Dinler: 7
3 Ekim 2015 Cumartesi
Asya’nın Yenisey ve Orhun boylarında taşa yazılan TENGRİ inançları ile başlayan Türklerin inanç yolculukları, Dunhuang mağaralarındaki Budist resimler ve tapınaklar, ahşap direkli Semerkant, Buhara Camileri, Ahlat mezar taşları, Anadolu coğrafyasındaki Kapadokya yeraltı kiliseleri, Göbeklitepe Tapınağı, Karaim Sinagogları, Karamanlı Ortodoks Kiliseleri, Küçük Asya’nın kadim mitolojileri, Sümer Tanrıları, Rumeli dergah ve tekkeleri ile çeşitlenip zenginleşmiştir.
Türklerin Tengricilik (Göktanrı) ile başlayan dini inançları, Maniheizm ve Budacılığın ardından Semavi dinlerle buluşmuş, 7 dinde inançlarını sürdürmüşlerdir.
21.yüzyılda Asya ve Avrupa’ya dağılmış 35’i aşkın Türk boy ve toplulukları 5 dinde inançlarını devam ettirmektedirler:
Müslümanlık…………..17 boy
Hristiyanlık…………….11 boy
Şamanist ……………….4 boy
Budist …………………..3 boy
Musevi…………………..2 boy
35 boyun yarısının tercihi Müslümanlık, dörtte üçünün tercihi ise Müslümanlık-Hristiyanlık şeklinde olmuş, Şamanizm-Budizm şeklindeki Asya inanışları ise boyların %20’sinin tercihi şeklinde olmuştur.
TÜRKLERİN İNANÇ YOLCULUKLARI
Tengri
Türkçe’de tespit edilen ilk kelime Tengri’dir (Tanrı). Türklerin kuvvetli inançlara sahip oldukları, kavramsal çerçevenin kadim ve kuvvetli olduğu görülmektedir.
Göktanrıclık, daha sonra Yakut Türkleri üzerinden Amerika’lara da atlayacaktır.
Türkler, Göktanrı inanışları ile Çin’lilerin inanç dünyalarını da dönüştürmüşlerdir.
İslamiyet ve Hilafet
İslamiyet ve Hilafet, Türklerin kadim hasımları Çin ve İran’a karşı olan mücadelelerinde; galabe çalmalarına neden olmuştur.
Horasan Türklerinden Ebu Hanefi’nin sistemleştirdiği Kuzey İslam’ı yani Hanefilik İslamiyet’in %56 sını teşkil etmektedir. Akıl ve İman birbirinin destekçisidir. Tasavvufi inanışlar, mezhep ayırımını ortadan kaldırmış, Bektaşilik, Osmanlı’nın Avrupa’da yayılmasının altyapısını teşkil etmiştir.
Ana Eksenler
- Çin, İran, Rusya ve Avrupa’da önemli bir Müslüman Türk nüfusu;
- Çin ve Rusya’da Budist Türk nüfusu
- Rusya ve Doğu Avrupa’da Hristiyan ve Musevi Türk nüfusu yeralmaktadır.
Kutsal Toprakların Ülkesi
Türkiye, kutsal toprakların ülkesi: Ana Tanrıça Kibele Kültü, Meryem Ana Evi, İznik Konsülü, Ortodoksluğun Türkiye topraklarında hayat bulması, 7 kutsal kiliseler, Ayasofya Kilisesi, Mimar Sinan Camileri, Medreseler, Külliyeler, İbrahim Peygamber Urfa, Nuh Peygamber, Nuh’un Efsanesi, Harran, Aziz Paul, Antakya, Tarsus, Kapadokya Yeraltı Kiliselerindeki ilk Hristiyanlar, Göbeklitepe (MÖ 8000), Süryanilik, Aramilik, Nesturilik, Doğu Hristiyanlığı hep ülkemiz topraklarındaki inanç yolculuklarıdır.
Nil – Amuderya (Ceyhun) Nil nehri ile Ceyhun (Amuderya); Nil’in İskenderiye ve güneyde El Uksur Vasıt noktalarından başlayarak doğuya doğru iki paralel çizgi çekildiğinde arasında kalan şehirler; İskenderiye, Memphis, Kahire, Şam, Kudüs, Harran (çeperinde) Yeruşalayim, Ninova, Bağdat, Babil, Basra (çeperinde), Uruk (çeperinde), İsfahan (çeperinde), Nişapur, Buhara, Semerkant.
Türkler, Nil-Amu Derya/Ceyhun ekseninde gerçekleşen kıtalararası kültür temaslarında, doğudan Semerkant ucundan başlayıp, batıya doğru yolculuk süreçlerinde var olmuşlardır.
Ana İstasyon: Maveraünnehir Sarı Nehir (Huang Ho) – Ceyhun veya Orhun nehri – Ceyhun arasındaki mesafe ile Ceyhun – Nil arasındaki mesafe birbirine eşittir. Türkler, yüzyıllar süren Batı’ya yolculuklarını ara istasyon Maveraünnehir (Ceyhun-Seyhun) olacak şekilde gerçekleştirmişlerdir.
Hanefilik Ekseni 700’lü yıllarda İslamiyetin erken çağlarında Horasanlı Bilge İmam-ı Azam Ebu Hanife, İslamiyetin sistemleştirilmesinde sabırlı ve gerçekçi, imanı akıl ile meczeden adımlar atarak, İslamiyetin en geniş mezhebinin ilerde Balkanlardan Hindistan’a, Bengaldeş’e; Tataristan’dan Mısır’a uzanacak bir iman&gönül birlikteliği yaratılmıştır.
Hindistan Türkiye ve Türkistan haricindeki coğrafyalardan Hindistan’da Türk Babür İmparatorluğu İslamiyeti altkıtada zengin bir medeniyet seviyesine yükseltmiş, Yamuna nehri kenarındaki Agra kentini Taç Mahal ile şenlendirmiştir. Osmanlılar döneminde ise İstanbul’da Hint Tekkeleri varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Osmanlı’da Semavi Dinler Osmanlı, Semavi dinlerin hepsinin temsilini üstlenmiş; İslamiyeti Hilafet, Ortodoksluğu İstanbul Patrikhanesi, Museviliği Hahambaşılık, Ermeniliği Patriklik ile temsil etmiştir.
Hristiyanlığın kökleri Filistin ve Anadolu topraklarıdır.
Doğu Hristiyanlığı’nın Ermeni, Süryani ve Rum Ortodoks kilise ve inançlarının kökeni Türkiye topraklarıdır.
Protestanlığı ortaya çıkaran Osmanlı diplomasisidir.
Katolik Hırvatlar, Ermeniler, Arnavutlar, Polonyalılar, Macarlar, Rumlar Osmanlı ile olumlu ilişkiler içinde olmuşlar Polonya ve Macaristan’ın bağımsızlık mücadelelerinin merkezi Osmanlı toprakları olmuştur.
Maveraünnehir/Türkistan Rönesansı 700-1200
700-1200 yılları arasına Maveraünnehir merkezli Türkistan coğrafyası Rönesansı, Avrupa’dan 600 yıl önce yaşamaya başlamıştır. Uluğ Türkistanlılar diller ve dinler ile hemhal olmuşlardı. Zerdüştilik, Manicilik, Budacılık, Nesturilik, Süryanilik, Hinduizm, Müslümanlık ve Yahudilik dinleri ve dilleri ile tanışık olan Türkistanlılar tüm bu dinsel çeşitlilik ve zenginlikten tasavvuf (sufizm) çizgisini geliştirmişlerdi.
Karahanlılar ve Selçuklular (NizamülMülk, Nizamiye Medreseleri) İslam Medeniyetine Medrese kurumunu kazandırmışlardı.
Maveraünnehir’den İran coğrafyasına, Horasan’a sıçrayan kültürel enginlik ve etkileşim ikliminde Türkler NizamülMülk ve Gazzali ile İslamiyet’in uygulama kodlarını kitaplaştırırken, aynı coğrafyada neşet eden Hacı Bektaş-ı Veli gibi Horasan Erenleri de Tasavvuf düşüncesini Türklere has olacak şekilde geliştirmişlerdi.
Türkistan/Horasan – Endülüs Sentezi
Türkistan/Horasan Tasavvufu ardından Anadolu ve Rumeli’ne sıçrayarak Demir Baba/Sarı Saltuk/Yunus/Mevlana/Hacı Bektaş çizgisine ilaveten Endülüs’ten hicret eden İbnül Arabi ile mücadeleci de bir kimliğe bürünecek, kolonizatör Dervişler her iki kıtayı da tekke, zaviye ve dergahlarla şenlendirerek hem müteşebbis hem de mütefekkir olmanın birlikteliğini yaşatacaklardır.
Mütekamil Medeniyet Çizgisi: MMM ve Türklerin Genetiği
Maveraünnehir, Mezopotamya ve Menderes nehirlerinin; Nil’den Tuna’ya… Nil’den Ceyhun’a, Ceyhun’dan Yamuna nehrine; coğrafyaların alüvyonlu topraklarının meydana getirdiği zengin kültürel birikim Türklerin genetiğine işlemiştir.
Anadolu, inananların sığınağı; merhamet ve muhaceret toprağı olmuştur her zaman. Kapadokya yeraltı kiliseleri ile inananları bağrına basan Anadolu, 1492’de Endülüs Yahudilerini, 1800’lü yıllarda ise Balkanlar ve Kafkasya’dan sürgün edilen Müslüman Muhacirleri bağrına basmıştır.
81’i camii olmak üzere Osmanlı diyarlarını 375 mimari eser ile mamur eden Mimar Sinan; İslam Medeniyetinin coğrafyalarını, topraklarını nurlarla donatan bir Anadolu mümini ve dehasıdır.
Hindistan’da Yamuna nehri kıyısında İslam Medeniyeti’ni temsilen Babür Türk İmparatorluğu tarafından inşa edilen Tac Mahal Türbesi ile, Edirne’de Meriç Nehri civarında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Mimar Sinan tarafından inşa edilen Selimiye Camii; UNESCO Dünya Mirası Listesinde birbiri ile yarışmaktadırlar.
Semerkant, Buhara, Kaşgar Camileri; İstanbul’un Selatin Camileri, Ayasofya Kilisesi/Camii, Hazar Sinagogları, Rumeli Tekkeleri, türlü türlü inançlarda kimliklerini dile getirmiş Türklerin, Medeniyet yolculuklarındaki Mütekamilliğin apaçık suretleridir.