“Küresel egemen bir güç olmayı sağlayan, iddia edildiği gibi Kapitalizm ise, Kapitalizm’in beşiği İngiltere neden küresel bir güç değildir? Küresel güç olmayı sağlayan zengin kaynaklar ve geniş topraklar ise o zaman bir kıta kadar büyük Rusya neden küresel güç değildir?
Osmanlı’nın, ırk esasına dayalı bir yönetim kurmadığı için dağıldığı iddiası doğru değildir. Egemenliği sürdürebilmek için ırk esasına dayalı olmak eğer yeterli olsaydı, Çin, Japonya ve Almanya, batmaz, yenilmezlerdi. Aynı ırktan gelenlerin bir arada olması, egemen olmak için yeter şart değildir.
Sürekli olmasa da “uzun” hâkimiyetin sırrı, liyakatin gözetilmesindedir. Osmanlı’da devlet yönetimi dünyaya açıktı, İstanbul; dünyayı, beşeri potansiyel havuzu olarak görürdü, Osmanlı, kimliğini tanımak şartıyla, ihtiyacını bu küresel havuzdan karşılardı. Birçok Sadrazam ve Paşa aslında Türk asıllı değildi, Osmanlı’nın kapısı işini iyi bilen herkese açıktı.
Bu devşirmeler, idareciliği ve harp etmesini bildikleri kadar, şehid olmasını da bilmişlerdir. Ankara Savaşı’nda, Yıldırım’la beraber Timur ordusuna karşı savaştıkları zaman, muharebeye diri olarak kaç kişi girmişse, muharebe sonunda şehid olarak da harp meydanında o kadar ölünün yattığı görülmüştür. Dolayısıyla küresel güç olmak için en iyileri istihdam edebilmek yetmez, geniş kesimlerce kabul görecek bir dünya anlayışı da ortaya koymalısınız. Küresel şahsiyet sahibi olmak, küresel fikir sahibi olmakla mümkündür.
İngiliz siyasi tarihçisi Arnold Toynbee, Osmanlı’nın devşirme sistemine “Sürüden bir kuzu alıp, onu çoban köpeği yapmak ve Kurt’a karşı sürüyü korumak görevini bu kuzuya vermek, Türklerin icad ettiği bir marifettir” der. “Kaynak: Ömer Özkaya, Oyunu anlayamamak
Bu ülke için düşünen insanların, günlük hayatın angaryalarının dışına çıkmaları gerekiyor. Bir şeyin delisi olunmadan, velisi olunmaz. Her türlü ciddi fikir üretimi, bir tür inziva gerektirir. Kaynak: Devleti ele geçirmek.
Japonya, Batılı fikir ve kurumların “kopyalanması” gerektiğini gören, Batılı olmayan ilk toplum oldu. Kaynak: Niall Ferguson, Batı ve Geri Kalanı: Değişen Küresel Güç Dengesi
Muhtaç olduğumuz şey, bilgiden daha çok, fikir! Kaynak: Ömer Özkaya
Şahıslar ve milletler birbirlerini anlamıyorlar. Muğlak düşüncelere istinad eden bir fikir dünyasında yaşıyoruz. Kaynak: Ömer Özkaya
Düşük yoğunluklu bir savaş içinde değil düşük düzeyli bir düşünce modelindeyiz, ne yazık ki! Kaynak: Ömer Özkaya, Proje
Akdeniz küresel fikirler havzasıdır, fikirlerin çıkış kaynağıdır, insanlığın fikir hafızasıdır. İnsanın sistematik düşünce disiplini olan felsefe-bilim Aristo tarafından Akdeniz kıyılarında başlatılmıştır. Devasa bir mirasın taşıyıcısı olan Kıbrıs bu şekilde fikirler üretiminin küresel liderliğine namzettir. Güçlü olan haklıdır ve güçlü olmak da ancak küresellikle mümkündür. Türk İmparatorluğu (Osmanlı Hanedanı) Akdeniz’i insan ve dolayısıyla fikirler kaynağının sınırsız biçimde devşirilmesi için küresel bir havuz olarak değerlendirme hususunda lider olmuştur.
Dil, din, ırk, mezhep, meşrep konusunda Edirne’den (1363) başlayarak Ebu Hanife’den gelen ademiyet ilkesi Türklerin Akdeniz İmparatorluğu’nun asırlar boyunca sürdürülebilir olmasını sağlamıştır. Edirne, İstanbul’un fethini hazırlamıştır. 60/40 gayrimüslim/müslim terkibi gereği ortak yaşama biçimi esas alınmıştır. Hanefi mezhebinin Ademiyet ilkesi çerçevesinde bütün insanların vazgeçilmez hakları vardır ve bu ilke Edirne’de hayat bulmuştur. Avrupa’nın 2. büyük Sinagogu, Selimiye Camii, Edirne’dedir. Ehli hanefi. Ehli Kitap. İnsanların haklarının özgürlüklerinin dokunulmazlığı Ademiyet ilkesi ilk defa Edirne’de uygulanıyor ve İstanbul’a getiriliyor. Kaynak: Edirne Valisi Günay Özdemir Asam – Avrasya Bir: 18 Şubat 2017 Medeniyetler Ortaklığı.
Geçmiş mirasın zenginliği ve tecrübesinin getirdiği özgüven, 1221 yılından buyana Akdeniz kıyılarında varolan Türklerin, küresel düşünme pratiklerini önümüzdeki yıllarda, Kıbrıs’tan başlayarak, yeniden üretmelerinin güvencesidir.
Akdeniz kıyılarındaki en uzun kıyı şeridine ve kalpgah Kıbrıs’a sahip olan Türkler, Büyük Asya’dan başlayarak geliştirdikleri Kaman (Şaman), Bilge, Abdal, Alperen, Eren, Derviş, Dede, Veli, Alimler geleneği ile biriktirdikleri fikir oluşturma ve yayma geleneğini küreselleşme çağının getirdiği teknolojik imkanları da kullanarak, Kıbrıs’ta Yesevi sofraları kurma aşamasındadırlar.
İpek (Bilgelik) Yolu’nun başlangıç noktasında 41.paralel boyunca Yunzhong Çuğay dağlarında Bilge Tonyukuk ile başlayan ve Yusuf Has Hacip (Türkistan), Yesevi Ahmet (Piri Türkistan), Haci Bektaşı Veli, Yunus Emre (Diyarı Rum) üzerinden yollar alıp Rumeli’de Yahya Kemal Beyatlı ile Akdeniz Medeniyeti olarak tarif edilen düşünsel zenginlikleri yine yeniden; Akdeniz Potası’nın merkezinde Kıbrıs’ta harmanlayacağız.
Üzerinde güneş batmayan Britanya (Birleşik Krallık) Atlantik Okyanusu’nda bir ada devletidir. 1500’lü yıllardan başlayarak ve bilhassa 1600’lerde bu ada devleti düşünce gücüne dayanarak tüm dünyayı idare eder hale gelmiştir. Felsefe Bilimde Francis Bacon (1561-1626), Siyaset Biliminde John Locke (1632-1704), Doğa Bilimlerinde Isaac Newton (1643-1727), İktisat Biliminde Adam Smith (1723-1790), Evrim Teorisinde Charles Darwin (1809-1882), düşünceleri ile dünyaya nizam veren İngiliz düşünürleridir. Düşüncenin yegane gücü İngiliz dilinin de evrensel bir dil haline gelmesine yolaçmıştır.
Bu gelişmelerden bir ada devleti olan Kıbrıs’ın alacağı inanılmaz dersler vardır. Kıbrıs düşünce adası da; Büyük Asya (İpek Yolu, Türkistan, Maveraünnehir, Horasan, Mezopotamya), Küçük Asya (Anadolu), Afrika düşünce miraslarından beslenerek, Afrasya Binyılı’nın düşünsel merkezi konumuna yükselecektir.