. Arkadaşlar diyor ki, hocam yetmiyor zaman. Ne kadar çalışıyorsun, beş saat. Beş saat çalışınca anca doktora yaparsın. İlimle uğraşamazsın, yirmi beş saat çalışacaksın diyorum. Hocam yirmi dört saat var, yirmi beş saat nasıl çalışalım. Hep söylediğim bir şey var uyku da öğrendiğiniz ilmi çok küçümsüyorsunuz. Müslümanlıkta var bu. Bereket kavramı diye bir kavram yok hiçbirinizde. İşadamlarına soruyorum, “bereket kavramı sizin ticari işlerinizde var mıdır?” “hocam o para etmiyor” diyor. Ne biçim Müslümanlık bu, bereket diye bir şey var. Öteye beriye ben ders veriyorum, takip ediyorsunuzdur. -Yorulmuyor musunuz- diyorlar. Niye yorulayım, dualar beni ayakta tutuyor bereket var bu işte. Benim vazifem bu. İlmi zeka değil, ana parayı dağıtıyorum ben ama vazifemizi yapmak zorundayız. Yoruldum, ne demek yoruldum, tabii herkes yorulur, dinlenirsin devam edersin.

Cephedeymiş gibi ilim yapmadığımız sürece bu iş olmaz. İlim yapayım gideyim yatayım. Müslüman arkadaşlar özellikle size söylüyorum, cephedeymiş gibi bir cihatmış gibi cihattaymış gibi ilim yapacağız. Ama emin olun yorulmuyorsunuz. Nasıl ki askerde sınırda nöbet beklerken yoruldum, uyuyayım diyemiyorsa, yoruldum uykum geldi, geyik yapayım, biraz Kurtlar Vadisi izleyerek vatanı kurtarayım. Mesela maç izleyen adamı anlayamam ben, ilim adamını kastediyorum, doksan dakikanı harcıyorsun vicdansız,. Ben hastasıyım, diyor. O zaman doktora git, şaka bir yana ciddiyet ve titizlik Ahlak’tandır. Ciddi ve titiz yaparsak işimizi bu sorunları çözeriz.

İhsan Fazlıoğlu Konya Kültür çevresi       1:33:18 – 1:36:19

L.Ağaoğlu – Horasan’da terkip ve Endülüs’teki bilgi Konya’da Rumileşti. Bu Rumi bilgiyi Osmanlı Rumeli’ye taşıdı mı?

İhsan Fazlıoğlu – Taşıdı. Bunu nereden biliyoruz ????? (1:33;34) 16. yüzyılda bir sürü Balkan alim bu sisteme katkıda bulunmaya başlıyor.  Hatta daha ileri gidelim, buralar Osmanlı’ya tam entegre olmadan, burası zaten Osmanlı. İlk Türkçe matematik kitabı nerede yazıldı. Anadolu’da yazılmadı ki, ilk Türkçe matematik kitabı, Kalkandere’de yazıldı. Hatta espriyle arkadaşlara anlatıyorum onu, Youtube’da var, izleyebilirsiniz. Türk televizyon kanalı Balkanlarda bir şehirde adamın birine soruyor. “Türkçe biliyor musunuz? Adamda “İstanbul ne zaman fethedildi?” diye soruyor.  “1453” diyor. Adamda “Burası 100 yıl öncesinden fethedildi, ben senden daha Türküm.” diyor. Bunu diyende bir Arnavut.

Şimdi Balkanların Osmanlı’nın coğrafyasına dahil olması çok daha eski. Yani bu malzeme üzerine gitmek lazım. 17. yüzyılda Bosna’da kaç tane medrese var. Ben bunların hepsinin dökümünü çıkarttım. gittim çıkardım. Bulgaristan’da kaç medrese var. Ne zaman kuruldu bunlar. Maddeye gitmek lazım. Maddeyi analiz etmek lazım. Sadece bir şeyi paylaşayım. Bosna’da kırk tane darülhadis var. Darülhadis nedir hadis doktorası yapılan yer. Medresenin üstüdür. Her darülhadiste kırk tane talebe var çarp kırkla 1600. 1600 kişi hadiste doktora yapılıyor.

Nüfus ne kadar burada. Olayın maddi zeminine baktığınız zaman medreseler boş durmuyor ki, yüzlerce medrese var Balkanlarda. Ve isimler, Bosnavi ismini taşıyan, tek tek saymayalım şimdi, o şehirlerin isimlerini taşıyan bir sürü isim var. Bunların hepsi bu coğrafyanın içinde,  hepsini taşımaz olur mu? Bosna’ya gittiğimde bile bunu hala görüyorum. Yunus İlahiler okuyorlar, bizim bütün o Anadolu’daki pratiklerimizi devam ettiriyorlar. Bir kere Bektaşilik en güçlü hâlâ Balkanlarda devam etmekte. Sonra Balkan harbinden sonra çok ciddi katkıda bulunuyorlar. İster Bulgaristan’dan olsun, ister Bosna’dan olsun.

İhsan Fazlıoğlu Hindistan 2                                    1:02:38 – 1:03:50

Levent Ağaoğlu –Mutezile ve eşari tartışması yoğun bir şekilde en çok Hindistan’da mı yaşandı?

İhsan Fazlıoğlu – Yok, bu Orta Asya Merv coğrafyasına sığınıyorlar ya, Sultan Sencer ve Zemahşeriler falan biliyorsunuz, sonra oradan aşağı kaçıyorlar. Esas tartışma, büyük çatışma Türkistan’dadır.

Soru: Yani Muteziliği oraya taşıyan Zemahşeri mi?

İhsan Fazlıoğlu – Ondan önce gidiyor. Ama çok büyük tesirleri var tabii. İlk Hanefilerin hepsi muteziledir. Ben Mutezilere de Sünni derim. İtikat açıdan bakmayın, itikat başka bir şey. Kelam açısından baktığında Hanefilerin hepsi muteziledir. Sonra bu Maturidiliğin kelamını kuruyorlar. Medreselerde ders kitabı olarak okutuluyor, tefsir. Çok büyük mutezile alimler var. Onlar Moğolların elinden kaçıp geliyorlar. Burada bir entelektüel hareket başlatıyorlar.

İhsan Fazlıoğlu: Çin kültür havzası                          1:23:18 – 1:25:45

Levent Ağaoğlu – Hocam, Hong Kong’da iş gereği dört buçuk yıl kaldım. Şişecam kökenliyim, Çin’e ihracat yaptık.

İhsan Fazlıoğlu –  Hong Kong’da bu anlattıklarımız var mı?

Levent Ağaoğlu –Yok da, sorduğunuz iyi oldu, Hong Kong’da tam merkezde Kavlun’da bir camii var. Çok büyük camii, onu İngilizler zamanında Hintli Müslümanları savaşa devşirmek için yapmışlar. Ve orada Hong Konglu Çinliler ona Hindistan mabedi diyorlar. Çünkü oraya hep Hint Müslümanları gidiyor. Benim soracağım Lio Zi nereden geldi, bulunduğu yer neresi? Hangi kenti?

İhsan Fazlıoğlu – Yazılı olarak var ben telaffuz edemediğim için. Tizeng diye bir yer diyor ama neresidir açıkça haritadan bulmak lazım ama Hui’lerden yani Çinlileşmiş Müslümanlardan geliyor.

Levent Ağaoğlu –Onların bulunduğu yer çoğunlukla Ninşia eyaleti, Benim Çince adım da vardı hocam Aylimin, halka hizmet etmeyi seven insan.

İhsan Fazlıoğlu – O kadar kısa kelimenin o kadar uzun anlamı mı var? Çinli arkadaşlar var, onlarda burada Türk adı alıyorlar biliyorsun? Arap dünyasındayken bütün Çinliler arap adı alıyorlardı, resmi törenlerde Çince okunuyordu. Onlarda benim gibi telaffuz edemeyince, 600-700 tane Çinli öğrenci, hangimize sesleniyorlar, diye birbirlerine bakıyorlardı. O ayrı bir dünya gerçekten, ben Çin’e gitmedim, giden arkadaşlar diyorlar ki, ayrı bir gezegen orası, dünyayla pek alakaları yok. Hakikaten 1,5 milyar nüfusu var dimi, inanılmaz enteresan bir millet.

 Kaynak: İhsan Fazlıoğlu ile Medeniyet Konuşmaları

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
leventagaoglu
leventagaogluhttps://www.agaoglulevent.com
Düşünür, Araştırmacı Yazar, Şair. 1983 yılından buyana ihracat profesyoneli olarak çalışan Levent Ağaoğlu, 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak Türk Evi, Düşünce ve İş Ocağı kitap serileri üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


TWITTER

Son Eklenenler